Ayten SEZER*
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            
                                                                                      
                                           
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                           
                                                                 
                                          Bu yıl kuruluşunun 700.yılı kutlanan Osmanlı Devleti, tarih                      sahnesine çıkışından itibaren yaklaşık üç asır içinde                      dünyanın sayılı büyük devletleri arasına girdi. Ne var ki,                      bu üçüncü asrın sonlarında -18.yüzyıla gelindiğinde-                      Avrupa’daki gelişmelerin de tesiriyle güçlü devletler                      karşısında sürekli gerilemeye başladı. Osmanlı’nın  bu geri                      kalışında pek çok faktörden söz etmek mümkün ise de,                      yıkılışında rol oynayan etkenlerden birisi hiç şüphe yok ki                      misyonerlik faaliyetleridir. 
                                          Bu araştırmada Hıristiyanlığın farklı mezheplerine mensup                      kişi ve kuruluşların Osmanlı topraklarında yürüttükleri                       çeşitli faaliyetleri üzerinde durulacaktır.
                                                               I . Misyonerlik,  Amaçları ve Kullanılan Metotlar
                                           Hıristiyanlığı dünyaya yaymak için çalışan kişilere                      ‘misyoner’, bu amaçla yürütülen çalışmalara da ‘misyonerlik’                      denilmektedir. Kökeni Latince ‘göndermek’ anlamına gelen                      ‘mittere’ fiiline dayandırılan ‘mission’ kelimesi                      Fransızca’dan Türkçe’ye geçmiştir. Bu kavram  ‘özel görev,                      özel görevli kurul, dini görev ve yetki’ anlamına geldiği                      gibi aynı zamanda ‘misyonerlerin Hıristiyan olmayan                      ülkelerde bu dini yaymak için kurdukları teşkilata’[1]                       verilen bir isim olarak da kullanılmaktadır.
                                                      Hıristiyanlık inanışına göre Hz. İsa etrafına                      topladığı havarilerine: “İmdi, siz gidip bütün milletleri                      şakirt edin, onları Baba ve Oğul ve Ruhülkudüs ismile vaftiz                      eyleyin, size emrettiğim herşeyi tutmalarını onlara öğretin;                      ve işte ben bütün günler dünyanın sonuna kadar sizinle                      beraberim”                                          [2]                      diyerek onları vaaz etmek için görevlendirmiştir. Bundan                      dolayı ‘Havariler’ ilk misyonerler olarak kabul edilir.                      Başlangıçta dini gayelerle kişisel gayretler şeklinde                      başlayan bu faaliyetler zamanla oldukça güçlenir ve                      özellikle mensubu bulundukları ülkelerin siyasi, sosyal,                      kültürel, ticari ve ekonomik menfaatleri doğrultusunda                      emperyalizmin gelişmesine katkı sağlayan bir teşkilat halini                      alır.
                                                      İlk misyonerlerden kabul edilen Aziz Paulus (St.Paul),                      Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Anadolu, Makedonya ve                      Yunanistan’da kiliseler kurmuş ve onları                      teşkilatlandırmıştır. Havariler ve yardımcıları sayesinde                      Hıristiyanlık bütün Roma dünyasına, 10.yüzyıla gelindiğinde                      ise İsveç, Bohemya ve Danimarka’ya kadar yayıldı. Böylece                      Alman ve İskandinavların da Hıristiyanlığı benimsemesi ve                      Roma Katolik Kilisesinin Avrupa’ya hakim olmasıyla                       Hıristiyanlığın bütün dünyaya yayılması için harekete                      geçildi. Bu amaçla Papalık tarafından 1662’de Vatikan’da                      ‘Propaganda Kongregasyonu ‘ adıyla bir ‘Misyonerlik                      Bakanlığı’ kurulurken Paris’te de giderlerini Papalık                      Propaganda Dairesi’nin üzerine aldığı “Dış Misyonlar Papaz                      Okulu”  açıldı[3].                     
                                           Misyoner faaliyetlerine bakıldığında özünün dini olduğu ve                      misyonerlerin de genelde din adamlarından oluştuğu görülür.                      Ancak, bu durum zamanla değişir ve özellikle son yüzyıllarda                      ruhban olmayan kişilerin de misyoner olarak görev yaptıkları                      gözlenir. Şöyle ki, din adamlarının yanı sıra çoğu zaman bir                      doktor, bir öğretmen, bir hemşire, bazan bir barış                      gönüllüsü, hatta araştırmacı görünümünde bilim adamı olarak                      görev yapan misyonerlere rastlamak mümkündür.
                                           Misyonerlere göre amaca ulaşmak için her yol ve her meslek                      kullanılabilir.  Kendilerini İncilin bir neferi, bir                      hizmetkarı olarak gören misyonerlerin ana gayesi yeryüzünde                      güçlü bir Hıristiyan topluluğu meydana getirmektir. Onların                      ifadesiyle ‘dinsiz’ dünyayı Hıristiyanlaştırmaktır. Bunun                      için bilmeyenlere İncili öğretmek, Hıristiyan olmayanları bu                      dine davet etmek veya kendi mezheplerine insan kazandırmak                      için çalışırlar.
                                           Misyonerlerin amaçlarına ulaşmak için en çok kullandıkları                      araçlar arasında okullar önde gelmektedir. Onlara göre                      eğitim ve öğretim yoluyla öğrencileri Hıristiyanlaştırmak                      esas gayedir. Henry H.Jessup isimli misyoner bu konuyu şu                      sözleriyle açıklamaktadır: “Misyonerliğin başarısı için                      temel şart okullardır. Haddizatında bu da gaye olmayıp                      vasıtadır. Şu da bir hakikattir ki misyonerlerin yahut                      İncilin başka yollarla sokulmaya imkan bulamadığı bir çok                      yerlere İncil okul vasıtası ile sokulabilmiştir”[4].                      Katolik Cezvitlerine göre ise: “İlk misyoner okuldur”[5].                      Okullardan başka misyonerlerin kullandıkları bir diğer araç                      matbaadır. Gittikleri bölgelerde kurdukları matbaalarda                      başta dini eserler olmak üzere çeşitli konularda pek çok                      dilde gerekli olan eserleri yayınlarlar. Matbaa ve okulların                      yanı sıra misyonerlerin kullandığı bir diğer kurum                      hastanelerdir. Onlara göre, “İnsanın olduğu yerde acılar                      da vardır. Acıların olduğu yerde doktorluğa ihtiyaç vardır.                      Doktorluğa ihtiyaç olan yerde de misyonerlik için uygun bir                      fırsat vardır”[6].                       Bu konuda Türk Misyonlarına Yardım Cemiyeti’nin                      yayınladığı bir kitapta hastanelerin rolü şu şekilde                      belirtilmiştir:[7]                      “Tıbbi Misyonlar İncil öğretiminin öncüleridir. Bunlar,                      başka bir evanjelizm ağacı dikilmesi imkansız olan yerlerde                      fidan yetiştirebilirler. Doktor, diğer misyonerlerle ne bir                      münasebeti olan ne de münasebeti isteyen bir çok insanı                      doğrudan doğruya kabul edebilir. Bir hekim nerede olursa                      olsun bir dispanser açtığı zaman şifa verici mahareti                      yüzünden kendisine başvuranlarla kuşatılır. Bu yobaz bir                      İslam mollası veya bir fakir onun elini öpecek; kör, topal,                      mefluç insanların, can çekişen ana babaların İsa’ya hazin                      yakarışlarına andıran bir sesle ona yalvaracaklardır”.                      Yabancı dil kursları, çok sayıda dispanser ve sağlık                      ocakları ve  yetimhaneler gibi çeşitli yardım kuruluşları da                      en fazla kullanılan yerler arasındadır. Bu kanallarla bir                      taraftan karşılaştıkları topluluklara Hıristiyanlığı                      yayarlarken, diğer taraftan da onları kendi din ve                      kültürlerinden uzaklaştırmak için çaba sarfediyorlardı.                      
                                                      Bu yolla yürütülen çalışmalar sonunda Avrupa,                      Rusya ve Amerika’ya kadar yayılan misyonerlik faaliyetleri                      Müslümanlar arasında da başlatılır ve hatta Uzak Doğuya                      kadar uzanır. 19. yüzyıldan itibaren sömürgeciliğin                      gelişimine paralel olarak Asya, Afrika, Çin ve Japonya gibi                      ülkeler de misyonerlik faaliyetlerine maruz kalırlar.
