Nin-Dada Davası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nin-Dada Davası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Eylül 2017 Perşembe

Nin-Dada Vak'ası: Mezopotamya'da Bir Cinayet Davası

Nin-Dada Vak'ası: Mezopotamya'da Bir Cinayet Davası

Eric Berkowitz

Mezopotamya'daki dört bin yıllık bir cinayet vak'asının kayıtları çarpıcı bir şekilde günümüze kadar hiç bozulmadan gelmiştir. Yıllarca yapılan arkeolojik kazılar, vak'ayı ayrıntılarıyla anlatan çeşitli nüshaları ve çivi yazısı kil tabletleri ortaya çıkarmıştır. Kurbanın, bu uygarlığın en önemli tanrılarından Enlil’in başrahiplerinden Lu-İnanna olması ve cinayetin kutsal şehir Nippur’da işlenmesi göz önüne alındığında, kayıtların kopyalanması anlaşılırdır. Davanın açıldığı dönemde Nippur, binlerce yıldır mesken tutulagelmiş bir yerleşim yeridir.

Asıl mesele seks olsa da suçlama nedeni cinayetti. Suçlananlar azat edilmiş iki eski köle, bir erkek köle, bir de Lu-İnanna’nın dul karısı Nin-Dada’ydı. Suçun ciddiyeti ve kurbanın yüksek konumu göz önüne alındığında dava ilk olarak yakınlardaki Isin’de bulunan krala aktarıldı. Kral davayı iyice inceledikten sonra dokuz üyeli Nippur Meclisi’ne havale etti.


Dava meclise geldiğinde, hiç kimse ne Lu-Inanna’nın üç erkek zanlı tarafından öldürüldüğünden şüphe ediyor, ne de yaptıklarını Nin-Dada’ya anlattıklarından kuşkulanıyordu. Geriye kalan en önemli nokta ise Nin-Dada’nın neden hemen katilleri yetkililere teslim etmediğiydi. Bunun yerine kayıtlar “ağzını açmayıp örtbas etti,” diyor. Cinayete o da mı karışmıştı? Eğer öyleyse, kazığa oturtularak infaz edileceği kesindi. Eğer öyle değilse, ağzını açmamış olması nasıl bir suç olabilirdi?

Öncelikle, biraz hukuk: Mezopotamya’da, özellikle de işin içinde seks varsa, başkalarının kötü davranışlarını bildirmemek yasaktı. (Fahişelerin peçe takmasına izin verilmeyen Asur’da da durum farklı değildi; eğer bir adam bir fahişenin peçe taktığını görüp de bildirmemişse kırbaçlanır, başına at yularına benzer bir ip dolanır ve alay edilsin diye şehirde dolaştırılırdı.) Mezopotamya’da garsonlardan içki içen müşterilerin konuşmalarına kulak misafiri olmaları istenirdi. Şayet suç teşkil eden bir şeyi duydukları halde bildirmezlerse, ölüm cezasına çarptırılırlardı. Zina, en azından kadınların işlediği, ağır ceza gerektiriyordu. Kocasına karşı entrika çeviren sadakatsiz kadın en feci cezaya çarptırılırdı: Uzun bir direğe bağlanarak halkın gözü önünde yavaş yavaş ölüme terk edilmek.

Nin-Dada’nın katillerden herhangi biriyle cinsel ilişkiye girdiği veya kocasının öldürülmesinde payı olduğuna dair herhangi bir kanıt yoktu. Meclis’in önünde iyi savunulsaydı, davadan kurtulabilirdi. Fakat “sözde” avukatları daha kötü bir iş çıkaramazlardı. “Zayıf kadın” savunması yaparak, Nin-Dada’nın çok çaresiz ve kolayca gözdağı verilen biri olduğu için sessiz kalmaktan başka çaresinin kalmadığını söylediler. Sanki bu sav yeterince beceriksizce değilmiş gibi, daha da ileri giderek cinayete karışmış olsa bile “bir kadın olarak… yapacak başka bir şeyi olmadığı için,” masum sayılması gerektiğini savundular.

