keşif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
keşif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2015 Cumartesi

Yeni Kırtasiye Keşifleri ve Mini Çekiliş

Yeni Kırtasiye Keşifleri ve Mini Çekiliş



Herkese merhaba, bugün herhangi bir kalemden, defterden veya kitaptan bahsetmek yerine bir kırtasiyeden bahsetmek istiyorum. Blogu başından beridir okuyanlar veya ilk yazılara göz atanlar hatırlayacaklardır ki, daha önce de Ankara'daki bir kırtasiye hakkında yazı yazmıştım ve çoğumuz ortak dertlerimizi dile getirmiştik. O yazıda başrole müşteri ilişkileri başta olmak üzere birçok yönde zayıf olan bir kırtasiyeyi alsam da temelinde ülkemizdeki kırtasiyecilik anlayışına karşı getirilen olumsuz bir eleştiri var idi. (Okumak isteyenler "buradan" ulaşabilirler. ) Elbette ki orada işlerini severek ve ilgi ile yapan çoğu kırtasiyeyi de sözlerimin kapsamının dışında tutmuştum. Işte bu sefer de o işlerini severek ve ilgi ile yapan İstanbul'daki kırtasiyelerin birinden bahsediyorum: "HS Kırtasiye".  

Kırtasiye diyince ürün kapsamı olarak çok geniş bir yelpaze var ve bu yelpazenin çoğunu tek bir bünyede barındırmak hem büyük maddi yatırımları hem de geniş bir alanı gerektiriyor. Böyle geniş ürün yelpazesine sahip olan yerler büyük şehirlerde daha çok olmak kaydıyla ülkemizde de var elbet ama bu sektörde yatırım büyüdükçe müşteriye verilen önemin azalması da sadece benim gözlemliyor olduğum bir durum değildir sanırım?



Gün geçtikçe kendini daha da iyileştirme yollarını arayan ve devamlı farklı marka ve ürünleri bünyesine ekleyen HS Kırtasiye'nin mantalite farkını bu alanda yarattığını düşünüyorum. Kırtasiye çok geniş ve büyük olmasına karşın müşteri memnuniyetinin önemi konusunda verilen ödün söz konusu değil,  alışveriş yaparken her ürünü deneyebilme kolaylığı benim çok hoşuma gitti, çünkü bir dolma kalem kullanıcısı olarak yeni bir defter gördüğümde onun mürekkeple nasıl uyum sağlayacağını sadece alıp kullanınca görebiliyor olmanın dezavantajinı çok yaşadım. Bu her kirtasiyede olmasını temenni ettiğim bir durum idi bu yüzden kullanıcı odaklı fikir yapılarını takdir etmemek elde değil. 



Kırtasiyenin sahibi ile de sohbet edince , bu isime sahip olarak kırtasiyenin daha yeni açıldığını fakat ailenin onlarca yıldır bu meslekle uğraşıyor olduğunu öğrendim ve  bir çok dolma kalem ile mürrekep çeşidinin yakında gelecek olduğunu duyunca daha da bir sevindim buradan özellikle İstanbul'da yaşayan dolma kalemseverlere bildirmiş olayım Bahçeşehir-Ispartakule'ye yolunuz düşerse bir uğrayın. Umarım sanal ortamda da satış siteleri biran önce  açılır da bizler gibi İstanbul'da oturmayan ve iyi kırtasiyeci ile iyi kirtasiyeyi arayanlar için faydalı olurlar. Kendilerinden bu yazı için izin almadım fakat ülkemizde  genelde olumsuzu yapıldığı için eleştiri diyince akla direkt negatiflilik geliyor bana kalırsa iyi yapılan bir iş de olumlu eleştiri ile dile getirilmeyi hak ediyor... 



Bu kadar bahsetmişken alışveriş yapıp sizlerle paylaşmamak olmazdı tabi ki, kendilerinin instagram hesabinda da (instagram hesapları için;HS Kırtasiye) sıklıkla dikkatimi çeken yeni bir üründü Stabilo boyama kitabı o yüzden kendime alırken fazladan alıp bir kişiye de hediye etmek istedim yanında da boyama kalemlerini koyunca ufak bir set haline geldi. 

*İsteyenler blogumu takibe alıp (Anasayfada izleyiciler kısmından "Bu siteye katıl" butonuna tıklayarak yapabilirler) bu yazının altına katıldıklarına dair yorum yapabilirler. Çekilişe katılım için bu ikisi zorunludur

*Artı olarak instagram hesabımı takip edenler bir çekiliş hakkı daha kazanacaklardır. İnstagram hesabim : " historian__ "

*Son Katılım; 7 EKİM Çarşamba saat; 20.00'dir.

****EDİT:
SONUÇ; Çekilişin kazananı BlahBlah olmuştur.Bana kargo bilgilerinizi iletir misiniz?


Herkese mutlu bir hafta dilerim.