                                           Misyonerlik  gayesiyle kurulan en eski ve güçlü misyon                      teşkilatlarının İngilizlere ait olduğu bilinmektedir.                      Bunlardan 1646’da Londra’da kurulan ‘Hıristiyanlığı Yayma                       Cemiyeti’ kısa zamanda hızla yayılır ve İngiltere, Almanya,                      İsviçre, Danimarka, Amerika ile Rusya gibi ülkelerde binden                      fazla merkezi açılır. Bu sayının 19. yüzyıla gelindiğinde                      yedi bine ulaştığı görülür[8].                      Bu teşkilattan başka aynı maksatla kurulan teşkilatlardan                      bazıları şunlardır:[9]                       1701’de İncili Yayma Derneği (Londra), 1792’de Vaftizci                      Misyonlar Derneği (Londra), 1795’te Misyonerlik Derneği                      (Londra), 1814’te Amerikan Misyon Dostları Vaftizci Misyoner                      Birliği (Boston), 1823’te İncil Misyonları Derneği (Paris),                      1825’te Paganlar Arasında İncili Yayma Hareketi (Berlin),                      1837’de Presbiteryen Kilisesi Dış Misyonları (New York),                      1885’te Hıristiyan Gençleri Derneği (München), 1902’de Genç                      Misyonerler Derneği (Bern), 1907’de Dünya Hıristiyan                      Öğrencileri Birliği (Paris).
                                          Görüldüğü gibi dünyanın Hıristiyanlaştırılması için yoğun                      bir faaliyet içine giren misyonerler kurdukları dernek ve                      teşkilatlar sayesinde sistemli ve örgütlü bir şekilde                      hedeflerini gerçekleştirmeye çalışmışlar ve bunun için yüklü                      miktarlarda parasal destek sağlamışlardır. 
                                          Kendisini kiliseye adayan misyonerlerden istenen şey                      öncelikle gittikleri ülkelerin dilini, dinini ve kültürünü                      öğrenerek eksik noktaları tespit ettikten sonra ona göre                      taktik geliştirmeleridir. Bu yüzden bir misyoner en az                      birkaç dil bilen iyi eğitilmiş bir insandır[10].                      Misyoner teşkilatlarında yetişmiş bir İngiliz misyonerinin                      anlattıklarına göre: “Misyonerler çocuk iken hizmete                      alınır, yapacakları vazifeye göre ilmen, ahlaken ve fikren                      yetiştirilirler. Şöyle ki, İngiliz Misyon Cemiyeti her sene                      bütün Orta mektep talebesinin zekilerinden otuz kırkını                      seçerek himayesine alır, onları kabiliyetlerine göre üçer                      beşer ayırarak muhtelif memleketlerde yetiştirir...”[11].                     
                                          Misyonerlerin gittikleri bölgelerde kullandıkları                      metotlardan biri de mahalli kültürü yok etmektir[12].                      Açtıkları okullarda verdikleri eğitimle                      Hıristiyanlaştıramadıkları kişi ve toplulukları dil, din ve                      kültürlerinden kopararak, yerine kendi yaşam biçimlerini                      yerleştirmeye çalışırlar. Bütün bunları yukarıda bahsedilen                      kurumlar yoluyla ve  kitap, gazete, dergi, broşür gibi                      yayınlar yaparak; İncili tanıtma kursları düzenleyerek;                      kilise, manastır gibi ibadet yerleri açarak;                      radyo-televizyon gibi yayın araçlarında programlar yaparak;                      seminer, konferans gibi toplantılar tertip ederek; turistik                      yerlerde telkinlerde bulunarak ve çeşitli sportif                      faaliyetlerde bulunarak yaparlar.
                                                               II. Misyonerlerin Osmanlı Topraklarına Geliş Gayeleri
                                                      Değişik etnik köken ve dini inanca sahip                      unsurların bir arada yaşadığı geniş topraklara sahip olan                      Osmanlı Devleti, misyonerlik faaliyetleri için uygun bir                      zemine sahipti. Zira, azınlıklara tanınan geniş haklar ve                      yabancılara verilen kapitülasyonlar misyonerlerin                      faaliyetlerini kolaylaştıran faktörlerdi. Dünyanın önemli                      bir bölgesinde yer almasından dolayı  Osmanlı  toprakları en                      fazla göz dikilen yerler arasındaydı. Osmanlının tarihi,                      siyasi, ekonomik ve kültürel zenginliklerinden yararlanmak,                      dolayısıyla bu toprakları ele geçirmek isteyen Batılı büyük                      devletler misyonerlik faaliyetlerine büyük destekler vererek                      onlardan yararlanmaya çalıştılar.
                                           19.yüzyıl ve 20.yüzyılın başları misyonerlik                      faaliyetlerinin en yoğun ve en parlak dönemidir. Bunun                      nedeni kapitalizmin emperyalizme dönüşmesi ve misyonerlerin                      de bu durumdan yararlanmasıdır. İşte bu yüzdendir ki Osmanlı                      topraklarındaki misyonerlik faaliyetlerini incelerken olayın                      dini yönü kadar siyasi, kültürel, ticari ve ekonomik                      boyutunu da göz önünde bulundurmak gerekmektedir.                      
                                          Osmanlı topraklarına gelen ilk misyonerlerin özellikle                      İstanbul, İzmir ve Kudüs gibi şehirleri merkez edindikleri                      dikkati çekmektedir. Buradan hareketle denilebilir ki,                      Osmanlı Devleti’nde sürdürülen misyonerlik faaliyetlerinin                      bir amacı da kutsal yerleri bulmaya yöneliktir. Özellikle                      Kudüs’ü Müslümanların elinden kurtarmak esas gayedir.                      Nitekim, Hz. İsa’nın bu bölgede yaşamış olması ve Haçlı                      seferleri sırasında pek çok asker ve komutanın bu                      topraklarda kalmış olması onların bölgeye olan ilgilerini                      arttırıyordu. Bu konuda yapılan bir başka değerlendirmeye                      göre, Avrupa Devletlerinin Haçlı Savaşları esnasında                      Müslümanlar karşısında yenilmeleri, onların Müslümanlara                      karşı misyonerlik faaliyetlerine ağırlık vermelerine sebep                      teşkil etmiştir..[13]                     
                                          Kısacası, dinlerini ve mezheplerini yaymaya ve kutsal                      yerleri bulmaya yönelik olarak başlayan misyonerlik                      faaliyetleri, Osmanlı Devleti’nin gerilemesine paralel                      olarak 19.yüzyıldan itibaren sömürgeci Batılı büyük                      devletlerin emperyalist politikalarına hizmet eder hale                      gelmiştir. Bu yönü ile Osmanlı topraklarında faaliyet                      gösteren misyonerler, Batılı ülkelerin Osmanlı ile olan                      ‘Şark Meselesi (Eastern Question)’ni                                          [14]                      halletmelerinde araç olarak kullanıldılar. Esasını                      Osmanlı’yı yıkarak mirasını paylaşmak oluşturan ‘Şark                      Meselesi’nde Batılıların takip ettikleri politikalardan                      birisi içerdeki Hıristiyan azınlıkları Devlet’ten                      koparmaktı. Bunun için en fazla misyonerlik faaliyetlerinden                      yararlanıldı. 19.yüzyıla gelindiğinde sömürgeciliğin de                      gelişmesiyle Osmanlı toprakları Batılı ülkelerin menfaat                      mücadelelerine sahne oldu. Bu dönemde Anadolu, Boğazlar,                      Ortadoğu, Petrol Bölgesi, Akdeniz çevresi ve Makedonya gibi                      dünyanın jeopolitik ve jeostratejik bakımdan önemli                      bölgelerine sahip olan Osmanlı Devleti, batılı devletlerin                      göz diktikleri bir alandı. Bundan dolayı bölge daha çok                      İngiltere, Fransa, Rusya ve Avusturya arasında görülen                      mücadelelere sahne oluyordu. Bölgedeki nüfuzunu arttırmak                      isteyen ülkeler misyonerlik faaliyetleri ile kendilerine                      yandaş gruplar oluşturmak istiyorlardı. Değişik tarihlerde                      Osmanlı ülkesine gelen misyonerler yaptıkları çalışmalar                      sonrasında Müslüman ve Yahudiler arasında fazla etkili                      olamadıklarını anlayınca bütün mesailerini ülkedeki                      Hıristiyan azınlıklar üzerinde yoğunlaştırdılar. Onları bir                      yandan kendi mezheplerine kazandırmaya çalışırlarken diğer                      yandan da verdikleri eğitimle millî duygularını uyandırarak                      Osmanlı’dan koparmak için uğraştılar. Başlangıçta Rum ve                      Ermeni ve Yahudiler üzerinde oynanan oyunlar daha sonra                      Bulgar, Arap, Kürt ve Nasturi gibi diğer unsurlara yönelik                      olarak devam etti.
                                                               III .Katolik Misyonerlerin Faaliyetleri
                                          Osmanlı topraklarına gelen ilk misyonerler Katoliklerdir.                       Fransız olan bu misyonerler hem Hıristiyanlığı yaymak hem de                      İstanbul’daki azınlıkların eğitimi ile ilgilenmek üzere                      16.yüzyılın sonlarına doğru bölgeye geldiler. Osmanlı                      Devleti ile Fransa arasındaki iyi ilişkilerden yararlanan                      Katolik misyonerlerinin bir gayesi de Roma ve Bizans                      kiliselerini birleştirmekti
                                           Cezvitlerle başlayan eğitim ve öğretim faaliyetleri                      sonunda, 1583’te İstanbul’da St.Benoit isimli Fransız okulu                       açıldı.[15]                      Cezvitlerden başka Katolikliğin diğer tarikatları olan                      Fransisken, Dominiken, Kapuçin ve Frerler rahip ve                      rahibeleri de Osmanlı ülkesine gelmeye başladılar ve çoğu                      kendi isimleriyle anılan St.Joseph, St.Michel, St.Louis ve                      Notre Dame de Sion  gibi okullarını açtılar.. 
