kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Kasım 2021 Perşembe

Kitaplar nedir ve ne anlama gelir Osmanlı Armasindaki Sembollerin Anlamlari

Kitaplar nedir ve ne anlama gelir Osmanlı Armasindaki Sembollerin Anlamlari



Kitaplar: Üstteki Kur'an-ı Kerim'i, alttaki ise kanunnameleri yani örfi hukuk düzenini temsil eder

Tarih,Tarihi Olaylar,İlginç Bilgiler, Faydalı Bilgiler, bayramcigerli.blogspot.com,Bilmeniz Gerekenler, Bayram Cigerli,Osmanlı Arması,Semboller,Nişanlar, Anlamlari,Osmanlı Tarihi,

6 Kasım 2021 Cumartesi

16. Yüzyıldaki Çılgın Tıbbı Anlatan Nadir Kitap İlgi Çekiyor

16. Yüzyıldaki Çılgın Tıbbı Anlatan Nadir Kitap İlgi Çekiyor



16. Yüzyıldaki Çılgın Tıbbı Anlatan Nadir Kitap İlgi Çekiyor

16’ıncı yüzyıl tıbbı ciddi anlamda akıllara durgunluk verecek uygulamalarla dolu. Kan alımları, idrar tadımları ve veba 15. Ve 16. Yüzyılın doktorlarının yaşamını baya bir renklendirmişe benziyor. Bu dönemden kalma çığır açan bir anatomi kitabı oldukça ilgi

7 Mayıs 2018 Pazartesi

Nisan Ayında Okuduklarım

Nisan Ayında Okuduklarım


Merhaba, mayıs ayının ilk pazartesinde konumuz bu ay da yine kitap.İsterseniz bir an önce neler okumuşum bakalım.

'Dişi Kedi', Colette’in Fransız ve dünya edebiyatının önde gelen romanlarından biri. Bu okuduğum ikinci; erkek-kadın-kedi üçgeninde geçen kıskançlık konulu kitap. Bir önceki ise Tanizaki’nin “Bir kedi, bir adam, iki kadın” kitabı idi. Kitapta Saha isimli bir dişi kedi ,Camille ve Alain arasında anlaşmazlığın sebebidir, Alain’in kedisi Saha’ya olan düşkünlüğü zamanla Camille için bir problem teşkil eder ve kediyi kendisine rakip olarak görmeye başlar ardından bir takım olaylar yaşanır ve Alain bir tercih yapmak zorunda kalır, bu noktada ufak bir parantez açmam gerek; kitabın çevirmeni Azra Erhat, Yunan klasiklerinden Homeros’un ve Heseidos’un destanlarını A.Kadir ve S.Eyüpoğlu ile Türkçe'ye en yetkin şekilde kazandıran aydınlardandır, saydığım destanlar Türkçe okunacaksa mutlaka Azra Erhat’ın çevirisinden okunması gereken destanlardır, yine bu tür başka dillerdeki çevirileri de tereddüt etmeden okunabilir... 

'Şeyler', Georges Perec imzalı. 60’lı yıllarda öğrencilerin Fransa’daki yaşamını ve bohem hayatını konu alıyor. Jerome ve Sylvie anketörlük yaparak, gezerek ve eğlenerek günlerini geçiriyorlar ve sonra Tunus’a gidecek öğretmenler arandığını duyuran bir ilanı görünce başvurup Tunus’a gidiyorlar hayatları tamamen farklılaşıyor, sakin, karmaşadan uzak ve düzenli bir hayat yaşamaya başlıyorlar ama bu durumda onları bir süre sıkıyor ve içine düştükleri mutsuzluktan kurtulmanın çaresinin Fransa’ya dönmek olduğuna karar veriyorlar. İnsanın mutlu olmak İçin hep başka şartlara sahip olmak istemesi yanılgısı üzerine kurulu bence. Hoş bir kitaptı... 