Sevgiler
Historian

6 Eylül 2010 Pazartesi

Vikingler ve Amerika

Vikingler ve Amerika

Koskoca bir kıtanın kişisel nedenle kaybı
İS 1001

11. yüzyıl Viking halklarının en güçlü olduğu dönemdi. Kanunları çok iyi düzenlenmiş, vahşetleriyle ünlenmişlerdi. Yöneticileri dünyanın en zengin ve en güçlülerindendi. Bizans İmparatorluğu'nun gurur duyduğu şeylerden biri, İmparator Varangian'ın muhafızlarının tamamen Rusya'dan ve İskandinavya'dan gelme Vikinglerden oluşmasıydı. Vikingler gemileriyle Dublin'den Kiev'e kadar yelken açarlardı.

Ama şaşırtıcı bir şekilde, Amerika kıtasına yerleşmediler. Hem de Avrupalılar arasında yerleşme olanağına ilk onlar sahip olmuşken... Vikinglerin toprak hırsları, neredeyse altına duydukları kadardı. Nova Scotia kıyılarındaki yemyeşil 'Vinland' harika bir ödül olacaktı onlar için. Ayrıca Vikinglerin yerleştiği İzlanda'dan ve Grönland'dan daha iyi bir iklimi vardı. Toprağı verimsiz, havanın hep kasvetli olduğu anavatanları Norveç'ten de iyiydi. Yerlilerin karşı koyması yerleşmelerine bir engel teşkil etmedi.

Amerika'ya yerleşen Avrupalı göçmenlerin yerlilere karşı sahip oldukları tüfek gibi teknolojik üstünlükleri olmasa da zırhları ve çelik silahları yetmişti. Hem de pek uzak değildi. Grönland'dan Amerika kıyısına gitmek, Norveç'ten İzlanda'ya ya da İzlanda'dan Grönland'a gitmenin yarısı kadardı. Bugün bile Nova Scotia'da durursanız, ufukta yüksek Grönland zirvelerinin gölgesini görebilirsiniz. Öyleyse Avrupa'nın en yayılmacı, en dinamik insanlarından olan Vikingler yağmaya böylesine hazır bu kıtayı neden tercih etmediler?

Bunun yanıtı, Viking tarihinin en ünlü iki adamının karanlık geçmişlerinde yatıyor. Birisi Kızıl Eric, ya da nam-ı diğer Kanlı Eric; diğeri de oğullarından Leif Ericson'du.

Vikingler, tecavüz ve çapulculukta kötü bir üne sahip olsalar da, Kızıl Eric onlar için bile çok vahşiydi. Norveç'te ufak bir kavga sonucunda silahsız bir komşusunu öldürdüğü için önce Norveç'ten İzlanda'ya sürgüne gönderildi. Orada oğlu Leif doğdu. İzlanda'ya yerleştikten sonra yeni bir kavgaya tutuştu ve orada uzun süredir yaşayanlardan birini öldürdü. O sıralar onu sürgüne gönderecek başka bir yer olmadığı için, Eric'e birkaç komşusunun olduğu İzlanda'nın batı kesimine yerleşmesi emredildi. Bu da bir işe yaramadı.

982 yılında Eric yeniden kavga sonucunda birisini öldürmesiyle 'Kanlı' lakabıyla anılmaya başladı. Böylece Eric İzlanda'dan da uzaklaştırıldı. Ama katil aynı zamanda insanları etkilemesini de biliyordu. Etrafına bir grup memnuniyetsiz, sıkılmış Viking'i topladı. Uzun yola dayanaklı gemiler inşa ettiler ve batıya doğru yelken açtılar.

Eric ve arkadaşları, kara görene kadar beş yüz mil yol aldılar. Eric, yeşil ülke anlamına gelen Grönland adını, buzla kaplı bölgeye yeni insan çekmek için koymuştu. Eric ve arkadaşları İzlanda'ya geri döndüler ve orada bir koloni kurmak üzere birkaç yüz Vikingli aileyi ikna ettiler. Hava kötü, toprak kayalık olmasına rağmen burada yaşayan başka kimsenin olmaması her şeyi katlanılır kılıyordu. Böylece Eric'in bilfiil komutası altında belki de beş yüz kişiden oluşan bir koloni Grönland'e yerleşti.

1001 yılında, o zamanlar bütün Vikingleri çeken gezi tutkusu Eric'in oğlu Leif in de kanına girdi. Ama gitmek için kesin bir hedef belirlemişti. Çeşitli belirtilere ve söylenenlere göre daha batıda başka bir ada daha vardı. Babası hala Grönland'ın yöneticisiydi ve bu da Leif'in gemisine adam topla****** bu adayı keşfetmek üzere yelken açmasına olanak verdi. Şaşırtıcı bir şekilde kısa süren bir yolculuktan sonra Nova Scotia'nın kıyısına vardılar. Babası gibi, Leif de iyi bir ismin insanları çekeceğini bildiğinden buraya Vinland adını verdi.


