washington etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
washington etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2016 Pazartesi

George Washington's Legacy - Not What People Think

George Washington's Legacy - Not What People Think


2016 has been an acrimonious year election-wise in the United States and I've noticed a trend in this particular election to generate memes like the one above.  In it we see George Washington scolding the United States population for some sort of vague "make your government more what you want it to be" without actual specifics.  For me, this meme implies that George Washington would find the current United States federal government, and its actions, unacceptable and challenges the citizens of the United States to "step up" and take back their government.  Which to me is taking the actual presidency of George Washington, and its legacy, and corrupting it.  Because George Washington as President faced off against the very sort of action this meme espouses, and he did not take kindly to it at all.


This glorious painting is from 1791 during the Whiskey Rebellion, and the figure on the horse is George Washington leading a combined force of United States federal troops and local state militia units on an expedition to disband an armed rebellion against a tax law passed by the United States Congress.  The Whiskey Rebellion formed in reaction to the high debt held by the federal government after the Revolutionary War, in which the federal government absorbed individual state debt along with its own.  Import duties, it was felt by Alexander Hamilton, Secretary of the Treasury, could not be raised higher and a tax on a domestic product was needed.  Distilled spirits became the target of the new law, it was seen as a "sin tax" and Hamilton, along with Washington, felt that the tax would spark the least anger of any taxed domestic industry.  They did not figure with the anger of farmers living in the western portions of the United States at the time, in particular western Pennsylvania, who felt this tax violated their traditional rights and position.


Distilling spirits was seen by western farmers as a legitimate means of storing surplus grain and generating a valuable product for sale in eastern markets.  Whiskey was also used as a means of currency in the region, so this effort to tax farmers for making whiskey was widely seen as a new form of "taxation without representation."  Rebels in the region rose up, attacked tax collectors, and refused to pay the tax.  Many claimed they were defending the spirit and principles of the American Revolution.  Hell many of them were veterans of the American Revolution.  Washington strongly disagreed and although he sent out peace delegates to deal with the rebels, he also marched out with an army to disperse them.  The Whiskey Rebellion collapsed and the right of the federal government to tax internally was defended, by Washington, against individuals rising up to defend the spirit of the revolution - a.k.a. traditional limited federal government.


But hang on, because evidence is even more present in Washington's economic policies.  Although he attempted in his first term as President to stand neutral between two rival factions, Hamilton and Jefferson, who respectively wanted a larger federal role in the economy and a lesser federal role (Jefferson and his yeoman farmers concept) - Washington leaned in Hamilton's direction.  By his second term Washington fully agreed with Hamilton's ideas about a broader federal government and used his executive powers, along with raising support in Congress, for new laws that expanded the role of the federal government in the domestic economy of the United States.  This included controversial actions like creating a Bank of the United States, strong investments in infrastructure, and tariffs to protect rising domestic industry.  It even involved direct federal investment in the creation of local factories, a level of federal involvement today that makes many scream.

Overall Washington was not the man depicted in the first meme at the top of this post, he was actually as President a strong believer in a firm, well organized, fiscally involved federal government that firmly held in its hand a whip to coerce those who would rise in rebellion.

Sources:  Wikipedia articles on George Washington's Presidency and the Whiskey Rebellion

14 Kasım 2010 Pazar

Washington'da masonik şifreler ve Osmanlı tuğrası

Washington'da masonik şifreler ve Osmanlı tuğrası

Şunu bilin ki, Washington’da yalnız değilsiniz. Sultan Abdülmecid Han, hattatların şahlarından Tosyalı Kazasker Mustafa İzzet Efendi, ünlü şairimiz Şeyh Galib’in süt oğlu olup
binalara ve olaylara tarih düşürmesiyle meşhur Ziver Paşa, mermere işlediği tuğralarıyla efsaneleşen Haşim Efendi hep orada, sizi beklemektedirler.