                                          . Cezvit ve Fransiskenlerin en yoğun olarak faaliyet                      gösterdikleri yerler İstanbul, İzmir, Halep, Suriye,                      Filistin, Mısır, Irak, Kıbrıs ve Orta Yunanistan’dı.                      Papalık’ın desteğini alan ve kapitülasyonlardan yararlanan                      misyonerlerin faaliyetleri ile 17. yüzyıldan itibaren                      ülkedeki Katolik propagandası gittikçe artmaya başladı.[16]                     
                                          Salname ve Misyon Raporları’ndan yapılan derlemelere göre                      Birinci Dünya Savaşı öncesinde Fransız Katoliklerinin Asya                      Türkiye’sinde açtıkları okullarının sayıları şöyledir:                                          [17]
                                          Cezvit okullarının Asya Türkiye’sindeki Dağılımı şöyledir:                                          [18]
|                                                   Yer Adı:                                      Okul                          Sayısı:                   Öğrenci Sayısı(Yaklaşık): | ||
|                                                                  Sivas |                                                                        1 |                                                                      200 | 
|                                                                  Tokat |                                                                        1 |                                                                      130 | 
|                                                                  Amasya |                                                                        2 |                                                                      280  | 
|                                                                  Ş.Karahisar |                                                                        2 |                                                                      300 | 
|                                                                  Kayseri |                                                                        1 |                                                                      600 | 
|                                                                  Adana |                                                                        1 |                                                                      200 | 
|                                                                  Beyrut |                                                                        7 |                                                                     1710  | 
|                                                                  Sayda |                                                                        8 |                                                                     1305 | 
|                                                                  Lübnan |                                                                       10 |                                                                     1630 | 
|                                                                  Havran |                                                                        4  |                                                                       210 | 
|                                                                  Toplam |                                                                       37 |                                                                     6565 | 
                                          Tabloda da görüldüğü gibi Cezvitlerin ülkenin değişik                      bölgelerinde yaygın olarak yaklaşık  6565 öğrencinin öğrenim                      gördüğü 37 okulu vardı. Bu okullarda çoğunluğu  Cezvit                      papazları olan görevli yabancı öğretmen sayısı ise 125                      civarındaydı
                                           Fransiskenlerin Asya Türkiye’sindeki okullarının dağılımı                      şöyledir:
|                                                                  Yer Adı |                                                                  Okul Sayısı |                                                       Öğrenci Sayısı(Yaklaşık) | 
|                                                                   Şam |                                                                        1 |                                                                (Bilinmiyor) | 
|                                                                   Yafa |                                                                        1 |                                                                (Bilinmiyor) | 
|                                                                   Kudüs |                                                                        3 |                                                                        100 | 
|                                                                   Lazkiye |                                                                        2 |                                                                        100 | 
|                                                                   Nazaret |                                                                        2 |                                                                        360 | 
|                                                                   Sayda |                                                                        2 |                                                                          88 | 
|                                                                   Amman |                                                                        1 |                                                                         151 | 
|                                                                   Tabariye |                                                                        1 |                                                                           50 | 
|                                                                   Tripoli |                                                                        3 |                                                                         220 | 
|                                                                   Toplam |                                                                      16 |                                                                        1069  | 
                                          Fransiskenlerin ağırlıklı olarak Suriye ve Filistin                      bölgesinde 1069 öğrencinin okuduğu 16 okulu vardı. Ayrıca                      Samsun (1), Trabzon (1), Harput (2), Malatya (1), Diyarbakır                      (1) ve Mardin (1) illerinde toplam 670 öğrencinin okuduğu 7                      hemşire okulları vardı[19]
                                                     Kapuçin Okullarının Asya Türkiye’sindeki                      okullarının dağılımı ise aşağıdaki gibidir: 
|                                                                     Yer Adı |                                                                Okul Sayısı |                                                       Öğrenci Sayısı(Yaklaşık) | 
|                                                                    Beyrut |                                                                         2 |                                                                       150 | 
|                                                                    Kadıköy |                                                                         1  |                                                                         30 | 
|                                                                    Diyarbakır |                                                                         1 |                                                                       140 | 
|                                                                    Harput |                                                                         3 |                                                                       100 | 
|                                                                    Malatya |                                                                         2  |                                                                         60 | 
|                                                                    Mardin |                                                                         2  |                                                                         60 | 
|                                                                    Mersin |                                                                          1 |                                                                         45  | 
|                                                                    Urfa |                                                                          1 |                                                                         50 | 
|                                                                    Toplum |                                                                         13 |                                                                        635 | 
                                          Kapuçinlerin ise 635 öğrencinin öğrenim gördüğü 13 okulu                      vardı. Özellikle Yukarı Mezopotamya’da çalışan                      Dominikenlerin ise Musul ve Kerkük’te yedi ila on rahip, on                      iki rahibe ve beş yüz civarında öğrencileri vardı. Freres de                      la Doctrine Chretienne adlı dini teşkilatın çalışma alanları                      Trabzon, Erzurum, İzmir ve İstanbul’du. Trabzon’daki                      okulunda 200 öğrenci, Erzurum’daki okulda büyük çoğunluğu                      Katolik  Ermenilerden oluşan 160’ı erkek, 90’ı kız olan 250                      öğrenci öğrenim görüyordu. İzmir’deki beş okulda ise 763                      öğrenci vardı. Bu teşkilatın en önemli ve etkili okulu                      İstanbul Kadıköy’deki ‘Le College Saint-Joseph des Freres’(                      Saint Joseph)’dir.                                          [20]Bunların                      dışındaki Fransız dini teşkilatları ve okullarının                      başlıcaları şunlardır: İzmir, Suriye ve Filistin’de faaliyet                      gösteren Les Peres Lazaristes, Peres des Missions Africaines                      de Lyon, Freres de la Mission Algerienne, Patriarcat                      Catholique Latin du Jerusalem, Petits Freres de Marie, Ecole                      on Institut Saint Pierre de Pere Ratisbonne, Trappistes,                      Carmelittes, Charisses, Dames de Nazareth, Soeurs de la                      Presentation, Soeurs du Rosaire, çalışma alanları Adana,                      Halep ve Sayda olan Soeurs Saint-Joseph de l’Apparition,                      Trabzon, İzmir, İstanbul, Suriye ve Filistin’de okulları                      olan Soeurs Saint Vincent de Paul ou de la Charite.[21]                       1914’lere gelindiğinde ülkedeki Fransız okullarının sayısı                      yaklaşık olarak 500 civarındaydı ve bu okullarda  59 414                      öğrenci öğrenim görüyordu[22].
                                          Katolik misyonerlerinin açtıkları okullarının yanı sıra                      ülkenin her yanına dağılmış olarak kurdukları hastane ve                      yetimhaneleri de vardı. Başlıca Fransız sağlık kuruluşları                      şunlardı:[23]                       İstanbul Fransız Hastanesi, İzmir’de Saint Antoine Katolik                      hastanesi, Yafa’da Saint Louis Hastanesi, Kudüs’te Soeurs                      Saint Joseph Hastanesi, Beyrut’ta Fransız Hastanesi, Şam’da                      Soeurs Saint Vincent Hastanesi, Bursa’da Les Soeur Saint-Vincent                      de Paul Hastanesi, ayrıca İzmir’de dispanser, altı eczane ve                      bir kreş;Bursa Tripoli, Kudüs’te çok sayıda sağlık ocakları;                      Yafa, Rammallah, Betlehem, Nazaret, Fenerburnu, İzmit, musul                      ve Cizre’de birer dispanserleri vardı. 
                                          Fransız yetimhanelerinin dağılımı ise şöyledir: Soeur Saint-Vincent                      de Paul yetimhaneleri: Yaklaşık bin civarında yetimin                      barındığı yerler Beyrut, Kudüs, Tripoli, İzmir ve Suriye’nin                      değişik bölgelerinde açılmıştı. Hayfa ve Nazaret’te 210                      yetime bakan Dame de Nazareth yetimhaneleri; 430 civarında                      çocuğun barındığı Kudüs’teki Dame de Sion yetimhaneleri;                      yine yaklaşık 500-600 çocuğun kaldığı Beyrut, Sayda, Nazaret,                      Yafa ve Kudüs’te bulunan Soeur Saint Joseph de l’Apparition                      yetimhaneleridir.[24]
                                           İstanbul ve İzmir gibi merkezlerde yayınlanan çok sayıda                      Fransızca dergi ve gazete ile çalışmalarını destekleyen                      misyonerlerin kültürel etkinlikleri de dikkate değer                      hususlardandır.
