yazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mart 2015 Cumartesi

Osmanlı Tarih Kitapları ve Halil İNALCIK

Osmanlı Tarih Kitapları ve Halil İNALCIK



Bugün konumuz tarih. Bu ara, görmüş olduğunuz Halil İnalcık kitaplarının ikisini birden okuyor olmamın konuyu belirlememde büyük bir etkisi oldu tabiki. Halil İnalcık Osmanlı tarihi denildiği zaman, ülkemiz ve dünyada en önde gelen tarihçilerin başında. Tarihle pek ilgilenmeyenler bile kendisinin ismini elbet duymuşlardır, hem o'nun hem de öğrencisi İlber Ortaylı'nın son yıllar da toplumumuza tarihi sevdirme açısından çok büyük faydaları olduğu aşikar. Klasik dönem Osmanlı tarihi kavramını bu kitap ile ortaya atan İnalcık'ın kitabı 1973 yılında Londra' da,  'The Ottoman Empire:The Classical Age 1300-1600' olarak, ülkemizde  ise ikibinli yılların başında çevirilip basılmış.



 Daha önceleri Osmanlı tarihi kuruluş , yükseliş, duraklama vs. gibi dönemlere ayrılıp incelense de bu dönemlemenin daha çok toprak kazanımına bakılarak yapılan yetersiz bir dönemleme olması yeni bir kavram arayışını gerekli kılmış sanırım ve 'Klasik dönem Osmanlı' ile 'Klasik sonrası' gibi terimlerle sınıflamaya gidilmeye başlanmış. Fakat belirtmek lazım ki lise kitaplarında hala daha aynı sınıflama mevcut, akademik kadroların lise kitaplarındaki yanlışları düzeltme adına başvurularının da dikkate alınmayıp ısrarla yanlış bilgilerin öğrencilere dayatılmış olduğunu ne yazık ki biliyorum. Klasik dönem denilince Osmanlı Devleti'nin kurulup, teşkilatlanmasının meydana geldiği ve oluşturulan yapının aksamadan, kusursuz şekilde işlediği dönem aklımıza geliyor. 



'Klasik Çağ' kitabının hem Osmanlı idari teşkilatına hem de sosyo-ekonomik yapılarına özet olarak değinmiş olması genel okuyucuya hitap eden bir kitap olmasını da sağlamış fakat bunları silsile halinde vermesi belki de bir süre sonra bazı okuyucuları sıkabilir diye düşünüyorum.



 Devlet-i Aliyye kitabının 1.cildinde ise  yine klasik dönemi görmekteyiz burada olgulardan ziyade daha çok olaylar bazında bir değerlendirme yapıldığı için daha ayrıntılı bir anlatım mevcut.



İçerikten de görüldüğü üzere ilk kitapta genel konular başlıkları oluştururken Devlet-i Aliyye' de padişahların dönemindeki gelişmeler ayrı ayrı ele alınıp olaylar incelenmiş. Her iki kitabın da her okuyucaya hitap ettiğini düşünüyorum hem benim gibi eğitiminin bir parçası olarak okuyanlar için subjektiflikten uzak, net bilgilerle dolu hem de tarihi sevenler için oldukça yalın, bilgilendirici ve faydalı. Genelde televizyonlara çıkıp: "Aman efendim, Padişahlar böyle iyiydi" "Aman efendim öyle yaparlar mı hiç? herşeyin en doğrusunu yapardı Osmanlılar" diyen, tarih biliminin en önemli gereği olan objektifliği bir kenara atan sözde tarihçilerden farkı açıkça görülüyor, kısacası Halil İnalcık Osmanlı tarihi için ilk okunması gereken yazarlardan, tabi ki hocaları olan , Mehmet Fuad Köprülü, İsmail Hakki Uzunçarşılı gibi Cumhuriyet'in ilk akademisyenlerini unutmamakta fayda var kendileri hala daha güncel kitapların kaynağını oluşturan eserleri bizlere kazandırmışlardır, onlara ait kitaplara ise Türk Tarih Kurumu yayınlarından ulaşılanabilir. 

