Hukuk-İnsan Hakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hukuk-İnsan Hakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2019 Çarşamba

Seçme Hakkını Savunan Kadınlara (Suffragette) Karşı Yapılan Propaganda Kartpostalları

Seçme Hakkını Savunan Kadınlara (Suffragette) Karşı Yapılan Propaganda Kartpostalları

Suffrage (safriç): Oy Hakkı
Suffragette (safrıcet): Kadınların oy hakkını savunan kadın (Batı'da)
Dolayısıyla bu tek kelimenin (Suffragette) Türkçe karşılığı yok
O nedenle bir cümle ile açıklıyoruz ve çoğu zaman Suffragette'i aynen kullanıyoruz.
Madonna: Meryem Ana, Bakire Meryem, Kutsal Meryem , Kutsal Ana
Yorumu size bırakıyorum..

"Bir kadının yeri kendi evidir" (mealen)


Eril Kadın

Yavaş yürü memur bey, hayatımın zamanını [en mutlu] yaşıyorum.

Seçim Günü

Annesi  bir Suffragette

Karım Suffrage hareketine katıldı.
(O zamandan beri acı çekiyorum!)

Ses/görsel benzerlikten yararlanarak kelime oyunu yapıyor:
suffered: acı çekmek, katlanmak
suffrage: oy hakkı

Yazısız

Bir suffragette'in kökeni ve gelişmesi 
15 yaşında: Küçük bir evcil hayvan
20 Yaşında: Küçük bir koket (yosma)
40 yaşında: Daha evlenmemiş
50 yaşında: (O) bir Suffragette

















25 Şubat 2019 Pazartesi

Cengiz Han Yasası (YASA) ve Kaynakların Analizi

Cengiz Han Yasası (YASA) ve Kaynakların Analizi

*EK 2: Karşılaştırmalı Eleştirel Analiz: Buraya aldığım "yasa"; güvenilir bir kaynaktan alınmış bir belgenin Türkçe çevirisidir. Bir çok sitede, üzerinde kalem oynatılmış, değiştirilmiş, kaynağı belirsiz dolayısıyla itibar edilmemesi gereken metinler dolaşmaktadır. Aşağıdaki örneklere bakalım... (devamı için yazının sonuna geliniz.) DK




Cengiz Han, Ulan Batur
Curt Alinge, Moğol Kanunları
Yazarın konuyla ilgili önsözünde, "Yasa ve Eski  Tsaayin - Biçik'in   muhtevaları   tamamiyle [verilmiştir]…" deniliyor.

YASA

1. -     Zani  ister evli  olsun  ister  olmasın,  zina  ölümle  cezalandırılır.

2.  -    Sodomi  ölümle  cezalandırılır.

3.  -     Kim  bilerek  yalan  söyler  veya  sihirbazlıkla  uğraşır  veya bir  başkasını  gözetler  veya  kavga  eden  iki  kişinin  arasına  girer  veya  bir  kimseye  başka  birine  karşı  yardım  ederse  ölümle  cezalandırılır.

4.  -     Kim kül veya  su  içine  işerse  ölümle  cezalandırılır.

5.  -     Kim mal  alır  ve üç  kez  arka  arkaya  iflas  ettiğini  bildirirse  ölümle  cezalandırılır.

6.  -     Kim  tutsak  alanın  izni  olmadan  bir  tutsağa  yiyecek  veya giyecek  verirse  ölümle  cezalandırılır.



7.  -     Kim  kaçmış  olan  bir  köleyi  veya  tutsağı    bulur  ve  onu eski  zilyedine  geri  vermezse  ölümle  cezalandırılır.

8. -     Bir  hayvan  kesilirken    bacakları    bağlanmalı,  karnı  açılmalı  ve ölünceye kadar  kalbi  elle sıkılmalıdır,  bundan  sonra    onun eti  yenebilir.  Ama  kim  bir  hayvanı  Müslümanların  usulünce  keserse,  o  da  aynı  biçimde  kesilmelidir.

9.  -     İster  saldırıda,  ister  geri  çekilmede  olsun    bir  kimse  savaşta  çıkınını,   yayını  veya  eşyasından  başka  bir  şeyi    düşürürse, arkasındaki  adam  attan  inmeli  ve  bunu  ona  geri  vermelidir.  Bunu yapmayan  ölümle  cezalandırılır.

10. -    Ebu Talib'in oğlu Ali'nin bütün ardgelenleri,  bütün fakirler, Kur'an  okuyucular,  fakihler,  hekimler,  bilginler,  rakipler  ve  tek başına  inzivada  yaşayanlar,  müezzinler  ve  ölü  yıkayıcılar  vergi  ve resimlerden  muaftırlar.

11.  -     Tanrının  hoşuna  gitmek  için birer  araç olduklarından  bütün  dinlere  eşit  olarak  saygı  gösterilmelidir.

12.  -     İsterse  veren  bir  prens  ve  alan  bir  tutsak   olsun,    veren tadına  bakmadan  önce onun  elinden  bir  şey  yemek  yasaktır.  Başkasının yanında onu  birlikte  yemeğe  çağırmadan  bir  şey  yemek ve  arkadaşlarından  daha  çok  yemek  yasaktır.   Üstünde  yemek   pişirilen ateşin veya yenilmekte olan  bir  yemeğin üzerinden  geçmek  yasaktır.