ABD’nin ilk başkanı George Washington, adına Virginia’da özel bir tapınak yapılacak denli önemli bir masondu ve ilk mason başkandı. Zaten kuşbakışı baktığınızda Washington şehrinin merkezinde masonların simgesi olan pergel ile gönyenin birleştiğini hayretle görürsünüz. Capitol binası pergelin kafasını oluşturur. Pergelin sağ ayağında Maryland Avenue, sol ayağında ise Pennsylvania Avenue bulunur. Başkan Jefferson ‘öğretmen’ denilecek düzeyde bir masondur, Maryland Avenue’de ise masonların büyük locası yer alır. Yani Capitol (Meclis) binası iki büyük mason mabedine bağlanır. Yine pergelin sağ ayağı Beyaz Saray’a, sol ayağı ise Jefferson Anıtı’na sarılmıştır. İşin garibi, pergelin her iki ayağı, tıpkı masonik sembollerdeki gönyede olduğu gibi iki büyük cadde, adlarını da verelim, Canal Street ile Louisiana Avenue ile kesişir.
Konunun ilginizi çektiğini biliyorum ama burada kesmeliyim, zira biraz daha devam edersem, Dan Brown’ın yayıncılarının, bu bilgileri yazarın yeni çıkacak kitabından hırsızladığımı düşüneceklerinden ve dava açmalarından çekiniyorum!
Latife bir yana, hem şehrin hem de Capitol ve çevresinin tasarımında masonların ön planda olduğu açık. Merak edenler, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar’ın dergisi Tesviye’de çıkan ilginç yazıya () veya Michael Johnstone’ın The Freemasons adlı kitabına (Gramercy Books, New York, 2006, s. 90) bakabilirler.
Ne var ki benim derdim, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Washington’a yaptığı ziyaret vesilesiyle Amerika’dan değil, yine kendimizden bahsetmek. Öbürünü Dan Brown halleder nasıl olsa!
Sözünü ettiğim meydanda bir dikilitaş yükselir. Bizim Sultanahmet Meydanı’nda ufak bir örneğini gördüğümüz bu taşın 169 metre, yani yaklaşık 60 katlı bir gökdelen yüksekliğinde olduğunu söylemek, cesametini gözünüzde canlandırmanız için yeterlidir. Yapıldığı tarihte Washington’da ondan daha yüksek bir bina yokmuş.
Washington Anıtı’nın temeline ilk taş 1848’de konulmuş. Ancak iç savaş yüzünden açılışı 1885’e kadar gerçekleşememiş. Şimdilerde her yıl milyonlarca insanın ziyaret ettiği bu Mısır esintisi taşıyan sivri külahlı dikilitaşın dışı dümdüzdür ama içinde, tabii eğer asansörle değil de 898 basamaklı merdivenlerinden çıkmak isterseniz, sizi sürprizlerle karşılayacak objeler bulunur.
İşte kan ter içinde 342 basamak çıktınız ve 17. kata geldiniz. Burada sürprizlerin şahı sizi beklemektedir. İstanbul’da örneklerini çok fazla gördüğümüz mermer üzerine nefis bir talikle işlenmiş Osmanlıca kitabe ve üzerindeki tuğra, gelen geçenlere, 155 yıl önce Marmara Adası’ndan nasıl kesildiğinden başlayıp Washington nam şehre Arctic adını taşıyan yelkenli gemiyle 1854’ün bir nisan günü nasıl ulaştığına varıncaya kadar olan hikâyesini “32 kısım tekmili birden” anlatmak için etmedik işmar bırakmamaktadır.
Şunu bilin ki, Washington’da yalnız değilsiniz. Sultan Abdülmecid Han, hattatların şahlarından Tosyalı Kazasker Mustafa İzzet Efendi, ünlü şairimiz Şeyh Galib’in süt oğlu olup binalara ve olaylara tarih düşürmesiyle meşhur Ziver Paşa, mermere işlediği tuğralarıyla efsaneleşen Haşim Efendi hep orada, sizi beklemektedirler.
Washington Anıtı’na hem kendi eyaletlerinden hem de başka devletlerden birer taş veya kitabe koymak isteyen ABD yetkilileri, 1853 yılında J.P. Brown adlı sefiri vasıtasıyla Osmanlı hükümetine isteklerini iletirler. Kitabeye kazınacak beyti yazma görevi, Ziver Paşa’ya verilir. Yazdığı 3 beyitten birisi padişah tarafından beğenilir. Sıra beytin mermere kazınma işlemine gelmiştir. Bu iş de Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye yaptırılmış, biraz acele edilmesi gerektiği için o sırada rahmetli olan Haşim Efendi’nin hazır bir tuğrasının kalıbı alınarak mermere Abdülmecid’in tuğrası kazınmış ve sonuçta kitabe, toplam 3.750 kuruşa (bugünkü rayiçle yaklaşık 10 bin YTL’ye) mal olmuştur.
Kitabenin maliyeti ve nasıl yapılıp gittiğinden çok ne olduğu ve anlamı önemli değil mi?
Bir kere anıta çeşitli devletler ve eyaletlerden gönderilen kitabeler içinde som zümrütten yapılanlar bile vardır ama metninden mermer işçiliğine kadar tam bir ‘sanat eseri’ olan başka bir taş bulunmamaktadır. Osmanlı kitabesi, bu yönüyle apayrı bir değere sahiptir.
İkinci olarak diğer kitabelerde Başkan Washington övülürken, Osmanlı kitabesi, o mağrur edasıyla Sultan Abdülmecid’in temiz adının ABD ile dostluğun devamını temin için Washington’daki yüksek taşa yazıldığını haber vermektedir. Metin şudur:
Devâm-ı hulleti te’yid içün Abdülmecid Han’ın
Yazıldı nâm-ı pâki seng-i bâlâya Vaşinkton’da.
‘Peki o zamanlar henüz İstanbul’da büyükelçisi bile bulunmayan ABD’nin aklına bizden bir kitabe istemek nereden gelmiş olabilir?’ diye düşünenler çıkacaktır. Bunun cevabını, Avrupa’da pek çok ülkede birden patlak veren 1848 ayaklanmalarında Avusturya ve Rusya’ya karşı mağdur durumdaki Macar ve Leh (Polonyalı) mültecilere kucak açan tek Avrupa devletinin Osmanlı oluşunda aramak gerekir.
Kanatlarımızın altına sığınanı geri vermek, bize yakışmazdı. Hatta bu yüzden neredeyse savaş bile açılacaktı. “Savaşsa savaş” dedik, sözümüzün arkasında durduk. İşte bu sırada ABD devreye girdi ve mültecileri kabul edebileceğini bildirdi. Rusya ve Avusturya da buna razı olunca Koşut başta olmak üzere Macar mülteciler ABD’ye gittiler. Orada her gittikleri yerde Osmanlı Devleti’nin bu kararlı duruşuna ve yardımlarına teşekkürlerini bildirmeyi ihmal etmediler. Bu olaydan sonra ABD kamuoyunda Türklere karşı olumlu bir bakış geliştiğini görürüz. Hatta o günlerde bir Bahriyeli olan Emin Bey, davet üzerine gittiğinde ABD Cumhurbaşkanı tarafından, Uğur Derman Bey’in deyişiyle, “adeta devlet başkanı teşrifatıyla” kabul edilmiş ve tam 6 ay izzet ü ikram ile ağırlanmış.
Niye? Mültecileri, savaşı göze alarak teslim etmediği için. Halbuki bilseler, Osmanlı, Osmanlı kaldığı sürece başka türlü yapamazdı ki!

MUSTAFA ARMAĞAN

pazar.zaman.com.tr