Ankara'da olanlar direkt Dil ve Tarih'in yanında TTK satış yerinden Ankara'da olmayanlar ise TTK'nın alışveriş  sitesi yoluyla bu kitaplara ulaşabilirler. Kendilerinin pek kâr amacı olmadığı için bütün kitapların, 10 lira civarı gibi uygun miktarlarda olduğunu göreceksiniz diğer hocalar ve başka konularda ki kitaplar için de aynı şey geçerli , oldukça geniş bir kitap çeşitliliği var elbette ilginizi çeken bir kitaba denk gelirsiniz, tereddüt etmeyip alabilirsiniz. 



Herkese bol okumalı bir haftasonu diliyorum.


Sevgiler
Historian

7 Mart 2015 Cumartesi

El Yazısı Dersleri 1

El Yazısı Dersleri 1


Herkes için güzel geçmesini umduğum bir pazar gününden merhabalar. Çoğumuzun arada sırada hiçbir şey yapmak istemediği zamanlar olur ve bu süreç bir çok etkene bağlı olduğu gibi havaların biraz düzelip güneşin kendini göstermesi ile her şey daha çekilebilir olup insanın içine hafiften enerji dolmaya başlar, ben de bu süreçten geçmiş olacağım ki son yazım ile bu yazı arasında bir boşluk oluştu. O yüzden herkese tekrar selamlar.

Bugün, daha önce üzerine yazmış olduğum konuyu geliştirerek devam ettirmeyi umduğum bir yazı yazdım. El Yazısı ve gelişimi  adı altında ki bu yazıda kendi yazımın süreç içinde gelişimini sizlere anlatıp göstermiştim. Yazımı, başkaları tarafından baz alınıp üzerine pratik yapılacak değerde görmediğimi belirtmek isterim zaten genel itibariyle italik karakterli bir yazı, fakat demiş olduğum gibi bu aracın hem gelişebilirliğini gösterme adına hem de daha önce üzerinde durduğum bir konu olduğu için, el yazısı dersi başlıklı yazılarıma bu inceleme ile başlamayı düşündüm.




Her ne kadar yazı gelişebilir olsa da ve karakteristik bir yapıya zamanla bürünse de biraz uzunca zaman aldığı için insanlara güzel yazmak çok zor bir eylemmiş gibi gelebiliyor, gerekli itinayı gösterip bu konuyu zamana bırakmak veya herhangi bir alfabeyi tekrar etmek yazının güzelleşmesini sağlayan iki koşul ama  yazı pratiklerinde ya da güzel yazı çalışmalarında en önemli olan unsur sabırlı olmak ve karamsar olmamaktır tabiki bir de hepimiz gün içinde oradan oraya koşturduğumuz için hobilerimize uzun zaman ayırmak bir hayli zor oluyor bu yüzden en azından çalışma yapılabilecek örnek fontlar bulunup uygulanabilir.





Harflerimi yaparken başlangıç ve bitiş noktalarını göstermek adına ok işaretleri ile belirtmeye çalışıp fotoğrafladım, sanıyorum ki direkt bir paragraf yazmaya veya herhangi bir metin yazmaya başlamadan önce her harfi iki-üç kere yazıp elin o harfe ve kıvrımları alışması daha faydalı olacaktır.