13.  -     Seyyahlar  yemek  yemekte  olan  kimseleri  görünce    attan inmeli  ve  izin  istemeden  onlarla  birlikte  yemelidirler.  Bunu  onlara kimse  yasaklamamalıdır.

14.  -     Suya  elleri  daldırmak  yasaktır;    su  almak    için  bir  kap kullanmalıdır.

15.  -     Giyildiği  ve iyice yıpranmadığı  sürece  elbiselerini  yıkamak yasaktır.

16.  -     Her  hangi  bir  şeye  pis  demek  yasaktır.   Herşey  temizdir ve  temizle  pis  arasında  bir  fark  yoktur.

17.  -     Herhangi  bir  mezhebi  üstün  tutmak,  kelimeleri  üstüne  basarak  söylemek  ve  şeref  unvanları  kullanmak  yasaktır.  Hükümdarla  veya  başka  birisiyle  konuşan  kimse  sadece  onun  adını  söylemelidir.

18.  -    Ardgelenlerini  o  birlikleri  şahsen  gözden    geçirmeğe  ve savaşa  girmeden  önce  silahları  kontrol  etmeğe,    savaşçıları  savaş  için  gerekli  herşeyle  donatmaya  ve  herşeyi  en  ince  noktalarına  kadar  gözden  geçirmeğe  ve gerekli  bir  şeyi eksik olanı cezalandırmaya mecbur  tuttu.

19.  -     Birliklere  refakat  eden  kadınlar,  erkekler  savaşta  iken bunların    ve  vazifelerini  Üzerlerine  almak  mecburiyetindedirler.

20. -    Seferden  dönen  birlikler  hükümdara  belli  vergiler  vermek mecburiyetindedirler.

21. -    Her  yıl  başında,  kendisi  ve oğulları  için  aralarından  seçsin diye  bütün  kızlar  hükümdara  takdim  edilmelidirler.

22.  -     Birliklerin  başında  her  bin, yüz ve on   er  için bir    önder bulunur.

23.  -     Eğer  birlik  önderlerinin  en  yaşlısı  yanlış  bir    yapar  ve hükümdar  onu  cezalandırmak  için  hizmetçilerinden  en  sonuncusunu ona gönderirse,  o bu berikine  teslim, olmalı  ve ölüm   cezası  bile olsa, ceza  infaz  edilinceye  kadar  önünde  diz çökmelidir.

24.  -     Birlik  önderleri  hükümdarından  başka  kimseye  baş  vuramazlar,  yoksa  ölümle  cezalandırılırlar.  İzin  almadan  yerini    değiştiren  de ölümle cezalandırılır.

25.  -     Hükümdar  ülkedeki  olaylar  hakkında  daha  çabuk  bilgi edinebilmek  için  sürekli  posta  karakolları  kurmalıdır.

26.  -     Cengiz  Han'ın  oğlu  Çağatay  Yasa'ya  uyulmasına    dikkat etmelidir.

27. -     Askerler  ihmalden  ötürü    cezalandırılmalıdırlar;    sürek avında bir  hayvanı  vuramıyan  avcılar  sopa  ile veya  ölümle cezalandırılmalıdır.

28.  -     Adam  öldürmeden  dolayı  cezadan  kanlık    (diyet)  ödeyerek kurtulunabilir:  bir  Müslüman  öldürülmüşse  40  altın,   bir  Çinli öldürülmüşse bir  eşek.

29.  -    Yanında  çalınmış  bir  at  bulunan  bir  kimse,  onu  sahibine aynı değerde  9 atla geri vermeğe  mecburdur.  Buna   mali  takatı yoksa  atlar  yerine çocukları  alınmalıdır;    çocuğu    da  olmayanı  bir koyun  gibi  kesmelidir.

30.  -     Yasa, yalan,  hırsızlık  ve  zina'yı    yasaklar  ve    yakınlarını kendi  kendini  sevdiği  gibi  sevmeği,  hakarette  bulunmamayı  ve  onları   tamamiyle  unutmayı,  kendiliğinden   teslim    olan  kenti,  köyü korumayı,  Tanrı'ya  adanmış  tapınakları  ve  Tanrı'nın  hizmetkarlarını  her  türlü  vergiden  beri  tutmayı  ve  onlara  saygıyı  emreder.

31.  -     Yasa,  birbirini  sevmeyi,  zina  işlememeği,  çalmamayı,  ya­lan  yere  tanıklıkta  bulunmamayı,  hain  olmamayı,  ihtiyarlan  ve  fakirleri   korumayı  emreder.  Aykırı  eylemler  ölümle  cezalandırılırlar.

 32. -     Çok  yemek  yemekten  ötürü  kim    kusarsa,    onu  çadırda sürüklemeli  ve hemen  öldürmeli.  Bunun  gibi, ordu  komutanının  çadırının  eşiğine  ayakla  basanı  da  öldürmeli.

33.  -     İçkiyi  bırakamıyan  ayda  üç  kez  sarhoş    olabilir.    Bunu aşarsa  suçludur.  Ayda  iki  kez  sarhoş  olmak  daha  iyidir;  bir  kez ise daha  övgüye  değer. Ama  hiç  sarhoş  olmamak!  Bundan daha  iyi  ne olabilir?  Böyle bir  kimse  nerede  bulunabilir?    Eğer  gene  de  böyle birisi  bulunursa,  o  her  türlü  saygıya  değer.

