bilimkurgu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bilimkurgu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Haziran 2019 Pazar

2100'deki Yaşamdan Bir Gün

2100'deki Yaşamdan Bir Gün

Michio Kaku
Michio Kaku
görselin kaynağı 
1 Ocak 2100, 06: 15 

Yılbaşı gecesindeki ağır bir parti gecesinden sonra, mışıl mışıl uyumaktasınız. Birden duvar ekranınız aydınlanır. Dost ve tanıdık bir yüz ekranda belirir. Bu, yeni satın aldığınız yazılım programı Molly' dir. Molly neşeli bir şekilde, " Uyan John. Ofiste sana ih­tiyaç var. Bizzat. Bu önemli." der. "Dur bakalım, Molly! Şaka yapıyor olmalısın." diye homur­danırsınız. "Bugün yılbaşı ve ben akşamdan kalmayım. Hem bu kadar önemli olan şey ne olabilir ki?"

Yavaş yavaş yataktan kendinizi dışarı sürüklersiniz ve isteksizce banyoya yönelirsiniz. Yüzünüzü yıkarken, ayna, tuvalet ve lavaboda saklı yüzlerce DNA ve protein alıcısı sessizce hare­kete geçer, nefesinizden ve vücut sıvılarınızdan yayılan mole­külleri analiz ederler, herhangi bir hastalığın moleküler seviye­ de en ufak bir belirtisi olup olmadığını kontrol ederler.

Banyodan çıktıktan sonra, başınızın etrafına, evinizi telepatik olarak kontrol etmenizi sağlayan telleri takarsınız. Zihinsel olarak dairenin sıcaklığını yükseltirsiniz, rahatlatıcı bir müzik açarsınız, mutfaktaki robot aşçıya kahvaltıyı ve biraz kahve ha­zırlamasını söylersiniz ve manyetik aracınızdan garajınızdan çıkmasını ve sizi almaya hazır olmasını istersiniz. Mutfağa gi­rerken, robot aşçınızın mekanik kollarının tam da sizin sevdiği­niz şekilde yumurta hazırladığını görürsünüz. Sonra kontakt lenslerinizi takar ve internete bağlanırsınız. Gözünüzü kırpınca, gözünüzün retinası üzerine düşen interneti görürsünüz. Sıcak kahvenizi içerken, kontakt lenslerinizde beli­ren haber başlıklarını taramaya başlarsınız.

• Mars üzerindeki yerleşim yeri daha fazla ödenek istiyor. Mars'ta kış hızla yaklaşıyor. Yerleşimciler kolonileşmekte bir sonraki aşamayı tamamlayacaklarsa dondurucu soğuk havayla başa çıkmak için Dünya'dan daha fazla kaynağa ihtiyaçları olacak. Planları, Mars'ın yüzey sıcak­lığını yükselterek Mars'ı yaşanabilir kılmanın ilk aşa­masına başlamak.

• İlk yıldız gemileri fırlatılmaya hazır. Her biri toplu iğne başı büyüklüğünde milyonlarca nanorobot Ay üssünden ateşlenecek, Jüpiter'in manyetik alanını kullanarak onun etrafından hızlıca dönüp yön değiştirecekler ve yakındaki bir yıldıza yönelecekler. Fakat yalnızca bir avuç nano­robot bir diğer yıldız sistemindeki hedefe ulaşabilecek, bu da yıllar alacak.

• Soyu tükenmiş başka bir hayvan daha yerel hayvanat bahçesine katılacak. Bu kez, bir tundrada donmuş halde bulunan DNA yoluyla hayata döndürülen, nadir bir kı­lıç-dişli kaplan hayvanat bahçesine konacak.  Dünya ısınmakta olduğundan, soyu tükenmiş hayvanların git­tikçe daha fazlasının DNA'sı geri kazanıldı ve klonlandı, şimdi tüm dünyadaki hayvanat bahçelerini dolduruyor­lar.

