Trajans etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Trajans etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Mart 2017 Cumartesi

Traianus/Trajans Sütunu

Traianus/Trajans Sütunu

Kuzey yüzünden bir detay

"Traianus Sütunu’nu görüyorsunuz. Olağanüstü bir sanat eseri ve çok iyi durumda korunmuş. Neden bu kadar iyi korunmuş? Bu durum, olasılıkla Papa V. Sixtus’un bunu ve daha sonraki bir imparatora ait olan Marcus Aurelius Sütunu’nu Roma’nın Rönesans Dönemi rekonstrüksüyonunda önemli birer anıt olarak kullanmış olması ile ilintilidir. Fakat o dönemde bunun üstünde olması gereken Traianus heykelini, diğerinden de Marcus Aurelius heykelini kaldırtıp yerlerine Peter ve Paul’ün heykellerini koydurdu. Bugün Traianus Sütunu’nun üstünde Peter, Marcus Aurelius Sütunu’nda da Paul var. Ama ne kadar iyi korunmuş olduğunu görüyorsunuz. Sütun gövdesi Dac silah ve zırhları ile bezeli bir kaide üzerinde yükseliyor, en tepede de Traianus’un bronz bir heykeli vardı."

Bir sahnenin çizimi
Romalılar Tuna'yı geçiyor ve bir Dakya kalesine saldırıyorlar.



*** kaynak için bkz.


Kuzey tarafının ayrıntılı görünümü
ayrıntılar için bağlantıya tıklayınız
Doğu tarafının ayrıntılı görünümü


"Ama asıl ilginç olan üzerinde yer alan kabartmalardır. Fazla ayrıntıya girmeyeceğim, ama göreceğiniz gibi mimari hakkında da ipuçları verdiği için bir fikriniz olmasını istiyorum. Bu mermerden yapılmış spiral bir friz. Bu friz dönerek kaideden sütunun tepesine kadar dolanıyor. Frizde, Traianus’un Dacia’ya düzenlediği askeri seferler bir belgesel formatında anlatılıyor. Daha önce sözünü ettiğimiz iki Dacia seferi ortada yer alan, bir kalkan üzerine yazı yazan zafer figürü ile ayrılmıştır. Roma sanatında daha önce buna benzer bir şey olmadığı için bu konuda çok tahmin yürütülmüştür. Yani bu bir buluştu ve olasılıkla Damascus’lu Apollodorus’un yaratıcı zekasının bir ürünüydü."
***
Güneydoğu tarafının ayrıntılı görünümü
Güney-güneybatı tarafının ayrıntılı görünümü 
"Bazı araştırmacılar, kanımca kulağa son derece inandırıcı gelen bir fikir öne sürmüştür. Sütunun iki kütüphane arasında yer almasına ve Romalıların rulo şeklinde yazmalar kullanmasına dayanılarak bu sütunun bir Roma elyazması olarak düşünülmüş olabileceği var sayılmaktadır. Burada olasılıkla kaideden tepeye bir sütuna sarılmış bir elyazması söz konudur. Metin bölümü olmayan sadece resimlerden oluşan bir elyazması açılmış ve bir sütun etrafın sarılmış gibi. İki yanda yer alan kütüphanelerden görülebilecek şekilde yerleştirilmiş olması nedeniyle de bu çok mantıklı bir yorumdur."
***


Batı-güneybatı tarafının ayrıntılı görünümü 
Batı tarafının ayrıntılı görünümü
"Kabartmaların ne kadar iyi durumda olduğunu görmeniz için kaideden bir ayrıntı. Bu tabii bir heykel dersi değil, bu nedenle herhangi bir ayrıntıya girmeyeceğim, ama mimari açıdan önemli olan birkaç sahneye hızlıca bakmak istiyorum. Bu en altta yer alan bir figür. Burada Romalıların fethetmeye gittiği kuzey topraklarında, Dacia’da bulunan Tuna Nehri’nin kişileştirilmiş tasvirini görüyoruz. Bu çok önemli, çünkü Damascus’lu Apollodorus’un Tuna Nehri üzerinde bir köprü inşa ettiğini biliyoruz. Bu onun en önemli mühendislik başarılarında biriydi. Burada bu köprüyü görüyoruz ki, bu da onun tasarımcısının Damascus’lu Apollodorus olma olasılığını arttırır. Romalı askerlerin teknelerden inmiş olduklarını görüyorsunuz, yürüyerek bir kemerden geçiyorlar.

