14 Mart 2017 Salı

"Hasta adam hakkında ne düşünüyorsunuz, değerli Prens?"

Doğu Sorunu

1833’te Münih "Üç Hükümdarlar Konferansı" sırasında Metternich ile Çar Nikolay arasında şöyle bir konuşma geçmişti:
"Münchengraetz’de bir akşam yemeğinde bir araya gelmiştik. Ben, Majeste imparatorun tam karşısında oturmaktaydım. Ve birdenbire, Çar masanın üzerinden bana eğilerek şunu sordu:
"Hasta adam hakkında ne düşünüyorsunuz, değerli Prens?"

Tam bir sağırlığa vurup işitmezlikten geldim bu soruyu. Ve Çar bir daha sordu ve ben, gene işitmedim. Ne var ki Majeste İmparator, aynı soruyu üçüncü kez tekrarlayınca ister istemez cevap vermek zorunda kaldım. Yalnız, dolaylı bir şekilde yaptım bu işi; şu soruyu sorarak cevap verdim ona:
"İmparator hazretleri bana bu soruyu, bir hekime sorar gibi mi, yoksa bir mirasçıya sorar gibi mi sormaktadırlar?
Hiçbir cevap vermedi imparator ve bir daha bana artık 'hasta adam’dan söz etmedi... "

Bu konuşma Batılı ülkelerin Osmanlı Devleti'ne bakışlarının iki farklı yönüne dikkat çekmekteydi:
“Hasta Adam’ın iyileştirilmesi;” ya da "mirasına konulması" olarak beliren bu iki görünüş, farklı kombinezonlarla Batı'nın bundan sonra Osmanlı Devleti karşısında takınacağı tutumu, diplomatlarının ve çoğu zaman karikatüristlerinin düşünce ve tavırlarını belirleyecekti.
Özellikle Rusya, Osmanlı'nın mirasına konmak, Akdeniz bölgesinde hegemonyasını kurmak politikasını ağırlıklı olarak benimserken, İngiltere ve belli bir noktaya kadar Fransa, kâh Rusya karşısında "hasta adamı" desteklemiş, kâh gerekli yerlerde müdahalelerde bulunarak, önce Doğu yolunu, sonra da petrol bölgelerini kendi denetimleri altına almak amacını taşıyan bir politika benimsemişlerdi.

Hünkar iskelesi antlaşmasından başlayarak Batı ülkelerinin siyasal gündemine özerk bir "Doğu Sorunu" dâhil olmuştu.  Özellikle emperyalist yayılmanın en önde gelen ülkesi İngiltere’de iki ayrı çizgi, Doğu Sorunu’nun gündemini oluşturmaktaydı:
Serbest ticaret yanlısı Richard Cobden ve John Bright'ın başı çektiği bir yorum,
Türk-Rus ilişkilerine politik ya da dolaylı yollardan hiçbir müdahalede bulunulmamasını böyle bir müdahalenin İngiltere’nin serbest ticaretten kâr etmesi üzerinde hiç bir olumlu etkisi olmayacağını savunuyordu.
Russia adlı kitapçığında Cobden, "hatta Rus polisi İstanbul'a yerleştiği takdirde sevinç duymak gerekir: Türk polisinin çoğu zaman sağlamakta güçlük çektiği güvenlik ve asayiş, böylelikle kolayca sağlanmış olacaktır…” diye yazmaktaydı.
Böyle bir durumda Osmanlı ekonomisi Batı’nın taleplerine kendini yarım yamalak uydurmaya çalıştığı bir çerçevede önce borçlanmaya, sonra da iflasa doğru sürüklendi. Avrupa sanayi kültürü ütopyacılarının şaheseri olan "Dünya Fuarı”nın 1900 yılında yapılan sonuncusunda Osmanlı pavyonu Avrupa'ya hammaddeler ve küçük imalat sanayii ürünlerinden başka bir şey sunamamıştı. 



Osmanlı Pavyonu, 1900
Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, s: 1808

Lorem ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry.

Comments


EmoticonEmoticon