23 Ağustos 2015 Pazar

Roma Devlet Teşkilatı


Uzun süredir tarihten bahsetmemiştik, bu hem bir arzu hem de bir gerekliliğe dönüştü  işte bu yüzden Roma Devletine bir göz atalım istedim.

Roma'nın kuruluşu, 21 Nisan İ.Ö.753 yılına tarihlendirilmektedir. Bu kuruluş efsanesine baktığımızda, farklı kültürlerin ortak unsurlarını da fazlaca barındırdığını görmekteyiz.Roma'yı kuran ve ilk kralı olan Romulus, ikiz kardeşi Remus ile birlikte; Vesta Rahibesi Rhea Silvia ve Savaş Tanrısı Mars'ın çocuklarıdır. İkiz kardeşler, dedeleri Numitor'un kardeşi olan Amulius tarafından Tiber Nehri'ne atılır ve Palatinus Tepesi'nde karaya çıkarak onları bulan dişi kurt tarafından yetiştirilirler. 

Karaya çıktıkları yer olan bu tepede , delikanlılık çağına gelince bir kent kurmaya karar veren kardeşlerin aralarında çıkan bir anlaşmazlık sonucu Romulus kardeşi Remus'a kızar ve onu öldürüp kenti tek başına kurar. Bu süreden sonra Roma'nın başına 6 farklı ismin daha geçmiş olduğu krallık dönemi başlar. Bu yarı efsanevi krallık döneminin tamamen kabul edilip nesillere öğretildiği zamanları geride bıraktık elbette, fakat yapılan arkeolojik kazılar bu efsanelerin bir kısmını geçersiz kıldığı gibi bazı yapıtaşlarının daha da sağlamlaşmasını vesile olmaya devam ediyor. 

Roma tarihi alanında otorite olan Prof.Dr. Halil Demircioğlu diyor ki: "Efsane hayal ürünüdür, tarih ise realiteden doğar. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki efsaneler de çok defa realite zemini üzerinden yücelir." Tabi Roma Devleti'nin işleyişini daha iyi kavrayabilmek için öncelikle sosyal düzene göz atmalı, çünkü hem oluşturulan meclisler hem de bir çok memurluk, bu sosyal düzene göre şekillenmiş durumda. Romada halkın 3 kabile halinde örgütlendiği görülüyor, bunlara yani kabilelere, "Tribus"denilmekte, her tribus da "Cruia" denilen 10 tane aile birliğinden meydana gelirken bu Cruialar'ı meydana getiren ailelerin sayısı da 10 olarak karşımıza çıkıyor.Her bir üyesine "Gens" denmekte olan Cruia teşkilatındaki gensler düşünülünce,  tabiki küçük bir aile değil büyük bir aile yani sülale/klan akla gelmeli. Bu klanın içinde de kendi ayrımları mevcut olduğu için, Gens içindeki familyalar da alt birimleri oluşturuyorlar. Bu ayrımlar, isimleri ve soyisimleri de oluşturan ayrımlardır ki birinin isiminden hangi klana ve aileye ait olduğu anlaşılabiliyordu.

Krallık dönemi diyince mutlak bir monarşi insanın aklına gelmekte, fakat batı Roma tarihinde senatonun varlığı , halk meclislerinin rolü her daim önemini korumuştur. Şöyle ki krallık döneminde Comitia Curiata denilen bir meclis vardı. Bu meclis 30 Cruia'yi kapsayan ve her Cruia'nın bir oy hakkı olduğu; kralın seçimi, savaş ve kanunların yapılması gibi durumlara karar veren meclisti ki yetkileri ile ve kralı seçen bir kurum olmasıyla ne kadar önemli olduğu çok açık. Cruia sistemi aynı zamanda askeri temelleri de atan bir sistem olup orduya asker sağlama gereklilikleri belli sayısal düzenlerle sistematik hale getirilmiş durumdaydı, fakat ayrıntılara değinmeye çok da gerek görmüyorum. Senatus yani kralın seçtiği soylu sınıftan(patricii) meydana gelen meclis ise kralın danışma organı olmakla birlikte cumhuriyet döneminde de varlığını sürdürmeye devam etmiştir ve üyelerinin sayısı  300-600 kişi gibi dönemler arasında değişime uğramıştır. Krallık dönemi yaklaşık olarak İ.Ö. 500 yıllarında sona erince iki magistirat yani memur kralın görevlerini 1 yıllığına paylaşarak aynı anda göreve başladılar bunlara en başta "Praetor" unvanı verilse de bu ünvan yaklaşık 150 yıl sonra hukuk işlerine bakan yüksek memur olarak varlığını sürdürmüş, zamanla sayıları da artmıştır.Onların yerine ünvan olarak yönetimi paylaşan iki kişiye "Consul" denmeye başlandı consuller bir yıllığına az önce bahsetmiş olduğum tam hukuklu vatandaşlardan (patricii) meydana gelen Comitia Curuiata'nın yenilenmis hali olan ve artık yarı hukuklu vatandaşlar olan pleblerin de bulunduğu Comitia Centuriata 'nin yani halk meclisinin seçimiyle iş başına gelip Senato ile kordineli olarak çalışıyordu. Görev yılları olan 1 yıl boyunca dokunulmaz ve birbirilerini denetleyerek veya kararlarını veto ederek geçiriyor ardından da bir şikayet veya yolsuzluk durumunda görev süresi sonunda meclise hesap verme durumunda kalabiliyorlardi. Aynı zamanda herhangi bir olağanüstü durum söz konusu olduğu zaman Genelde iki consulden biri veya ikisinin seçtiği ortak bir isim 6 ay boyunca "Dictator" oluyor ve görev süreleri boyunca yaptıkları konusunda sonradan hesap verme gibi bir zorunlulukları olmuyordu. 

