Tanzimat Fermanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tanzimat Fermanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Mayıs 2017 Perşembe

Hamidiye Alayları

Hamidiye Alayları

Mutay Öztemiz

Kafkasya Cephesinde bulunan Kürdlerden oluşan Hamidiye Alayları Süvari Birlikleri
http://www.bitlisname.com/2016/04/23/hamidiye-alaylarini-olusturan-asiretler/
1808- 1839 yılları arasında idari yapıyı, Fransız modeline göre merkezileştirmek isteyen II. Mahmut, Bektaşilikle birebir bağlantılı Yeniçeri sistemini de kanlı bir biçimde yok edecek ve bunu da Sünni İslama dönüş şeklinde ilan edecektir(1). Tanzimat'ın başlangıcından sonuna kadar Osmanlı bünyesinde olan toplulukların hiçbiri gelişmeleri ve girişimleri tatmin edici ve yeterli bulmuyordu(2). Tanzimat'tan kısa bir süre önce miras yoluyla babadan oğla geçen Kürt emirliklerinin kaldırılmış olması Kürtler arasında büyük bir güvensizliğe ve hayal kırıklıklarına yol açmıştır.
Üstüne Tanzimat'la gelen ve özellikle Ermenilere tanındığı düşünülen ayrıcalıklar, Kürtlerin isyanına dönüşecektir(3). II.Mahmut'un geniş yetkilerle Sivas-Harput-Diyarbakır bölgesinin süper valiliğine(4) getirilen Mehmet Reşit Paşa, Kürt emirliklerinin dağıtılması ve aşiretlerin boyunduruk altına alınması amacıyla, devletin vergi toplamasını bahane ederek harekete geçmiştir. Devlet ve Kürt Emirlikleri arasındaki bu kavga, Berlin Kongresinden sonra farklılaşarak devam edecektir.

Kürtlerin Hıristiyanlara karşı tutumu daha da sertleşecek, misyonerler Doğu vilayetlerinde kısıtlamalar ve kötü durumlarla karşılaşacaklardır. Bu tutum ve davranışlardan merkez değil, yerel otoriteler ya da genel olarak Müslümanlar, özellikle Kürtler, büyük devletler ve yerli Hıristiyanlar
tarafından sorumlu tutulacaktır. Bu bakış açısı Abdülhamit devrinde değişecektir(5).

Avcıoğlu'na göre, Ferman'ın gerçek amacı, kapitalist girişime ve bu girişimin aracısı Hıristiyan unsurlara güvenlik ve ayrıcalık sağlamaktır. Tanzimat'ın ilk ilginç uygulaması Doğuda Kürt aşiretlerine karşı, Alman subayı Moltke'nin de katılmasıyla girişilen seferlerde görülür. İngiltere, İran ve Orta Asya ticaretinde Ermenilere dayanmıştır. Aynı zamanda Rusya ile sert rekabet içinde olduğundan, Doğuda Hıristiyan unsurları Rusya'ya karşı kazanmak ve güçlendirmek kararındadır. Bu nedenle, Tanzimat'ın Doğu illerine götürülmesini, Ermeni ve Nasturilerin korunmasını, Kürt aşiretlerinin disiplin altına alınmasını ister. Fransızlar da Geldanilerin(6) koruyuculuğunu yüklenir(7).

Abdülhamit, Ermeni komitecilere karşı, yakınlık kurduğu Rus Çarı'nın seyirci kalacağını düşündüğü için, sertlikle sonuç alma çabasındadır. Batılı yazarlara göre, Abdülhamit davayı kökünden çözmek
için Ermenilerin yavaş yavaş toptan yok edilmesini planlar. Abdülhamit Kürt aşiretlerinden Hamidiye Alayları kurarak kanlı olaylara yol açacak tehlikeli bir girişimde bulunur(8). Tanzimat paşalarının tersine olarak, Ermeni'ye karşı Kürt aşiretlerini kullanma eğilimini gösterir. Hamidiye Alayları Kafkasyalı Şeyh Şamil'in torunlarından Mareşal Zeki Paşanın önerisi üzerine Kazak Alayları örnek alınarak kurulmuştur.

Zeki Paşanın Ruslar hakkındaki gözlemlerine dayanarak yaptığı açıklama şöyledir: Ruslar sınırları içindeki aşiretlerden çok iyi yararlanmaktadır. Bu aşiretler silah altına alınmamakta fakat yılda bir ay belirli bir yerde toplanmaktadır. Kazak örgütü kadroları içinde eğitim yaptırılan aşiretler sonra evlerine gönderilmektedir. Tarlalarının, sürülerinin başına dönmektedir. Abdülhamit'in kayınbiraderi ve Erzincan'da konuşlanmış 4. Ordu'nun müşiri olan Zeki Paşanın bu açıklamasından sonra Abdülhamit tarihe de kendi adıyla geçecek olan Aşiret Alaylarının kurulması için emir vermiştir. Zeki Paşa, 1890 yılında başıbozuk, doğrudan kendisine ve sultana bağlı, onun adına istinaden Hamidiye adı verilen, Sünni, ağırlıklı olarak Kürtlerden oluşan süvari birlikleri kurma çabalarına başlamıştır(9).