Aradan dört bin yıl geçtikten sonra, uzun zamandır ölü bir dilden yapılan tercümede, Meclis’in verdiği tepkinin öfkesi tabletlerden kor gibi yükselmektedir:

Kocasına değer vermeyen bir kadın, kocasının bir düşmanını tanıyor olabilir… O düşman da kadının kocasını öldürebilir. Daha sonra bunu kadına bildirebilir. Bu durumda kocasını öldüren kadın değil midir? Hatta kadının suçu adamı fiilen öldürenlerin suçundan daha ağırdır.

“Tanımak” sözcüğünün Sümercedeki karşılığı aynı zamanda “seks yapmak” demektir ve Nin-Dada’nın kocasının öldürülmesinden sonra sessiz kalması bu bilgiye ne denli aolduğuna Meclis’in ikna olmasına yetmişti. Meclis, kadını zayıf görmeyi bir yana bırakın, cinayetin intikamını almak için her tür gözdağına cesurca karşı koyması gerektiğine kanaat getirmişti. Nin-Dada ölüm cezasına çarptırıldı.

Sözün kısası, Mezopotamyalı bir karı kocanın kısa hayatları ve ölümlerinde adam bilinmeyen bir nedenle, kadın da kocasının anısına saygısızlıktan öldürülmüştü. Onlar çoğumuzun bilmediği ve üstelik uzmanların da pek anlamadığı bir dünyada yaşıyorlardı.[*]

[*]Jacobson, Toward the Image of Tammuz, 196-202 (ayrıca bkz. Gibson, “Nippur”; Middle Assyrian Law [MAL] 40, belirtildiği kaynaklar: Roth ve diğerleri, Law Collections ve Driver ve Miles, Assyrian Laws); Roth, “Case Study from Mesopotamia”, 177-78.
2003 yılının Mart ayında ABD ve müttefik askerleri Irak’ı işgal ettiğinde, Nippur arkeolojik höyüğü Basra ile Bağdat şehirleri arasındaki savaş bölgesinde bulunuyordu. Nippur’da yapılan meşakkatli çalışmalardan sonra bulunan Sümer belgelerinin yüzde 80’i neredeyse yok olmuştu. ABD işgalinden saatler sonra Nippur höyüğü, karaborsada satmak için değerli şeyler arayan yağmacıların akınına uğradı. Bu açgözlü çapulculuğun hem Irak’ın mirasına hem de ortak tarihimize dair anlayışımıza verdiği zarar tarif edilemez. Kaç tane Nin-Dada sonsuza dek susturuldu? Kaç tane meclis unutuldu? Hangi katillerle, âşıklarla, zina işleyenlerle, tanrılarla ve çocuklarla bir daha asla karşılaşmayacağız? Bunu asla bilemeyeceğiz ve yapılmış olan arkeolojik çalışmayla ve savaştan sonra kalan yıkıntılarla yetineceğiz. Antik Yakındoğu’ya dair resmimiz bir çocuğun çiziktirdiği resme benziyor. Temeller var ama güvenilir ayrıntı çok az.

Eric Berkowitz, Seks ve Ceza, Arzuyu Yargılamanın 4000 Yıllık Tarihi, "Sex and Punishment, Four Thousand Years of Judging Desire", Kolektif Kitap, Mayıs 2013/2, İstanbul

ayrıca bkz.
https://books.google.com.tr/books?id=_YKlbIp9pYMC&pg=PA122&lpg=PA122&dq=Nin-Dada&source=bl&ots=O6hapA-jlR&sig=4MisxM7bhL-JZc6CGnTrxnzUDyI&hl=tr&sa=X&ved=0ahUKEwi-rbSYqKnWAhWDWRoKHeiXCZoQ6AEIQjAI#v=onepage&q=Nin-Dada&f=false

https://www.amazon.co.uk/Women-Crime-Punishment-Ancient-Society/dp/0826416284/ref=sr_1_1/261-3145382-2425623?s=books&ie=UTF8&qid=1505551668&sr=1-1&keywords=9780826416285