gizli antlaşmalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gizli antlaşmalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2016 Cuma

Sykes-Picot Efsanesi

Sykes-Picot Efsanesi

Nuray Mert

12 Şubat 2016 Cuma
https://chronicle.fanack.com/syria/history-past-to-
present/french-mandat
Siyasal analizlere tarihsel bir derinlik katmak istiyorsak, önce doğru dürüst tarih bilmek ve de niyetimizin salih olması gerekiyor. Şimdilerde, sadece bizim ülkemizde değil, Batı dünyasında da bölgemizde olan biteni, Sykes-Picot Anlaşması (1916) ile izah etmek anlayışı yaygınlık kazanmış durumda. Bizde, özellikle iktidar çevresinde, Başbakan’dan kalemi eline dün almış köşe yazarına kadar herkes Ortadoğu analizlerini, bölge ülkelerinin bugünkü sınırlarının “Sykes-Picot” Anlaşması ile çizdiği iddiası ile başlatıp bitiriyor. Oysa, savaş yıllarında, İngiltere ve Fransa arasında Ortadoğu’nun paylaşımı üzerine yapılan gizli anlaşma, uzun ve çok boyutlu bir sürecin parçalarından sadece birisi.

Başlangıç noktası 
Bir kere, Osmanlı statükosunun Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da değişimi, Birinci Dünya Savaşı’nın çok öncesinde başladı.
Bu süreç içinde illa bir başlangıç noktası arıyorsak, Napolyon’un 1798’de Mısır’ı işgaline kadar gitmek lazım. Sonuçta, Napolyon Mısır’dan İngiliz donanmasının müdahalesi ile çıkarıldı, ama ardından oraya gönderilen Osmanlı gücü içinde yer alan Mehmet Ali Paşa Mısır’da kendi hâkimiyetini kurdu. Osmanlı merkezine bağlılığı sözde kalan hıdivlik süreci böyle başladı. 1882’de ise İngiliz işgali ile Mısır merkezden kopmuş oldu. Kuzey Afrika’daki Osmanlı varlığı, Libya hariç yüzyılın başlarında zaten Fransa işgalleri ile sona ermişti. “Büyük Suriye” veya Levant dediğimiz alanda ise, Osmanlı statükosu önce Mehmet Ali Paşa’nın, oğlu önderliğindeki ordusunun Kütahya’ya kadar dayanması ile bozuldu; Osmanlı çareyi Rusya, İngiltere ve Fransa’nın yardımına müracaat etmekte buldu. Ardından 1860 krizi sonucunda, o günkü Lübnan’da mutasarrıflık adı altında bir nevi özerk statü tanındı. Kısacası, Birinci Dünya Savaşı’na gelinceye kadar yaşanan süreçte, Osmanlı hâkimiyeti giderek zayıfladı. 

Hızla Birinci Dünya Savaşı’na geldiğimizde, savaş sonrası Osmanlı topraklarının nasıl paylaşılacağı üzerine pek çok plan program vardı, bunlardan en önemlileri Sykes- Picot ve Şerif Hüseyin-Mc Mohan pazarlıklarıdır. Savaş sonrasında sınır çizme meselesine gelince, her iki pazarlık ve anlaşma da pek çok gelişme ile değişim göstermek zorunda kaldı. Sonuçta, Haşimiler Ürdün, Irak krallıkları ile yetinmek zorunda kaldı, Şerif Hüseyin’in kendisi Suudi işgali ile Hicaz’dan bile çıkarıldı, Sykes-Picot Anlaşması’nda Fransızlara söz verilen Musul, İngilizlerin hâkimiyet alanına geçti vs. Ama asıl önemlisi, bu süreçte Arapların eli kolu bağlı oturmadığı, İngiliz ve Fransız sömürgecilere karşı Irak ve Suriye’de isyanlar çıkardığı, bu güçlerin yerel güçler ile pazarlık yapmak zorunda kaldığıdır. Oysa, Batılı tarih yazımcıları, uzmanları, gazetecileri bir yandan, Osmanlı-Türk Oryantalistleri diğer yandan, başarı ile neticelenmese de Arapların direniş mücadelelerini görmezden gelmekte birbirleri ile yarışıyor. Tıpkı bu toplumların savaş sonrası yüz yıllık tarihlerini görmezden gelmeyi tercih ettikleri gibi. 
Dahası, Ortadoğu’da modern ulus devletlerin sınırlarına, Birinci Dünya Savaşı sonrası bir dizi anlaşma ile şekil verildi. Paris, San Remo, Kahire, Sevr bunların en önemlileri. Nitekim, Türkiye sınırı, sonuçta Sevr ile değil, Lozan ile değişti. Antakya ve Musul’un statüleri ancak otuzlu yıllarda belli oldu vs. Bunları daha önce de çeşitli vesileler ile hatırlatma ihtiyacı duydum, amacım tarih dersi değil, bunlar zaten çok sıradan bilgiler.

Planlar elde patladı 
Önemli olan, derme çatma tarihsel referansların sürekli siyasi iddialara mesnet yapılmaya çalışılması, mevcut Ortadoğu sınırlarını değiştirmek için yeni hamlelere, “tarihsel bir hatayı düzeltmek” bahanesi ile tarihsel meşruiyet kazandırma çabaları. Ne Batılı güçlerin ne de Türkiye’nin derdi, “tarihsel bir hata”yı düzeltmek; asıl dert, yeni iktidar alanı kazanma dertleri. Sonuçta, Türkiye’nin planları elinde patladı, gerisi ne olacak hâlâ belli değil. Acıyan, bu bölgede yaşayan halklara acısın, gerisi palavra. 

