6 Eylül 2010 Pazartesi

OSMANLI DEVLETİNDE VAKIF KURAN KADINLAR

   Sevim CAN

Temelinde insanlar arasında yardımlaşma ve dayanışma anlayışı yatan vakıf müessesesi sosyal, ekonomik, dini, hukuki ve kültürel yönleriyle insan hayatına etkisi sebebiyle farklı adlarla bile olsa geçmişten günümüze varlığını sürdürmüştür. İslâm hukukunun temel kaynakları olan Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflere baktığımızda, vakfı teşvik edenemirlererastlanmaktadır.Kur'an-ı Kerim'de: "Allah yolunda mal harcamak" (Bakara Sûresi 195, 261. ayetler), "hayır yapmakta
yarışmak" (Bakara Sûresi 148, Âl-i İmran Sûresi 114. ayetler) ve Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in: "Bir insan öldüğünde ameli
(nin sevabı) kesilir, amel defteri kapanır. Yalnız sadaka-i cariye, ilmî eseri ve kendisine dua eden evlâdı olan kimsenin amel defteri kapanmaz" hadis-i şerifindeki "sadaka-i cariye" ile vakfın kastedildiği belirtilmektedir. (1)
Vakıf, bir kişinin herhangi bir malını hiçbir etki altında kalmadan kendi arzusu ile Allah'ın rızasını kazanma niyetiyle, toplum
yararına tahsis etmesidir. Vakıf kurucusunun akıl sahibi ve hür olması, vakfa razı olması, bu işi hayır amacıyla yapıyor olması gibi şartları vardır. Vakfın kuruluş belgesine "vakfiye-vakıfnâme", vakıf yapan kişiye "vâkıf", vakfedilen bina ve müesseselere
"hayrat", vakfedilen gelir kaynaklarına "akar" denir.(2) Vakfiyelerde vakıfların kuruluş amaçları, işleyişi, vakfedilen mülkler, vakıf hizmetlerinde çalıştırılacak hizmetlilerin vasıfları, ücreti, vakıf binalarının bakım ve onarımı, vakıf hizmet ve işlemlerinden sorumlu mütevelli ve bu görevi daha sonra kimin yürüteceği ile ilgili tüm bilgileri bulmak mümkündür.
8. yüzyıldan 19. yüzyıl ortalarına kadar uzanan bir devirde İslâm devletlerinde özellikle Selçuklular ve Osmanlılar zamanında
vakıf müessesesi büyük gelişme göstermiştir. Selçuklular zamanında devletin resmi politikasının bir parçası olarak Nizamiye Medreseleri vakıf medresesi olarak kurulmuştur. Malazgirt Savaşı'nın kazanılmasından sonra Türk tarihinde yeni devir açılmış ve Anadolu'nun Türk vatanı olmasında Anadolu'da yeni kurulan devletler; Anadolu Selçukluları, Danişmentliler, Saltuklular, Mengücekliler'in Türk kültür ve medeniyetini Anadolu'ya taşımalarının payı büyük olmuştur. Bugün Anadolu'nun her köşesinde o döneme ait mimarr Türk kadını da bu sahada aktif rol oynamıştır. Kayseri'de Hunat Hatun Medresesi, Mardin Hatuniye (Sitti Radviyye) Medresesi, Erzurum Yakutiye Medresesi, Kayseri Gevher Nesibe Hatun Şifahanesi, Sivas Divriği Melike Turan Daruşşifası, Ilduz Hatun tarafından yaptırılan Amasya Daruşşifası, İsmetiye Zaviyesi, Rabia Hatun Zaviyesi, Mal Hatun Zaviyesi, Danişmentli Elti Hatun'un yaptırdığı Kayseri Gülek Camii, Erzincan'da Mama Hatun Kervansarayı ve Türbesi, Sitti Radviyye'nin hayratı Radviyye Hamamı, Artuklu Hatunu Zübeyde Hatun'un Diyarbakır'da yaptırdığı Haburman Köprüsü, Ahlat'da meydana
gelen yangın sonucu harap olan şehrin yeniden imarı için uğraşan Şah Banu Hatun bunlardan sadece birkaçıdır. (3)