Bunlar dışında "Quaestor" magistirati devletin hazinesini teftiş etmekle 1 yıl süreyle göreve gelir , "Censor" magistirati ise daha önce Consul olan kişilerden Comitia Centuriata tarafından 5 yıllığına seçilip , vatandaşların mal varlıklarını kayıt almakla görevli idiler aynı zamanda Senatus üyelerini de seçmek gibi önemli görevleri bulunuyordu. Belirtilmesi gerek birkaç şeyden daha bahsetmek istiyorum ki, Roma'da memurlar yani magistiratlar icra etmiş oldukları görevleri yüzünden devletten para almıyorlardı. Çünkü magistiratlar gerek Consuller gerekse diğerleri , zaten para sahibi oldukları için yönetim kademesine geçiyorlar ve yönetimde bulundukları süre boyunca devlete kendi servetlerini kullanarak hizmet ediyorlardi.  Bu açıdan düşünülünce genelde olanın aksine zenginlik; yönetimde bulunmanın sonucu değil ,sebebi durumundadır. 

Roma her ne kadar imparatorluk devri geçirmiş olan bir devlet olsa da  gördük ki bildiğimiz anlamda bir imparatorluk söz konusu değil, bir kişinin çoğu yüksek magistiratlik görevini kendi bünyesinde toplamasi ile meydana gelen tek adam olma durumuna atıfta bulunulur aslında imparator kavramında. Onur payeleri de yönetimin başında bulunan kişiye senatus tarafından sıklıkla verilmiştir tabi ki, bunlar büyük başarılar elde etmiş kişilere genelde o olay sonrasında verilen çok yüksek mevkiler ve yetkilerdir. Tıpkı Pompeius  ile yapmış olduğu iç savaş neticesinde Senatus tarafından ömür boyu dictator ilan edilen İulius Caesar veya Actium savaşı ile Aleksandros'un kurmuş olduğu ve ardıllarının devam ettirdiği kralliklarina son veren Octavianus'a imperator (başkomutan) ve Augustus (kutsal) unvanlarının verilmesi gibi (Hepimizin bildiği Roma imparatoru Augustus'un gerçek adı Gaius Octavianus olmakla birlikte Augustus unvan olarak kullanilan bir terimdir.). Roma Senatus' u her ne kadar büyük ünvanları kişilere hem sağlıklarında hem de ölünce onları tanrı ilan ederek sonrasında da şereflendirse de halk krallığa karşı her zaman mesafeli davranmış ve bu yolda ilerleyen insanları da tepki ile karşılamasını bilmiştir. Buna örnek olarak Plutarkhos'un vermiş olduğu örnek dile getirilebilir; Caesar'e Roma'da bir şölende (Lupercalia bayramı) Consul 3.Antonius defneden yapılma bir taç takmak isteyince bayram meydanında derin bir sessizlik olmuş , bunu farkeden Caesar tacı takmayı kabul etmeyince halk tarafından büyük alkış almıştır. Bu olayın halkın tepksini ölçmek için Caesar tarafından tertip edildiği söylense de sonucu bir çok şeye açıklık kazandırmış fakat bu durum kral olmak istemesi sonucunda buna muhalif yakınları tarafından da öldürülmesine engel olmamıştır. 

Roma devletinin krallık , cumhuriyet ve imparatorluk dönemlerini daha sonra ayrıntıları ile ele almak istiyorum bugün sadece bu konuya genel olarak bakarak , biraz giriş yapmış oldum. Görüşmek dileğiyle.


Sevgiler
Historian

Kaynakça: 
- Demircioğlu, H., Roma Tarihi I.cilt:Cumhuriyet.I.Kısım:Menşelerden Akdeniz Havzasında Hakimiyet  Kurulmasına Kadar, TTK Ankara, 5.baski 2011
-Tekin,O., Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Istanbul , 7.baskı 2012
-Eutropius, Roma Tarihinin Özeti, çev. Çiğdem Menzilcioğlu, Kabalcı Istanbul , 2007
-Plutarkhos ,Paralel yaşamlar;Iskender&Caesar, çev. Furkan Akderin , Alfa ıstanbul, 2007

Lorem ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry.

Comments


EmoticonEmoticon