'Doğa Tarihi', Hakan Bıçakçı’nın okuduğum ilk kitabı oldu, kitabın ana karakterinin ismi Doğa, kitabın ismi de zaten karakterin bir kaç yıldaki yaşadıkları, inişli çıkışlı hayatını anlatıyor. İstanbul’da büyük bir plazada çalışan Doğa ile modern insanın arzuları, beğenilme takıntısını ve kitabın arkasında yazdığı gibi, Plaza-site-alışveriş merkezi üçkeninde sıkışmış hayatları anlatıyor, ve bir hayatın nasıl trajediye dönüşebileceğini. Etkileyici idi... 

'Okul Sıkıntısı', Daniel Pennac’ın otobiyografik romanı, kendisi kötü bir öğrencilik yaşamış olan Pennac’ın kendi gözünden okula ve eğitime bakışını anlatıyor. Okumasam da olur dediğim kitapların üzerinde fazla durmuyorum... 

Palto, Gogol’un uzun öyküsü, çoğumuz duymuştur; “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık” diyen Dostoyevski’nin sözünü. Gogol’un ironi dolu dili, hem zevkli hem de fazlasıyla eleştirel. Bu kısa kitabı bir oturuşta bitirip eğlenceli bir zaman geçirebilirsiniz... 

'Ölüm Terbiyesi', Zeynep Sayın’a ait. Devlet ve toplum ilişkisinde cezaları, şiddeti ve ölümü anlatan bir kitap, entelektüelite olarak iyi fakat anlatmak istediğini maalesef çok da iyi aktaramayan, konunun fazlaca dağıtıldığı bir kitap olmuş... 

'İnsanlığımı Yitirirken', Japon edebiyatından; Osamu Dazai’nin bu kitabında karekterin yaşamı çocukluğundan itibaren yalın bir anlatı ile verilmiş. Çocukluğundaki yalnızlığı, gençliğinde ailesinden uzaklaşışı, ve yetişkinliğinde yaşadığı varoluşsal sıkıntıları ele alıyor. İsmi ile paralel yani bir yitişin hikayesi, insana kendi hayatını daha iyi yaşaması gerektiğini de hatırlatıyor aynı zamanda...

Yine bir Japon kitabı 'İtiraflar', Kanae Minato’nun gerilim romanı, ufak kızı havuzda ölü bulunan bir ortaokul öğretmeninin, kızının katillerinin kendi sınıfından olduğunu söylemesi ile başlayan ve iki öğrencisinden intikam alması ile devam eden bir kitap. Gerçekten çok beğendim, tavsiye ederim... 

Bu ay favorim olan bir diğer kitap ise, 'Körler Ülkesi', H.G Wells imzalı. Dış dünyadan kopmuş ve sakinlerinin tamamen kör olduğu bir kabilenin yaşadığı yere gelen gören birinin yaşadıklarını anlatıyor. Öyle ki görme kavramını bile bilmeyen bu insanlar, görmek, göz vs gibi terimleri de bilmiyorlar ve buraya gelen gören adamın bahsettiği bu şeyler yüzünden onu aklı başında olmamasına yoruyorlar. Karakterimiz Körler ülkesinde tek gözü gören kral olur deyimini hatırlıyor ama hiç de söze uyan bir şekilde davranıp karşısındaki insanları ikna edemiyor veye boyunduruğa alamıyor tam tersine yarım akıllı muamelesi görüyor. Körlük elbette bir metafor olarak kullanılmış bu kitapta, 50 sayfalık dev bir kitap bence... 

'Kitap', Réne Belletto’nun eseri , gizem türünde diyebiliriz, kimden geldiği bilinmeyen bir kitap, yine kimin yazdığı belli olmayan bir kitabın tuhaf hikayesi ve bir arayış üzerine. Sürpriz sonlu... Fena değildi. 

Nisan ayını dört Fransız , ikişer Japon ve Türk ile bir İngiliz edebiyatı ile bitirmiş ve yaklaşık 1500 sayfa yol kat etmişim. Sayfa sayısı düşük olsa da yüzde 80 sevdiğim ve nitelikli kitaplar okuduğum İçin kendimi ilerlemiş olarak varsayabilirim. Bakalım Mayıs ne olacak. 

