İslamiyet'in Doğuşu Sırasında Dünyanın Genel Durumu
1. Asya (Bizans, Sasaniler, Göktürkler, Hindistan, Çin ve Japonya)
a. Siyasi Durum
b. Din ve İnanış
1.1.BİZANS iMPARATORLUĞU ( 395 - 1453 )
Siyasi ,Sosyal ve Ekonomik Durum :
Kavimler göçü sonucu, Roma İmparatorluğu bütünlüğünü koruyamayarak 395' te Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılmış,Batı Roma İmparatorluğu 476 'da yıkılmıştır.
Batı Roma'nın devamı kabul edilen Doğu Roma ( Bizans ) İmparatorluğu , zamanla Helenizm kültürünü benimsemiş, Ortodoks mezhebinden oldukları için de, Katolik batı ile bağları zayıf olmuştur.
İmparatorluk en güçlü devrini "Jüstinyen " hanedanı zamanında (518-610) yaşamıştır. Anadolu,Suriye,Filistin,Mısır,Kartaca, İspanya'nın bir bölümü,İtalya yarımadası, Dalmaçya kıyıları ve Tuna'ya kadar Balkan toprakları bu dönemde sınırlar içinde idi.
Bizans İmparatorluğu , Herakliyus hanedanı zamanında ( 610-717) doğuda Sasaniler, güneyde müslüman Arap'larla , batı'da Türk Avarlar'la mücadele ettiler. ( Avarlar, Bayan Han komutasında İstanbul'u karadan ve denizden kuşattılar-626)
Bizans imparatorluğu, sınırları çok geniş alana yayıldığı için değişik uluslardan oluşmaktaydı.
Toplumsal birliğin sağlanmasında en önemli unsur, Helenizm kültürü ile Hıristiyanlık dini idi.
Toplumsal birliğin sağlanmasında en önemli unsur, Helenizm kültürü ile Hıristiyanlık dini idi.
Bizans imparatorluğu'nda yönetim merkezi, İstanbul ' dur. İmparatorlar ülkenin mutlak egemeniydi. (Ortodoks
kilisesi bile imparatorluğun emri altında bulunuyordu. )
kilisesi bile imparatorluğun emri altında bulunuyordu. )
Bizans imparatorluğu'nda tahtın babadan oğula , kardeşten kardeşe geçmesi gibi düzenli bir sistem yoktu. * Bu durum sürekli taht kavgalarına ve iç çatışmalara neden olmuştur.
Bizans toplumu ; soylular , din adamları, askerler ve köylüler olarak dört ana sınıftan oluşmuştur.
Tarımın dışında en önemli etkinlik " Ticaret" tir. İpek ve Baharat yolları , önemli ticari kazançlar sağlamıştır.
Din ve Düşünce Yaşamı :
Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebinden olup, merkezleri İstanbul'du. Ortodoksların liderine "Patrik" denilir.
İslamiyet'in ortaya çıktığı 7.yy. başlarında Bizans İmp. siyasi ve sosyal karmaşaların yanında, Ortodoks mezhebi içindeki görüş ayrılıklarından dolayı dini karmaşalar da yaşamaktaydı.
1.2. Sasanİler ( 226 -650 )
Siyasi ,Sosyal ve Ekonomik Durum :
İran'da kurulmuştur. Kurucuları "Ardeşir", merkezleri "Medain" dir.
Sasani'ler , Akhunlara karşı Göktürklerle işbirliği yaptılar ( İpek yolu egemenliği için).Ancak İpek yolunu Göktürklere kapatmaları üzerine Bizans'la ittifak yapan Göktürkler, saldırılarla Sasanileri zayıflattılar.
Hz. Ömer döneminde Kadisiye ( 635) ve Nihavend ( 642) savaşlarını kaybeden Sasaniler yıkıldılar.
Sasani ekonomisi büyük ölçüde savaş ve yağma düzenine dayanmıştır. Doğu ticaret yolları üzerinde bulunmaları ve Hint ticaret yolunu ele geçirmeleri de ekonomik yönden gelişmelerini sağlayan etkenlerdir.
