Haçlılara karşı büyük zaferler kazanan Artuklu beyi. İsmi, Belek bin Behrâm bin Artuk olup, lakabı Nûruddevle’dir. Doğum târihi bilinmemektedir. Amcası İlgâzi, Artukluların Mardin; diğer amcası Sökmen ise Hısn-Keyfâ kolunun beyi idi.
Suriye Selçuklu sultânı Tutuş, Suruç’u, Sökmen Bey’e iktâ olarak verdi. Haçlılara karşı gösterdiği kahramanlıklardan dolayı Belek, amcası Sökmen Bey tarafından Suruç’a emir tâyin edildi. Belek Bey, haçlılara karşı yapılan harplerde, amcalarının yanında ve Antakya’yı kuşatma altına alan Selçuklu ordusuna kuvvetleriyle birlikte katıldı.
1098 (H.491) senesinde, Kudüs ve havalisinin Fâtımîlerin eline geçmesinden az sonra, Suruç, Hıristiyanların eline geçti. Zor durumda kalan halk, Hıristiyanların esaretinden kurtulmak için, Sökmen Bey’e mürâcaat ettiler. Belek Bey, amcası ile birlikte Suruç üzerine yürüdü. Urfa kontu İkinci Baudouin’in yönetimindeki Frenk ordusu ile şehrin dışında karşılaştılar. Frenk ordusu büyük bir hezîmete uğradı. Urfa kontu harb meydanından kaçarak, Antakya’ya sığındı. Sökmen ve Belek beyler, Suruç kalesini muhasara altına aldıkları sırada, Urfa kontu, Antakya’dan sağladığı yardım ile Suruç önlerine geldi. Sökmen ile Belek beyleri mağlûb ederek, Suruç’u tekrar işgal etti. Müslümanları hunharca katletti.
Ömrü Haçlılarla Mücadelede Geçti
Belek Bey, 1104 senesinde Hadisa ve Ana kasabalarını ele geçirdi ise de kısa süre sonra kaybetti. Aynı sene, amcası Sökmen ile haçlılara karşı yapılan seferlere katıldı. Kazanılan zaferlerde büyük rol oynadı. Büyük Selçuklu sultânı Muhammed Tapar’ın, 1110 senesinde bütün Türk emirlerini Mevdûd’un komutasında Haçlılara karşı sefere memur etmesi üzerine, Belek Bey de muharebeye katıldı. Büyük yararlılık gösterdi.
Mevdûd, ele geçirdiği Harran’ı İlgâzi’ye verince, Ahlatşah Sökmen buna rızâ göstermedi. Ahlatşah Sökmen ile İlgâzi’nin arası bu yüzden bozuldu ve İlgâzi ordusuyla Mardin’e döndü. Bu duruma kızan Ahlatşah Sökmen, orduda bulunan Belek Bey’i yakalatıp Daron kalesine hapsettirdi. Ahlatşah Sökmen Bey ertesi sene ölünce, Belek hapisten kurtularak amcası İlgâzi’nin yanına geldi. Amcasının yardımı ile 1113 senesinde Harput ve Palu bölgesini ele geçirdi ve bu bölgede, Artukluların Harput kolunu kurdu.
Anadolu Selçuklu hükümdarı Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra, ülke toprakları çocukları arasında paylaşılınca, Malatya ve Elbistan bölgesi, en küçük oğlu Tuğrul Arslan’a düştü. Bölgeyi oğlu nâmına yöneten Kılıç Arslan’ın hanımı Ayşe Hatun, Belek Bey’le görüştü ve Kılıç Arslan’ın; “Anadoludaki Türk beyleri arasında, Belek gibi akıllı ve kudretli bir kimse yoktur” sözünü nakletti. Bu hanım, daha sonra Belek Bey’le evlendi. Böylece Belek Bey, Malatya’yı dolaylı yoldan idaresi altına aldı. Mengücüklere âit Dersim (bugünkü Elâzığ ve Tunceli çevresi) bölgesini ele geçirdi.
Amcası İlgâzi ile 1119 senesinde Antakya üzerine yürüdü. Frankları, Antakya civarında büyük bir hezimete uğratan İlgâzi ve Belek Bey, büyük ganîmetlerle geri döndüler. Bu sırada Mengücük oğlu İshak, Belek Bey’in cihâda gitmesinden faydalanarak Dersim bölgesini geri aldı. Antakya seferinden dönen Belek Bey, Dersim bölgesini tekrar ele geçirdi. Melik İshak bu durum karşısında Trabzon dukası Konstantin Gabras ile anlaştı. Belek Bey de Dânişmendoğlu Melik Gâzi ile birleşerek Trabzon üzerine yürüdü.
İki ordu, 1120 senesinde, Şiran bölgesinde karşılaştı ve Mengücükler ile Trabzon Dukası Gabras’ın ordusu imha edildi. Beş bin civarında Rum ele geçirildi. Esirler arasında Trabzon Dukası ve Melik İshak da bulunuyordu. Duka Gabras, 30.000 dinar fidye ödemek suretiyle serbest bırakıldı. Melik İshak ise, Melik Gâzi’nin damadı olduğu için esir muamelesi görmedi. Bu zaferle şöhreti artan Belek Bey, Ermenilerin çapulculuk yapmaları üzerine Gerger’e girdi ve pek çok esirle geri döndü. Sefer dönüşü amcası İlgâzi’nin hasta olduğu haberini aldı. Derhal Haleb’e gitti. Amcasının isteği üzerine ordunun başına geçti.