Sevgiler
Historian

2 Nisan 2018 Pazartesi

Mart Ayında Okuduklarım

Mart Ayında Okuduklarım


Bugün nisan ayının ilk pazartesisi olma sebebiyle konumuz kitap, hiç vakit kaybetmeden fotoğraftaki kitaplar hakkında bir kaç kelam etmeye başlıyayım. 

'Bilgiyle Sohbet'; Prof.Dr.A.M.Celâl Şengör, çoğumuzun aşina olduğu bir bilim insanı olarak fazlasıyla üretken bir yazar, kendisi uluslararası düzeyde tanınmış olan hocanın birçok şeref payesi ve ödülü de bulunmakta, burada anlatmakla bitmez. Kendisi, çoğunluğunu 90’lı yıllarda 'Cumhuriyet Bilim Teknik' dergisinde yazmış olduğu yazıları bu kitapta derleyerek okuyucuya sunmuş, 700 sayfayı aşkın bu makaleler toplamı birçok konuya parmak basıyor, ben mart ayı içerisinde kendisini başucu kitabı yapıp, geceleri 2-3 makalesini okuyarak bütün bir aya yayarak tadını çıkardım kitabın, tavsiye ederim, tam bir bilim kitabı. 

'Fikirler İçin Ölmek'; Costica Bradatan imzalı bir kitap yazar, Sokrates, Hypatia, Thomas More gibi öldürülen veya ölüme mahkum edilen filozofların yaşadılarından yola çıkarak onların hayata bakışlarını ve onlara dayatılan zorbalıklara karşı duruşlarını ele alıyor aynı zamanda burdan da tümevarımsal çıkarımlarla okuyucunun kendi hayatını sorgulamasını amaçlıyor, farklı bakış açıları kazandırması ve öğretici olması açısından beğendiğim ve tavsiye edebileceğim bir kitap oldu diyebilirim.

'29 Numaralı Koltuğun Hikayesi' ve 'Fransız Akademisi’ne Kabul Konuşması' kitapları her ikisi de Amin Maalouf kaleminden çıkma ve her ikisi de bağlantılı, Amin Maalouf eserlerinde tarihi ve araştırmacı bakış açısını çok iyi kullanan bir yazar, kendisi 2012 yılında Fransız Akademisi’nin boşalan 29. Koltuğuna seçiliyor, kabul konuşması ve ona ithafen verilen cevap bir kitap haline getirilirken, Maalouf, oturduğu koltuğa daha evvel oturan kişilerin hayatları temelinde Fransız tarihine bir bakış atarak aynı zamanda tarihi bir inceleme sunuyor. Belirtmem lazım ki yüzyıllar önce Fransız elitinin kendi aralarında biraraya gelip ettikler sohbetlerin kurumsallaşması ile Akademi haline gelen kurumun üyeleri koltuklarına hayat boyu seçilmekteler. Biraz spesifik bir konu olsa da , peş peşe okunulmasını tavsiye edeceğim iki kitap oldu... 