Osmanlı devleti zamanında başta padişah olmak üzere vezir, sultan hanımlar, büyük servet sahibi, orta halliler, geliri daha az olan insanlar tarafından vakıf yoluyla cami, mescid, namazgah, mektep, medrese, kütüphane, aşhane, kervansaray, bedesten, çeşme, yol, köprü, kale, mesire yerleri, deniz fenerleri, sebiller, dul ve yetim evleri, çocuk emzirme ve büyütme yuvaları meydana getirilmiştir. Sadece insanlara yönelik hizmetler değil yaşayan her varlığın değerli kabul edildiği için; kış aylarında kuşların beslenmesinin yanında köpeklere ekmek dağıtılmasına, çevreye gelen leyleklere yiyecek temini için hizmet veren vakıflar
vardı.(4) Bunların dışında borçluların borçlarının ödenmesi, esirlerin esaretten kurtulması, alış-verişe çıkanların aldatılmalarını
önlemek, hizmetkârların azarlanıp dövülmemeleri için kırdıkları kap - kacakların yerine konması, yoksul kızlara çeyiz verilmesine
ve düğünlerinin yapılmasına, çalışamayacak kadar yaşlanan ve sakatlanan meslek erbabı ile işçilerine fonlar tahsisine, kitap
yazılmasına, cezaevlerinde mahkumların ihtiyaçlarının karşılanmasına(5) kadar uzanan çok geniş vakıf amaçları mevcuttu.
Vakfedenin hayatı boyunca hatim indirilmesi, kendisinin, çocuklarının ve torunlarının ölümünden sonra ruhlarına Kur'an-ı Kerim ve mevlid okunması şartlarıyla kurulan vakıf sayısı da oldukça fazladır. 1558 yılında İstanbullu Zeyni Hatun Vakfı'nın vakfiyesine göre; kendisi için her gün üç cüz, oğlu için günde bir cüz ve kızı için günde iki cüz okunacak ve her hafıza da 1,5 akçe
ödenecektir.(6)
Vakıf müessesesi öyle gelişmiştir ki; "Vakıflar sayesinde bir adam vakıf bir evde doğar, vakıf bir beşikte uyur, vakıf mallardan yer içer, vakıf kitaplardan okur, vakıf bir medresede hocalık eder, vakıf idaresinden ücretini alır ve öldüğü zaman kendisi vakıf bir tabuta konur ve vakıf bir mezarlığa gömülür."(7) sözü vakfın, bir insanın hayatının her safhasında etkili olduğunun örneğidir.
Vakıf müessesesinin yanında kurucuları arasında kadınların bulunması ise vakıf müesesesinin kendisi kadar önemlidir. Bu durum Osmanlı kadınının mülk sahibi olabildiğini ve ekonomik alanda söz alabildiğini göstermesi açısından önemlidir. Ankara'da
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde bulunan 30.000 vakıf belgesi içinde kadınların kurduğu 2309 vakıf tespit edilmiş, bunlar içinde 1044'nün vakfiyesi mevcut olduğu belirlenmiştir.(8) Ankara Şeriyye Sicillerine göre; burada kurulan 151 vakıftan 43
tanesi, Edirne'de kurulan vakıfların %20'si kadınlara aittir. Edirne'de kadınların kurduğu vakıfların %70'i ise halktan kadınlara aittir.(9) "1546 tarihli İstanbul Tahrir defterine göre ise, 2517 vakfın 913'ü kadınlara aittir. Ayrıca İstanbul'da 1930'lu yıllarda mevcut ve tamamı Osmanlı döneminde yapılmış olması lâzım gelen 491 çeşmenin 128 tanesi (% 28) kadınlar tarafından kurulan vakıflarca inşa edilmiştir.(10)
Toplumun en üst seviyesindeki hanım sultanlardan, Anadolu'nun küçük bir kasabasındaki kadınlara kadar her gelir ve seviyeden
kadın vâkıf, vakıf kurma faaliyetine katılmıştır. Gelirleri itibarıyla daha geniş alanlara hizmet götürme imkanı bulan hanedana
mensup kadınlar başta İstanbul olmak üzere Anadolu'nun pek çok yerinde vakıf eserler kurmuşlardır.
Çelebi Mehmed'in kızı Selçuk Hatun'un yaptırdığı eserler arasında Edirne'deki mescid ile Bursa civarındaki köprü gelmektedir.