Burada da Romalı askerleri görüyorsunuz. Romalı askerler sadece savaşmıyorlar, gittikleri yerleri de Romalılaştırıyorlardı. Bu konudan, Roma dünyasındaki kolonileşme hareketinden, Traianus’un imparatorluğun sınırlarını en uç noktalara taşıdığından söz ettik. Romalıları bir yere gidince ne yapıyorlardı? Yapılar inşa etmeye başlıyorlardı. Enlemesine, boylamasına yerleştirilen taşlarla duvarlar yapmaya başlıyorlar, içinde Roma’ya özgü yapılar olan kaleler, surlar inşa ediyorlardı. Romalı askerlere savaş bittikten sonra general ya da imparator tarafından toprak verildiğini anımsayacaksınız. O topraklar artık onların malı oluyordu ve yaşamlarına orada devam ediyorlardı. Yani bu yerleşimleri Roma yapıları ile doldurmak için nedenleri vardı. Buradaki birçok sahnede Romalı askerleri şehir inşa ederken görüyoruz.

Bu sütunun en iyi bilinen sahnesi. Burada bu inşa edilen kalelerden birinin içinde, miğferleriyle, kalkanlarıyla savaşan Romalıları görüyoruz. Elleriyle bir şeyi kavramışlar. Kabartmanın orijinalinde askerlerin elinde madenden yapılmış mızraklar olduğunu düşünüyoruz. Aşağıda ise Daclar betimlenmiş. Tozlukları, tunikleri, dağınık saçları ve sakallarıyla onları ayırt edebiliyoruz. Kampa saldırıyorlar. Tabii zaferi Romalılar kazanacak ama Daclar da kahramanca, yiğitçe savaşırken gösterilmişler. Yani düşman da en az Romalılar kadar güçlü görünüyor. Böylece burada Romalıların onlardan daha güçlü olduğu, güçlü bir düşmanı yenilgiye uğrattığı vurgulanmış oluyor.Eğer koç başının nereden geldiğini merak ediyorsanız, işte burada bir tane var. Romalıların herşeyi keşfettiklerini size söylemiştim. Burada bir kütük ucuna geçirilmiş koç başı ile kale duvarlarını yıkmaya çalışıyorlar.

Sütundaki belki de en dokunaklı, en ilginç sahne bu, en tepede yer alan sahne. Burada Dacların lideri Decebalus, D-e-c-e-b-a-l-u-s boğa üzerindeki zafer figürü gibi diz çökmüş durumda betimlenmiş. Elinde bir bıçak var. Ne yapıyor? Görüyorsunuz sağında, solunda Romalı askerler var. Esir alınmak üzere ve Roma’da Traianus onuruna düzenlenecek zafer alayında sergilenecek. Bunun olmasını istemediği için, kahramanca kendi hayatını sonlandırıyor. Romaların eline düşmemek için bıçağı kalbine saplamak üzere. Bu sütunda Romalıların Dacları bu kadar cesur olarak betimlemiş olmaları çok ilginçtir.

Roma’da, EUR’daki Roma Uygarlığı Müzesi’nde ( Museo della Civiltà Romana) kalıplar ve modeller olduğundan bahsetmiştim. Burada Traianus Sütunu’ndaki tüm kabartmaların kalıbı var. Bu, müzede çektiğim bir fotoğraf. Burada tüm kabartmaların göz seviyesinde olduğunu ve rahatlıkla incelenebileceğini görmenizi istedim. Antik dönemde bunlara bakmak çok daha güç olmalıydı. Ama arka planın olasılıkla mavi renkli olduğunu belirtmeliyim. Ayrıca olasılıkla yer yer, madeni mızraklar gibi, sahneleri daha kolay okunur hale getirecek bazı ekler de yapılmıştı.