• Yıllarca uzaya yük taşıyan uzay asansörü, şimdi sınırlı sayıda turisti uzaya götürme olanağı veriyor. Uzay yol­culuğunun maliyeti, son yıllarda, uzay asansörü açıldı­ğından bu yana, zaten 50 kat azalmıştı.

• En eski füzyon santralleri artık neredeyse elli yaşında. Bazılarının devreden çıkartılmasının ve yenilerinin inşa edilmesine başlanmasının zamanı geliyor.
• Bilim insanları, Amazon'da birdenbire ortaya çıkan yeni bir ölümcül virüsü dikkatle takip ediyorlar. Şimdiye ka­dar, küçük bir bölgede sınırlı gibi görünüyor, ama bilinen bir tedavisi yok. Bilim insanlarından oluşan bir ekip, telaş içinde virüsün gen dizilimini tamamlamaya çalışıyorlar, böylece onun zayıf noktalarını ve onunla nasıl mücadele edileceğini öğrenecekler.

Aniden, bir tanesi dikkatinizi çekiyor:

• Manhattan'ı çevreleyen setlerde beklenmedik bir biçimde büyük bir sızıntı belirlendi. Setler onarılmazsa tüm şehir sular altında kalabilir; bu, geçmişte birçok şehrin başına gelmişti.

Kendi kendinize " hımm" dersiniz. "Ofisten beni aramaları­nın ve uyandırmalarının nedeni belli
oldu."

Kahvaltı yapmaktan vazgeçersiniz, giyinir ve aceleyle dışarı fırlarsınız. Garajdan dışarıya kendi kendine çıkan aracınız dışa­rıda sizi bekliyordur. Telepatik olarak aracınızdan sizi en kısa sürede ofisinize götürmesini istersiniz. Manyetik araç hemen internete, GPS'e ve sürekli olarak trafiği izleyen, yol boyunca gizlenmiş milyarlarca çipe bağlanır. Manyetik aracınız sessizce havalanır, süperiletken asfaltın oluşturduğu manyetik bir yastık üzerinde süzülerek gider, Molly' nin yüzü ansızın aracınızın ön camında belirir. "John, ofisinizden gelen en son mesaj, herkesle konferans salonunda buluşmanızı söylüyor. Ayrıca, kız kardeşinizden bir video me­sajınız var." Arabanız kendi kendisini sürerken, kız kardeşinizin bıraktı­ğı video-postaya göz atmak için zamanınız var. Onun görüntü­sü kol saatinizde belirir, "John, altıncı yaşına giren Kevin için bu hafta sonu bir doğum günü partimiz var, unutma. Ona son çıkan robot köpeği alacağına söz vermiştin. Bu arada, birisiyle görüşüyor musun? İnternet üzerinden briç oynuyordum ve ho­şuna gidebilecek biriyle tanıştım." der. Kendi kendinize "Ooo" dersiniz.

Manyetik arabanızla dolaşmayı seviyorsunuz. Yol üzerinde havada süzüldüğü için, endişelenecek hiçbir tümsek ya da çu­kur yok. En güzeli ise sizi yavaşlatacak neredeyse hiç sürtünme olmadığı için, nadiren yakıt almanız. (Yüzyılın başlarında bir enerji krizi olduğuna inanmak zor, diye kendi kendinize düşü­nürsünüz. Bu enerjinin büyük bir kısmının sürtünmeyi yenmek için boşa harcandığının farkındasınızdır, başınızı sallarsınız.) Süperiletken otoyolun ilk açıldığı zamanı hatırlarsınız. Medya, hepimizin bildiği elektrik çağı sona eriyor diye yas tutmuştu; yeni bir manyetizma çağı başlıyordu. 