Sıradaki üç kitap, aynı zamanda koleksiyonunu yaptığımız İş Bankası Modern Klasikler serisinin 110-111 ve 113 numaralı kitapları, üçünden aynı anda bahsediyor oluşumunun sebebi hem peşpeşe çıkmaları hemde benim geçen hafta üçünü aynı gün okumamdan kaynaklı. Leo Perutz’un okuduğum ilk kitabı olan 'Leonardo’nun Yahudası' , Da Vinci zamanında geçiyor ve ressamın son akşam yemeği tablosunu yaparken, Hz.İsa’ya ihanet eden havari Yahuda’nın tasviri konusunda tıkanması ile paralel zamanda yaşananları ve yahudayı tasvir edebileceği kadar kötü niyetli birini bulmasıyla resmi tamamlaması sırasında yaşanan birtakım olayları romanlaştırmış bir kitap. Gerçekten etkiyeci bir kitaptı. Hiç düşünmeden tavsiye ederim.Jack London’un Beyaz diş, Vahşetin çağrısı, Martin Eden gibi kitaplarını okuduktan sonra, 'Bir Kuzey Macerası', oldukça kısa ve hafif kaldı açıkçası, gerçi yine arka planda bir doğa tasviri, Mackenzie Irmağı vs derken aynı atmosfer, bu sefer Yerli Halk ve Beyazlar arasındaki mücadelenin, bir aşk hikayesi ile harmanlanarak anlatıldığı bir kitap ile karşımıza çıkıyor London, alıştığımız seviyenin altında desem, umarım yanlış anlamaz:) 'Zacharius Usta’da Jules Verne, İsviçre’de bir saat ustasının kibrini anlatıyor. Bölgenin en tanınan saat ustalarından Zacharius’un yaptığı kusursuz saatler, bir süre sonra müşterileri tarafından geri gönderilmeye başlıyor, görünüşte hiçbir sorunu olmayan bu saatler, Zacharius Usta'nın adının lekelenmesine sebep olduğu gibi esas olarak, kibirin yıkıcılığına vurgu yapıyor ve bir trajediyi bizlere anlatıyor. 

'Felaketzedeler Evi'; yazarının şizofren tedavisi için kaldığının benzeri bir bakımevi ortamında geçiyormuş, Kübalı yazarın, Latin Amerika edebiyatının karakteristik bir takım özelliklerini barındıran bu kitabı zaten sonra kendi ülkesinin edebiyat klasikleri arasına girmiş, maalesef kendisi de 47 yaşında hayata veda etmiş. İspanyol dilinin edebiyatını sevenler için tavsiye edebilirim. 

'Bir Kedi, Bir adam, İki Kadın' ; Japon edebiyatına ait, klasik bir Japon edebiyatı ürünü olan kitap gibi az olaylı, durağan fakat insanı derinden , yavaş yavaş etkileyen bir kitap. Kedisi olan bir adamla (Şazo) yaşayan kadının; biraz da adamın eski eşinin sebep olmasıyla kediyi kıskanması ve Kedi (Lili) ekseninde dönen ilişki çemberi anlatılıyor, az ve öz olmasıyla yine tavsiye edebilirim, Japon edebiyatı ayrı bir üslup ile hemen farkedilir olup insanı etkilemesi açısından gerçekten çok başarılı. 

'Tebrikler Kovuldunuz'; Sosyal medyada görüp, videolarını beğendiğim Kaan Sekban’a ait. Kendisi bir bankanın genel merkezinde çalışıyorken istifa edip sahne sanatları konusunda yoluna devam etmeye karar veriyor, işten ayrılmadan evvel Amerika’da oyunculuk eğitimi alıp sonrasında da Türkiye’de bir takım organizasyonlarda yer almak İçin mücadele etse de işler istediği gibi gitmiyor ve evinde sosyal medyadan canlı komedi programları yapmaya başlıyor ve bu zamanlar geniş bir kitleye hitap etmeye başlıyor, kendisi bu süreçte yaşadıklarını çok akıcı bir üslup ile anlatmış, şuan da zaten sürekli olarak farklı şehirlerde showlar düzenlemeye devam ediyor. Çok eğlenceli bir insan. 

'Faydacılık'; 19.yy da yaşamış John Stuart Mill imzalı bir kitap, faydayı ya da en yüksek mutluluk ilkesini ahlakın temeli olarak kabul eden öğretiyi, hem birey hem de bireyin devlet ile olan ilişkisi kapsamında değerlendiriyor, okurken sık sık altını çizdiğim yerleri olan bu kitabı ve Alfa Yayınları'nın aynı serideki diğer kitaplarını şiddetle tavsiye ederim. 

Son olarak “Gülme” kitabında Henri Bergson, insanı hayvandan ayıran bu eylemin üzerinde çok az durulduğunu söylediği kitapta, gülme eylemimin hangi koşullarda nasıl ortaya çıktığını irdeleyen bir kitap yazmış, kendisinin Nobelli olduğunu da atlamak istemem...