Alayların her biri 700-1000 kişiden oluşmakta, bu sayı Kürt aşiretlerinin büyüklüğüne göre değişmektedir. Aşiretlerin bütün alayları süvarilerden oluşmaktadır ve atları kendileri tarafından
sağlanmaktadır. Aşiret Alaylarının subay maaşları ile yiyecek ve silahları devlet tarafından verilmiştir. Hamidiye Alayları'nda Alay ve Bölük Komutanları muntazam ordudan subaylardır. Aşiret başkanları ise, kuvvetlerine göre binbaşı, ya da yarbay rütbesi ile Alay Komutan Yardımcısı yapılır. Takım subayları teğmenler ise, aşiretin ileri gelenlerinden seçilir(10).

Abdülhamit, sadece Alayları kurmakla kalmaz, Kürt Aşiretlerini kendisine bağlamak amacıyla, aşiretlerin başkanlarının çocukları için İstanbul'da bir Aşiret Okulu açar. Okul Panislamist görüşün ağır bastığı bir okuldur. Aşiret başkanları ve şeyhler Abdülhamit'e güvenerek nüfuzlarını arttırırlar. Abdülhamit de Ermenilere karşı sırtını bu aşiretlere yaslamıştır. Ermeni-aşiret çatışması bu dönemde körüklenmeye hatta kanlı kavgaların başlamasına yol açmıştır. İleride Ermenilerin uğradıkları "zulme" örnek olarak gösterecekleri Hamidiye Alayları kurulup güçlendiği dönemden itibaren, yağma ve öldürme olaylarını gerçekleştirmiştir.

Hamidiye Alaylarının kuruluşuna ilişkin olarak Süphandağ ise alayların kuruluş nedenini şöyle açıklamaktadır:
1809 yıllarında Ruslar, Osmanlı ve İran'la aynı anda savaşmaktadır. Osmanlı ve İran Devleti, Kürtleri, Ruslarla savaşa zorlarken, Ruslar Kürtlerin kendileriyle savaşmamaları için gizli ilişkiler kurmaya çalışmaktadırlar. Aynı tarihlerde Kürtlerin bir bölümü göçebe olarak yaşamaktadır ve bu göçebe Kürtlere "aşiri" denmiştir. Osmanlı'nın vergi alamadığı, kışları köy evlerinde ya da kıldan çadırlarda kalan bu aşiretler, yazları da yaylalarda yaşamaktadır. Yerleşik düzendeki Kürtler ise, tarım ile uğraşmaktadır ve merkezi otoriteye bağlı, vergisini veren, kanunlar gereği askere giden kesimlerdir. Bu kesim, Osmanlı idaresinde askere alma kanununa tabi oldukları için Hamidiye Alayları teşkilatına alınmamışlardır(11). Hamidiye teşkilatından önce askerlik yapmayan bu göçebe aşiretler, vergi de ödemedikleri için devleti zor durumda bırakmaktadır.

Sınır ihlalleriyle birlikte, yerleşik ahaliye yönelik baskı ve eylemleri ile de diğer devletler (İran ve Rusya kastedilmektedir) için de sürekli bir sorun oluşturmuşlardır. Osmanlı, İran ve Rusya'nın birbirleriyle komşu olan bölgelerinde nüfus çoğunluğunu Kürtler oluşturmaktadır. Yeniçeri ocağının kapatılması ile birlikte asker ve vergi için Kürtlere yönelen Osmanlı yönetimi çok uğraşmasına karşın vergi alamamıştır. Bunun üzerine harekete geçen düzenli Osmanlı ordusu bölgedeki Kürtlere ait
malları ateşe verip, rastladıkları Kürtleri öldürürler(12). Ancak bu da işe yaramamıştır zira Kürt nüfusu beklenenden fazla, asker sayısı ise azdır. Osmanlı'nın yerleşik yaşama geçmeleri için çıkardıkları Askerlik ve Toprak Kanunu da işe yaramayınca Kürt isyanları ciddi boyutlara tırmanmıştır. Osmanlı Rus Savaşı'ndan sonra Ermenilerin bağımsızlık hareketlerini izleyen devlet, Kürtlerle olan ilişkilerini bir daha gözden geçirmeye karar vermiştir. Aldığı karar, aşiret Kürtlerini düzenli orduya almaktan vazgeçmesi ve onları kendine özgü koşullar altında ve kendi aşiret reisleri komutasında yeniden yapılandırması yönünde olmuştur.

