viking etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
viking etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Eylül 2010 Pazartesi

Vikingler ve Amerika

Vikingler ve Amerika

Koskoca bir kıtanın kişisel nedenle kaybı
İS 1001

11. yüzyıl Viking halklarının en güçlü olduğu dönemdi. Kanunları çok iyi düzenlenmiş, vahşetleriyle ünlenmişlerdi. Yöneticileri dünyanın en zengin ve en güçlülerindendi. Bizans İmparatorluğu'nun gurur duyduğu şeylerden biri, İmparator Varangian'ın muhafızlarının tamamen Rusya'dan ve İskandinavya'dan gelme Vikinglerden oluşmasıydı. Vikingler gemileriyle Dublin'den Kiev'e kadar yelken açarlardı.

Ama şaşırtıcı bir şekilde, Amerika kıtasına yerleşmediler. Hem de Avrupalılar arasında yerleşme olanağına ilk onlar sahip olmuşken... Vikinglerin toprak hırsları, neredeyse altına duydukları kadardı. Nova Scotia kıyılarındaki yemyeşil 'Vinland' harika bir ödül olacaktı onlar için. Ayrıca Vikinglerin yerleştiği İzlanda'dan ve Grönland'dan daha iyi bir iklimi vardı. Toprağı verimsiz, havanın hep kasvetli olduğu anavatanları Norveç'ten de iyiydi. Yerlilerin karşı koyması yerleşmelerine bir engel teşkil etmedi.

Amerika'ya yerleşen Avrupalı göçmenlerin yerlilere karşı sahip oldukları tüfek gibi teknolojik üstünlükleri olmasa da zırhları ve çelik silahları yetmişti. Hem de pek uzak değildi. Grönland'dan Amerika kıyısına gitmek, Norveç'ten İzlanda'ya ya da İzlanda'dan Grönland'a gitmenin yarısı kadardı. Bugün bile Nova Scotia'da durursanız, ufukta yüksek Grönland zirvelerinin gölgesini görebilirsiniz. Öyleyse Avrupa'nın en yayılmacı, en dinamik insanlarından olan Vikingler yağmaya böylesine hazır bu kıtayı neden tercih etmediler?

Bunun yanıtı, Viking tarihinin en ünlü iki adamının karanlık geçmişlerinde yatıyor. Birisi Kızıl Eric, ya da nam-ı diğer Kanlı Eric; diğeri de oğullarından Leif Ericson'du.

Vikingler, tecavüz ve çapulculukta kötü bir üne sahip olsalar da, Kızıl Eric onlar için bile çok vahşiydi. Norveç'te ufak bir kavga sonucunda silahsız bir komşusunu öldürdüğü için önce Norveç'ten İzlanda'ya sürgüne gönderildi. Orada oğlu Leif doğdu. İzlanda'ya yerleştikten sonra yeni bir kavgaya tutuştu ve orada uzun süredir yaşayanlardan birini öldürdü. O sıralar onu sürgüne gönderecek başka bir yer olmadığı için, Eric'e birkaç komşusunun olduğu İzlanda'nın batı kesimine yerleşmesi emredildi. Bu da bir işe yaramadı.

982 yılında Eric yeniden kavga sonucunda birisini öldürmesiyle 'Kanlı' lakabıyla anılmaya başladı. Böylece Eric İzlanda'dan da uzaklaştırıldı. Ama katil aynı zamanda insanları etkilemesini de biliyordu. Etrafına bir grup memnuniyetsiz, sıkılmış Viking'i topladı. Uzun yola dayanaklı gemiler inşa ettiler ve batıya doğru yelken açtılar.

Eric ve arkadaşları, kara görene kadar beş yüz mil yol aldılar. Eric, yeşil ülke anlamına gelen Grönland adını, buzla kaplı bölgeye yeni insan çekmek için koymuştu. Eric ve arkadaşları İzlanda'ya geri döndüler ve orada bir koloni kurmak üzere birkaç yüz Vikingli aileyi ikna ettiler. Hava kötü, toprak kayalık olmasına rağmen burada yaşayan başka kimsenin olmaması her şeyi katlanılır kılıyordu. Böylece Eric'in bilfiil komutası altında belki de beş yüz kişiden oluşan bir koloni Grönland'e yerleşti.