Netice itibari ile 12 kitap, 2500 sayfayı aşan ve genelde de beğendiğim bir okuma takvimi ile nisan ayını umutla karşılıyorum, hepimiz için iyi bir bahar olsun...

P.S.: Mini çekilişiminizin talihlisi Sayın; Oktay Özcengiz oldu.Web Sürümündeki Bana Ulaşın sekmesinden adres ve telefon bilgilerinizi gönderebilirsiniz.

Sevgiler
Historian

5 Mart 2018 Pazartesi

Şubat Ayında Okuduklarım

Şubat Ayında Okuduklarım


Mart ayından merhabalar, geçen ay bu yıl içinde ilkini yaptığım bir aylık okunanlar yazısına "Şubat Ayında Okuduklarım" ile devam ediyorum. Fotoğrafta gördüğünüz kitaplar, kitaplığın okunanlar kısmında yerini almışken bende şöyle bir iki kelime edeyim. Üst sıradaki üç kitap bu ay pek tutmadığım sevemediğim kitaplar oldular. 

'Paris Köylüsü', kitaplarda sürrealist üslubu sevmiyor oluşumu bir kez daha teyit etti. Hani baştan sona okursunuz da kitap ne anlatıyor diye düşündüğünüzde bir cevap veremezsiniz kendinize, yazar aklına o an ne geldiyse yazmıştır, öyle bir kitap. 'Yaz', içinde Albert Camus imzalı 8 öykü olan bir kitap. 'Yitik Paradigma' ise antropoloji konulu bir kitap, bilimsel temelli. Fakat biraz eski bir kitap olduğundan ve malumunuz bilimde hızla ilerleme kateden bir alan olduğu için; zaman, kitabı olumsuz şekilde etkileyen bir unsur olmuş. 

'Carmen', bir Fransız klasiği, romantik dönem Fransız edebiyatı için önemli bir kitap, çingene olan ve hiçbir erkeğe bağlanmayan Carmen ve onun için mücadele ederken hayatını oradan oraya sürükleyen bir adamın hikayesi. Eğlenceli ve tabiki trajik. 

'Pandanın Başparmağı' evrim ile ilgili bir kitap, 30 bölümde teorinin farklı noktaları ele alınmış ve dikkat çekilmiş tavsiye ederim. 

'Nagazaki' ise sıradan bir hayatı olan yalnız yaşayan Japon bir adamın evinde eşyalarının yer değiştirmesi ve bunu fark etmesiyle gerçekleşen bir takım olaylar yer alıyor, gerçek bir olaydan kitaplaştırılmış bir hikaye. 

'Uçan Spagetti Canavarının Kutsal Kitabı' ise, çok eğlenceli, uzun süredir merak ettiğim bir kitaptı, dinlere parodi bir din yaratarak ironiyle yaklaşan farklı bir kurgu. Pastafarian dininin temelleri ve öğretileri yer alıyor bunu da tavsiye ederim :) 

Maalesef bu ay kitap konusunda işler kesat geçti, yaklaşık 1250 sayfa ve 7 kitap, gerçi şubat kısaydı yapacak bişey yok. Bakalım mart nasıl geçecek. İyi haftalar.