II. Bayezid'in zevcesi Hüsnüşah Sultan 1490 - 1503 yıllarında oğlu ile birlikte Manisa'da bulunduğu sırada kurdurduğu Hatuniye Cami'nin yanında tesis edilen Hüsnüşah Sultan Kütüphanesi'nde 401 yazma eser bulunmakta idi.(11)
Yavuz Sultan Selim'in zevcesi Hafsa Sultan, oğlu Şehzade Süleyman (Kanuni Sultan Süleyman)'ın sancak şehri Manisa'da valilik yaptığı sırada ona refakat etmiş ve burada; cami, medrese, kütüphane, imaret, hânkah, şifahane, hamam ve sıbyan mektebinden oluşan bir külliye oluşturmuştur. Külliye içindeki şifahane Osmanlı Devletinde kadınlar tarafından yaptırılan ilk şifahane olup burada, ruh hastaları musıkı ile tedavi ediliyordu.(12) Vakfiyeye göre 117 kişi vakıfta görevli idi, görevlerini yerine getirmeyenlerin azledilmesi şartı vardı, günde iki kez sabah ve ikindi vakitlerinde yemek dağıtılması, fakir talebelere yardım verilmesi de diğer şartlar arasındadır. Vakfın ayakta kalması için zengin gelirleri olan han, hamam, köyler, çiftlikler, arazi, dükkan ve değirmenler gibi akar getiren vakıfların isimleri de vakfiyede yer almıştır.(13)
Kanuni Sultan Süleyman'ın zevcesi Hürrem Sultan tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan cami, medrese, şifahane, hamam,
kervansaray ve su tesislerinin bulunduğu Haseki Külliyesi ve yine Hürrem adına yaptırılan Çifte Hamam bulunmaktadır.
Külliyenin içinde yer alan şifahanenin iki tabibi için aranan vasıflar şöyle sayılmıştır: "Tıp ve hikmek kanunlarını bilir, insanların
mizaç ve ahvalinden anlayan, ilaç tertibinde mahir, kerim ahlaklı, güzel huylu, yalan söylemeyen..."(14) Kanuni Sultan
Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan'ın da Edirnekapı ve Üsküdar'da olmak üzere iki külliyesi bulunmaktadır.
II. Selim'in zevcesi ve III. Murad'ın annesi Valide Nurbanu Sultan tarafından Mimar Sinan Ağa'ya yaptırılan "Valide-i Atik"
külliyesinde medrese, şifahane, imaret, çifte hamam ve sıbyan mektebi vardır. Nurbanu Sultan İstanbul'da su yollarını yaptırmış
ve bu tesislerle İstanbul'da su birkaç semte de çeşmelerden verilmiştir.(15) III. Murad'ın zevcesi Safiye Sultan tarafından
yaptırılan Yeni Camii'in temelleri 1597 yılında atılmıştır, ancak camiinin tamamlanması Turhan Valide Sultan'a nasip
olmuştur.(16) Safiye Sultan ayrıca Mısır'daki emlakını Mekke, Medine ve Kudüs'te Kur'an okuyacak 120 hafız ile, Mekke'deki
sebil, mescid ve kuyulara bakacak hizmetlilere vakfetmiştir.
I. Ahmed'in eşi IV. Murad'ın annesi Mahpeyker Kösem Sultan Osmanlı tarihinin bilinen en önemli kadınlarından biridir. Büyük
bir servete sahip olan Kösem Sultan Üsküdar'da Çinili Camii, Çinili Hamamı ve yanında sıbyan mektebini, sebil ve çeşmesini
yaptırmıştır. Ayrıca her yıl Kabe yollarında bulunan fakirlere Surre Alayı ile gönderilmek üzere para vakıfları tahsis etmiştir.
Kösem Sultan'ın başlattığı Çanakkale hisarlarının yapımı Turhan Valide Sultan zamanında tamamlanmıştır.(17)
Turhan Valide Sultan'ın hayratları arasında, 1663 tarihli vakfiyesine göre; mektep, darul hadis, sebil, çeşme, hünkar kasrı, türbe ve çarşı vardı.(18)
IV. Mehmed'in eşi ve II. Mustafa'nın annesi Gülnuş Emetullah Sultan, Hac yolunda çeşmeler, sebiller yaptırmıştır. 1709 yılında
"Sultan Suyu" adıyla anılan su yollarını yaptırmış ve bununla Yeni Cami'ye ve Ahmediye Camii'ne su getirilmiştir. III. Ahmed'in
kızı Zeynep Hatun'da yaptırdığı vakıf mektepde okuyan öğrencilere günde bir akçe, yılda bir defa elbise veriliyordu. III.