Bu konuda, Aslı Bali’nin “Artifical States and Imagined Cartographies of aNew Middle East” başlıklı şahane tebliğine göz atmanızı tavsiye ederim. (MELSS 2016) 
...

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/479701/Sykes-Picot_efsanesi.html

ayrıca bkz.
http://kaynaklarlatarih.blogspot.com.tr/2016/02/sykes-picot-ve-orta-doguya-iliskin.html

7 Şubat 2016 Pazar

Sykes-Picot ve Orta Doğu'ya İlişkin Diğer Gizli Antlaşmalar

Sykes-Picot ve Orta Doğu'ya İlişkin Diğer Gizli Antlaşmalar


Melek Fırat
2001





Birinci Dünya Savaşında Orta Doğu'ya ilişkin Müttefikler arasında imzalanan çeşitli gizli antlaşmalar 1917 Bolşevik Devrimi sonrasında Moskova'daki sosyalist hükümet tarafından dünya kamuoyuna açıklanınca, sadece gizli toprak paylaşımı dolayısıyla değil, İngiltere'nin aynı bölgeye ilişkin olarak hem Araplara hem de Siyonistlere vermiş olduğu sözler dolayısıyla da büyük tepkiyle karşılandı.


1. Müttefikler Arasında İmzalanan Antlaşmalar

a) 18 Mart 1915 İstanbul Antlaşması: İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan belgede Boğazların Müttefikler için serbest liman olacağı kabul ediliyor, buna karşılık Rusya, Türkiye'nin Asya topraklarında İngiltere ve Fransa'nın özel hakları bulunduğunu onaylıyordu. Ayrıca Müslümanlarca kutsal kabul edilen yerler Türkiye'den ayrılacak ve Arabistanla birlikte Müslüman yönetimine konulacaktı. 

b) 26 Nisan 1915 Londra Anlaşması: İtalya'nın Müttefikler yanında savaşa girme kararı İstanbul Anlaşmasının yeniden ele alınmasını gerekli kılınca, İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında imzalandı. Bu anlaşmayla 1912'den beri işgali altında bulunan Onikiada'nın egemenliği ve Libya'nın yönetimi İtalya'ya bırakıldığı gibi, Akdeniz'de çıkarları bulunduğu kabul edilerek, Antalya bölgesinden kendisine pay veriliyordu. 

c) 16 Mayıs 1916 Sykes-Picot Anlaşması: Osmanlı devletinin Orta Doğu'daki topraklarının paylaşımı için masaya oturan İngiltere ve Fransa dışişleri bakanlarının adıyla anılan antlaşma, 26 Nisanda Rusya'ya da kabul ettirilmekle birlikte, İtalyanlar ve Araplardan gizli tutulmuştu. 
Buna göre: 
   i. Erzurum, Trabzon, Van, Bitlis, Muş, Siirt Rusya'ya bırakılacaktı; 

   ii. Fransa, Suriye'nin kıyı bölgesini ve Kilikya olarak bilinen yöredeki Adana vilayetini,         Antep-Mardin, Aladağ-Kayseri ve Eğin-Harput bölgesini ele geçiriyordu; 

   iii. İngiltere, Bağdat'la birlikte Güney Irak ile Filistin'deki Hayfa ve Akra limanlarını alıyordu; 

   iv. İngiltere ve Fransa'nın egemenliğinde kalacak bölgeler arasında bir Arap Devletleri Konfederasyonu ya da tek bağımsız Arap Devleti kurulacaktı. Ancak, bu bölge de İngiltere ve Fransa arasında etki alanlarına ayrılmıştı: Suriye hinterlandı ve Musul vilayeti Fransa'nın, Filistin ve İran sınırı arasındaki bölge de İngiltere'nin etki alanı olarak belirleniyordu; 

   v. İskenderun serbest liman olacaktı; 

   vi. Filistin uluslararası bir yönetime bırakılacaktı. 



1916 tarihli haritada Sykes ve Picot'nun imzaları.
http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160516_sykes_picot_100_yil

ç) 17 Nisan 1917 St. Jean de Maurienne Anlaşması: İtalya'nın Sykes-Picot Anlaşmasından haberdar olması üzerine gösterdiği hoşnutsuzluğu gidermek üzere Roma'ya, Konya'yı da içerecek biçimde Antalya'yla İzmir arasındaki bölge ve İzmir'in kuzeyinde bir etki atanı bırakıldı. 

2) İngiltere ile Arap Milliyetçileri Arasındaki Görüşmeler: 

Osmanlı devletine karşı silahlı ayaklanma başlatmak için başvuran Şerif Hüseyin'e İngiltere'nin para ve silah desteği verilmesi kararlaştırıldı ve savaştan sonra kurulacak bağımsız Arap Krallığının sınırları belirlendi, ilke düzeyinde anlaşmaya varıldıktan sonra Haziran 1916'da Arap ayaklanması başladı. 2 Kasım 1916'da Şerif Hüseyin kendisini "Arap Ülkeleri Kralı" ilan etti. 

Kaynak
Melek Fırat, "Orta Doğu'yla İlişkiler", Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt I, İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s: 198-199