1122 (H.516) senesinde Urfa kontu Jocelin ile Birecik senyörü Galerah’ın ordusunu imha ederek, kontu ve senyörü esir aldı ve Harput kalesine hapsettirdi. Böylece haçlıların önemli bir kolunu ortadan kaldırdı. Tekrar Harput’a dönen Belek Bey, bir süre sonra İlgâzi’nin ölüm haberini aldı. İlgâzi’nin ölümü üzerine, Belek Bey, Artukoğullarının başına geçerek, Güneydoğu Anadolu ve Suriye Türkmenlerini idaresi altına aldı.
Bu arada, Belek’ten intikam almak ve Frank kontlarını kurtarmak isteyen Kudüs kralı harekete geçti. Fakat Belek Bey daha süratli davranarak, haçlıları Raban’da pusuya düşürüp kılıçtan geçirdi. Kudüs kralını ve yeğenini esir alarak, Harput kalesine hapsetti. Selçuklu sultânı Mahmûd Tapar, kazandığı zaferlerden dolayı, Belek Bey’i haçlılara karşı savaşan Türk kuvvetlerine baş kumandan tâyin etti. Bu yüzden, Harran ve Telbâşer’i ele geçiren Belek Bey, Haleb’e gitti. Belek Bey’in Halep’te olmasından faydalanan haçlılar, Harput kalesinin tamirinde çalıştırılan Gerger Ermenilerini kandırarak, esir kralı ve kontları kurtarmak istediler. Kaledeki muhafızların sayısının az olmasını fırsat bilen Ermeniler, esirlerden bâzılarını kurtardılar. Durumu haber alan Belek Bey, on beş günde Halep’den Harput’a geldi. Bu işte parmağı bulunanları ve ihanet edenleri cezalandırdı. Kudüs kralı ile arkadaşlarını Harran’a göndererek orada hapsettirdi.
Haleb’e geri dönen Belek Bey, haçlılara karşı yapacağı sefer sırasında, hıyanet ihtimâlinden dolayı, Halep’de bulunan bozuk îtikâd sahibi İsmâilîleri şehirden çıkardı, mal ve mülklerini sattırdı. Daha sonra şefere çıkarak, Frankların elinde bulunan Azaz kalesini muhasara altına aldı. Kale fethedileceği sırada, Franklar birden hücum ederek, Belek Bey’i mağlûb ettiler. Bu durum karşısında, Haleb’e çekilen Belek Bey, burada kaldığı süre içinde şehrin işlerini hâlletti. Sonra tekrar Frankların üzerine sefer düzenledi. Müşhile mevkiinde haçlıları hezimete uğrattı ve Mucaddat kalesini feth etti.
Menbic emîri Hasan bin Gümüştekin’in bâzı hareketlerinden şüphelendi ve bu şehri ondan almaya karar verip, amcasının oğlu Timurtaş’ı bu işe memur etti. Timurtaş, Hasan’ı ele geçirdi. Fakat Hasan’ın kardeşi Îsâ kaleye kapandı ve teslim olmayı kabul etmedi. Ayrıca Franklara haber göndererek yardım istedi. Bunun üzerine, Maraş kontu Geofroy komutasında on bin kişilik haçlı ordusu Menbic önüne geldi. Kuşatmayı kaldırmayarak arkasını sağlama alan Belek Bey, 1124 (H.518) senesi Mayıs ayının beşinde haçlı ordusuyla karşılaştı. Çok şiddetli geçen muharebe Türk ordusunun büyük zaferi ile sona erdi. Maraş kontu dâhil olmak üzere, zulümleri ile meşhur haçlı şövalyeleri öldürüldü ve pek çoğu esir edildi.
Ok Darbesi İle Şehit Oldu
Belek Bey, Menbic’in muhasarasını amcasının oğlu Timurtaş’a bırakıp, uzun süreden beri Franklar tarafından kuşatma altında tutulan Sur şehrine yardıma gitmek istiyordu. Menbic kuşatmasının hazırlıklarını kontrol ederek mancınıkların yerleştirilmesi gereken yerleri gösterirken, kaleden atılan bir ok, sol köprücük kemiğine saplandı. Oku bizzat kendisi çıkaran Belek Bey; “Bu ok bütün Müslümanlara vurulmuş bir darbedir” diyerek ruhunu teslim etti. Yeğeni Timurtaş, ordunun komutasını ele alarak, cenazeyi Haleb’e yolladı. İbrahim aleyhisselâmın makamı önüne defnedildi. Daha sonra buraya mükemmel bir mezar yapıldı.
Belek bey, ömrünü haçlılara karşı cihâd etmekle geçirdi.
Adil, dindar, devrinin en kahramanı ve Türkiye Selçuklu sultânı Birinci Kılıç Arslan’ın takdirini kazanmış bir beydi, ölümü bütün İslâm âlemini mateme boğdu. Hıristiyan tebeası bile, böyle âdil ve şefkatli bir beyi kaybetmekten üzüldüler. Haçlılar ise onun ölümüne ve ondan kurtulmuş olduklarına sevindiler. Belek Bey, Müslümanlığın; Allahü teâlânın emirlerini yapmak, yarattıklarına merhamet etmek olduğunu hakkıyla bildiğinden, herkese iyi davrandı ve insanların takdirini kazandı.