1001 yılında, o zamanlar bütün Vikingleri çeken gezi tutkusu Eric'in oğlu Leif in de kanına girdi. Ama gitmek için kesin bir hedef belirlemişti. Çeşitli belirtilere ve söylenenlere göre daha batıda başka bir ada daha vardı. Babası hala Grönland'ın yöneticisiydi ve bu da Leif'in gemisine adam topla****** bu adayı keşfetmek üzere yelken açmasına olanak verdi. Şaşırtıcı bir şekilde kısa süren bir yolculuktan sonra Nova Scotia'nın kıyısına vardılar. Babası gibi, Leif de iyi bir ismin insanları çekeceğini bildiğinden buraya Vinland adını verdi.


Vinland'ın anlamının üzümle pek bir ilgisi yoktu, doğru tercümesi "bereketli" ya da "dostane" ülke olabilir. Sonra, artık bin beş yüz kişilik kalabalık bir topluluğa sahip Grönland'a döndü. Babası gibi o da Vinland'ın keşfini duyurmak, yerleşecek insan çekmek ve babasının Grönland'da yaptıklarını yapmak istiyordu.

Ama kader buna izin vermedi. Kızıl Eric tahtını Leif'e bırakarak öldü. Anladığımız kadarıyla Grönland'ı iyi yönetmiş ve liderliği zamanında koloni genişlemişti. Ama Leif, yönetiminin ilk birkaç yılında ülkesiyle ilgilenmekten Vinland'a hiç vakit ayıramadı. Bu yüzden Vinland'la ilgilenme görevini kız kardeşi, Freydis'e verdi.

Freydis'in araştırma gezileri sonucunda ilk kez Vikingler ve Amerika yerlileri birbirleriyle karşılaşmış oldu. Vikingler taş ev yapmaya başladıklarında kalmaya karar verdikleri anlaşılınca, yerliler çevrelerinde küçük bir kontrol halkası oluşturdular. Bir araya geldiler ve elli kadar Vikingi gemisini geri püskürttüler. Vikingler kaybetmiş olsa da Freydis bu kaybedilen çatışmada bile bir kahraman olmuştu. Geri dönüp yerlilerin üstüne vahşi bir şekilde saldırarak, gemiler güvenle yola çıkana kadar geri çekilmelerini sağlamıştı.

Freydis, birkaç yıl sonra daha büyük bir grupla geri döndü. Bu sefer daha iyi silahlanmışlardı, sayıca daha fazlaydılar. Ama koloninin kaderi çoktan kötü çizilmiş gibiydi. Freydis'in gemisi karaya ilk çıkanlardan değildi. Freydis geldiğinde, sahiplenmeyi düşündüğü eve daha önce gelen iki erkek kardeş ve ailelerinin yerleştiğini gördü.

Babası, Kanlı Eric'in geleneğini sürdüren Freydis bunu kabullenemedi. Her iki kardeşi birden öldürdüğünde kimse araya girme gereğini duymadı. Ama karılarının ve çocuklarının da öldürülmelerini emrettiğinde kimse bunu yapmaya yanaşmadı. Öfkeden deliye dönen Freydis, eline bir savaş baltası aldı ve bu işi de kendi halletti.

O yıl sömürgeciler kışı geçirmek için Grönland'a döndüler. İki ailenin katlinin duyulmaması için çaba harcandı ama birileri yine de konuştu. Bu, Leif'i çok zor bir duruma soktu. Kız kardeşi nedensiz yere, Leif'in korumakla sorumlu olduğu kadınları ve çocukları öldürmüştü. Kurallara göre katili öldürtmesi gerekiyordu, ama aynı zamanda kendi kız kardeşini ölüme göndermesi Viking kurallarını çiğnemesi anlamına geliyordu. Sonunda, üzüntüyle ve kendini zorlayarak Leif bir çözüm buldu, kız kardeşini sürgüne gönderdi ve Vinland'a gidilmesini yasakladı.