Daha sonra ise sevilen bir kitaptan bölümler, sözler ve ilgi duymuş olduğunuz alanlarla ilgili yazılar bu yazı pratiklerini daha eğlenceli yapıp daha çok özen göstermenize sebep olur. Bu çalışmalar esnasında bazı harfler gözünüze pek güzel gelmeyebilir, diğerlerinin yanında estetiksel olarak vasat kalabilir bunların üzerine daha çok düşmek gerekebiliyor ben 5 rakamını ve K harfini hala daha yapmayı sevmem ve yapamam da o yüzden bunların üzerine hep birlikte yoğunlaşalım derim pes etmeyelim :)



Sona gelmişken önemli bir noktaya temas edip de bitireyim, bu alıştırmaları dolma kalem ile yapacak olanların özellikle benim gibi kalın uçlu kalemlerle yapacak olanların kalemin yazarken tutuş açısına dikkat etmeleri gerekmektedir. Normal ince uçlu dolma kalemlerde de kalemi yukarıdaki gibi belli bir açı ile tutmak lazım ki yazım konforu üst seviyede olsun elbette bunu etkileyen birçok etken var ama sorunsuz bir ucu sadece kalemi yanlış tuttuğu için mürekkebin kağıda akması zor olduğunda kalemde sorun yaşadığını sanan arkadaşlar var üzülmeyip biraz tutuşlarına dikkat edebilirler.


Bir de harf çalışmalarında kolaylık olması için bu konuya özel defterler yahut kareli defterler kullanılmasında fayda var bunlar oldukça kolaylık sağlayan harflerin hangi çizgide başlayıp bitmesini size gösteren klavuz çizgiler olarak işinizi oldukça kolaylaştıran birer yardımcı olurlar. Bu yazı karakterini seçip yazmasanız dahi tavsiyelerim umarım işe yarar nitelikte olmuştur, ileriki yazılarda diğer yazı stillerini birlikte keşfedip denemeler yapmak için sabırsızlanıyorum, şimdiden başlayacak olanlar ise deneyimlerini bizden esirgemesinler... Mutlu haftalar.

Sevgiler
Historian

17 Şubat 2015 Salı

Yazının Tarihine Ufak Bir Bakış

Yazının Tarihine Ufak Bir Bakış



Sonunda Blog yavaş yavaş düzene oturuyor , farklı konular hakkındaki yazılarımız da devam ediyor bu sefer Tarih-Kitap ve Yazının bahsetmemiş olduğum bölümünden; Tarihten, biraz  bahsetmek istiyorum. 

Yazı ve tarih diyince, hepimizin aklına mutlaka yazıyı "icat" eden yani ilk defa kullanan toplum Sümerler gelmektedir. Daha çok bir Mezopotamyalı halk olarak anılan Sümerler'in geç kalkalotik çağda bu coğrafyaya geldiklerini biliyoruz. (Kalkalotik çağ : İ.Ö 5.000-İ.Ö 3.000 ) Coğrafi olarak çok daha önce yerleşime elveren , kuzey Mezopotamya'ya nazaran daha az gelişmiş güneye yerleşen Sümer toplumu, bu bölgedeki kültürü kuzeyin çok daha ilerisine taşımışlardır. Bunun sebebi ise bölgeye gelirken yanlarında "yazı" gibi gelişkin bir aracı taşımalarından kaynaklanır. "Gelirken" diyorum çünkü Asyanik kökenli bir dile sahip olan Sümerlerin indus ırmağı vadisinde izlerine rastlanılmış bulunmakta, yani daha doğudan mezapatomyaya göçüp geldikleri aşikar bir durum. 

Yerleştikleri topraklara nazaran daha gelişmiş bir durumda olan bu toplum ; Mısır'ı , ön Asyayı, Anadoluyu ve dolaylı olarak da batı uygarlıklarını etkilemişlerdir. Yazının ilk bulunuşu Sümer şehrinin Uruk kenti höyüğü 4.tabakası 6.evresinde ve İ.Ö 3.200 yılına tarihleniyor. Bu tarih yazının bulunuşu olarak ilk ve ortaögretimin yetersiz tarih kitaplarında nitelendirilen tarih olma özelliğini inatla korusa da, bu cümleden çoğu öğrencinin anladığı yanlış algı; yazının tüm dünyada aynı anda kullanılmaya başladığı yönündedir. Fakat her coğrafi bölge tarihi veya tarih öncesi devirleri farklı zamanlarda yaşamıştır. 