34.  -     Odalıkların  çocukları  nesebi  sahih  çocuklardır  ve  babalarının  vasiyetine göre mirastan  gereken düşengelerini alırlar.  Mirasın  bölüştürülmesi şöyle olur: en  büyük oğul  küçüklerden  daha çok alır;  en  küçük  oğul babanın  yurdunu  (evini)  alır.  Çocukların yaşlılığında  öncelik,  genel  olarak  evliliğin  süresine  uygun  olarak  ananın mevkiine göre  tayin  edilir.

35.  -     Babasının  ölümünden  sonra,  anası  bir  yana,  karılarının ne  olacağı  oğulun  tasarrufuna  bırakılmıştır  ve  isterse  onlarla  evlenir  veya  başkalarıyla  onları  evlendirebilir.

36.  -     Kanuni  mirasçılardan  başka  herkese  bir  ölünün  her  hangi  bir  şeyini  kullanmak  ciddi  bir  şekilde yasaktır.

Kaynak: Moğol Kanunları, Curt Alinge, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1967, s. 143-46   Çeviren: Bahriye Üçok
......................

Curt Alinge, Moğol Kanunları
Eski Tsaayin Biçik (yargıçların Kitabı)
1- Şamanların (Kamların) odalıklarıyla cinsi münasebette bulunmanın cezası yoktur

2- Bir prensesle zina halinde yakalanan kimse cereme olarak bir keçi ve bir teke keser.

3- Alelade zinada zani, boynuzluya dört yaşında bir at, zaniye de yargıca üç yaşında bir at verir.

4- Bir yabancıyı odalığının yanında yakalıyan kimse onu tamamiyle soyabilir, yanında bulunan at, para ve ne varsa alabilir ve onu çırılçıplak kapı dışarı edebilir. Odalık cezalandırılmaz.

5- Bir genç erginleşip hayatını kazanmaya başlayınca artık babasının velayeti altında bulunmaz ve doğrudan doğruya kanuni beyin uyruğu olabilmek için sürünün bir düşergesini alarak babasından ayrılabilir.

6- Eğer Kalmükler birbirleriyle kavga ederken biri diğerinin saç örgüsünü çeker veya onları koparırsa, örgüler hükümdara ait olduğu ve uyrukluğun bir işareti bulunduğu için bu, cezayı gerektiren bir fiildir. Ama bir kimsenin örgüsünden etrafında serbest ve upuzun saçları varsa, bunu herkes ceza görmeden çekiştirebilir, çünkü onun kendi saçıdır ve hükümdarın saçı sayılmaz.

7- Kulübede kendi yerinde, yani kapının sağ yanında ocağın arkasında ve yatağın ayak ucunda oturan bir kadına kimse dokunmamalıdır; o bir yabancıya küfredebilir, hatta kadın istediği gibi ona odun veya ev eşyası fırlatabilir.  Ama kavgada yerinden ayrılırsa, hele kulübeden dışarı çıkarsa hakkını kaybeder ve hakaretlerinden ötürü gerektiği gibi cezalandırılabilir.

8- Bir kadın bir hükümdara gider ve kendisine veya yakınlarına verilmiş olan bir cezanın affı için ricada bulunursa, karşı cinse karşı duyulan saygıdan ötürü genel olarak küçük cezalar affedilir. Büyükleri ise yarı yarıya indirilir.

Kaynak: Moğol Kanunları, Curt Alinge, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1967, s. 146-47   Çeviren: Bahriye Üçok
Kitabın önsözünde çevirenin (Üçok) notu

Kaynak kitabın Kapağı


EK 1 : Kaynak kitabın yazarı Curt Alinge'nin yazdığı önsözden alınmıştır.

"Yasa hakkında en önemli kaynaklar şunlardır:

1) Alâ al-Din, XIII, Yüzyıl İranlı tarih yazarlarından; «Tarih-i Cihanküşa» («Dünya fatihinin tarihi») adlı eserinde 1217-1257'ye  kadar Moğollar'ın tarihini anlatmakta ve birçok yerlerde Yasa'ya işarette bulunmaktadır; bu eser Mengü Han (Munke Han)'ın Karakurum'daki sarayında bizzat yaşamış olup (1252) Hülâgû zamanında 20 yıl Bağdat valiliğinde bulunmuş olan bir çağdaşın kitabı olduğundan çok değerlidir.

(2) Raşid al-Din (Fazl al-Allah), XIII./XIV. Yüzyıl İranlı tarih yazarlarından; «Cami al-Tevarih» adlı eserinin ilk cildinde (Hicrî 702 = M. 1303'de yazılmıştır) bugün artık kaybolmuş bulunan Moğol kaynaklarına dayanarak ve Çin, Hind, Uygur bilginlerinden ve diğer bilginlerden faydalanarak ve İran hükümdarlarından Sultan Gazan Hanın emri üzerine yazmış olduğu Moğollar'ın ilk tarihi hakkındaki bahisler bulunmaktadır (Bu Quatremere tarafından tercüme edilmiştir: Histoire des Mongols de la Perse par Rashid-Eddin, Paris 1836);

(3) İzni-Batuta, XIV. Yüzyıl Arab seyyahı («Vogayes, texte arabe et traduction par Defremery et Sanguinetti, 4 cild Paris 1874 v, öt.); [ibn Battuta]