Aslında, elekt­rik çağını bir parça bile özlemiyorsunuz. Dışarıya bir göz atar­sınız, havada sizi vınlayarak geçen şık arabaları, kamyonları ve trenleri görürsünüz; ilerlemenin yolunun manyetizma olduğu­nu ve bu süreçte para tasarrufu sağladığını fark edersiniz. Manyetik arabanız şimdi şehir çöplüğünü geçerek yoluna devam etmektedir. Çöpün çoğunun bilgisayar ve robot parçala­rı olduğunu görürsünüz. Çiplerin neredeyse hiçbir maliyeti yoktur, sudan bile ucuzdur; kullanılmayan çipler, tüm dünya­da, şehir çöplüklerinde dağlar oluşturmaktalar. Çipierin arazi doldurmakta kullanılması hakkında konuşmalar var.

*Bilimsel kurgunun devamını kaynağından okuyunuz.


Geleceğin Fiziği, Yılına Kadar Bilim İnsanlığın Kaderini ve Günlük Yaşamımızı Nasıl Şekillendirecek?
 Michio Kaku, ODTÜ Yayıncılık, 2016/5, s. 473-476


(DK not) Bu açıdan, eski bazı görsellerle bu yazıyı karşılaştırarak düşünmek; üzerinde çokça soru barındıran bir deneyim yaşatabilir. Aşağıdaki fotoğrafları şu adresten aldım. https://twitter.com/moodvintage
1960'larda çeşitli nedenlerle lokasyon saptamak için böyle çalışılıyordu
Şimdi Google Map var. 


Bilgisayar öncesi bilim insanları (NASA) büyük hesapları böyle yapıyordu
1960'lar

1930'larda, geleceğin böyle olacağını hayal ediyorlardı



28 Nisan 2017 Cuma

Zulmeden Toplum

Zulmeden Toplum

Sean MARTİN

Katharların 1209'da  Carcassonne'dan atılışı
Katharlar Avrupa'da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemde belirdiler. Tarihçi R. I. Moore batı toplumunun kendi kurumlarını heretiklerin ve başkalarının on üçüncü yüzyılda gördükleri zulüm üzerinden şekillendirdiğini iddia eder. (1) Dahası, heretikliğin tanımlanması binlerce masumun -özellikle de kadınların- on altıncı ve on yedinci yüzyıllardaki Cadı Avı sürecinde zulüm görmesine ve öldürülmesine neden olan cadılık kavramının oluşmasında önemli bir rol oynamıştır.
Katharların hâlâ ilgi çekiyor olmasının sebebi belki de onların otantik bir ruhanilık peşine düşmeleridir. Kendilerinin     -Kilisenin değil- gerçek Hıristiyanlar olduğu inancı Dostoyevski'nin Büyük Sorgucu meselini akla getirmektedir. Bu meselde İsa, İspanyol Engizisyonu döneminde yeryüzünde Sevilla'ya dönmüştür. Döner dönmez de heretik olma suçlamasıyla tutuklanır ve Büyük Sorgucu tarafından sorgulanır. İhtiyar adam İsa'nın mesajı yerine Kilise'nin ona sunduğu güvenlik ve iktidar duygusunu yeğlemektedir. İsa'ya der ki: "Bizim ateşlerimizi hak eden biri varsa o da Sensin. Yarın seni yakacağım." İsa'nın cevap vermesini bekler: "Mahkûmun sessiz sedasız, yüzüne kibarca bakarak ve açıkça cevap vermeye niyetlenmeden dinlediğini gördü. İhtiyar onun acıya da berbat da olsa bir şeyler söylemesini istiyordu. Ama o ansızın sessizlik içinde ihtiyara yaklaşır ve yavaşça onun kansız dudaklarından öper. Vereceği bütün yanıt budur. İhtiyar sarsılır. Dudakları hareket eder. Kapıya gider ve ona der ki: 'Git ve bir daha gelme... sakın gelme, asla asla!' Ve onun kasabanın karanlık sokaklarında kaybolmasına izin verir. Mahkûm gitmiştir." (2)

