Filistin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Filistin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ekim 2021 Salı

Filistin'den Oslo Antlaşmasına Rest

Filistin'den Oslo Antlaşmasına Rest



Filistin lideri Abbas'ın "Oslo resti" tartışılıyor İsrail Hükümeti ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında sürdürülen gizli ve açık görüşmeler,1993 ve 1995 yıllarında "Oslo Barış Antlaşmalarının" imzalanmasıyla
Filistini Tanıyan Ülkeler, Nekbe - Büyük Felaket

Filistini Tanıyan Ülkeler, Nekbe - Büyük Felaket



Filistin'deki Nekbe'nin 67. yılı Nekbe'nin (Büyük Felaket) 67. yılında Filistin'i tanıyan ülke sayısı Vatikan'ın da katılımıyla 136'ya ulaştı. (Yasin Demirci - Anadolu Ajansı)

25 Mart 2017 Cumartesi

Theodor Herzl Kimdir?

Theodor Herzl Kimdir?

Theodor Herzl politik siyonizmin kurucusu ve gazetecidir. Tevrat’ta geçtiği gibi ‘’vaadedilmiş topraklar’’ Kudüs’te Büyük İsrail Devleti’ni kurmak için çabalamıştır. İsrail devletinin kuruluşundan çok önce ölmesine rağmen 1948’de kurulan devletin babası sayılır. Theodor Herzl, yanlışlık eseri ilk büyük Siyonist eylemci olarak tanımlanmıştır ancak Yehuda Bibas, Juda Alkalai ve Zvi Hirsch Kalischer gibi bilim adamları Siyonist fikirleri Herzl’dan önce teşvik etmiştir.

Hayatı

Macaristan’ın Budapeşteli orta sınıf bir ailenin oğludur. Viyana Üniversite’sinde hukuk eğitimi gördü. Avukat sıfatında olsa da gerçek mesleği yerine yazarlık yaptı, çeşitli oyunlar yazdı. O tarihlerde İsrail devleti olmadığından bir Yahudi devletinin kurulması fikrini tasarladı. Siyonizm üstüne kapsamlı çalışmalar da bulundu. Fransa’da çıkan Dreyfus Olayı sonrası giderek çoğalan Yahudi karşıtlığı hem Theodor Herzl’ın yaşamına hem de Siyonizm fikrinin seyrine yön verdi. Yahudilerin bütün dünyada ezildiği ve acı çektiği fikrinden hareketle 1896’da Der Judenstaat (‘’Yahudi Devleti’’) isimli kitabını yayımladı. 1897 yılında Dünya Siyonist Teşkilatı’nın kurulmasının ve kurulduğu İsviçre’nin Basel şehrinde teşkilatın ilk kongresinin yapılmasına olanak sağlamıştır. Kongrede ‘’Ben bugün burada Yahudi Devleti kurdum, fakat bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler. Ancak beş yıl içinde yada elli yıl sonra bunu herkes böyle bilecektir.’’ Demiştir. Ayrıyeten kongrede kurulması amaçlanan Yahudi Devleti’nin sınırları da belirtilmiştir. Kongrenin sonunda Theodor Herzl Dünya Siyonist Teşkilatı’nın başkanı seçilmiştir. Teşkilatın gayesine uygun olarak Yahudilerce kutsal sayılan Siyon tepesinin olduğu Filistin topraklarında Yahudi Devleti kurmak için İngilizlerle bağlantıya geçmiş, Filistin toprakları o yıllarda Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında olduğu için Osmanlı ile iyi ilişkileri olması sebebiyle Alman İmparatoru II. Wilhelm ile bağlantıya geçmiş fakat bunda başarılı olamamıştır.