(4) Makrizi (Taka al-din Ahmed al-Makrizi), XV. Yüzyıl Mısırlı tarih yazarı; «Kitab al-muvaiz v'al-'itibar» (Mısır'ın tasviri) adlı eserinin «Hacib» bölümünde Yasa fragmentlerinin büyük bir kısmı (Nu. 1-26) bulunmaktadır; bk. de Sacy, Chrestomathie arabe arabca metin S. 59-62, fransızca tercümesi S. 1ü0-163;

(5) Mirhond (Muhammed, Hanvend-Şah'ın oğlu), XV. Yüzyıl iranlı Tarih yazarı; «Ravzat al-dafa» adlı dünya tarihine ait eserinin beşinci cildinde Cengiz Han'ın ve ardgelenlerin tarihini anlatmaktadır
(daha çok «Cami al-tavarih» ve diğer İran kaynaklarından faydalanmıştır) .

Ele geçmiş olup hepsi hakikî olarak kabul edilmemiş bulunan 36 Yasa fragmentinin türkçeleri bu yazının 1 numaralı ekinde bulunmaktadır. Bu fragmentler ancak kaynaklarda Yasa'dan alınmış
oldukları açıkça bildirilmiş olan fragmentlerdir
. Buna karşılık Petis de La Croix'nın, Histoire de Grand Genghizcan Premier Empereur des Anciens Mongols (Paris 1710) adlı eserinde «Yassa Genghiccani» adı altında bizim Yasa ile hiçbir ilgisi bulunmıyan ve müellifin Plano Carpini, Rubruk, Marco Polo gibi
kimselerin eserlerinden yapmış olduğu bir kompilâsyondan başka bir olmıyan bir Yasa bulunmaktadır. Ayrıca Makrizi gibi önemli bir kaynakdan da müellifin haberi olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla beraber Petis de Croix'nın bu «Yassa»sı hiç bir tenkide tâbi tutulmaksızın Harold Lamb tarafından, birçok baskıları yapılmış olan (oldukça edebî) «Gengis Khan, Emperor of ali Men» (New York) 1928) adlı eserine alınmıştır; bundan da aynı şeyi Khara-Davan (Bibliyografya bk.) almıştır; gene aynı kaynakdan Gibbon'un bile History of the decline and fail of the Roman Empire adlı eserinin 4. bölümünde faydalandığı anlaşılmaktadır. Daha yeni ve ciddî müelliflerden Dr. L. Wieger S. J, da «Sommaire du Yassa» (Histoire modern de la Chine S. 1918 v. öt.)'sında aynı kaynaktan faydalanmıştır.

2. Diğer Kaynaklar:
Eski kaynaklardan Cengiz Hanin ve ardgelenlerinin imparatorluğundaki hukuk hakkında öğrendiklerimiz bu kaynakların o zamanki savaş olayları, Moğolların âdet ve yaşama tarzları vs. hakkında verdikleri etraflı bilginin yanında pek az bir yer tutmaktadır.

En önemli kaynak olarak iki fransisken papazın aşağıdaki eserleri anılmak gerekir:

(1) Johannes de Plano Carpini'nin «Historia Mongolarum» adlı eseri (lâtince metni Beazley yayınlamıştır, almancaya tercümesi Risch tarafından yapılmıştır, bibliyografyaya bk.); bu müellif Papa
IV. İnnosens'in elçisi olarak 1245 de Moğolistan'a gitmiş, 1246 da Karakurum'a varmış, Kuyuk'un seçiminde ve taç giymesinde bulunmuş, Kasımda dönüş yoluna çıkmış ve bir yıl sonra Lyon'da Papa'ya ulaşmıştır;

(2) Wilhelm von Rubruk'un «îtinerarium ad partes orientales» adlı eseri (lâtince metni Beazley yayınlamıştır, almancaya tercümesi Her'bst tarafından yapılmıştır, bibliyografyaya bk.); Rubruk
Fransa kiralı Saint-Louis'nin tavsiyenamesi ile 1252 Mayısında İstanbul'dan yola çıktı ve Aralık sonlarına doğru Mengü (Munke) Han'ın karargahna vardı ve onun peşinden 1253 Paskalyasına doğru
Karakurum'a gitti; seyahatinin gayesi Moğollar arasında misyonerlik yapmaktı, bu gayesine erişemedi ve 1254 yazında Mengü'nün emri üzerine geriye dönmeye mecbur kaldı ve Ağustos 1255'te kendi
manastırı olan Saint Jean d'Acre manastırına vardı.

Her iki eser, iki iyi çağdaş müşahidin kendi gözleriyle gördüklerini objektif ve berrak olarak anlattıkları eserler olmak bakımından değerlidirler.

