Thomas More etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Thomas More etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Temmuz 2017 Pazartesi

Rönesans Üzerine Notlar

Rönesans Üzerine Notlar



Ölü İsa/Ölü İsa Üzerinde Ağıt.  "The Lamentation over the Dead Christ" Andres Mantegna, 1490
"Kuzey İtalya'da ilk gerçek Rönesans sanatçısı Mantegna olarak kabul edilmektedir."
https://en.wikipedia.org/wiki/Andrea_Mantegna#/media/File:Andrea_Mantegna_-_The_Dead_Christ.jpg
Bugün Rönesans dendiğinde akla ilk gelen imgeler, Mantegna'nın, Boticelli'nin, Leonardo'nun, Raffaello'nun resimleri, Michelangelo'nun heykelleri, mimarideki göz kamaştırıcı teorik, teknik ve pratik ilerlemeler, çoksesli madrigallerin dünyevi neşesi, ilk opera deneyleri, kilise'nin kutsal Latince'sinde değil halk dillerinde yazılan bir edebiyatın doğuşu, Galileo'nun, Toricelli'nin bilimsel buluşları, Thomas More'un Campenella eserlerinde yansıyan ütopyacı düşünce,
Atlantik okyanusuna açılan gemilerin getirdiği servet üzerine olduğu kadar, bir idealin enkazı üzerine de kurulmuştu.


Binyıllardır sıradan insanların nihai politik ufkunu oluşturan şehirlerin eşit yurttaşlar  tarafından yönetildiği komünlerin hepsi, Rönesans'ın altın çağlarının başlangıcı olarak kabul edilen 15. yüzyılın başında nihai bir şekilde yenilgiye uğramış, yerlerini prensliklere, signorialara, oligarşik yönetimlere bırakmışlardı. Yeni eşitsizliklere yol açan, onun maddi temelini oluşturan ticari servetin sıradan insanlar için bile açtığı ufuklarla, doğrudan demokrasinin yaşandığı ender tarihsel anılardan biri olan komün deneyimlerinin anısı arasındaki gerilim, Rönesans kültürünün dinamizmini, parlaklığını besleyen başlıca kaynaklardan biriydi.
Son Yargı (1534-41), "The Last Judgement", Michelangelo.
üzerine tıklayarak büyütünüz. 
Rönesans, bilinçli bir "yeniden doğuş"; klasik diye anılan Yunan ve Roma biçimlerini yeniden canlandırma çabasıydı. Paralellik, belki de daha çok  Atina'nın klasik çağı değil de Helen kültürü ile ve Roma'nın imparatorluk dönemi arasındaydı. Her iki dönemde de politik hayat, daha sonraki dönemlerde bir anarşi dönemi diye anılacak olan bir doğrudan demokrasi deneyiminin bastırılması üzerine kurulmuştu.
Dahası, kültürel tezahürler açısından da, Rönesans'ın ifadeciliği Yunan'dan çok Roma'nın sanatını çağrıştırıyordu. Boticelli örneğinde (aşağıda) olduğu gibi, resim bir ideal düzeni yansıtmaya yöneldiğinde bile, Yunan'dan çok kır hayatını yücelten Roma "pastoralizm"ini* çağrıştıran bir ürün ortaya çıkıyordu.
Dahası Boticelli'nin Primavera ve Venüs' ün Doğuşu kadar "pagan" ve bilinçli olarak klasik modellerin
benimsendiği resimlerinde bile Ortaçağ'ın ve Hıristiyanlığın dini içeriğinin değilse de kültürel mirasının izlerini sezmek mümkün. Boticelli'nin resmettiği insan gövdelerinin oranları, klasik modellerde gözlenebilen oranlar değil, Ortaçağ'da daha çok Kuzey Avrupa'da benimsenen Gotik tarzın ustaları tarafından kullanılan oranlardı. Boticelli'nin bu resimleri yaptığı dönemi, Rönesans'ın en dingin, tabiatta en barışık anını, temsil ediyorsa, Ucello ve aşağıda bir cehennem tasvirinden bir ayrıntısı görülen Signorelli gibi ressamlar da en tedirgin, en dinamik yönünü temsil ediyorlardı. Bugün Boticelli'nin dinginliği estetik olarak daha yüksek takdir topluyor da olsa, tarihsel olarak tercih edilen Signorelli'nin huzursuzluğu oldu. Boticelli'nin kendisi, 15. yüzyılın sonunda keşiş Savanarola'nın adıyla anılan dini reform hareketine katıldı. Bir süre klasik konulara terk ederek, çok kırık bir çizgisel üslupla resim yapmayı sürdürdükten sonra lüks eşyalara karşı başlatılan yakma kampanyası sırasında kendi resimlerini ateşe attı.
Primavera (1482)
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/3/3c/Botticelli-primavera.jpg

San Romano Savaşı , 1450, üç panelden biri. ***
https://en.wikipedia.org/wiki/Paolo_Uccello

Luca Signorelli, Cehennemdeki Lanetliler, 1499-1505. "The Damned in Hell" https://en.wikipedia.org/wiki/Luca_Signorelli#/media/File:Luca_Signorelli_001.jpg
Rönesans döneminin ideal ve korkularını yansıtmak konusunda, İtalyan ressamlar; eşsizdiyse de, 15. ve 16. yüzyıllar hayatının gündelik ve gerçek yüzünü tasvir edecek bir üslup geliştirme konusunda kuzeyli ressamlar çok daha başarılıydılar. Aşağıda Avrupa2nın başlıca mali merkezlerinden biri olan Antwerp'te (Anvers)** 1465- 1530 yılları arasında yaşamış olan Quentin  Massys'in "Para Bozan Adam ve Karısı" tablosu.
The Money Changer and His Wife (1514)
https://en.wikipedia.org/wiki/Quentin_Matsys#/media/File:Quentin_Massys_001.jpg