Hamidiye Alaylarında subayların çocukları için de okullar açan Abdülhamit, dini eğitim temelinde bir eğitimi özellikle teşvik etmiştir. Bundaki temel amaç, dindar olarak yetişen gençlerin Abdülhamit'in Halifeliğine karşı çıkmalarını önlemektir. "Kürtler gelecekte dindar olacaklar ve diğer Müslüman milletler gibi padişahı halife olarak görmeye başlayacaklardı. Osmanlı yönetimince, Kürt Hamidiye Süvari Alaylarındaki nizamiye askerlerinin başına en iyi süvari subaylarının bulundurulması sağlanıyordu. Bunlar, bu alayları içtima zamanı içinde, talim ve terbiye edecekler ve talimden mahrum Kürtleri Türk memurlarının arzularına bağlayacaklardı. Fakat bunu başaramadılar. Kürtler yalnızca aşiret reislerinin sözünü dinleyip boyun eğdiler(13). Ayrıca bölgeye o dönem çok sayıda ve sık aralıklarla gelen, misyonerlere tepki olarak dine daha çok sarılan bölge halkının giderek daha muhafazakar hale gelme olasılıkları yüksektir.

Hamidiye Alayları'nın subaylara dokunulmazlık, nüfuz, unvan ve ayrıcalıklar vermiş olması nedeniyle bu oluşumda yer almak isteyen birçok aşiret olmuştur. Bu aşiretlerden Yezidiler, Celali Aşiretleri, Aleviler, Şiiler ve Dürziler başvurularına karşın kabul edilmemişlerdir. Hamidiye Alayları oluşturulurken mezhep ayrımının yapılması nedeniyle, alaylara alınmayan Dersim Aşiretleri, Abdülhamit'in güttüğü bu ayrımcı uygulamaya bir tepki olarak, isyana başvurmuşlardır(14). Oysa bazı araştırmacılar Hamidiye Alayları'na abartıldığı kadar bir ilginin olmadığını vurgulamaktadır. M.S. Lazarev'e göre alaylar ne nitel ne de nicel açıdan bekleneni ve kendilerine bağlanan umutları gerçekleştirememişlerdir. Elli bir büyük göçebe aşiretten yalnız on üçü alayları oluşturmayı kabul
etmiştir. Osmanlı komutanları, Kürtlerden kurulu büyük etkin birlikler, tugaylar ve tümenler oluşturmayı başaramamış, onlara Osmanlı düzenli ordularının yanında yardımcı ve keşif görevleri verilmiştir. Bu araştırmacılara göre, Hamidiye Alayları ile hedeflenen noktalardan biri de Kürt isyanlarının denetim altına alınması ve aşiretlerin itaatkar bir hale getirilmesidir. Alaylar bunu da tümüyle gerçekleştirememiştir(15)

Hamidiye Alayları'nın kuruluşuna en uygun iki bölgeden başlanmıştır. Van-Erzurum arası birinci bölgedir. Rusya sınırına yakın olan iller olması açısından bu bölge önemlidir. Mardin-Urfa arası ise ikinci bölgedir. Abdülhamit'in 189l'deki emriyle ilk örgütlenme başlatılmıştır. 1895 yılı başlarında Hamidiye Alayları'nın sayısı elli altıya ulaşmıştır(16). Abdülhamit' in Panislamist politikasına oldukça uygun olan bu tavrı, Osmanlı Devleti'nin Sünni teokratik yapısı nedeniyle gayrimüslim tebaaya yaklaşımı açısından da önemlidir. Hamidiye Alayları'nın kuruluş amacı ya da amaçları farklı yorumları içermektedir; bazı yazarlar bu amacı Ermeni ayaklanmalarını bastırmak olarak görmektedir.
Bazı yazarlar ise Rusya'ya karşı Kürt aşiretlerinin tampon oluşturmasının amaçlandığını düşünmektedir. Bir başka yorumda ise göçebe Kürtlerin kontrol altına alınması için bu alayların oluşturulduğu gibi nedenler üzerinde durulmaktadır. 1900lü yılların başında yayımlanan Kürt gazetelerinde özellikle üzerinde durulan konu; imparatorluğun her tarafında çoğalan zulüm ve baskılara karşı mücadelede, Ermenilerin kendi ulusal mücadelelerine Kürtleri de çekebilecekleri olasılığı üzerinde duran Abdülhamit yönetiminin, iki halk arasına nifak ve düşmanlık sokmak için Hamidiye Alaylarını oluşturduğu yönündedir(17).