Bizim konumuz bakımından ikinci derecede önemli olan bir şey de Cengiz Han'ın Raşid al-Din'in kaydetmiş olduğu sözleri ile Kuyuk Han'ın ve Batu'nun gene orada gördüğümüz birer sözleridir. Cengiz Han'ın sözleri daha çok hayat hakkında hakimane ifadelerdir;  bununla beraber. bunlar, Cengiz'in düşünüş tarzı ve karakterini biraz aydınlatmaktadır, ama bunların konumuz bakımından pek değeri yoktur. Kuyuk ve Batu'nun sözleri de her ne kadar oldukça genel mahiyette ise de, bunlardan birisi, Cengiz'in hemen ardından iş başına gelenler zamanında da hüküm süren bükülmez disiplini, diğeri de Yasaya uyulmanın ne kadar ciddiye alındığını gösterdiğinden buraya yazılmıştır..."  [Kuyuk Han'ın sözlerinden kısa bir alıntı var]


EK 2: Karşılaştırmalı Eleştirel Analiz
Dilara Kahyaoğlu

A. Maddelerin Karşılaştırılması
Buraya aldığım "yasa"; güvenilir bir kaynaktan alınmış bir belgenin Türkçe çevirisidir. Bir çok sitede, üzerinde kalem oynatılmış, değiştirilmiş, kaynağı belirsiz dolayısıyla itibar edilmemesi gereken metinler dolaşmaktadır. Aşağıdaki örneklere bakalım.... Şuna da dikkat! Bir çok sitede yasa numaraları farklıdır, o nedenle içeriğe bakarak ilgili maddeleri bulmak gerekiyor.  


Örnek1
Alinge'nin Yayımladığı Belge
10. - Ebu Talib'in oğlu Ali'nin bütün ardgelenleri, bütün fakirler, Kur'an okuyucular, fakihler, hekimler, bilginler, rakipler ve tek başına inzivada yaşayanlar, müezzinler ve ölü yıkayıcılar vergi ve resimlerden muaftırlar.(orijinali budur)

Şüpheli Metin
9) Kuran’ı ezberlemiş olanlardan, fakihlerden, tabiblerden, ulemadan, hayatlarını ibadete adamış zahitlerden, müezzinlerden, ölüleri yıkayanlardan vergi alınmayacaktır.
https://www.wannart.com/bir-devre-damga-vuran-cengiz-hanin-yasalari/
Alevilik ve/veya Şiilikle ilgili görüldüğü için olacak, Ali'nin ardıllarının  vergiden muaf olduğu noktası atılmış, yok edilmiş. 

Örnek 2
Alinge'nin Yayımladığı Belge
8. -    Bir hayvan kesilirken bacakları bağlanmalı, karnı açılmalı ve ölünceye kadar kalbi elle sıkılmalıdır, bundan sonra onun eti yenebilir. Ama kim bir hayvanı Müslümanların usulünce keserse, o da aynı biçimde kesilmelidir.


Şüpheli Metin
7) Bir hayvanı kesmek isteyen, onun ayaklarını bağlayıp karnını yardıktan sonra kalbini el ile sıkarak öldürmelidir. Ancak bu tarzda öldürülen hayvanın eti yenilebilir.
https://www.wannart.com/bir-devre-damga-vuran-cengiz-hanin-yasalari/
Müslümanlara yapılan göndermenin ve yasaklamanın olduğu kısım atılmış ve belgenin orijinalliği bozulmuş. 

Örnek 3
Alinge'nin Yayımladığı Belge
4.  -   Kim kül veya  su  içine  işerse  ölümle  cezalandırılır.

Şüpheli Metinden
3) Suya ve küpe işemenin cezası ölümdür.
https://www.wannart.com/bir-devre-damga-vuran-cengiz-hanin-yasalari
Burada külden bahsediliyor olması daha doğru. Ateşin kutsal olduğu bir halkın inanışına göre onu parçası olan kül de kutsaldı. Sadri Maksudi'nin internete dolaşan metninde bu kelime "küp" olarak belirtilmiş AMA kendi kitabının içinde "kül"dür. Demek ki siteye koyanlar tarafından metne müdahale edilmiş.  (bkz. aşağıda)


İngilizce Wikipedia'da da sorun var. Yasalar birbirine karışmış ve 32 maddede özetlenmiş. Şunu hatırlatayım... Cengiz ve onunla bağlantılı yasalar üç tane. Bunlar:
1. Cengiz Yasası ("Yasa" derken bu kastediliyor. Arsal bunu "yasak" olarak telaffuz edildiğini yazmış)
2. Eski Tsaayin Biçik ("yargıçlar kitabı" anlamına gelir, yukarıda buna da yer verdim)
3. 1640 tarihli Oyrat-Moğol Kanunu (Yeni Tsaayin Biçik)
Bundan sonra yapılmış başka kanunlar da var ama onlar başka bir tarihsel süreçle ilgili olduğu için bağlam dışılar.

Örnekleri uzatmadan burada kesiyorum. Siz de diğer maddeleri karşılaştırarak inceleyebilirsiniz.
Sitesine -bu konuda veya değil- çeşitli metinler koyanlar, onun; kaynağı ve güvenilirliği konusunda araştırma yapmak zorundadırlar. Aksi durumda yanlış bilgilerin yayılmasına aracı oluyorlar. 
Mesela:  http://www.turktoresi.com/viewtopic.php?f=17&t=1029

B. Sadri Maksudi Arsal'ın Makalesinin karşılaştırılmalı olarak İncelenmesi
İnternette araştırma yaparken Sadri Maksudi Arsal'ın bir makalesini buldum.
http://www.muharrembalci.com/hukukdunyasi/belgeler/347.pdf

Araştırdığım kelimeler, "kül" ve "küp" idi. Bendeki belgede "kül" olarak geçen kelime Arsal'ın makalesinde (adresini verdiğim link) "küp" olarak geçiyordu. Yalnız metnin orijinalliğinden kuşkulandım bir kere orijinal bir pdf değildi. Yeniden düzenlemişti. Ama dipnotların veriliş biçimi ve içeriği gerçekten de Sadri Maksudi Arsal'a ait olabilir izlenimi verdiği için bu sefer de kitabı aradım, buldum. Ve evet gerçekten de siteye konan makale, kitaptan alınmıştı ama bazı maddeleri tahrif edilmişti.