Vinland'ın anlamının üzümle pek bir ilgisi yoktu, doğru tercümesi "bereketli" ya da "dostane" ülke olabilir. Sonra, artık bin beş yüz kişilik kalabalık bir topluluğa sahip Grönland'a döndü. Babası gibi o da Vinland'ın keşfini duyurmak, yerleşecek insan çekmek ve babasının Grönland'da yaptıklarını yapmak istiyordu.

Ama kader buna izin vermedi. Kızıl Eric tahtını Leif'e bırakarak öldü. Anladığımız kadarıyla Grönland'ı iyi yönetmiş ve liderliği zamanında koloni genişlemişti. Ama Leif, yönetiminin ilk birkaç yılında ülkesiyle ilgilenmekten Vinland'a hiç vakit ayıramadı. Bu yüzden Vinland'la ilgilenme görevini kız kardeşi, Freydis'e verdi.

Freydis'in araştırma gezileri sonucunda ilk kez Vikingler ve Amerika yerlileri birbirleriyle karşılaşmış oldu. Vikingler taş ev yapmaya başladıklarında kalmaya karar verdikleri anlaşılınca, yerliler çevrelerinde küçük bir kontrol halkası oluşturdular. Bir araya geldiler ve elli kadar Vikingi gemisini geri püskürttüler. Vikingler kaybetmiş olsa da Freydis bu kaybedilen çatışmada bile bir kahraman olmuştu. Geri dönüp yerlilerin üstüne vahşi bir şekilde saldırarak, gemiler güvenle yola çıkana kadar geri çekilmelerini sağlamıştı.

Freydis, birkaç yıl sonra daha büyük bir grupla geri döndü. Bu sefer daha iyi silahlanmışlardı, sayıca daha fazlaydılar. Ama koloninin kaderi çoktan kötü çizilmiş gibiydi. Freydis'in gemisi karaya ilk çıkanlardan değildi. Freydis geldiğinde, sahiplenmeyi düşündüğü eve daha önce gelen iki erkek kardeş ve ailelerinin yerleştiğini gördü.

Babası, Kanlı Eric'in geleneğini sürdüren Freydis bunu kabullenemedi. Her iki kardeşi birden öldürdüğünde kimse araya girme gereğini duymadı. Ama karılarının ve çocuklarının da öldürülmelerini emrettiğinde kimse bunu yapmaya yanaşmadı. Öfkeden deliye dönen Freydis, eline bir savaş baltası aldı ve bu işi de kendi halletti.

O yıl sömürgeciler kışı geçirmek için Grönland'a döndüler. İki ailenin katlinin duyulmaması için çaba harcandı ama birileri yine de konuştu. Bu, Leif'i çok zor bir duruma soktu. Kız kardeşi nedensiz yere, Leif'in korumakla sorumlu olduğu kadınları ve çocukları öldürmüştü. Kurallara göre katili öldürtmesi gerekiyordu, ama aynı zamanda kendi kız kardeşini ölüme göndermesi Viking kurallarını çiğnemesi anlamına geliyordu. Sonunda, üzüntüyle ve kendini zorlayarak Leif bir çözüm buldu, kız kardeşini sürgüne gönderdi ve Vinland'a gidilmesini yasakladı.

Belki de, Vinland'da hiç yerleşim olmazsa, hafızalardan bu kötü anıyı silebileceğine ve kız kardeşini geri getirebileceğine inanıyordu. Ya da bu fiyaskodan o kadar hayal kırıklığına uğramıştı ki, katliamın gerçekleştiği yerin bir daha ne adını duymak, ne de görmek istiyordu.

Böylece yıllar boyunca yasak sürüp gitti. Hatta Leif'in ölümünden sonra kötü hasatlar, zor kışlar yaşanmasına rağmen koloniyi batıya, Kuzey Amerika'ya doğru yaymamaları, bunu akıllarına bile getirmediklerini gösteriyor. Bunun yerine birçok kişi Grönland'da kalmalarının olanaksızlığını anladılar ve tekrar İzlanda'ya döndüler. Birkaçı kalmaya devam etti, ama iki yüz elli yıl sonra Grönland, tekrar kıta Avrupasından kimsenin olmadığı bir yere döndü.

Bu arada bütün bu yıllar sırasında, sadece ailede bir katil olduğu için Leif'in Vinland'a koyduğu yasak saygı gördü. Sonuç olarak, dönemin en dinamik ırkı Kuzey Amerika'yı işgal etme şansını kaçırmış oldu. Eğer Eric'in oğlu, kız kardeşinin gözden düşürdüğü topraklara gitmeyi yasaklamasaydı, bugün dünya ne kadar farklı olurdu?


Ama o zaman, yapılacak en iyi şey gibi görünmüştü.
Misafir Çevrimdışı