Sevgiler
Historian

5 Şubat 2018 Pazartesi

Ocak Ayında Okuduklarım

Ocak Ayında Okuduklarım


Herkese şubat ayından merhabalar, umarım yeni yılın ilk ayını bitirmişken hepimizde herşey yolunda gidiyordur bu ocakta neler okuduğum hakkında bir derleme yazısı yazmak istedim. Geçen yıl da kitap içerikli yazılarım mevcuttu, fakat hayatın keşmekeşi derken düzenli hale getiremedik o , okuduklarımızı buraya geçirme işini, tabii blogun muhteviyatını oluşturan unsurlardan biri de "Kitap" malumunuz. Bu sebeple her ayın ilk pazartesi günü geçmiş ay okuduğum kitaplar üzerine bir yazı yazmaya karar verdim 2018 yılı içinde, umarım her pazartesi başlanmaya karar verilen ama bir türlü başlanamayan eylemlere benzemez bu iş, bol bol okuyup yazarız hep birlikte, sizlerde neler okuduğunuza dair yorum yapabilir ve tavsiyelerinizi yazabilirsiniz, gördüğünüz fotoğraf ocak ayı içerisinde okuduğum kitaplar, 11 kitap ve toplam 2100 sayfa civarı okumuşum, aslında şöyle bir “beni bıraksınlar günde iki kitap okuyayım” modundayım ama maalesef iş hayatı, başka gereklilikler derken haftada iki kitap/500-600 sayfa altına düşmemeye çalışmak bile bir lüks oluyor. 

Konu edebiyat olunca, diğer incelemelerimdeki gibi aman efendim kalemin şurası şu kadar santim, aman efendim şu kadar sürede kuruyor bu mürekkep gibi net ve kesin cümleler kuramıyoruz elbette, şuan görünen 11 kitabın hepsini elbette beğenmedim zaten böyle birşey mümkün de değil, bir kaç kelime edecek olursam kitaplar hakkındaki yorumlarım şöyle.

"Pascual Duarte ve Ailesi"; kitap ince bir kitap zaten bu arada her kitabın künyesini ben ajandama yazıyorum lakin buraya fotoğrafını eklediğim için bu kadar ayrıntının gereksiz olacağını düşündüğümden buraya yazmıyorum, ismi yazıldığı taktirde her bilgiye ulaşılacağını öngörüyorum söz konusu kitaplar için, her ne ise kitap Nobelli, İspanyol Edebiyatına aşina olanlar bilir, edebiyatlarında genelde, belki bizler için absürd gelen şeyleri çok normal şekilde yaşarlar, birileri ölür, biri çekip gider veya gelir fakat okuyucunun beklediği tepkiler verilmez, böylece okuyucu ters köşe olabilir, kitap İçin “eh” diyorum. 

İkinci kitap "Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok", idi ismi bazen sadece “Garp cephesi” olarak da çevrilmiş fakat özgün ismi de hemen hemen bu anlama geliyor, Behçet Necatigil çevirmiş, kitap savaşın insan üzerinde etkisi ve değişimi üzerine diyebiliriz, savaş karşıtlığını temsil etmesi açısından kült bir kitap.. 

"Michael, Çocuksu Topluma Gençlik Kitabı", üzerinde durmak istemediğim bir kitap, Elfriede Jelinek’in yazdığı herhangi bir kitabı değil öylesine kurduğu bir cümle ile dahi karşılaşmak istemiyorum hayatımın geri kalanında, sağolsun. 

"Tütüncü Çırağı", Robert Seethaler’in romanı, diğer Jaguar Yayınları gibi farklı ve güzel, İkinci Dünya Savaşı hemen öncesi başlayan bir hikaye , içinde Freud’un da olduğu bir kitap kötü olabilir mi? Tavsiye edilir, sakin, yalın,temiz bir dil....

Kadersizlik, Macar Edebiyatı, sanırım ilk defa Macar Edebiyatı okudum, yazar aynı zamanda olayları başından geçiren kişi yaşanmış bir hikaye. Bu kadar genç birinin olaylara masumca bakışı ile baktığı şeylerin kendi acımasızlığı arasında oluşturulmaya çalışınılan zıtlıktan doğan anlatının kötü olmadığını söyleyebilirim, yine Nobel ödüllü... 

"Gazi Mustafa Kemal Atatürk" İlber Ortaylı’nın kitabı daha çok çok yeni, hoca genelde Timaş Yayınevi' nden benim tabirimle “çerez” kitaplar çıkarır, fazlasıyla genele hitap eder, İş Bankası'ndan çıkan kitapları daha spesifiktir, sağolsun bu yeni kitabı ile de şaşırtmadı yine fazlası ile genele hitap eden bir kitap olmuş, kendisine sonsuz saygım var, Türkiye’ye tarihi sevdiren isim diyebiliriz fakat maalesef ders kitabı olarak gösterilecek bir kitap hala daha yazmaması hala daha bu kadar yüzeysel yazması en azından biz meslektaşlarını hayal kırıklığına uğratmaya devam eden bir durum, merhum İnalcık Hoca’nın çizgisine biraz yaklaşmasını dört gözle bekliyorum, bilmek ve anlatmak çok farklı iki olgu, bunu bir kez daha tecrübe ettim diyebilirim yine de kalemine sağlık...