Din ve Düşünce Yaşamı :
Dini inançlarının temelini "Zerdüştlük" oluşturmuştur. Zerdüştlük, iyilik ve kötülük savaşını temel alır. İyilik tanrısı "Ahuramazda" ( Hürmüz), kötülük tanrısı "Angramanyu" (Ehrimen) arasında sürekli bir mücadele vardır.İyilik yapanlar öldüklerinde ışık dünyasına, kötülük yapanlar karanlık dünyasına giderlerdi.Bunun için aydınlık ve Işığa değer vermişler, Ateş'i kutsal kabul etmişlerdir.
Sürekli ateş yaktıkları, tapınma yerlerine "Ateşgede" denilir. Bundan dolayı Zerdüştler'e ateşe tapan anlamında "Mecusi" de denilmiştir.
5.yy.da Mazdek tarafından "Mazdeizm" ortaya çıkarılmıştır. Mazdeizm Zerdüşt öğretisine dayanır, toplumsal-siyasal-ahlaksal ilkeleri ön plana çıkarmıştır.
1.3. Göktürkler ( 552-630)
Siyasi ,Sosyal ve Ekonomik Durum :
552 'de Bumin Kağan tarafından kurulan I.Göktürk Devleti, 581'de Çin'in siyasi oyunlarıyla Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmış, Doğu Göktürkleri 630'da , Batı Göktürkleri 659 'da Çin'in egemenliğini kabul etmiştir.
Kutluk tarafından 681'de kurulan II.Göktürk devletine de Uygur-Basmil-Karluk Türkleri son verdiler.
Göktürkler' de ekonominin temeli hayvancılığa dayanmaktaydı.Uygun olan topraklarda tarım da yapılmıştır.
Göçebe yaşam ağırlıklıdır.
Din ve Düşünce Yaşamı :
Evrenin üst üste gelen katlardan oluştuğuna inanılmıştır.
Gök'ün onyedi, yerin altının ise yedi kattan oluştuğuna inanırlardı.Bu ikisinin arasında insanların yaşadığı yeryüzü bulunurdu.
Tek tanrı inancına bu dönemde ulaşılmıştır. Bütün evren göğün en üst katında oturan Tanrı'ya itaat ederdi.
Göktürkler Tanrı'ya "Türk Tanrısı" adını vererek onu millileştirmişlerdir.
Tanrı'ya ; Ugan , Bayat , Ulu Yaratgan da demişlerdir.
Bazı kutsal saydıkları yerlerde Tanrı'ya dua edip, kurban kesmişlerdir.
Din görevlilerine Şaman-Kam-Baksı gibi ünvanlar vermişlerdir.
1.4. Hİndİstan
Siyasi ,Sosyal ve Ekonomik Durum :
Hindistan, Asya'nın güneyinde yer alan büyük bir yarımadadır. Çeşitli kavimlerin istilasına uğradığı
için Hindistan'da siyasî bir birlik kurulamamıştır.
için Hindistan'da siyasî bir birlik kurulamamıştır.
Kast sistemi; toplumsal, siyasî ve dinî düzenin temelini oluşturuyordu. Bu sistemde halk, sınıflara ayrılmıştı :
• Brahmanlar ; Din adamları
• Kshatriyalar (Kşatriyalar) : Hükümdarlar, komutanlar ve askerler
• Vaisyalar (Vaizyalar) : Sanatkarlar, tüccarlar ve çiftçiler
• Sudralar : İşçiler
• Kshatriyalar (Kşatriyalar) : Hükümdarlar, komutanlar ve askerler
• Vaisyalar (Vaizyalar) : Sanatkarlar, tüccarlar ve çiftçiler
• Sudralar : İşçiler
* Paryalar : Ayrıca bu dört sınıfın dışında olan ve hiçbir hakka sahip olmayan sınıftır.