                                          . Kısacası özellikle Suriye ve Lübnan üzerindeki çalışmaları                      ile Fransa’nın bölgeye yönelik emperyalist gayelerine hizmet                      eden Katolik misyonerleri çok sayıda açtıkları  okulları,                      hastaneleri, yetimhaneleri ve çıkardıkları yayınları ile                      Fransız Katolikleri hem kendi mezheplerini yayıyorlar hem de                      ülkelerinin menfaatlerine uygun kesimlerin kazanılmasını                      sağlıyorlardı. Bu yolla faaliyet gösterdikleri Osmanlı                      toprakları üzerinde etkileri oldukça fazlaydı.
                                          Fransızlar gibi İtalyanlar misyonerleri de çoğunluğu                      İstanbul’da olmak üzere Hatay, Beyrut, Selanik, Bingazi,                      Derne, Humus ve Trablusgarp gibi ülkenin değişik                      bölgelerinde okullarını açmışlardı. Daha çok İtalyan                      Cezvitleri ile yine İtalyan soyundan gelen Ivrea Rahibeleri                      tarafından açılan ilk ve ortaöğretim seviyesindeki                      okullarında verilen eğitimin amacı, İtalyanca’yı öğretmek ve                      kendi kültürlerinde nesiller yetiştirmekti.[25]                     
                                          19.yüzyıldan itibaren Osmanlı topraklarına gelen Alman                      misyonerleri ise daha çok kültürel etkinlik kurmaya                      çalıştılar. Kültür propagandası uzmanları olarak anılan                      Almanlar Yakındoğu’daki Alman çıkarlarının ve ekonomik                      kuruluşlarının ihtiyacı olan kadroların yetiştirilmesi                      maksadıyla Başta İstanbul olmak üzere İzmir, Beyrut, Selanik                      bölgelerinde ilk ve ortaokul seviyesinde okullar açtılar[26].                      Elazığ bölgesinde de faaliyette bulunan Alman misyonerleri                      burada Ermeniler için bir ortaokul açtılar[27]                      James Barton isimli bir misyonerin 1919 tarihli raporuna                      göre, Kurtuluş Savaşı öncesinde Türkiye’deki Alman                      misyonerlerinin sayısı 79 eğitim elemanı ve 791 rahip olmak                      üzere 890’dır. Ayrıca 7 çocuk yuvası, 17 ilkokul ve 1                      ortaokul ile iki hastane ve 1 dispanserleri vardı[28]                      Dünya Savaşı öncesi Almanların 1868’de İstanbul’da açtıkları                      Alman Lisesi’nden başka İzmir’de iş okulu niteliğinde bir                      enstitüleri ve yetimhaneleri ile Beyrut’ta yedi, Kudüs’te                      ise dört okulları vardı. Diğer ülke misyonerleri kadar                      etkili olmasalar da Almanya’nın bölgedeki nüfuzunu arttırmak                      için çalışan dini teşkilatlarından bazıları şunlardı. İzmir,                      Beyrut ve Hayfa’da merkezleri olan Communaute evangelique;                      Kudüs’te çalışan Deutscher Palastina Verein, Warte des                      Tempels isimli Kotalik teşkilatıdır[29]
                                          Osmanlı topraklarında  açılan Katolik okulları arasında                      Avusturya okulları da zikre değerdir. Bu kurumlar                      İstanbul’un Galata semtinde toplanmış Sankt Georges (St.Georg)                      okulları olarak bilinir.[30]                      Bu okullar Lazarist Kardeşler (Lazarist Brothers) ile                      Yardımsever Kardeşler (Sisters of Charity)  tarafından                      yönetiliyorlardı.[31]
                                                               IV.PROTESTAN MİSYONERLERİ
                                          Katolik misyonerlerinden  başka Osmanlı topraklarında                      faaliyet gösteren diğer Hıristiyan mezhebine mensup kişiler                      Protestanlardı. Bu misyonerlerin Osmanlı topraklarındaki                      çalışmaları 1840’lardan itibaren hız kazanır. Tanzimat                      Döneminde yayınlanan 1856 tarihli Islahat Fermanı’nın                      getirdiği vicdan hürriyeti prensibi ile tanınan mezhep                      değiştirebilme serbestliğinden en fazla yararlananlar                      Protestan misyonerleri oldu.
                                          Osmanlı Devleti’nin zayıflamasına paralel olarak yürütülen                      planlı çalışmalar sonunda dış devletlerin Osmanlı içindeki                      Hıristiyanlar üzerindeki etkilerini arttırmaya yönelik                      çalışmaları bilinen bir gerçektir. Yürütülen çalışmalar                      sonucunda Fransa ile Avusturya Katoliklerin, Rusya ise                      Ortodoksların hamisi olarak ortaya çıktı. Bu üç devlet                      1840’dan sonra Lübnan ve Suriye’deki Müslümanlarla                      Hıristiyanlar arasında meydana gelen olaylardan yararlanarak                      Katolik ve Ortodoksları himaye etme bahanesiyle müdahalede                      bulunarak nüfuzlarını kuvvetlendirmeye başladılar. İngiltere                      de kendi nüfuz alanını oluşturmak için Protestan topluluğu                      meydana getirecek faaliyetlerde bulundu. Bu konudaki ilk                      girişimi 1842’de Kudüs’te bir Protestan Kilisesinin                      açılmasıyla başladı. Bu kiliseye İngiltere, Almanya ve                      Amerika’dan Protestan misyonerleri gönderildi. Bölgedeki                      İngiliz konsoloslarının[32]                      da destekleri sayesinde misyonerler başka din ve mezhepteki                      unsurları Protestanlaştırmaya çalıştılar. Osmanlı                      topraklarına ayak basan ilk Protestan misyonerin 1815’te                      Mısır’a gönderilen ‘The Church of Missionary  Society’                                          [33]                      adlı bir İngiliz örgütüne bağlı bir papaz olduğu görülür[34].                      19.yüzyıldan itibaren daha çok Mezopotamya ve Ege bölgesine                      gelerek okullarını açan İngiliz misyonerleri ayrıca                      İstanbul, Antakya, Harput, Ankara, İzmir, Erzurum, Bursa ve                      Antep gibi şehirlerde de faaliyette bulundular[35].                      World’s Missions’un 1914 tarihli istatistiklerine göre                      Osmanlı topraklarında faaliyette bulunan İngiliz Misyoner                      Cemiyetlerinin (British Missionary Societies) 12800                      öğrencinin okuduğu 178 okulu vardı[36].                      1919 tarihli bir rapora göre ise Milli Mücadele öncesi                      Anadolu topraklarındaki İngiliz misyoner sayısı 23, İlkokul                      7, Ortaokul 5 adetti. 86 çocuğun bulunduğu bir de çocuk                      yuvası vardı. 7401’i ilkokullarda, 134’ü ise ortaokullarda                      olmak üzere toplam 2190 öğrenci bu okullarda öğrenim                      görüyordu.[37]                      Kendilerine yandaş Protestan topluluğu oluşturmak için                      Osmanlı topraklarında faaliyette bulunan İngiliz                      misyonerleri Asyalı Hıristiyanlar olarak nitelendirilen                      Nasturilere  yönelik olarak çalışmalarda bulunurlar. İlk kez                      1842’de başlattıkları bu faaliyetler için bir İngiliz Din                      adamı olan Dr. Badger,  Kanterbury Başpiskoposu tarafından                      görevlendirilir ve İngiliz Kilisesi ile Nasturilerin Patriği                      arasında dostluklar kurulur. İngiliz Misyonunun esas amacı                      diğerleri gibi eğitime ağırlık vermekti. Bu amaçla 1886’da                      Nasturiler için bir erkek ve bir kız okulu ile matbaa                      kurdular. Daha çok Urumia ve Güneydoğu Anadolu’da faaliyette                      bulunan İngiliz misyonları 20.yüzyılın başlarında Van                      civarında da okullar açarak çalışmalarda bulundular[38].                      Bölgedeki Dürziler üzerinde de etkinlik kurmaya çalışan                      İngilizler Ortadoğu’daki güçlerini sağlamlaştırmaya                      çalıştılar. Daha önce de belirtildiği gibi İngiliz misyoner                      faaliyetlerinin temelinde dini ve mezhebi gerçekler olduğu                      kadar Fransa ve Rusya gibi ülkelere karşı Osmanlı                      topraklarında bir Protestan kesimin oluşmasını sağlamak                      amacı da yatıyordu.
                                          Türkiye’de yaygın olarak faaliyette bulunan diğer İngiliz                      dini örgütlerinden bazıları şunlardır:[39]                     Suriye’de örgütlenen The British-Syrian Mission, The                      Babtist Missionary Society, The Christian Alliance, The                      Friends of Foreign Mission, The British and Bible Society.                      İngiliz hayır kurumlarından hastanelerin dağılımı  ise                      şöyleydi.İzmir’de British Sea Man’s Hospital, Yafa ve                      civarında Church Missionary Society’nin dispanserleri,                      Amman’da British Syrian Mission’un küçük bir hastanesi,                      Kudüs’te iki hastane. Kısacası okulları, dini kurumları,                      matbaa ve hastanelerinde görev yapan çok sayıda eğitimcisi                      ve doktoru ile faaliyette bulunan İngiliz misyonerleri bu                      çalışmalarının sonucunda bölgedeki etkinliğini ortaya koydu.