"Hava Nasıl Tarih Yazar", çok beğendiğim bir kitap oldu, hem öğretici hem de akıcı, önemli hava olaylarını ve tarihe olan dolaylı ve doğrudan etkilerini anlatıyor, tavsiye edilir... 

"Penolope", benim gibi mitolojik hikayelere merakı olanlar İçin alternatif bir anlatım sağlayarak eğlenceli bir okuma sağlıyor,yazarın başka kitaplarına da denk gelirseniz okuyabilirsiniz ben de öyle yapacağım... 

"Mösyö Pain" hakkında diyecek bir şeyim yok, çok beğenilmiş ama neyi beğendiler anlamadım pek...

Miramar ise 1988 Nobelli Necip Mahfuz imzalı, bir pansiyonda geçen ve yaşanan olayların pansiyondakilerin bakış açılarına göre ayrı ayrı ele alınmasıyla şekillenen hikaye oldukça sakin ama bir o kadar da enerjik, doğu kültürü işlendiğindendir midir bilmem, kitabı okurken Farid Farjad dinlemek iyi gider diye düşünüyorum... 

B,Bira ise gerçekten bir çocuk kitabı gibi , biranın başrolde olduğu bir masal, bu yetişkinler için olan çizgi filmler ve çocuk kitapları gibi diyebiliriz, Tom Robbins’in başka bir kitabını daha okuyacağım sanırım, sizlere de tavsiye ederim. 

Gönül istiyor ki oturalım sadece bir kitap hakkında bir saat konuşalım orasından burasından çekiştirelim ama şuan için pek mümkün görünmüyor, yazıda yazdığım gibi, sizler de yorumlara okuduğunuz kitapları yazabilir ve bizlere tavsiye etmeye değer gördüklerinizi, eleştirebilirsiniz. Benden bu kadar.


Sevgiler
Historian

10 Eylül 2016 Cumartesi

Mürekkep Şenlikleri 3 ve SONUCU

Mürekkep Şenlikleri 3 ve SONUCU


Gelenekselleşmeye aday, Mürekkep Faresi ile ortak yaptığımız Mürekkep Şenlikleri'nin üçüncüsüne geldi sıra. Bayramın da etkisiyle bu kez en sevdiğim renk ve mürekkeplerden birini sizinle paylaşmak istedim.Yanına da son zamanlarda popüler kitaplardan birini eklemeyi uygun buldum.

Çekilişi kazanan şanslı 1 kişi;

-Montblanc Burgundy Red mürekkep
-Adam Fawer'ın Oz kitabını kazanacaktır.


Çekiliş şartları

1- Benim izleyicim olmanız. ( Bu şartı sağlamak için sitenin web sürümü görünümünde yazının veya ana sayfanın sağ tarafında ki ''izleyiciler'' panelinde ''Bu siteye katıl'' sekmesine tıklamanız yeterlidir. Mobil uygulamada sayfanın en altında yazan web sürümüne geçmeyi unutmayanız.)  

2- Bu yazıya katıldığınızı belirten 18 Eylül 2016 saat 20.00'a kadar 'En Sevdiğiniz Mürekkep Markası'na dair bir yorum bırakmanız.Sağlıcakla kalın, İyi Bayramlar...

Mürekkep Faresi'nin çekilişine de buradan ulaşabilirsiniz. 

#Edit; SONUÇ:

Çekiliş sonucunda şanslı kişi; Özgür Arun olmuştur.İletişim bilgilerinizi bekliyorum.



Sevgiler

Historian