Belki de, Vinland'da hiç yerleşim olmazsa, hafızalardan bu kötü anıyı silebileceğine ve kız kardeşini geri getirebileceğine inanıyordu. Ya da bu fiyaskodan o kadar hayal kırıklığına uğramıştı ki, katliamın gerçekleştiği yerin bir daha ne adını duymak, ne de görmek istiyordu.

Böylece yıllar boyunca yasak sürüp gitti. Hatta Leif'in ölümünden sonra kötü hasatlar, zor kışlar yaşanmasına rağmen koloniyi batıya, Kuzey Amerika'ya doğru yaymamaları, bunu akıllarına bile getirmediklerini gösteriyor. Bunun yerine birçok kişi Grönland'da kalmalarının olanaksızlığını anladılar ve tekrar İzlanda'ya döndüler. Birkaçı kalmaya devam etti, ama iki yüz elli yıl sonra Grönland, tekrar kıta Avrupasından kimsenin olmadığı bir yere döndü.

Bu arada bütün bu yıllar sırasında, sadece ailede bir katil olduğu için Leif'in Vinland'a koyduğu yasak saygı gördü. Sonuç olarak, dönemin en dinamik ırkı Kuzey Amerika'yı işgal etme şansını kaçırmış oldu. Eğer Eric'in oğlu, kız kardeşinin gözden düşürdüğü topraklara gitmeyi yasaklamasaydı, bugün dünya ne kadar farklı olurdu?


Ama o zaman, yapılacak en iyi şey gibi görünmüştü.
Misafir Çevrimdışı  

6 Ocak 2010 Çarşamba

Logistics of Viking Army

Logistics of Viking Army

Logistics of Viking Army
Equipping and supplying army was a vastly different undertaking in the 8th century than it was in the period.

During the earlier part of the Viking Age decentralized power was unable to raise large forces without the consent of local warlords.

These need not have been any more powerful than the hersir. Regional forces would have have been raised and equipped within their own area of habitation.

The later laws (Hirdskra) for the defense of Norway on a territorial basis are a let survival of this.

The clan and tribe would each play their part in making possible to mount an expedition.

Origination of war effort would rest with local landowners, who would also be the leaders of society.

The semi-legendary Ragnar Lodbrok, who was the leader of the earliest manifestation of the Great Army in England, appears to have laid claim to royal status.

It would seem that as with the ancient clan system, the reality of power lay with his aett.

The son of Lodbrok (who may not have been blood relatives) were said to have conquered the northern kingdoms of the heptarchy in revenge for their ‘father’ having been executed in Northumbria.

The Great Army worked on a series of interlocking loyalties that were not immutable.

The campaigns of the army show that smaller groups were at liberty to conduct minor operations.

One of the Lodbroksons was killed whole raiding Devon in 878. The aim of this attack may have been to obtain land for settlement; in 876 Halfdan had divided Northumbria amongst his followers.

Two different systems of logistics can be seen at work. The opportunistic raiders established control of land and agriculture in the political vacuum of Northumbria.

In the future, the Norse Kings of York were to have a troubled but effective reign which, with some interruption, continued until the mid 10th century.

Armies were raised and equipped from this area, sometimes supported by overseas Viking. The 878 incident may have had more important implications, but the form of attack was that which surprised Lindisfarne in 793, a swift descent on an unprotected coast.

The invaders would take whatever they needed from the region and move on. Unfortunately for their leader (Hubba), the nature of defense had change. Although the king of Wessex was himself a fugitive, the local ealdorman was capable of meeting and destroying Hubba without assistance from the central state.

Ealdormen were likely likely the minor kings of the earlier period with a personal connection to their region, but were royal official who could be appointed, dismissed or transferred.

The outcome might reflect the vagaries of warfare, but some level of preparedness must have been necessary to defeat a force of 23 ships.
Logistics of Viking Army