                                          İngiliz Protestan misyonerleri daha çok Ortadoğu’ya yönelik                      olarak çalışırlarken,  Amerikalı misyonerler Anadolu’ya                      ağırlık verdiler. Burada etkili olan en güçlü Amerikan                      misyoner örgütü  ise 1810’da Boston’da kurulan ‘American                      Board of Commissioners For Foreign Missions’ du. Kısaca                      ‘American Board’ olarak anılan bu örgütün ilk misyonerleri                      Pleny Fisk ve Levi Parsons 1820 yılının Ocak ayında İzmir’e                      gelerek ilk misyonu burada kurdular.[40]                      Bunu İstanbul (1831), Trabzon (1835), Erzurum (1839), Antep                      (1847), Sivas (1851), Adana (1852), Merzifon (1852),                      Diyarbakır (1853), Kayseri (Talas 1854) ve Harput (1855)’ta                      açılan misyonlar takip etti.[41]                      American Board’dan başka Osmanlı topraklarında faaliyet                      gösteren diğer Amerikan misyoner örgütleri arasında 1868’de                      kurulan ‘Woman’s Board of Missions’ (WBM) ve ‘Woman’s Board                      of Missions of The İnterior’ (WBMI) isimli kadın misyoner                      dernekleri ile ‘American Bible Society’, ‘The Near East                      Relief’ teşkilatları ve Young Men’s Christian Association’(YMCA),                      ‘Young Women’s Christian Association’ (YWCA) cemiyetleri                      vardı.[42]
                                          1880’li yıllara kadar İngiliz hariciyesi himayesinde çalışan                      Amerikalı misyonerlerden istenen şey, öncelikle gittikleri                      yerlerde halkın arasına karışarak bilgi sahibi olmaktı.                      Özellikle halkın dini durumunu tespit etmek, din adamları                      hakkında (sayıları, bilgi düzeyleri, eğitim durumları vs.)                      bilgi edinmek, ülkedeki eğitim ve öğretim durumunu tespit                      etmek ve halkın moral durumunu öğrenmekti. Bunlar                      yapıldıktan sonra ne tür bir çalışmada bulunulacağı                      belirlenecekti. Onlardan istenen bir diğer şey ise “...                      Bu mukaddes ve vaadedilmiş toprakların silahsız bir haçlı                      seferiyle geri alınması”[43]                      nı sağlamak için gerekli olan herşeyin yapılmasıydı. Bu                      amaçla işe koyulan misyonerler kurdukları “misyon”lar                      yanında ilk, orta ve yüksek seviyelerde açtıkları okullar                      ile matbaa, hastane ve yardım kurumlarıyla çok yönlü bir                      Protestanlaştırma faaliyetlerine giriştiler. 
                                          Önceleri İstanbul ve İzmir gibi kıyı şehirlerinde faaliyet                      gösteren misyonerler, daha sonra aynı gayelerle iç bölgelere                      doğru yayıldılar. İlk gelenlerin ve sonrakilerin nihai                      hedefi Kudüs’e giderek bu mübarek topraklardaki bütün                      dinsizleri, Müslümanları, Musevileri ve Protestanlar                      dışındaki Hıristiyanları doğru yola davet etmekti.
                                          19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren hız kazanan                      misyonerler faaliyetleri sonucunda okullarının sayısında                      önemli artışlar görüldü. Daha çok Yahudi ve Müslüman olmayan                      azınlıkların yaşadıkları bölgelerde çalışan Amerikalı                      misyonerler gayelerine ulaşabilmek için Osmanlı topraklarını                      dört misyon bölgesine ayırmışlardı. Bunlar Avrupa, Batı,                      Doğu ve Merkezi Türkiye Misyon’larıdır.
                                           Avrupa Türkiye’si Misyonu Filibe, Selanik ve Manastır’ı                      içine alıyordu ve Bulgarlar’ın bilinçlendirilmesi için                      çalışıyordu.
                                          Batı Türkiye Misyonu, İstanbul, İzmit, Bursa, Merzifon,                      Kayseri ve Trabzon yörelerini, Doğu Türkiye Misyonu, Harput,                      Erzurum, Van, Mardin ve Bitlis’ten başka Rus ve İran                      sınırına kadar olan bütün Doğu Anadolu’yu içine alıyordu.
                                          Merkezi (Orta) Türkiye Misyonu ise, Torosların güneyinden                      Fırat nehri vadisine kadar olan bölgeyi (Özellikle Maraş ve                      Antep illerine ağırlık veriliyordu) içine alıyordu. Bu son                      üç misyonun Ermeniler üzerinde çalıştıkları dikkati                      çekmiştir.[44]
                                          Bu derece örgütlü ve planlı bir faaliyet sonucunda hem                      mezheplerini yayıyorlar hem de başta Ermeniler olmak üzere                      Bulgar, Rum vb. azınlıkları etkileyerek onları Osmanlı’dan                      koparmak ve dolayısıyla ait oldukları ülkelerin emperyalist                      politikalarını uygulamalarına yardımcı olmak işini de                      gerçekleştiriyorlardı.
                                          En önemli Protestan Kolejleri İstanbul ve Beyrut gibi                      merkezlerde açılmıştı. Bunlardan 1863 yılında Cyrus Hamlin                      isimli bir misyoner tarafından İstanbul’da açılan Robert                      Kolej’in Bulgaristan’ın bağımsızlığını sağlayacak kadroların                      yetişmesinde önemli rol oynadığı bilinmektedir. Nitekim,                      kurucuları, yöneticileri ve çoğu öğretim elemanı                      misyonerlerden meydana gelen bu Kolej’in 1863-1903 tarihleri                      arasındaki mezunlarının çoğunu Bulgar öğrenciler                      oluşturuyordu. Yine, Kolej’in ilk Bulgar mezunlarından                      beşinin Bulgaristan’da başbakanlık görevinde bulunduğu ve                      Birinci Dünya Savaşı önce Bulgar kabinelerinden her birinde                      en az bir Robert Kolej mezununun yer aldığı görülüyordu.[45]                      Yüklü bir program uygulayan Kolej’de Almanca, İngilizce ve                      Fransızca gibi Batı dilleri yanında başta Bulgarca ve                      Ermenice olmak üzere on beşe yakın değişik dilin öğretilmesi                      Kolej’in çok yönlü amaçlarını ortaya koyması açısından                      önemli bir husustur.[46]
                                          Bulgarlar için çalışan Avrupa Türkiye’si Misyonu’da 1899’da                      on misyoner, on iki Amerikalı misyoner yardımcı ve 81 yerli                      yardımcı görev yapıyordu. Bölgedeki Protestan Kiliselerinin                      sayısı ise on beşi bulmuştu. 1870-80’li yıllarda,                      İstanbul’da misyonerlerin kurduğu matbaada yayınlanan                      eserlerin yarıya yakınının Bulgarca olması bu konu                      üzerindeki çalışmaların ciddiyetini ortaya koymaktadır.                     
                                          “American Board”dan başka Bulgarları Protestanlaştırmak için                      çalışan bir diğer Amerikan Misyoner örgütü olan “Methodist                      Episcopol Mission”da 1858’de Bulgaristan’da birer “Misyon”                      merkezini kurmuştur.
                                          American misyonerlerinin İstanbul’da kurduğu Robert Kolej’in                      Bulgarlar için üstlendiği görevi, Beyrut’ta açılan Protestan                      Koleji de oradaki Arapları bilinçlendirip, Osmanlı’ya karşı                      kışkırtma olarak yerine getirdiği ifade edilir.
                                          Bu iki Kolej’den başka Anadolu’da açıdan pekçok Amerikan                      misyoner kolejleri, aynı şekilde daha çok Ermenilere yönelik                      olarak faaliyet göstermişlerdir. Bunlardan bazıları                      şunlardır: Anadolu’da ilk Amerikan misyoner merkezi 1852’de                      Harput’ta kurulmuştur. Aynı yerde 1878’de açılan                      Osmanlıların “Fırat Koleji” dedikleri “Ermenistan Koleji” (Armenian                      College) protestan papazı yetiştirmek ve Ermenileri dilleri,                      tarihleri, edebiyatları, milliyetleri hakkında                      bilgilendirmek için faaliyete geçti. Aynı dönemde                      Merzifon’da “Anadolu Koleji” (Anatolia College), İzmir’de                      Millletlerarası Kolej (İnternational College) ile kızlar                      için açılan Amerikan Koleji, Antep ve Maraş’ta kızlar ve                      erkekler için açılan “Merkezi Türkiye Kolej”leri,                      Tarsus’taki St. Paul Enstitüsü gibi kolejler başlangıçta                      Hıristiyan azınlıkların çocuklarını eğitmişler, onlara milli                      duygular kazandırarak bilinçlendirmişler ve sonuçta Osmanlı                      Devleti’ne karşı ayaklanmalarını sağlamışlardı.[47]                      İçeride azınlıkları bu şekilde yetiştirerek kışkırtan                      misyonerler dışarıda da Avrupa ve Amerikan kamuoyunu Türkiye                      aleyhine çevirmek için kendi tahrikleriyle çıkan                      ayaklanmaların bastırılmasını “Türkler Hıristiyan ahaliyi                      kesiyor!” propagandalarıyla etkilemeye çalışarak batı                      dünyasını Osmanlı Devleti aleyhine tavır almak üzere                      harekete geçiriyorlardı. İyi yetiştirilmiş Ermeniler ABD’ye                      götürülüyorlar ve çoğu Amerikan vatandaşlığına geçdikten                      sonra Osmanlı topraklarına geri dönüyorlar ve özgürlük                      propagandası yaparak lehlerinde reformlar yapılmasını                      istiyorlardı.                                          [48].                     