Mustafa'nın zevcesi ve III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan vakıflarının başında Eyüp'te bulunan imaret ve Eyüp Camii içindeki medrese, şifahane ve kütüphane gelmektedir. Medrese daha sonra 1837'de garipler ve bekarlar için bir şifahaneye
dönüştürülmüştür.
Osmanlı tarihinin en hayırsever sultanlarından biri olan Bezm-i Alem Valide Sultan'ın yaptırdığı eserler arasında; Gureba
Hastahanesi ve Bezmi Alem Valide Sultan Mektebi en önemlileridir. II. Mahmud'un zevcesi ve Abdulmecid'in annesi Bezmi Alem Valide Sultan, hem hastahanenin hem de mektebin vakfiyesinin hazırlanması ile bizzat ilgilenmiştir. 100 yataklı olan
hastahanenin vakfiyesinde; "Şayet bir hastanın iyileşmesi için limon gerekse ve limonun değeri bir altın lira olsa dahi alına" ifadesi vardır.(19) Ölümünden sonra tamamlanan Dolmabahçe Camii yine Bezmi Alem Valide Sultan'ın hayratıdır. Pertevniyal Valide Sultan II. Mahmud'un eşi ve Abdülaziz'in annesinin hayır eserlerinin başında Aksaray'da bulunan cami, yanında çeşme,
kütüphane, mektep ve müezzin odaları bulunmaktadır. (20)
Hanedana mensup olmayan servetleri ölçüsünde İstanbul'un çeşitli yerlerine vakıf eserler nakşeden birkaç Osmanlı kadınının
hayratları da şöyledir:
"Yedi Sofralı Sakine Hatun" Vakfı; İstanbul'da Topkapı dışında cami, imam meşrutası, sebil, sebil meşrutasından oluşuyordu.
Ancak bu vakfın en önemli özelliği; caminin yanında bulunan sebil ile verilen su, mermerden yapılan sofra ve sabit bir tuzluğunun bulunmasıdır. Burada fakir fukaraya günde yedi defa sofra kurulur ve yemek verilirdi. Bu hizmet 400 yıl devam etmiştir. Bu yüzden Sakine Hatun tarafından yaptırılan vakfa "Yedi Sofralı Sakine Hatun" denilmiştir. Bu hayrat 1965 yılında yıktırılmış ve üzerinden yol geçmiştir.(21) Kıbrıs Beylerbeyi Ahmed Paşa'nın eşi Perîzad Hatun yaptırdığı zaviye, mescid ve çeşmenin yanında borçlu mahkumları kurtarmak için para vakfı oluşturmuştur.(22) Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi'nin kızı Sitti Hatun 1525 yılında İstanbul'da medrese yaptıran ilk kadınlardan biridir. (23)
Çoğunluğu 1823 yılında İstanbul'da kadınlar tarafından yaptırılan 71 mektep vardır. (24) Ankara'da Zahide Hanım tarafından
1820 tarihinde kurulan medresenin akarları arasında Ankara'nın çeşitli yerlerinde 12 dükkan ve bir değirmen vardı. Vakfiyeye
göre; medreseye fen ilimlerinde mahir bir alimin müderris olması ve ayda 5 kuruş maaş, medresenin üç odasında kalan
öğrencilere ayda 60 para verilmesi şart konmuştur. (25)
Geçmişten günümüze uzanan vakıflar Osmanlı Devletinde cami, medrese, şifahane, kütüphane, çeşme, sebil, imaret, hamam, yol,
köprü, fener, kale, imaret gibi hizmetlerle kadın, erkek, zengin, yaşlı, müslim, gayri müslim tüm insanların sosyal ihtiyaçlarını
karşılamayı amaçlamıştır. Vakıfların temelinde, "ben" değil "biz" şuuru ile yetişen fertlerin maddi ve manevi zenginliklerini başka
insanlarla paylaşma anlayışı vardır.