* Yukarıda örneğini verdiğim (A bölümü) şüpheli metin(ler)de Ebu Talip oğlu Ali ve ardıllarından söz edilmemiş olduğunu belirtmiştim ama Arsal'ın kitabında bu bölüm var. Yalnız bu kısımda da bir değişiklik var, aşağı yukarı aynı anlama da gelse belirtmeden geçmeyeyim.
age, s. 170
İnternetteki kaynak
Neden menetmek yerine zemmetmek kullanıldı?

*Son olarak; Arsal'ın kitabında Müslüman tarzı hayvan kesimine yasak getirildiğine dair bir bölüm yok. Arsal bu maddeleri Makrizi'den aldığını söylüyor. Bu durumda Memluk tarihi üzerine yazan Makrizi bu kısmı ya bilerek atladı veya Arsal bu kısmı Makrizi'de olmasına rağmen kendi kitabına almadı. Bu durumda yapılacak en doğru iş Makrizi'ye bakmak...

Karşılaştırılması amacıyla Arsal'ın kitabından aldığım "yasa" bölümlerinin görselleri aşağıdadır. bkz.

Kaynak: Türk Tarihi ve Hukuk, Sadri Maksudi Arsal, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1947, s.169-175

...






15 Şubat 2019 Cuma

Hadımlar İmparatorluğu Çin

Hadımlar İmparatorluğu Çin

Olivier de Marliave

17 Aralık 1996 tarihinde, Sun Yaoting’in ölümüyle birlikte, Çinliler kendilerini imparatorların geleneksel Çin’ine bağlayan son bağlarından birini kaybederler. Bu adam, 1911’de ilan edilen cumhuriyetten ve Mao devriminden önce, imparatorluk sarayının ihtişamını ve eski moda törenlerini tanımış son adamdır. Doksan dört yaşındadır ve eski Pekin’de bir evde, evlatlık olan oğlu ve hayat arkadaşıyla yaşamaktadır.
Çin'in son hadımı Sun Yaoting hayat hikayesini yazan  Jia Yinghua ile birlikte
Fotoğraf 1996 (17 Aralık)  yılında yani Sun'un hayatını kaybettiği yıl çekilmiş.


Sun Yaoting, Yasak Şehir’in son hadımı
Sun Yaoting, Yasak Şehir’e 1917’de hizmetkâr olarak kabul edilmiş ve Qing Hanedanı’nın son imparatoru Pu Yi’yle beraber Mançurya’ya gittiği 1924 yılına kadar burada yaşamıştır.[1] O dönemde, imparatorun hizmetkârı konumuna sahip olmak bir ayrıcalıktır çünkü Sun Yaoting ve imparator ailesinin en yaşlı üyelerinin çevresindeki elli meslektaşı hariç, Yasak Şehir’deki tüm hadımlar sorgusuz sualsiz kovulmuşlardır. Bir yıl sonra, Yasak Şehir’de sayıca bir ordu kadar kalabalık olan hadım hizmetkârların varlığına şahit olmuş bir adamın hizmetindeki tek hadımdır. Sun Yaoting Pu Yi’nin peşinden Mançurya’ya gittikten sonra Pekin’e dönüp Maocuların hizmetine girmeye çalışmış ama bu iyi niyeti, onun hayatının en büyük mutsuzluklarından birini yaşamasının önüne geçememiştir.
1960’lı yıllarda, kültürel devrimin Kızıl Muhafızlar’ından korkan anne ve babası, içinde onun cinsel organlarını sakladıkları testiyi atmıştır. Çinli bir hadım için, daha iyi bir dünyada yeniden doğmasını sağlayacak bu kıymetli testi olmaksızın ölmekten daha vahim bir felaket yoktur. Onun biyografisini hazırlayan yazar, “Onu yalnızca iki kez ağlarken gördüm” diye itiraf eder, “hadım edilmesini bana anlatırken ve hazinesinin kaybından söz ederken.”[2]  Hayatta kalmış olan hadımlar, Kızıl Muhafızlar’dan kötü muamele görürler çünkü onlara, tiksindirici bir biçimde, feodal Çin’i hatırlatmaktadırlar. Hadımlardan birçoğu, eskiden yaşadıkları yerin yakınında, sarayların göllerinden birinde kendilerini boğarak veya Yasak Şehir’in hendeklerinde intihar etmişlerdir.

Kültür Devrimi’nden sonra sağ kalanlar, iktidar tarafından hem tanınan hem de bir kenara itilen Pekin’de yaşamışlardır. 1990 yılında, Pu Yi’nin hizmetkârları arasında, 1902’de doğmuş ve Cumhuriyet’ten hemen önce hadım edilmiş olan San Tao hâlâ bulunmaktadır. Bu hadım, antika kaçakçılığı yaptıktan sonra yoksul bir huzurevine sığınmıştır.