                                          Özetle verdiğimiz bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere                      “American Board” teşkilatı Osmanlı topraklarındaki                      misyonerlik faaliyetlerinin çoğunu üstlenmektedir. Bu                      faaliyetlerin % 30’a yakını anılan kurum tarafından                      yürütülüyordu.
                                          Böylece “American Board” ve diğer teşkilatların bu derece                      etkin ve yoğun çalışmaları sonucunda misyonerler,                      1880’lerden itibaren A.B.D.’ye Ortadoğu’da ekonomik, sosyal                      ve kültürel bir hayat sahası oluşturmada aracı rol                      oynamışlardır. Başlangıçta Ermeni ve Bulgarlara yönelik                      olarak çalışan Protestan misyonerleri daha sonra Rum,                      Hıristiyan Arap, Nasturi, Süryani, Kürt ve Yahudiler                      üzerinde de etkili oldular .
                                          Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yürüttükleri                      çalışmalarla bölgedeki Kürt ve Nasturilerin ayaklanmalarında                      rol oynadılar. Bunda ayrıca 17.yüzyıldan itibaren bölgeye                      gelen Fransız ve İtalyan Katoliklerinin de payı büyük                      olmuştur[49]
                                                               SONUÇ
                                          Batılı ülkelerin Osmanlı Devleti’ndeki misyonerlik                      faaliyetleri hakkında verilen bu bilgilerden de anlaşılacağı                      üzere, çalışma alanları, amaçları ve metotları göz önüne                      alınırsa, Devlet 19.yüzyılda en yoğun ve çok yönlü bir                      misyoner faaliyetine sahna olmuştur. Ülke adeta bir baştan                      bir başa misyonerler tarafından açılan okullar ve sağlık                      kuruluşları ve dini kurumlarla donatılmıştır.
                                          Yabancı misyoner okulları olarak nitelendirilen bütün bu                      misyoner eğitim kurumlarında din propagandasının yoğun                      olarak yapıldığı, kendi dil ve kültürlerinin öğretildiği,                      ayrıca Fransız İhtilali sonrasında gelişen milliyetçilik                      akımlarının azınlıklar üzerinde uygulanmaya çalışıldığı                      düşünülürse ne denli etkili görev yaptıkları hesap                      edilebilir.
                                          Osmanlı Devleti bu kurumları kapitülasyonlardan dolayı dış                      devletlerin  müdahaleleri yüzünden denetlenemiyordu.                      Dolayısıyla anılan kurumlarda bir taraftan İslam ve Türk                      aleyhtarlığı işleniyor, diğer taraftan da Türkçe yetersiz                      olarak veriliyordu. Ayrıca devletin bazı bölgelerindeki                      eğitim ve öğretim kurumlarının yeterli olmaması misyoner                      okullarına olan ilgiyi arttırıyordu. 1900’de sadece                      Amerika’ya ait 400’ü aşkın okulda 20.000’e yakın öğrenci                      öğrenim görürken, aynı yıllarda faaliyet gösteren İdadi ve                      Sultani sayısı 69 olup 7000’e yakın öğrenci vardı. Aynı                      yıllarda Osmanlı topraklarındaki misyonerlere ait toplam                      yabancı okul sayısı 2.000 civarında idi. Bunlara                      azınlıkların kendi okulları da ilave edilirse bu sayı                      10.000’e yaklaşmaktaydı.
                                          Son yüzyıllarda batı karşısında sürekli gerileyen Osmanlı                      Devleti azınlıklar üzerinde hamilik iddia eden batılı büyük                      devletlerin baskılarına maruz kalmıştı. Başında güçlü                      idarecilerin bulunmadığı bu dönemde Osmanlı Devleti olumsuz                      faaliyetlerle zayıflatılmaya çalışılıyordu.
                                          19.yüzyılda patlak veren ve Devletin dağılmasına yol açan                      ayaklanmalarda, misyonerlik faaliyetleri ile bu                      faaliyetlerin tabii bir sonucu olarak kurulan çeşitli                      seviyelerdeki okul ve kolejlerin payı büyük olmuştur.                      Misyonerler, söz konusu eğitim faaliyetleri ile azınlıklar                      üzerinde bu şekilde etkili olurlarken, yabancı okullara                      devam eden Müslüman Türk unsurları da dinlerinden                      uzaklaştırma, kültürlerinden koparma ve çoğunlukla hayranı                      insanlar olarak yetiştirmede etkin rol oynamışlardır.
                                          1839 Tanzimat ve 1856 Islahat Fermanları ile azınlıklara                      tanınan siyasi ve hukuki hakların genişletilmesinden                      yararlanan misyonerler faaliyetlerini arttırmışlardı.                      Çeşitli dini teşkilatlar hem dinini yaymak hem de                      Osmanlı’daki Hıristiyanları devlete karşı kullanmak için                      akın akın Türkiye’ye gelerek yüzlerce okul, hastane ve                      yetimhane açmışlardı.
                                          Bu dönemde politika ile iç içe olan hatta politikanın                      emrinde çalışan misyonerler, ait oldukları ülkelerden                      gördükleri büyük destekler sayesinde dikkate değer başarılar                      göstermişlerdi. Faaliyet alanlarını köy kasaba gibi ülkenin                      en ücra köşelerine kadar götüren misyonerler çalışmalarının                      sonuçlarını almaya başlamışlardı.
                                          Bundan dolayıdır ki, Devletin zayıfladığı dönemlerde                      azınlıkların ayaklanmaları sonucunda Batılı devletlerin de                      yardımlarıyla birer bağımsız devlet haline gelmelerinde                      misyonerlerin bu tür faaliyetlerinin etkisi oldukça                      büyüktür.
                                          Nitekim, 1829’da Yunanistan’ın 1908’de Bulgaristan’ın ve I.                      Dünya Savaşından sonra da Arap topraklarının Osmanlı’dan                      kopmasına misyoner faaliyetlerinin küçümsenemeyecek                      katkıları olmuştur. Daha da önemlisi, Yusuf Akçuraoğlu’nun                      da vurguladığı gibi[50],                      ülkemizdeki okumuş aydınlar arasında ortak bir düşünce ve                      idealin olmamasında misyonerler tarafından açılmış olan                      yabancı kolejlerde verilen eğitimin etkisi büyük olmuştur
                                                                                                  KAYNAKÇA
                     Akgün,                      Seçil, “Amerikalı Misyonerlerin Ermeni Meselesindeki Rolü”,                      Atatürk Yolu, Mayıs 1988, yıl:1, sayı:1, s.1-13
                     Cilacı                      ,Osman, Hıristiyanlı Propagandası ve Misyonerlik                      Faaliyetleri, Ankara 1990.
                                           Çavdar,  Tevfik, Osmanlıların Yarı Sömürge Oluşu,                      İstanbul 1970.
                     Çavdar,                      Tevfik Milli Mücadele Başlarken Sayılarla Manzara-i                      Umumiye, İstanbul 1971.
                     Dinçer,Nahit                     Yabancı Özel Okullar, s.70.
                                          Ergin,Türk Maarif Tarihi, İstanbul 1977, cilt:1-2.
                     “Genç                      Hıristiyanlar Cemiyeti”, Sebilürreşad , Cilt.19,                      20,21,24,25.
                     Gordon,                      Leland James, American Relations With Turkey, 1830-1930,                      Philadelphia University of Pensilvania Press 1932.
                     Grabil                      ,Joseph L, Protestant Diplomacy  And Near East:                      Missionary Influence on American Policy, 1810-1927,                      University of Minnesota 1971. 
                                          Greenwood,  Keith Maurice Robert College: The American                      Founders, The Johns Hopkins University, Ph D 1965.
                     Güngör ,                      Erol, “Türkiye’de Yabancı Kültürü II”, Türk Yurdu,                      sayı:2, cilt:1.
                     Güngör,                      Erol “Türkiye’de Yabancı Kültürü II”, Türk Yurdu,                      sayı:2, cilt:1, Haziran 1959.
                     Halidi                      -Mustafa -Ömer Ferruh, İslam Ülkelerinde Misyonerlik ve                      Emperyalizm, 3.baskı, İstanbul 1968.
                                          Karabekir, Kazım, “Misyonerlerin Faaliyeti”, Yeni Sabah                      Gazetesi, 11-12 Kanunusani (Ocak) 1939.
                     Karal,                       Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, cilt:3, kısım:2,                       2.baskı, Ankara 1977.
                                          Kırşehirlioğlu ,E., Türkiye’de Misyoner Faaliyetleri,                      İstanbul 1963.