İlk başlarda resim yazısı şeklinde olan Sümer yazısına sonraları pratiklik kazandırılmaya çalışılınca çivi yazısı formuna ulaşılmış ve İ.Ö. 2.850-2.350 yılları arasında gelişim gösteren yazı, bu aşamada geniş kompozisyonlar yazmaya elverecek şekilde geliştiği için , 3.200 den bu döneme kadar geçen yazının ilk evrelerine protohistorik çağ denilmiştir. Anadolu' ya yazının uğraması ise Orta Tunç Çağı denilen İ.Ö.2.000-İ.Ö.1.500 yılları arasına denk gelir , Anadolu'nun tarihsel devirlere geçmesini sağlayan unsur ise İ.Ö 2.000li yılların ilk çağlarında yaşanan Asur ticaret kolonileri çağıdır , Asurlu tüccarlar Anadolu coğrafyasının doğusu ve güneyindeki kentlerin etraflarına ticaret yapacakları küçük yerleşikeler kurmuş (karum) ve burada kullandıkları belgeleri Asur çivi yazısı ile yazmışlardır. Fakat Hititler'in etkin ve hakim olmasıyla Asur'lular ve Asur çivi yazısı Anadolu topraklarını İ.Ö.1.750 yıllarında terketmiştir. Hititler ise Asurlu tüccarlar ile olan ilişkilerine rağmen , 100 yıl sonra kendilerine niye Asur çivi yazısı yerine Babil çivi yazısını , Hititçe yazı olarak seçmişler hala gizemini koruyan bir durumdur.


Hitit  toplumunda , çivi yazısı sadece devlet arşivlerinde ve diğer belgelerinde kullanıldığı için imparatorluk çivi yazısını 450 yıl kullanıp yıkılınca bu yazı halkın arasında yayılmadığı için yazı ortadan kalkmıştır ve bu devire karanlık devir denir. Sonrasında ise halkın kullanmış olduğu Hitit hiyeroglif yazısı; oluşan geç Hitit beylikleri döneminde kullanılmıştır. Yazının doğup , zor geçen çocukluğuna değindim çünkü istikararli bir şekilde gelişip aynı anda her yerde kullanılmaya başlamadığını belirtmek istedim , dediğim gibi Her coğrafya her deviri ayrı yıllarda yaşamıştır ,  nitekim 3.200 yılında yazı sümer sehirinde bulunsada Anadoluya girmesi bin yıldan uzun sürmüştür. Ve zaman geçtikçe de her toplum kendilerine ve dillerine göre bu aracı uyarlayıp kullanmışlardır. Aynı zamanda yazının uzun süre sadece belli bir zümre tarafından kullanılması da o zümrenin ortadan kalkması sonucu gelişimini geciktirmiştir. Az çok ve özetle yazı ilk zamanlar bu yollardan geçmiş ve toplumlar tarafından bu şekilde ele alınmıştır tabi ki yazılacak çok şey olmasına rağmen konuyu da burada çok uzatmak istemiyorum ama şu iki kitabı sizlerle tanıştırayım:


Yazı üzerine yazılmış olan , aldığım iki kitap oldu geçen hafta, biri dünya üzerinde bütün var olmuş alfabeleri, yazıları içeren güzel bir kitap İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkmış ve Carl Faulmann tarafından hazırlanmış oldukça detaylı olan 'Yazı Kitabı'.


Diğeri ise YKY 'nin kültür serisinden 'Yazı İnsanlığın Belleği'. Burada da çivi yazısının hangi araçlar yardımıyla nasıl yazıldğından tutun da , kitap basımına ve harflerin evrimine kadar bol görsel ile renklendirilmiş bir Kitap ikisinide tavsiye ederim. Hem bilgilendirici hem de eğlenceli. Umarım hem yazıyı hemde kitapları seversiniz :)

Sevgiler
Historian