 

1- Bahaeddin Yediyıldız: "İslâmda Vakıf" Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, İstanbul 1993, s.24, a.g.y. "Vakıf" mad.
İ.A. s. 172.
2- Yediyıldız: "Türk Kültür Sistemi İçinde Vakfın Yeri" Vakıflar Dergisi, Sa: XX, Ankara 1988, s. 404.
3- Ara Altun: Anadolu Artuklu Devri Türk Mimarisinin Gelişmesi, İstanbul 1978, s. 115, Osman Turan: Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul 1993, s. 165, Afet İnan: "Kayseri Gevher Nesibe Hatun Şifayesi" Malazgirt Armağanı, Ankara 1993,
s 1-8, Yılmaz Önge, İbrahim Ateş, Sadi Bayram; Divriği Ulu Camii ve Daruşşifası, Ankara 1978, s. 47.
4- Erdem Yücel; "Osmanlı Tarihinde Vakıf Yapan Kadınlar" Hayat Tarih Mecmuası c. 7., Şubat 1971, Sa:1, s. 44-49.
5- Mehmet Şeker: İslâmda Sosyal Dayanışma Müesseseleri, Ankara 1991, s. 153.
6- Yücel: s. 45.
7- İsmet Kayaoğlu: İslam Kurumları Tarihi, Ankara 1980, s. 148.
8- Gülsen Ataseven- Ayşegül Erdoğ: Vakıf ve Kadın Tebliğler, İstanbul 1999, s. 18, Tarihimizde Vakıf Kuran Kadınlar Hanım
Sultan Vakfiyeleri -Belge Yayınları- Tarihi Araştırmaları ve Dökümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı Yayınları,
önsöz, İstanbul 1990.
9- Kadriye Yılmaz Koca: Osmanlı'da Kadın ve İktisad, İstanbul 1998, s. 124
10- M. Akif Aydın: "Osmanlı Toplumunda Kadın ve Tanzimat Sonrası Gelişmeler" Sosyal Hayatta Kadın, İstanbul 1996, s.
144.
11- Müjgân Cunbur: "Türk Kadınlarının Kurdukları Vakıf Kütüphaneler" Türk Kadını, Yıl: 1 Sa: 3-4, s. 10-11
12- Yücel: s. 47 Cunbur: s. 10.
13- Cunbur: "Selçuklu ve Osmanlı Devirlerinde Kadınların Kurdukları Şifahaneler" Erdem, C. 3, Sa:8, s. 344
14- Cunbur: s. 345, Yücel: s. 47.
15- Yücel: s. 48.
16- Yücel: s. 49.
17- Mücteba İlgürel: "Kösem sultan'ın Bir Vakfiyesi" Tarih Dergisi, 1966, XVI/21, s. 83-94, Yücel: s. 49.
18- Erdem Yücel; "Osmanlı Tarihinde Vakıf Yapan Kadınlar" Hayat Tarih Mecmuası C.7, Mart 1971 Sa:2 s. 45-49 Ayanoğlu:
s. 5.
19- Erdem Yücel: "Osmanlı Tarihinde Vakıf Yapan Kadınlar" Hayat Tarih Mecmuası, c. 7, Mart 1971, Sa:2, s. 45-49, Fazıl
Ayanoğlu: "Vakıf Yapan Türk Kadınları" İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.XXIX, Sa: 1-2, İstanbul 1963, s.
7-8, Cunbur: s. 33.
20- Yücel: s. 49, Cunbur: s. 346
21- Erdem Yücel: "Osmanlı Tarihinde Vakıf Yapan Kadınlar" Hayat Tarih Mecmuası, c.7, Şubat 1971, Sa:1, s. 47, Ayanoğlu:
s. 4.
22- Erdem Yücel: "Osmanlı Tarihinde Vakıf Yapan Kadınlar" Hayat Tarih Mecmuası, C. 7 Mart 1971, Sa: 2, s. 45-49,
Ayanoğlu: s.4.
23- Ayanoğlu: s. 4.
24- Zeliha Gören: "Vakıflar Kuran Türk Kadınları" Türk Kadını, Yıl:1, Sa:2, s. 22-24.
25- Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi: Zahide bint-i Es-Seyyid Üveys Efendi (1235-1840), s. 171-173.
kaynak: Diyanet Dergisi

Lorem ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry.

Comments


EmoticonEmoticon