Hindistan'da ilk kez Guptalar (320-550) siyasî birliği sağlamıştır. Gupta Devleti'nin varlığı Hunlar tarafından sona erdirilmiştir. Bunun sonucunda Kuzey Hindistan, Ak Hunların egemenliğine geçmiştir,
Hindistan'da ekonominin temeli, tarım ve ticarete dayanırdı. Tarihî Baharat Yolu ' nun Hindistan'dan başlayarak Akdeniz limanlarına ve oradan da Avrupa pazarlarıa ulaşması bu ülkeyi ekonomik yönden zenginleştirdi.
Hindistan'ın, Arabistan ve Çin ile canlı bir ticarî bağlantısı vardı.
Din ve Düşünce Yaşamı :
İslamiyetin doğduğu yıllarda Hindistan'da Hinduizm egemendi. Hinduizmde en temel ve kutsal metinler Veda'lardır.
Kast sistemini benimseyen Hinduizmde en üst mevkide Brahman denilen din adamları bulunurdu. Brahmanizm'e
göre bir insanın, yaşamındaki iyi ve kötü hareketlerine göre ruhu rahat eder ya da sıkıntı çekerdi. Ruhun rahat etmesi için insanın aşırı isteklerinden vazgeçmesi ve yalnızlığa çekilmesi gerekir.
göre bir insanın, yaşamındaki iyi ve kötü hareketlerine göre ruhu rahat eder ya da sıkıntı çekerdi. Ruhun rahat etmesi için insanın aşırı isteklerinden vazgeçmesi ve yalnızlığa çekilmesi gerekir.
Hinduizmin katı kast sistemine ve Brahman sınıfının otoritesine bir tepki olarak Budizm doğmuştur. Felsefi
bir düşünce olan Budizm; Çin'de, Tibet'te ve Japonya'da yayılmıştır.
bir düşünce olan Budizm; Çin'de, Tibet'te ve Japonya'da yayılmıştır.
Bııdizmin kurucusu Budha (Buda)'dır. Buda'ya göre; iyilik yapılmalı, kötülükten kaçınılmalı dünya nimetlerine istek duyulmamalıdır. Bunları yapan insan sonsun huzura kavuşur ve "Nirvana" ya ulaşır. Nirvana'ya ulaşmak; dünyevî isteklerden kin, nefret ve tutkulardan uzaklaşmaktır. Budizmde tanrı kavramı yoktur.
Bu inanışın din ile ilgili törenleri kaldırarak yerine ahlakî görevler koyması Brahmanların etkisini azaltmıştır. Sınıf farklılıklarını ortadan kaldırarak herkesi Nirvana'ya çağırması da kast örgütünü temelden sarsmıştır.
Budizmin temelinde, iyilik duygusunun yanı sıra yardım, sevgi, doğruluk, dürüstlük gibi ilkeler vardır.
1.5. ÇİN
Siyasi ,Sosyal ve Ekonomik Durum :
Çin'de feodal bir yapı bulunmaktadır. Yönetimde hanedanların egemenliği vardır.
Egemen sınıf soylulardır.
Çin 'in tarihi yontma taş devrine kadar uzanmaktadır.
İpek yolu egemenliği Türklerle- Çinlileri karşı karşıya getirmiştir.
Geniş ve verimli topraklarda tarım önenli etkinliktir.En önemli ekonomik kazancı İpek Yolu'ndan sağlamışlardır.
Din ve Düşünce Yaşamı :
İslamiyetin doğuşu sırasında Çin'de Taoizm, Konfüçyizm ve Budizm yaygın olan dinlerdir.
Tao dini, Lao-Tzu (Lav Dzı) adındaki bir filozof ve din adamı tarafından ortaya atılan düşüncelerden doğmuştur. Lau-Tzu'ya göre, "evren bir yaratıcının eseridir; o da Tao'dur." Tao, evrenin "yolu, düzeni, yasası" anlamına da gelir. İnsanın somutlaştırdığı ya da yaşama geçirdiği bilgelik yolu da Tao'ya yönelmekle olur. Tao'nun yoluna yönelen bilge kişi onunla birlik ve uyum içinde olmak durumundadır.