Hieser'e göre; olayın dinsel, eğitimsel ve propagandif yönleri, Hamidiye Alayları'nın kuruluşunun misyonlarla olan yakın ilişkisini belirtmektedir. Hamidiye Alayları, Hıristiyan misyon ve millet etkinliklerinin gelişimine tepki olarak ortaya çıkan merkezi bir karşı misyonun ta kendisidir. Bu alayların kuruluşuyla Müslüman hocaların yetkilerinin sultan tarafından kısıtlanmasının aynı zamana denk düşmesi bir rastlantı değildir. Kuruluşunda, ilk etapta askeri değil, daha ziyade dini ve sosyal anlam, yani Doğu Vilayetleri ümmetinin geliştirilmesi, güçlendirilmesi ve ayrıcalıklı bir konuma kavuşturulması bulunmaktadır. Buna bağlı olarak başkent de dahil, ülkenin geri kalan bölümlerinin aksine, Tanzimat'la beraber Doğu Vilayetlerine atanan tüm Ermeni memurların görevden alındığının belirtilmesi de gerekmektedir(18).

Önemli bir kaynak bkz.
Alayların oluşturulma nedenleri beraberinde farklı yorumlar getirmiştir ve getirecektir. Abdülhamit politikasının bölgedeki etkileri, sosyal yaşamda da belirgin bir biçim ortaya çıkmıştır. Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki mesafe, eskisine oranla daha da açılmış, Müslümanlar geleneklerini ve sıfatlarını göze batacak biçim sergilerken, Ermeniler de ulusal birliklerini kutlamaya başlamışlardır(19).

Abdülhamit döneminde Osmanlı Devletinin Ermenilere karşı Kürtleri kullanma politikasını ilk boşa çıkaran Kürt lideri Şeyh Ubeydullah'tır. 1880 yılında harekete geçmeden önce Şeyh Ubeydullah ve oğlu Abdulkadir bir fetva çıkararak Kürtlerden, Ermeni ve Süryanilere dokunmamalarını istediler. Sefer esnasında mavi bayraklar yaptırarak bütün Hıristiyanlara, hareket halindeki ordunun kendilerine dokunmaması için evlerine bu bayraklardan asmalarını emrettiler. Hareket boyunca buna dikkat edildi. Belirtildiğine göre, Şeyh Ubeydullah'ın bu tutumu olmasaydı, 1880 yılında 1895'teki katliamlardan çok daha büyük felaketler doğabilecekti(20).

Meşrutiyetten sonra, 1910 yılında, bu alaylar yeniden düzenlenmiştir. Hamidiye adı kaldırılmış, Aşiret Alayları adı kullanılmaya başlanmıştır. Bu Aşiret Alayları, Balkan ve 1. Dünya Savaşlarına katılmıştır.


II. Abdülhamit'ten Günümüze Süryaniler, Mutay Öztemiz, Ayrıntı Yayınları, 2012, s: 26-31


...............................

1. HAMMER, a.g.k., 9. cilt, 485.
2. HAMMER, a.g.k., 9. cilt, 484.
3. Doğan AVCIOĞLU, (1998), Milli Kurtuluş Tarihi 1838'den 1995'e, 1066.
4. Hieser'in kitabında süper vali olarak geçmekte olan bu betimlemeden kasıt, geniş yetkilerle
donatılmış validir.
5. Hans Lucas HIESER, 131.
6. Keldani
7. Doğan AVCIOĞLU ( 1998a), 1066.
8. Doğan AVCIOĞLU, a.g.k.,1085
9. Hans Lucas HIESER, a.g.k., 206.
10. Doğan AVCIOĞLU (1998a), a.g.y., 1086.
11. Kemal SÜPHANDAĞ (2006), Büyük Osmanlı Entrikası Hamidiye Alayları, 17.
12. SÜPHANDAĞ (2006), 69.
13. SÜPHANDAĞ (2006), 69.
14. Osman AYTAR ( 1992), 55.
15. M.S. LAZAREV (1964)'ten aktaran Osman AYTAR ( 1992), a.g.k., 55.
16. Osman AYTAR ( 1992), a.g.k., 59.
17. 14 Eylül 1901 tarihli Kürdistan Gazetesi ve Eylül 1945 tarihli Roja Nu gazetelerinden aktaran
Osman AYTAR ( 1992), a.g.k., 65.
18. HIESER (2005), a.g.k., 210.
19. HIESER (2005), a.g.k., 2 10.
20. G. SASUNI, A. CHASSEMLOU, B. NIKITIN, 13 Mart 1901 tarihli Kürdistan gazetesi'nden
aktaran AYTAR (1992), a.g.k., 4 1 .