Komünist Parti’ye üye olduktan sonra güvende olduğunu zanneden Sun Yaoting, her şeye rağmen 1966 yılında halka açık şekilde yargılanmış, yuhalanmış ve toplama kampına sürgüne gönderilmiştir. Cezasının bitiminden sonra, kendisine bakan evlatlık oğluyla birlikte Pekin’e yerleşir. Sun Yaoting’in, oturduğu hutong’lardan[3] çıkma hakkı yoktur ama, belki de ölümünün yaklaştığını hissettiği için, Ekim 1996’da ilk kez kendi mahallesinin dışında gezintiye çıkmaya cesaret eder. Evlatlık oğlu, onu birkaç cadde boyunca yürüterek, arabalardan ve “başkentin çirkinliğinden” ürktüğü bir gezinti yaptırır ona. Kısa bir süre sonra duyulan ölüm haberi, adının eski Çin’in kahramanlık dönemlerinin bir simgesine dönüştüğü memleketinde şok etkisi yaratır. İnsanlar Sun Yaoting’in arkasından ağlarlar ve tabutu, şehrin tüm sakinleri tarafından ziyaret edilir. Bu esnada Çin basını da bu vesileyle eski hadımların kaderinin farkına varmaktadır. Ve bu makalelerde, Çinli gazetecilerin en uzak geçmişlerinden söz ederken kullandıkları milliyetçi gurur da hissedilmektedir.

Kaynak
Ama, bu büyük ülke, hadımlığın feodal sistemiyle hesaplaşır: 2003’te, başkentin bir banliyösünde (Xiangshan mahallesi), Tian Yi isminde birinin mezarının çevresinde bir Hadım Kültürü müzesi açılır. Bu kişi, örnek bir yaşam sürmüş ve içlerinde Wanli’nin de (1573-1620)[4] bulunduğu birçok Ming imparatorunun hizmetinde bulunmuştu. Dokuz yaşında hadım edilen Tian Yi (1534-1605), hayatının altmış üç yılını sarayda geçirmiş ve burada, zekâsı ve bilgeliği sayesinde yüksek bir mertebeye erişmişti. Bunun sonucunda, yirmi dört farklı hizmete ayrılmış dev bir hadım ordusuna başkanlık etmiş ve aynı zamanda en yüksek dereceler olan başkâtip ve imparatorluk mühürleri veziri unvanına da sahip olmuştur. Öldüğünde, Wanli tüm kabul töreni ve kutlamaları üç gün boyunca durdurmuş ve ona ihtişamlı bir mezar yaptırmıştır. Tian Yi’yi bir yaşam hocası olarak kabul eden yüksek kademeli hadımların naaşlarına ev sahipliği yapan dört anıtmezar da onun yakınında bulunur. İşte burası, bir müze haline gelmiştir. Tian Yi’nin tabutunun ve bu saygıdeğer büyüğe adanmış bir sunağın yanında, bir zamanlar Çin’deki hadımlığı yöneten sistemin tüm yönlerinin anlatıldığı sergi salonları yer alır. Bu açıklamalar, eski feodalizme dair, 1980’li yıllarda bile hâlâ görülen alaycı zihniyetten uzaktır.

Sun Yaoting’in hikâyesi, 1910 yılının bir ilkbahar sabahı, kendini “tüyle hadım edilmiş”[5] bir halde bulduğunda başlar. Sekiz yaşındadır ve bu işlemi sözde kendisi istemiştir. Boyun eğmesine neden olan şey hiç şüphesiz, sefaletin içinde çırpındığını gördüğü anne ve babasının öne sürdükleri nedenlerdir. Birçok fakir köylü gibi, ailesi de, aile reisini sürekli aşağılayan, insanlıktan nasibini almamış bir toprak sahibinin kurbanıdır. Bu kölelikten kurtulmanın tek yolu, Pekin’deki imparatorluk sarayına hizmetkâr olarak girmektir. Ama bunun için, hadım olmak gereklidir. Anne ve babasının, efendileri tarafından şiddet gördükleri dayanılmaz bir sahneye tanık olduktan sonra, küçük Yaoting hadım edilmeyi kabul eder.

Babası, bir jilet, bir kaz tüyü, bir kırmızıbiber ve yağa batırılmış uzunca bir kâğıt parçası alır eline. Yarı uyur halde olan oğlunun cinsel organlarını tümüyle keser. Daha sonra açık ve büyük yaraya hemen biberi sürer, bu da çocuğun haykırmalarının artmasına neden olur ve çocuk daha sonra yanma hissinin etkisiyle bayılır. Bir süre sonra biberdeki kapsaisin uyuşturucu etkisini gösterir. Köylü daha sonra kaz tüyünü alır ve ölümcül bir kanamayı engelleyebilmek için idrar yolunun içine dikkatlice yerleştirir, oğlunun göbek altını bezle sarar. Küçük Sun, üç gün sayıklar ve uzun haftalar boyunca altında bezle dolaşmak zorunda kalır. Ama en sonunda, beceriksiz anne ve babaların kasaplık işlemleri sonucunda yüzlerce çocuğu ölüme gönderen sayısız başarısızlıkla kıyaslandığında, çocuk bu işi fazla zarar görmeden atlatmıştır.