Konfüçyiis, Çin'de yetişen filozof ve din adamlarından biridir. Çin'in karışıklık içinde bulunduğu bir dönemde, yeni bir ahlakî düşünce ortaya atarak kötülükleri önlemeye çalışmıştır, Ortaya koyduğu siyasî, toplumsal ve ahlakî düşünceler, Çin uygarlığının gelişmesinde önemli rol oynamıştır. İnsanların eşitliğine inanan Konfüçyüs'e göre devlet yönetimi ile ahlak özdeşleşmelidir. Devlet ahlak kurallarına uyularak yönetilirse amacını gerçekleştirebilir. Kişiler erdemli olmak ve dürüst yaşamak zorundadırlar. Ancak bu yolla huzura ve mutluluğa ulaşılır.
Hindistan'da ortaya çıkan Budizm, 6.yüzyıldan itibaren Çin'de yayılmaya başlamış ve bu ülkenin dinsel yaşamında etkili olmuştur.
1.6. Japonya
Siyasi ,Sosyal ve Ekonomik Durum :
Japonya, büyük ölçüde Çin uygarlığının etkisinde kalmıştır.
Güçlü bir merkezî yönetimin olmayışı, derebeylik sisteminin doğmasına neden olmuştur.
İslamiyetin ortaya çıktığı 7.yiizyıl başlarında Japonya, bulunduğu bölgede siyasî yönden güçlü değil,ekonomik yönden de gelişmemiş bir ülkedir.
Japon ekonomisinin temeli tarıma ve özellikle de pirinç üretimine dayanırdı. Ayrıca balıkçılık da halkın önemli bir geçim kaynağını oluştururdu.
Din ve Düşünce Yaşamı :
Çin ile ilişkileri sonucunda Japonya'da Taoizm, Konfüçyizm ve Budizm benimsenmiştir.
Japonların ulusal dinleri, "Tanrıların Yolu" anlamına gelen Şintoizm idi. Şintoizm; ulusal, çok tanrılı ve diğer dinlere tepki göstermeyen bir dindir. Doğa güçlerine ve ruhlara tapınma inancı, bu dinin en belirgin özelliğidir.
2. Avrupa
Siyasi ,Sosyal ve Ekonomik Durum :
Kavimler göçü sonrası Avrupa'da krallıklar güçlerini kaybettiler. Soyluların güç kazanmalarıyla birlikte tüm ortaçağ boyunca Avrupa'da etkili olacak olan siyasi yönetim biçimi " Feodalite ( Derebeylik) " ortaya çıktı.
Toplumsal eşitsizlik üzerine kurulan bu düzen içinde halk, farklı toplumsal sınıflara ayrılmıştır :
1. Soylular (Senyörler): Soylular, oturdukları toprakların sahibiydiler. Her türlü hakka sahip olan ve şatolarda oturan soylular, yönetim ve askerlik işleri ile ilgilenirlerdi. Soyluluk babadan oğula geçerdi.
Soyluların en üstünde senyör denilen derebeyler yer alırdı. Senyörlerin en büyüğü kral idi. Bundan sonra
sırasıyla dük, kont, baron ve şövalyeler gelirdi.
2. Rahipler; Rahipler, kiliselerin sahip olduğu toprakların geliriyle rahat bir yaşam sürerlerdi. Dinin toplum üzerindeki etkilerinden dolayı halk üzerinde söz sahibi idiler.
3. Burjuvalar: Ticaret ve sanatla uğraşırlardı. Bağlı bulundukları derebeylerine vergi verirlerdi.
4. Köylüler: Bunlar ikiye ayrılırlardı:
a. Özgür Köylüler: Üzerinde yaşadıkları toprakları, istedikleri gibi ekip biçme hakkına sahip olup bağlı oldukları soyluya, vergi vermek zorundaydılar. Ayrıca topraklarını satabilme, çocuklarına bırakma hakları vardı.
b. Serfler (Köle Köylüler); Hiçbir hakka sahip değildiler. Soyluların malı sayılırlardı. Toprakla birlikte alınır ve satılırlardı.