Katharların katledilmesi
Katharlar'ın İsa zamanından apostolik bir otantik geleneğin bir parçası oldukları iddiası kanıtlanamaz, yalnızca anlaşılabilir. Katolik Kilisesinin de Petrus'tan geldiği iddiası tarihsel olarak doğrulanabilir bir bilgi değildir. Katharlar lehine olabilecek bir bilgi ilk defa 1991 yılında kamuoyuna açıklanan Ölü Deniz Parşömenlerinde mevcut olabilir. Damascus Belgesi'nin [Şam] sonunda -Erdemliliğin Temelleri: Bir Aforoz Metni- Paulus'un Hıristiyan toplumundan aforoz edildiği yazılıdır.(3) Eğer bunlar doğruysa, Katolik Kilisesinin kendilerinin Tanrı'nın bu dünyadaki elçileri olduğu iddiası kendiliğinden geçersizleşmektedir. Zira örgütlü Hıristiyanlığın en temel biçimleri İsa'nın değil, Paulus'un üzerine kuruludur. Kilise, metnin açıklanmasının kendi konumuna zarar vermediğini iddia etmiş ve Papa 2. John Paul 2000 yılında Haçlı Seferleri için özür dilemiştir. Ancak birçok kişi bu özrün Arap dünyasıyla bir uzlaşma anlamına gelmediğini düşünmektedir. Söylemesi gereksiz ama Albigen Seferinden hiç söz edilmemiştir. Papalığın bu konuda herhangi bir özür dilemesi beklenemez.

Gerçek Kathar hazinesinin onların sadelik, eşitlik, şiddet karşıtlığı, emek ve sevgi konularında yaptığı vurgularda bulunması olasıdır. Kiliseler inşa etmeyerek ilahiliği yerel çeperlere taşımışlar ve bu sayede her günün her anının insanlar tarafından kendi ruhani hayatlarını derinleştirmek amacıyla kullanılmasına olanak sağlamışlardır. Maurice Magre'nin, Katharların; Avrupa'nın Budistleri oldukları iddiası gerçekten uzak değildir. Kilisenin bugün -Katolik Kilisesi ve Amerika'daki dinci sağın- en az daha önce olduğu kadar muhafazakâr ve seçkinci olduğu düşünülünce Katharların mesajının da en az Languedoc'ta on ikinci ve on üçüncü yüzyılda olduğu kadar önemli olduğu görülebilir.

Büyük Amerikan bilim kurgu yazarı Philip K. Dick, VALIS adlı kitabında Kathar tarzı bir ruhaniliğe duyulan ihtiyacı ele almıştır. Modern dünyanın sıkıcılığından bunalan kahramanımız bir Gnostik olur (Dick'in kendisi gibi). Birinci yüzyılın Hıristiyanları gibi yaşamaya çalışması nedeniyle arkadaşları tarafından alaya alınır. Ancak o zulmeden toplumun -romanda Roma İmparatorluğu- hâlâ ayakta olduğunu savunur. Ona göre tek çözüm yolu bir Gnostik gibi yaşamaktır. Romanın sonlarına doğru şöyle der: "Evren bilgilerden oluştuğu için bizi de bilgilerin kurtaracağı söylenebilir. İşte bu Gnostiklerin peşine düştüğü kurtarıcı gnosis'tir. Başka bir kurtuluş yolu yoktur... Yaptığımız iyi şeylerle değil Tacını'nın inayetiyle kurtulacağımız; kurtuluşun, bana göre bir hekim olan İsa'ya ait olduğu söylenir. O hekim farklı isimlerle birkaç defa gelmiştir. Ama hâlâ iyileştirilmiş değiliz.(4)
...................
1) R. 1. Moore, Thc Formülüm of a Pcıseculing Sociely.

2) Fyodor Dostoyevski, Karamazov Kardeşler, Kitap 5, Bölüm 5, Constance Gameti çevirisi.

3) Robert Eisenman ve Michael Wise, The DeadSea Scrolls Uncoveıed, s. 212-219. Holger Kersten, Jesus Lived in İndia; Baigent ve Leigh, The Dead Sea Scrolls Deception, s. 286-287.

4) Philip K. Dick, VALIS, s. 236.

Katharlar, Sean Martin, Kalkedon Yayınları, 2009, s: 141-143