                                          Kocabaşoğlu, Uygur, “Doğu Sorunu Çerçevesinde Amerikan                      Misyşoner Faaliyetleri”, Tarihi Gelişmeler İçinde                      Türkiye’nin Sorunları Sempozyumu, Ankara, 1992.
                                          Kocabaşoğlu, Uygur, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki                      Amerika, 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan                      Misyoner Okulları, İstanbul 1989.
                     Kodaman,                      Bayram, “Şark Meselesi”,Türk Yurdu, Ekim 1997,                      cilt:17, s.122, s.22-32.
                     Kodaman,                      Bayram, Şark Meselesi Işığı Altında Sultan Abdülhamid’in                      Doğu Anadolu Politikası, İstanbul 1983.
                      Latourette,                       Kenneth Scott “YMCA TÜRKİYE’DE”, Toplumsal Tarih,  Kasım                      1997, sayı: 47, (Çeviren:Hülya Balcı).
                     Mears                      ,Eliot Grinnel, Modern Turkey, New York 1924.
                                          “Misyon”, “Misyonerlik”, Meydan Larousse, cilt:9,                      s.843.
                                          “Misyoner”, AnaBritannica, cilt:16.
                     National                      Archives of the United States , M.C.1107/20. Report on the                      Assyrian Christians by DAVİD MAGİE, August 24,1918.
                     National                      Archives of United States,,”Some of the Current Problems of                      the Foreign Schools in Turkey”, başlıklı  rapor. Microcopy                      No:1224, Roll No:12, Enclosure No:1, Despatch No: 885,
                     Ortaylı,                      İlber Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu,                      İstanbul 1983.
                     Özel                      Okullar Rehberi,  İstanbul 1964.
                      Polvan                      ,Nurettin, Türkiye’de Yabancı Öğretim,  cilt:I,                      İstanbul 1952, s.145.
                     Putney,                      Ethel W., A Brief History of American Board Schools in                      Turkey, İstanbul 1964.
                     Sausa,Nasım                      The Capitulatory  Regime of Turkey , Baltimore 1933.
                     Stone,                      Frank Andrew Academies for Anatolia, 1830-1980, University                      Press of America, 1984.
                                          Sunguroğlu, İshak Harput Yollarında,  cilt:2, İstanbul 1959.                     
                     Şimşir,                       Bilal “Ermeni Propagandasının Amerika Boyutu Üzerine” ,                      Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri”,                      Ankara 1985.  
                     Türkiye’de                      Misyonerlik Faaliyetleri, Ankara 1996.
                                          Uralgiray ,Yusuf, İslam Aleminde Misyonerlik Faaliyetleri,                      Ankara 1977.
                     White,                      George E. Adventuring With Anatolia College, First Edition                      1940, Grinnel, Iowa, s.11.
                     Who is                      Who RC-ACG Alumni Community, RC-ACG Mezunlar Topluluğunda                      Kim Kimdir?, İstanbul 1985.
                                                                                    *                      Dr. Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap                      Tarihi Enstitüsü
                                                                                    [1]                      “Misyon”, “Misyonerlik”, Meydan Larousse, cilt:9,                      s.843; “Misyoner”, AnaBritannica, cilt:16, s.144.
                                                                                    [2]                      Mattaya Göre, Bab 28, İNCİL, 8.baskı, İstanbul 1979,                      s.75-76; Benzer ifadeler Markoso göre şöyledir: Hz. İsa “                      Ve onlara dedi: Bütün dünyaya gidin, İncili bütün hilkate                      vazedin”. Bkz İNCİL, Bab 16, s.123.
                                                                                    [3]                      Tarihi gelişim için bkz. Yusuf Uralgiray, İslam Aleminde                      Misyonerlik Faaliyetleri, Ankara 1977, s.6-7;                      Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, Ankara 1996.
                                                                                    [4]                      Henry Harris Jessup, Fifty Years in Syria, N.y, 1910,                      s.562,592’den nakleden Mustafa Halidi-Ömer Ferruh, İslam                      Ülkelerinde Misyonerlik ve Emperyalizm, 3.baskı,                      İstanbul 1968, s79.
                                                                                    [5]                     Les Jesuites en Syrie, X/97’den nakleden, Halidi-Ferruh,                      age, s.85.
                                                                                    [6]                      Anna A. Milligan, Facts and Falks In Our Fields Abroad,                      Philadelphia 1921, s.133’ten nakleden Halidi-Ferruh, age,                      s.68-69.
                                                                                    [7]                     The Ascending Cross, London 1905’den nakleden Erol                      Güngör, “Türkiye’de Yabancı Kültürü II”, Türk Yurdu,                      sayı:2, cilt:1, s.34.
                                                                                    [8]                      Kazım Karabekir, “Misyonerlerin Faaliyeti”, Yeni Sabah                      Gazetesi, 11-12 Kanunusani (Ocak) 1939; E.Kırşehirlioğlu,                     Türkiye’de Misyoner Faaliyetleri, İstanbul 1963, s.                      25.
                                                                                    [9]                      Osman Cilacı, Hıristiyanlı Propagandası ve Misyonerlik                      Faaliyetleri, Ankara 1990, s.14-15.
                                                                                    [10]                      Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren misyonerler hakkında                      ayrıntılı bilgi için bkz. Joseph L. Grabil, Protestant                      Diplomacy  And Near East: Missionary Influence on American                      Policy, 1810-1927, University of Minnesota 1971; Uygur                      Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, 19.                      Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan Misyoner                      Okulları, İstanbul 1989.
                                                                                    [11]                      Erol Güngör, “Türkiye’de Yabancı Kültürü II”, Türk Yurdu,                      sayı:2, cilt:1, Haziran 1959, s.33.
                                                                                    [12]                      Kırşehirlioğlu, age, s.15.
                                                                                    [13]                      Mustafa Halidi-Ömer Ferruh, İslam Ülkelerinde Misyonerlik                      ve Emperyalizm, Çeviren: Osman Şekerci, İstanbul (?),                      3.baskı, s.142-143.
                                                                                    [14]                      ‘Şark Meselesi ‘ kavramı 19. yüzyılın başlarında                      kullanılmakla beraber kökenleri Türklerin Anadolu’ya                      geldikleri tarihe kadar götürülür(1071). Söz konusu                       meseleyi bu tarihlerden itibaren Müslüman-Hıristiyan,                      Doğu-Batı ve Avrupalı-Türk mücadelesi olarak nitelendirmek                      mümkündür.17.yüzyılın sonlarına kadar Türklerin Anadolu’ya                      ve Balkanlara geçmelerine engel olmak şeklinde görülen ‘Şark                      Meselesi’nin bu birinci aşamasında batılılar başarısız                      oldular. Nitekim,  bu dönemde Türkler Anadolu’yu yurt                      edinmişler, İstanbul’u fethetmişler ve Balkanlara geçerek                      Avrupa içlerine kadar ilerlediler. Ancak bu ilerleyiş                      17.yüzyılın sonlarında Viyana’da durduruldular (1683).                      Bundan sonra Türkler batılılar karşısında sürekli toprak                      kayıpları ile gerilemeye başladılar. O günden  bugüne                      çeşitli  politikalarla devam eden ‘Şark Meselesi’nin ikinci                      aşamasında Batılı Hıristiyan devletler sanayi devrimi                      sonrası sömürgeciliğin de gelişimiyle Osmanlı’yı zayıflatıp                      parçalayarak elindeki önemli topraklara sahip olmak                      istediler. ‘Şark Meselesi’ için bkz .Bayram Kodaman, Şark                      Meselesi Işığı Altında Sultan Abdülhamid’in Doğu Anadolu                      Politikası, İstanbul 1983, s.162-180; aynı yazar, “Şark                      Meselesi”,Türk Yurdu, Ekim 1997, cilt:17, s.122,                      s.22-32.
                                                                                    [15]                      Bu okul Osmanlı topraklarında açılan ilk yabancı okul olarak                      kabul edilmektedir. Bkz.Nurettin Polvan, Türkiye’de                      Yabancı Öğretim,  cilt:I, İstanbul 1952, s.145.
                                                                                    [16]                      Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, cilt:3, kısım:2,                       2.baskı, Ankara 1977, s.118-119
                                                                                    [17]                      Katolik misyonerlerine ait okullar hakkındaki sayısal                      bilgiler için bkz. Tevfik Çavdar, Osmanlıların Yarı                      Sömürge Oluşu, İstanbul 1970, s.89-92.
                                                                                    [18]                      Okulları çok yaygın olan bu örgütün bir de Beyrut’ta                      ‘L’universite Saint-Joseph a Beyrouth’ isimli bir                      üniversiteleri  vardı. Çavdar,  age,  s.91.
                                                                                    [19]                      Çavdar, age, s.92.
                                                                                    [20]                      1870’de öğretime başlayan bu okulda diğer misyoner                      okullarından farklı olarak Türkçeye büyük önem verildiği ve                      alanında değerli pek çok şahsın çalıştığı görülüyordu. Bu                      özelliklerinden dolayı daha çok üst düzeyde durumu iyi                      ailelerin rağbet ettiği okulun  etkisi oldukça büyüktü.                      Okulun tarihçesi hakkında bkz. Özel Öğretim Kurumları                      Arşivi, 420-4 Nolu Okula ait dosya. Ergin, age , cilt:1-2,                      s.780-782.