1. Soylular (Senyörler): Soylular, oturdukları toprakların sahibiydiler. Her türlü hakka sahip olan ve şatolarda oturan soylular, yönetim ve askerlik işleri ile ilgilenirlerdi. Soyluluk babadan oğula geçerdi.
Soyluların en üstünde senyör denilen derebeyler yer alırdı. Senyörlerin en büyüğü kral idi. Bundan sonra
sırasıyla dük, kont, baron ve şövalyeler gelirdi.
2. Rahipler; Rahipler, kiliselerin sahip olduğu toprakların geliriyle rahat bir yaşam sürerlerdi. Dinin toplum üzerindeki etkilerinden dolayı halk üzerinde söz sahibi idiler.
3. Burjuvalar: Ticaret ve sanatla uğraşırlardı. Bağlı bulundukları derebeylerine vergi verirlerdi.
4. Köylüler: Bunlar ikiye ayrılırlardı:
a. Özgür Köylüler: Üzerinde yaşadıkları toprakları, istedikleri gibi ekip biçme hakkına sahip olup bağlı oldukları soyluya, vergi vermek zorundaydılar. Ayrıca topraklarını satabilme, çocuklarına bırakma hakları vardı.
b. Serfler (Köle Köylüler); Hiçbir hakka sahip değildiler. Soyluların malı sayılırlardı. Toprakla birlikte alınır ve satılırlardı.
Orta Çağ boyunca Avrupa'da zenginlik kaynağı topraktı. Bu nedenle geri, kapalı bir ekonomik yapı görülür.
Din ve Düşünce Yaşamı :
Hıristiyanlık dininde iki büyük mezhep ortaya çıkmıştı; Katoliklik ve Ortodoksluk.
Katolik Mezhebi : Daha çok, Orta , Kuzey ve Batı Avrupa'da yaşayanlar bu mezhebi benimsemişti. Dini merkezi Roma, dini lideri ise "Papa " dır.
Hz.İsa'nın yeryüzündeki vekili sayılan papaların Aforoz ve Enterdi gibi güçlü yetkileri vardı. Aforoz, kişiyi dinden çıkarma ve toplum dışına itme anlamına, Enterdi ise kralıyla birlikte bir ülkenin cezalandırılması anlamına gelmektedir.
Hz.İsa'nın yeryüzündeki vekili sayılan papaların Aforoz ve Enterdi gibi güçlü yetkileri vardı. Aforoz, kişiyi dinden çıkarma ve toplum dışına itme anlamına, Enterdi ise kralıyla birlikte bir ülkenin cezalandırılması anlamına gelmektedir.
Ortodoks Mezhebi : Daha çok Balkanlılar ve Rus'lar ( Slavlar) bu mezhebi benimsemişti. Dini merkezi İstanbul ,dini liderleri ise "Patrik" tir.
Ortaçağ Avrupa'sının düşünce biçimine skolastik felsefe egemendir.Skolastik düşünce Hıristiyanlık dininin esasları ile Aristo'nun görüşlerinin kaynaştırılmasıyla oluşmuş , dogmatik, bilim ve deney'i reddeden bir düşünce yapısıdır.
3. AFRİKA
Siyasi ,Sosyal ve Ekonomik Durum :
VI. ve VII yy.da Afrika kıtasının tamamı bilinmiyordu.Kuzey Afrika kıyılarıyla ,doğu Afrika kıyıları bilinmekteydi.
İslamiyet'in doğuşu sırasında Kuzey Afrika , Bizans'a bağlı ve hristiyanlığın etkisi altında bulunmaktaydı.
Habeşistan 'da Aksum İmparator luğu bulunmaktaydı.
Din ve Düşünce Yaşamı :
Önceleri putperesttirler. İmparator "Ezana" döneminde Hristiyanlık kabul edilmiş ve resmi din olmuştu. İslamiyet'in ilk yıllarında İslamiyeti kabul eden bir gurup, Mekkelilerin baskısı üzerine Habeşistan'a ( Etiyopya) göç etmiştir.