Osmanlı’dan Filistin’de Yahudi Yerleşimi İçin Yer İstenmesi

Yahudilerin Filistin’e yerleşmesi için çalışan Herzl, 17 Mayıs 1901’de Osmanlı padişahı Sultan II. Abdülhamid’in huzurunda görüştü. Bu görüşmede Theodor Herzl’e Mecidiye nişanı verildi. Görüşmelerinden sonra konu ile ilgili Daily Mail gazetesine demeç veren Herzl görüşmeden duyduğu memnuniyetin altını çizmiş ve Yahudilerin Sultan Abdülhamid’den daha iyi bir dost ve seveninin olmadığı ifade etmiştir. Sultan Abdülhamid belirli bir yerde toplu halde olmamak koşulu ile Yahudilerin Osmanlı’ya gelmesine izin vermiş fakat Filistin’e yerleşim için bir adım atmamıştır. Theodor Herzl’in asıl istediği ise Yahudilerin Filistin’e yerleşmesini sağlamaktı. Bunun yapılması karşılığında da Osmanlı’nın borçlarının önemli bir kısmının ödenmesini taahhüt ettiler. Sultan, Yahudilere dağınık bir şekilde Mezopotamya’ya yerleşmelerini önerdiyse de bu fikir Herzl’i tatmin etmemişti. Çünkü Herzl ilave yerleşim yeri olarak Filistin, Hayfa ve çevresini istemekteydi. Konu hakkında Osmanlı’nın arşivlerinde bulunan belgeler de Sultan Abdülhamid’in Theodor Herzl’i huzurundan kovmadığını ve Sultanın Yahudilerin yerleşimi için Mezopotamya’yı önerdiğini açıkça göstermektedir.

Bunun üzerine İngilizler ile yeniden ilişki kurarak sorunun çözüme kavuşacağı fikrinden hareketle İngiliz Sömürge Bakanı Chamberlein ile görüşme ayarlar. Bu görüşmeden de istediğini alamayan Herzl kısa bir vakit sonrası Londra’ya davet edilir.  Bu görüşmede ‘’Yahudi Yurdu’’ olarak kendilerine Uganda teklif edilir fakat teşkilat kongrede bunu reddeder. Theodor Herzl İstanbul’a ‘’vadedilmiş topraklar’’ Kudüs için bir kez daha gelir ancak talebi Sultan tarafından yine reddedilir. Filistin ve civarının ‘’vadedilmiş topraklar’’ olması Theodor Herzl’ın gözünün buraya çevirmesinin asıl nedenidir.

Ölümü

Herzl, Uganda planının reddedilmesini göremeyecek kadar yaşayamadı. 3 Temmuz 1904’de, Aşağı Avusturya’daki Reichenau an der Rax kasabasındaki Edlach’ta, 1904 yılının başında kalp rahatsızlığı teşhisi konan Herzl, kardiyak skleroz sebebiyle hayatını kaybetti. Ölümünden bir gün evvel Peder William H. Hechler’a şunları söyledi: ‘’Filistin’i benim için selamla, halkım için kalbimin kanını verdim.’’

Theodor Herzl’in cenaze törenini takiben yaklaşık olarak altı bin kişi cenaze törenine katıldı. Tören uzun sürdü ve kaotikti. Herzl’den hiçbir konuşmanın yapılmamasını istese de David Wolffsohn tarafından kendisine övgüyle bahsedildi. Hans Herzl, on üç kaddiş okudu.

1949 yılında kalıntıları Viyana’dan taşındı ve Kudüs’teki Herzl Tepesine gömüldü.

Siyonizmin Kurucusu Theodor Herzl


17 Nisan 2008 Perşembe

1948 Arap-İsrail Savaşı

1948 Arap-İsrail Savaşı



Filistin’de İngiliz manda rejiminin sona ermesinin hemen ardından 14 Mayıs 1948’de, Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Milli Konseyi, yayınladığı bir bildiri ile İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan etti. Bunun hemen ardından ABD ve ertesi gün de Sovyetler Birliği İsrail’i tanıdığını açıkladı. Bu gelişmelerin öncesinde ise İngiliz birlikleri bölgeyi terk etmeye başlamışlardı bile.

İsrail Devleti’nin kuruluşunun ilan edilmesinden birkaç saat sonra Arap Birliği İsrail’e savaş açtı. Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak kuvvetleri üç yönden saldırıya geçerek önemli ilerlemeler kaydettiler.

Ancak Batılı güçlerin İsrail’i desteklemesi üzerine savaş Araplar aleyhine dönüştü. Ayrıca İsrail, savaş sırasında Sovyetler Birliği’nden de önemli oranda yardım aldı. İsrail, Sovyetlerden gelen uçaklarla Ürdün ve Suriye’nin başkentlerine saldırdı ve bu saldırılarda çok sayıda sivil hayatını kaybetti.