Kuzey Rönesansı'nın en önemli temsilcisi Jan van Eyck'ın bir eseri (kardeşi Hubert ile birlikte)
 Saint Bavo Katedrali, Ghent, 1432'de tamamlanmış.
https://en.wikipedia.org/wiki/Jan_van_Eyck#/media/File:Lamgods_open.jpg

.......................
*Kırsal yaşamın ideal formunu konu edinen edebiyat ve sanat türü. DK
**Belçika'da bir liman kenti DK
***Paolo Uccello’nun (1397-1475), San Romano Savaşı (1432) isimli üç panosu, geç Ortaçağ'a aittir.  Uccello, Erken Rönesans ile Geç Gotik arasında köprü oluşturan ve yeni perspektif şemalarını kullanan ressamlardan biridir. Panolarda zırhlar içindeki şövalyeler süslü atların üzerinde savaşırken görülmektedir. Atların üzerindeki üzengilere dikkat ediniz. https://tarihegitimi.blogspot.com.tr/2016/04/feodaliteyi-uzenginin-icad-m-dogurdu.html

ayrıca bkz.
https://commons.wikimedia.org/wiki/Raffaello_Sanzio (Rafael'in eserleri)
https://www.youtube.com/watch?v=uO7GVjnt3CU (Raffaello'nun "Atina Okulu" Freski)
https://www.youtube.com/watch?v=IGophiltTG8 (Leonardo'nun "Son Akşam Yemeği")
https://www.youtube.com/watch?v=_tQQGAS6ddQ (Botticelli'nin "Venüs'ün Doğuşu"
https://www.youtube.com/watch?v=Ctci_zhGhvY (Madrigal örneği, Monteverdi'nin)
https://www.youtube.com/watch?v=sNwK3g38Fu0 (Kuzey Rönesansı'ndan bir örnek, Jan van Eyck’ın "Arnolfini’nin Evlenmesi")

Metnin kaynağı: Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, s. 2620-2621

18 Şubat 2016 Perşembe

HAFTANIN KİTAPLARI 1

HAFTANIN KİTAPLARI 1


Haftanın okunan kitapları iki tane, görüldüğü üzere biri Platon biri de Thomas More kaleminden çıkmış durumda. Yaşadıkları dönemler arasında asırlar olsa da iki düşünür aynı konu hakkında yazmış ve istedikleri devlet modelini, o devletin insanlarının hayat şeklini ele almış durumdalar. 

Birbiriyle kıyaslama yapabilme adına peş peşe okumanın daha etkili ve faydalı olacağını düşündüğüm bu iki kitaptan ilki "Devlet"te Platon yine Sokrates'in ağzından fikirlerini aktarmakta ve bir devlet kuracak olsak nasıl bir devlet olurdu, nasıl olması gerekirdi fikrinden yola çıkarak bir sohbet etrafında "Devlet" oluşturulmakta. Bu, bütünlüğünü kaybetmeyecek şekilde genişlemesini ama birliğini boğacak kadar da genişlememesini istedikleri Devlet'i yönetecek olanalara "Koruyucu" diyen konuşmacıların oluşturdukları Devlet'in oldukça radikal nitelikte özelliklere sahip olduğunu kitabın ilerleyen aşamalarında görebilmekteyiz. Savaşlara çocukların da götürülmesi ve bu sayede büyüdüklerin de yapacakları işi yakından görüp öğrenmelerini amaç edinen fikirler, kimsenin kendi gerçek çocuğunun kim olduğunu bilmemesi gerektiğini öne süren fikirler gibi. 

Kitabın sonuna doğru yönetim biçimleri; Oligarşi, Demokrosi, Timokrasi ve Zorbalık yönetimleri ele alınıp bunların işleyişi, avantaj veya dezavantaj yönleri ile  halkı ele alınıyor. Thomas More'un "Ütopya"sında ise kitaba göre zaten var olan bir adaya gidip oradaki yaşama tanık olan Raphael durumu anlatmaktadır. Ütopya'nın kapsamı ve ayrıntısı Devlet'e nazaran daha az olsa da devlette değinilmeyen konulara da değinildiği için artı yönleri de bulunmakta. 54 şehirden meydana gelen Ütopya adasıda tarımın önemine ve halkın toprağın sahibi değil  işçisi olduğuna değiniliyor. Her yıl belirli sayıda insan şehirden kırsal alana giderek nöbetleşe şekilde toprağı işlemektedir. Ütopyada her on yılda bir evlerin oturanlarının  kura ile değiştirilmesinin sebebi ise mülkiyet kavramının oluşmaması gerektiği için olduğu söyleniyor. Ütopya adasında şehirler arasında seyahat için halkın izin alması gerekirken bunu yapmayanlar için nerdeyse ölüm cezasına kadar varan uygulamalar ise genel Ütopya  yönetimine uyanan hayranlığı gölgeler cinsten yaptırımlardan sadece biri bana kalırsa. Bu özelliği her iki kitapta ta görmekteyiz. Zamanlarındaki yönetimlere karşı eleştirel olarak yazılan kitapların daha iyi bir yönetim ve toplum sunması amacı bir yerden sonra elestiridikleri olgulardan farkı kalmaması tezatı çok çarpıcı bir özellik oluşturmakta. Fakat her iki kitapta irdelenmeye ve üzerinde durulmayı hakediyor. Okunulmasi tavsiye olunur.

Sevgiler
Historian