Bununla birlikte, Sun Yaoting’in kaderi tarihi bir sarsıntıya da sahne olmuştur. Hadım edilme işleminden sonra daha yeni iyileşmişken korkunç bir hayal kırıklığına uğrar: Anne ve babası, Cumhuriyet’in Qing Hanedanı’nın sonunu getirmekte olduğunu öğrenir, oysaki Sun Yaoting geçirdiği ameliyat sayesinde sarayın hadımlarının arasına katılabilmelidir. Sun Yaoting’in şansına, Pu Yi, Yasak Şehir’in yapay dünyasında, imparatorluk sarayının eski moda hizmetleriyle çevrili bir halde, bir süre daha hüküm sürmüştür. Genç Sun Yaoting buraya 1917’de kabul edilir. “On beş yaşındayken, zenginliklerin ve saygınlığın hayalini kurarak Pekin’e geldim...” diye itiraf eder. Daha sonra ve kısmen de olsa ikisine de kavuşur.

1960’lı yıllarda ölen genç Ma Deqing için aynı durum geçerli olmamıştır, hadımlığın faydasını görmeyen tek kişi de o değildir. 1906’da, dokuz yaşındayken hadım edilmiştir ve bu bir işe yaramamıştır çünkü Yasak Şehir’de yalnızca dokuz yıl kalabilmiştir. Yoksul bir seyyar satıcı olan babasının bir kuzeni vardır. Bu kuzenin oğlu, sarayın hizmetinde olan bir hadımdır ve ailesine önemli ölçüde destek olmuştur; hatta söz konusu kuzen, her Çinlinin hayali olan bir şeyi, yani toprak sahibi olmayı başarmıştır. Bu sebepten, ailenin tüm umutları, Ma Deqing’in hadım edilmesine bağlıdır. Babası, oğlunu sımsıkı bağlar ve haber vermeksizin, cinsel organı ve testislerini tek bir bıçak darbesiyle keser. Ma Deqing, bu korkunç sahneyi anlatır: “O zamanlar ne uyuşturucu vardı, ne de ağrı kesici ilaçlar, temizliğe ise hiç rastlanmazdı. Kalbimin duracağını ve öleceğimi sandım. Cinsel organlarımı kestikten sonra, idrarımı boşaltabilmek için bambudan yapılmış bir boruyu etime soktu...” Küçük çocuk, üç ay boyunca, tuvalet görevi gören kumun üzerinde yatar ve kalçalarının arasında, babasının yenilediği, balmumu, yağ ve biber karışımından oluşan bir pansumanı tutar: “[...] Etime yapışmış olan bu bulamacı her koparttığında dayanılmaz bir acı duyardım”[6]  diye anlatır.
Üç ay sonra, Ma Deqing iyileştiğinde, babası ona bir iş aramak için Yasak Şehir’in yakınlarına gider. Hiç kuşkusuz amacına ulaşamadığından olacak ki bir daha asla dönmez. Genç hadım, ancak on üç yaşındayken, bu macerayı başlatan o meşhur kuzen sayesinde sarayın hizmetine girer. Fakat, Cumhuriyet ilan edilir edilmez bu görevden ayrılmak zorunda kalır.

Şunu söylemek gerekir ki, her hadım Yasak Şehir’de kendiliğinden bir iş bulamamaktadır, hele ki yaşı ilerlemişse. Bu durum, yeni hadımlara duyulan bitmek bilmez ihtiyaca rağmen böyledir. 1900 yılında, sonradan Hıristiyan olmuş yirmi sekiz yaşında bir Çinli, imparatorun hizmetine girmeyi hayal etmeye başlar. Bu hırs, onun hayatında o kadar önemli bir yer tutar ki, bunalıma girer. Bir gün, annesi onu bir misyonerle tanıştırmaya karar verir. Bu adam, hadımlığın korkunçluğunu öne sürerek, evlenmesini öğütler kendisine. “Çok geç peder” diye cevap verir ona genç adam, “çoktan kestiler beni.” Kendisi gerçekten de hadım olmuştur ama hâlâ bunalımdadır çünkü birçok girişimine rağmen iş bulamamaktadır...[7]

Hadımların Dünyası Çağlar Boyunca Hadımlık, Olivier de Marliave, "Le monde des eunuques
La castration à travers les âges", Doğan Egmont Yayıncılık, 2016

Notlar
1 Pu-Yi veya Hsun-Ti (1906-1967) Çin’in son imparatorudur, Japonlarla birlikte 1932’de Pekin’den ayrıldı. Bu sayede, Mançurya Eyaleti’nde bulunan Mançuoko’da tahta çıktı ve 1945’e kadar tahtta kaldı.
2 Jia Yinghuha, L’Ultimo eunuco in Cina, la vita di Sun Yaoting, Excelsior Yayınları, Roma, 2009.
3 Eski mahallelerde bulunan geleneksel evler.
4 İmparatorların isminden sonra gelen tarihler, onların hüküm sürdükleri yılları belirtir.
5 Çin’de “tüyle“ hadım edilme, cinsel organların, yani penis, erbezi ve testislerin tamamen çıkartılmasına dayanır. Bazen, yaranın iyileşme dönemi boyunca, idrarı boşaltmak için bir kuş tüyü kullanılır, bu deyim de buradan gelir.
6 Dan Shi, Mémoires d’un eunuque dans la Cité interdite, Philippe Picquier, Paris, 1995, s. 11. Bu eserde alıntılanan bu tanıklık, Dan Shi’nin kitabının kahramanı olan Yu Chunhe’ye ait değildir.
7 Jean-Jacques Matignon, La Chine hérmétique, superstitions, crime et misère, yayıncı Paul Geuthner, Paris, 1936, s. 213