                                                                                    [21]                      Tevfik Çavdar, Osmanlıların Yarı-Sömürge Oluşu,                      İstanbul 1970,  s.91. 
                                                                                    [22]                      Eliot Grinnel Mears, Modern Turkey, New York 1924,                       s.130, 135. Aynı tarihlerde sadece İstanbul ve civarında                      yaklaşık 53 Fransız okulunun olduğu tahmin edilmektedir.                      İstanbul’daki Katolik okul ve dini teşkilatları için bkz.                      Osman Nuri Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, cilt:1-2,                      İstanbul 1977, s.769-775.
                                                                                    [23]                      Çavdar, age, s.93.
                                                                                    [24]                      Çavdar, age, s.94.
                                                                                    [25]                      Polvan, age, s.94, 116, 134-135, 141-142, 218-219.
                                                                                    [26]                      İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu,                      İstanbul 1983, s.63.
                                                                                    [27]                      Frank Andrew Stone,  Academies for Anatolia, 1830-1980,                      University Press of America, 1984, s.172; İshak Sunguroğlu,                     Harput Yollarında,  cilt:2, İstanbul 1959, s.97.
                                                                                    [28]                      Tevfik Çavdar, Milli Mücadele Başlarken Sayılarla                      Manzara-i Umumiye, İstanbul 1971, s.87.
                                                                                    [29]                      Çavdan, Osmanlıların Yarı Sömürge..., s.96.
                                                                                    [30]                      Polvan, age, s.132, 168, 181; Özel Okullar Rehberi,                       İstanbul 1964, s.156, 158.
                                                                                    [31]                      National Archives of United States,,”Some of the Current                      Problems of the Foreign Schools in Turkey”, başlıklı  rapor.                      Microcopy No:1224, Roll No:12, Enclosure No:1, Despatch No:                      885,
                                                                                    [32]                      20.yüzyılın başında Dünya Savaşı öncesi  İngiltere’nin Asya                      Türkiyesindeki temsilcilikleri şunlardı: İstanbul’da                      Büyükelçilik;  Beyrut, Bağdat ve İzmir’de Genel                      Konsolosluklar; Halep, Ankara, Basra, Şam, Erzurum, Kudüs,                      Mersin Trabzon ve Tripoli’de Konsoloslukları; Ayvalık,                      Hayfa, Lazkiye, Midilli, Sayda, Amman, Sisam, Kuşadası,                      İzmir ve Van’da Konsolos  yardımcılıkları. Bkz. Çavdar,                      Osmanlıların Yarı Sömürge ..., s.86.
                                                                                    [33]                      Dünya Savaşı öncesi bu  misyoner örgütün 14 rahip ve 25                      rahibe ile Yakın Doğu’da, özellikle Mezopotamya bölgesinde                      çalışıyordu Çavdar, Osmanlıların Yarı Sömürge...                      s.86. 
                                                                                    [34]                       Leon Arpee, The Armenian Awakening A History of Armenian                      Church, 1820-1860, Chicago, The University Press 1909, s.                      93’ten nakleden, Kocabaşoğlu, age, s.16.
                                                                                    [35]                      Nahit Dirçer, Yabancı Özel Okullar, s.70;                      Kırşehirlioğlu, age, s.27,30.
                                                                                    [36]                       Mears, age, s.131.
                                                                                    [37]                      Çavdar, Milli Mücadele Başlarken... s.87-88.                      
                                                                                    [38]                      National Archives of the United States , M.C.1107/20. Report                      on the Assyrian Christians by DAVİD MAGİE, August 24,1918                      tarihli  rapor.
                                                                                    [39]                      Çavdar, Osmanlıların Yarı Sömürge.. s.86-87.
                                                                                    [40]                      Leland James Gordon, American Relations With Turkey,                      1830-1930, Philadelphia University of Pensilvania Press                      1932, s.221; Anadolu ve Yakın Doğu’ya gönderilen                      misyonerlere şu sorulara karşılık aramaları istenmiştir:                      “Yapılabilecek en iyi şey nedir? ve ne vasıtasıyla                      yapılabilir? Yahudiler, Putperestler, Müslümanlar ve                      Hıristiyanlar için ne yapılabilir?” Bkz. Ethel W.Putney,                      A Brief History of American Board Schools in Turkey,                      İstanbul 1964, s.1.
                                                                                    [41]                      Nasım Sausa, The Capitulatory  Regime of Turkey , Baltimore                      1933, s.140-142, Kırşehirlioğlu, age, s.74-75; Kocabaşoğlu,                      age, s.126-127, 146,176;
                                                                                    [42]                      Bu cemiyetlerden YMCA ve YWCA ‘nın İstanbul’da yaptığı işler                      arasında kamplar,  öğrenci kongreleri, spor oyunları,                      öğrenci yurtları , çocuk yuvaları ve kitap yayıncılığı                      sayılabilir.  Bunlardan YMCA ilk defa olarak 1844’te                      Londra’da  George Willams adlı bir İngiliz’in öncülüğünde                      kurulmuş ve bütün Avrupa’da,  Amerika’da, Hindistan’da,                      Çin’de, Japonya’da, Kore’de, Avusturalya’da ve Yeni Zellanda                      , Filistin , Mısır ve Afrika’da şubeleri vardır. Cemiyetin                      gayesi “ Bedenen , fikren, manen kuvvetli gençler                      yetiştirmek ve onları gerek kendilerine, gerek diğerlerine                      yardım etmeğe teşvik etmek” şeklinde açıklanmıştır.                      Cemiyetin gayesi gayet insani görünmekle beraber başta                      Sebilürreşed Mecmuası olmak üzere pek çok yayında çok sayıda                      Müslüman Türk gençlerinin bu yolla Hıristiyanlaştırıldığı                      ifade edilmektedir. 1913’ten 1939’a kadar İstanbul’da da                      faaliyet gösteren bu cemiyet , kapatıldığı bu tarihten sonra                      ‘Amerikan Lisan ve Ticaret Dershanesi’ adıyla yeniden                      açıldı. Bu cemiyetler hakkında şu eserlere bakılabilir:                      “Genç Hıristiyanlar Cemiyeti”, Sebilürreşad , Cilt.19,                      20,21,24,25. Bu ciltlerin muhtelif sayılarında (293, 298,                      493, 495, 498, 604, 611)  yayınlanmış yazılar; Kenneth Scott                      Latourette, “YMCA TÜRKİYE’DE”, Toplumsal Tarih,  Kasım 1997,                      sayı: 47, (Çeviren:Hülya Balcı), s.29-31; Kırşehirlioğlu,                      age, s.31.
                                                                                    [43]                      Kocabaşoğlu, age, s.30-33.
                                                                                    [44]                      Bilal Şimşir,  “Ermeni Propagandasının Amerika Boyutu                      Üzerine” , Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile                      İlişkileri”, Ankara 1985, s.92-93;, Kocabaşoğlu, “Doğu                      Sorunu Çerçevesinde Amerikan Misyşoner Faaliyetleri”, Tarihi                      Gelişmeler İçinde Türkiye’nin Sorunları Sempozyumu, Ankara,                      1992, s.68, 92-93; George E.White, Adventuring With Anatolia                      College, First Edition 1940, Grinnel, Iowa, s.11.
                                                                                    [45]                      Keith Maurice Greenwood, Robert College: The American                      Founders, The Johns Hopkins University, Ph D 1965,                      s.10l-104; Who is Who RC-ACG Alumni Community, RC-ACG                      Mezunlar Topluluğunda Kim Kimdir?, İstanbul 1985, s.21;                      Seçil Akgün, “Amerikalı Misyonerlerin Ermeni Meselesindeki                      Rolü”, Atatürk Yolu, Mayıs 1988, yıl:1, sayı:1, s.1-13;                      Şimşir, agm; Mears, age, s.119.
                                                                                    [47]                      Türkiye’deki Amerikan okulları için bkz.  Kocabaşoğlu, age.
                                                                                    [48]                       Seçil Akgün, “Amerikalı Misyonerlerin Ermeni Meselesindeki                      Rolü”, Atatürk Yolu, Mayıs 1988, yıl:1, sayı:1,                      s.9-10. 1914 yılına kadar yaklaşık 60 binin üzerinde                      Ermeni’nin ABD’ye  göç ettiği tahmin edilmektedir. Ercüment                      Kuran, “ABD’de Türk Aleyhtarı Ermeni Propagandası”,                      Uluslar arası Terörizm ve Gençlik Sempozyumu Bildirileri,                      Sivas 1985’ten ayrı basım, s.55-56.
                                                                                    [49]                       National Archives  of the United States,  M.C, 1107/20,                      Report on the Assyrian Chiristians by David Magie, August 24                      1918 tarihli rapor.
                                                                                    [50]                      Yusuf Akçuraoğlu, “Emel (İDEAL)”, TÜRK YURDU,                       sayı:16,  14 Haziran 1328, s.489-490