İsrail savaş sonunda 1947’de taksim planı ile elde ettiği %56’lık Filistin toprağını % 78’e çıkardı. Yahudi zulmü altında yaşamak istemeyen 700.000 Filistinli, evlerini terk etmek zorunda kalarak komşu ülkelere veya Arapların yoğun olduğu bölgelere sığındılar. Yurtlarını terk eden Filistinliler'den 250.000’i Gazze’ye yerleştirildi. Filistinlilerin başka ülkelere göçü ve Yahudilerin Filistin’de gün geçtikçe artan nüfusu, demografik yapının bölgenin asıl yerleşik halkı olan Araplar aleyhine dönüşmesine neden oldu ve bugüne kadar süregelen Filistinli mülteciler sorunu başladı.

İsrail savaş sonunda savaştığı her Arap ülkesi ile ayrı ayrı ateşkes anlaşmaları imzaladı. Filistin’i kurtarma amacıyla savaşa girmiş olan Ürdün Batı Şeria’ya, Mısır da Gazze Şeridi’ne asker yığdı. Sina’nın büyük bir kısmı İsrail’in işgali altında kaldı. Kudüs’ün kontrolü ise batıda İsrail, doğuda Ürdün arasında bölündü.

1948 savaşı sonrasında savaşa katılan Arap ülkelerinde siyasi rejim değişikliğine varan karışıklıklar yaşandı. En önemli değişiklik Mısır’da gerçekleşti. Mısır’da Kral Faruk bir darbe ile tahttan indirilerek yerine General Necib getirildi.

Savaştan en karlı çıkan taraf İsrail oldu. 1914’te 85.000, 1943’te 539.000, 1946’da 608.000, 1947’de 650.000 olan Filistin’deki Yahudi nüfusu, savaş sonrası anlaşmaların imzalandığı 1949 yılında 758.000’e ulaştı. Ürdün de İsrail’den sonra en çok toprak kazanan ülke oldu.

TARAFLAR:

Suudi Arabistan
Ürdün
Mısır
Suriye

--------------------

İsrail

5 Aralık 2007 Çarşamba

Filistin : Bir zamanlar Osmanlının adaletle hükmettiği topraklarda şimdi çaresizlik ve kan var.

Filistin : Bir zamanlar Osmanlının adaletle hükmettiği topraklarda şimdi çaresizlik ve kan var.




Foto 'lar ve Yazı : Sn. Hayati ERÖZ


Medeniyetin hemen yanında ancak ırkçı ve din politikaları sebebiyle medeniyete çok uzak ulus olmak için çırpınan bir toplum. Haberlerde hemen her gün görüp üzüldüğümüz sonra unuttuğumuz topraklar. Bir zamanlar Osmanlının adaletle hükmettiği topraklarda şimdi çaresizlik ve kan var. Türk olduğunuzu öğrendiklerinde sevinçle karşıladıkları ve evlerinin kapılarını sizlere açtıkları topraklar. Belki bazılarımız sadece adını duyduk yerini bile bilmiyoruz. Uzaklarda ki yakın topraklar Filistin. Aşağıdaki topraklar Müslümanlara ait ancak Hıristiyanlar için çok önemli ve kutsal. Hz. İsa’nın doğduğu kilise bu torakların tam ortasında. Betlehem. Bu sebeple parçalara ayrılmış Filistin topraklarından biraz daha iyi durumda. Filistin birbirinden ayrı 3 yerleşim biriminden oluşuyor. Gazze, Ramallah ve Betlehem. Bu 3 yerin birbiriyle bağlantısı yok. Sınırlarında İsrail askerleri bekliyor. İsrail den buralara dolmuşlarla ulaşıyorsunuz. Betlehem e girişte hiç bir güvenlik noktası yok askeri arama yok pasaport kontrolü yok ancak çıkarken tüm erkekler ve genç kadınlar arabalardan indirilerek aranıyor. Cuma namazı için ise Mescid-i Aksa ya sadece özel kimliklerle giriliyor. Erkekler terörist olabilir kuşkusuyla 50 yaşını aşmış olmalı. 50 yaşından önce ise geçiş izni yok. Kadınlarda bu sınır 45.

Sn. Hayati ERÖZ 'e teşekkürlerimle.
hayatieroz@hotmail.com