Eminim hepiniz New York’ta İkiz Kulelerin yıkıntılarına (Ground Zero’ya) gitmişsinizdir. Ondan birkaç blok ötede kule yangınlarında hayatını kaybeden itfayecilerin anısına yapılan bir anıt var. Burada bu anıtı görüyoruz: “Hayatını kaybedenlere ve hayatta kalanlara adanmıştır”. Bu anıtta ilginç olan, eğer Google’dan bulup Fireman's Memorial in New York sitesine girerseniz, bu anıtın tasarımcısının Traianus Sütunu’na olan hayranlığından ve burada sanatsal model olarak onu kullandığından söz ettiğini göreceksiniz. Buradaki kalabalık insan figürlerini; figürlerin yapılarla ilişkisini Roma’daki Traianus Sütunu’nundaki örnekleri model alarak tasarlamıştır.

En uçta, iki yanında kütüphane bulunan Traianus Sütunu’dan sonra bir tapınak yer almaktadır. Bunun derin portikosu, bağımsız sütunları, önde cepheye vurgu yapan merdiveni ile başka yerlerden de bildiğimiz tipte, geleneksel bir tapınak olduğunu görüyorsunuz. Burada aşağıdan yukarı uzanan spiral merdivenlerin betimleyen bir gravür görüyoruz. Burada ise, aşağı mezar odasına inen merdivenler var. Mezar odasında biri Traianus’a, diğeri Plotina’ya ait iki urne bulunmuştur. Tabii, bunlar burasının aynı zamandaTraianus’un mezarı olarak da kullanıldığını söylemektedir. Yani kazanılan zafer sadece askeri bir zafer değil, aynı zamanda ölüme karşı da kazanılan bir zaferdir.

Ve en tepe. Üzerinde St. Peter heykeli ile net bir şekilde görüyoruz. Ama bir sikke üzerinde burada duran orijinal heykelin tasviri var; Kaide, gövde ve Traianus heykeli. Traianus çıplak bir kahraman olarak betimlenmiş. Traianus sütunun zirvesine yerleştirilmiş olan bu heykelde ölümünden sonra tanrılaşmış olarak tasvir edilmiştir. Sikkenin üzerindeki Traianus’dan Optimus Princeps olarak söz edilmektedir. Traianus’un çok sayıda ünvanı vardı, bunlardan biri de Dacicus, yani Dac Fatihi idi. Ama yaşamının sonunda bir de Optimus Princeps yani tüm zamanların en büyük princeps’i (önderi) ünvanı verilmiştir. Bu onun Augustus’dan bile büyük olduğu anlamına gelmektedir. Bu tartışılabilir ama sanırım Traianus’un Augustus’dan bile büyük bir imparator olduğu olasılıkla doğru bir saptamadır.

Bu yapı kompleksinin harika bir rekonstrüksüyonu. Burada girişi, arkasındaki atlı heykeli ve tanımladığımız tüm birimleri görüyoruz. Bakın bu çok ilginç. Kendinizi foruma girmiş gibi düşünün; burada duruyorsunuz, üzerinde Traianus’un adı yazılı bazilikaya ve arkasındaki Traianus Sütunu’na ve tapınağa doğru bakıyorsunuz. Burada durduğunuzda büyük olasılıkla Traianus Sütunu’nun sadece en tepesini görebiliyordunuz. Çünkü çok yüksek bir yapı olan Ulpia Bazilikası sütunun geri kalanının görülmesini engelliyordu.Bu çok teatral bir düzenlemeydi. Burada durup önce Traianus’u bir anlamda yaşarken görüyordunuz, sonra arkaya doğru baktığınızda sütunun üzerindeki, Ulpia Bazilikası üzerinde süzülüyormuş gibi bir his uyandıran bronz heykelde tanrılaşmış halini görüyordunuz. Bu, Damascus’lu Apollodorus tarafından tasarlanmış olan çok etkileyici bir tablo. Sanırım, Gian Lorenzo Bernini gibi 17. yüzyıl mimarlarına kadar onun bir benzeri yok."
*** bkz.

-------------------------------

***Kaynak:
Roma Mimarlığı: Ders 14 Transkript, 5 Mart, 2009, TÜBA Ulusal Açık Ders Malzemeleri,
Dersi veren öğretim üyesi: Profesör Diana E. E. Kleiner, Yale Üniversitesi
Türkçe çeviri ve seslendirme: Yaprak Eren
http://www.acikders.org.tr/course/view.php?id=100