Baron Joseph Von Hammer Purgstall
Pâdişâh, Trabzon seferinden döner dönmez, Eflâk Voyvodası Vlad tarafından harb meydânına davet olunmuştur. Bu voyvoda II. Mehmed'den daha mahir ve gaddar bir zâlimdi[56]. Macaristan, Eflâk ve Türkiye vekayînâmeleri -korkunç tabiatını oldukça gösteren-üç muhtelif nâm ile yâd ederler. Vlad, Macarlar tarafından umumiyetle «Drakul» (Şeytân)», Ulahlar tarafından «Çpelpuç» (Cellâd), Türkler tarafından «Kazıklı Voyvoda»[57] diye isimlendirilmiştir. Yılanca vahşeti hakkında bir fikir hâsıl etmeğe kifayet etmek üzere, şu birkaç vak'ayı nakledeceğiz: En sevdiği temâşâ, kazık işkencesi idî; bilhassa kazıklara vurulmuş ve işkencelerle can vermekte olan Türkler'in teşkil etmiş oldukları kalın bir dâirenin ortasında sarayının haîkiyle birlikte yemek yemekten pek büyük haz duyardı[58]. Eline Türk esirleri geçince, ayaklarındaki derinin yüzülmesini ve meydana çıkan kırmızı etlerin tuz ile oğuşturulmasını ve ondan sonra elem ve azabın artması için keçilere yalattırılmasını emrederdi[59]. Kendisine gönderilen Osmanlı elçileri başları açık olarak kendilerini tanıtmak protokolünden istinkâf etmeleriyle, babalarının âdetlerine uygun olarak ve daha kuvvetli bir surette başlarında durması için sarıklarını üçer çivi ile başlarına çaktırmıştır.
Bir gün memleketin bütün dilencilerini büyük bir ziyafete çağırarak, iyice doyurduktan sonra, sofra masasını ateşlettirip hepsini yakmıştır. Bir defa da bir takım zavallı kadınların memelerini kestirerek, onların yerine çocuklarının başlarını yapıştırtmıştır. Çocukları validelerinin ateşte kızartılmış etlerini yemeğe icbar etmiştir. İnsanları sebze gibi doğramak ve çömlek içinde pişirip kaynatmak için husûsî usûller icâd etmiştir. Birgün eşek üzerinde tesadüf ettiği bir papası, eşekle beraber kazıklatmıştır. Başkasının malına el dokundurulmamasını va'z etmiş olan bir rahip, sofrada Drakul'un kendisine ayırdığı bir ekmek parçasını almış olmasından dolayı, hemen orada kazığa vurulmuştur. Sevgililerinden biri kendisini yanlışlıkla hâmile zannetmesi üzerine, canavar bizzat kadının karnını yarmıştır. En büyük şenlikleri, birçok adamları birden işkenceye koymaktı. Lisan öğrenmek için Eflâk'a gönderilmiş olan dörtyüz Macaristan ve Transilvanya delikanlılarının hepsini birden ateşte yakmıştır. Altıyüz Bohemya tacirini pazar yerinde kazığa vurdurmuştur. Asilzâdegândan kendisince şüpheli görünen beşyüz kişi -bulundukları kazadaki ahâlînin doğru bir defterini vermemiş oldukları bahanesiyle-yine o cezaya uğramışlardır[60]. Fakat bunların cümlesi Osmanlılar'ın aleyhindeki muharebesinde Bulgaristan ahâlîsi hakkında yapmış olduğu katliâma nisbetle hiçbirşey hükmündedir.
Bu kandökücü, Eflâk hükümetine Sultân Mehmed'in yardımiyle nail olarak, erkek, kadın, çocuk yirmibinden ziyâde insanın az vakit içinde telef edilmesi suretiyle kuvvetini te'yîd etmişti[61]. Pâdişâh onun mezâlimi için değil, Matyas-Korvinos'a elçiler gönderdiği ve hazîneye senelik onbin duka vergiyi te'diyeye hazır olduğunu beyân ederek ve fakat bundan başka talep olunan beşyüz delikanlıyı göndermekten ve bizzat Bâb-ı Hümâyûn'a gelmekten imtina etmiş olduğu için hükümetini yıkmak istiyordu[62]. Vlad'ın ele geçirmesine müsâid bulunmuş olan Eflak'ı da, onun biraderi Radul'e vermek arzusundaydı[63].Bu Radul, kardeşinin hükümetini alabilmek için II. Mehmed'in menfurca arzularına teslimiyet göstermek şenaatinde bulunmuştur[64]. Pâdişâh bunu en ziyâde şunun için severdi ki, delikanlı evvelâ elindeki kılıçla kendini müdâfaa etmişti; fakat ikbâl hırsı sonraları II. Mehmed'in açıktan açığa mahbûbu olmasına karar verdirmiştir[65]. Vlad'ı itaat altına almak için, Pâdişâh evvelâ -II. Murad'ın şarabdârı olup daha sonraları donanma kapdânı ve Mora valisi ve en son olarak da Vidin vâlîsi olan -Çakırcı Hamza Paşa'yı-ve eskiden Katabolinus ve şimdi Yûnus Beğ denilen Rum'dan dönme kâtibiyle beraber gönderdi[66]. Bu iki adam Voyvoda'yı bir görüşmeye davet ettiler. Maksadlan hiyle ile kendisini ellerine geçirmek idi. Vlad ise niyetlerini -keşfedip maiyyetleriyle beraber eline geçirerek, ayaklarını ve ellerini kestikten sonra, hepsini kazığa vurdu; fakat Paşa'ya şerefli bir mevkî verdi: yânî, diğerlerinden daha yüksek bir kazığa vurdurdu. Drakul, bu imtiyazı eskiden kendi maiyyetinden biri hakkında da kullanmıştı: Bir yaz günü, kazığa vurulmuş birçok insanların içinden ikisi beraber geçerken, maiyyetinde bulundurduğu şahıs bu cesedlerden intişâr eden kokuya nasıl tahammül ettiğini sormuştu; Voyvoda onu derhâl -kokudan muztarib olmasın diye-daha yüksek bir kazığa vurdurmuştur[67].
Kazıklı Voyvoda, Pâdişah'ın teşebbüsüne hiddetlenerek Hamza Paşa ile Yûnus Beğ'in idamından sonra, Bulgaristan'ı istilâ suretiyle muhâsamaya başladı. Memleketi harâb ettikten, yolu üzerindeki kasaba ve köyleri yaktıktan sonra -arkasında yirmibeşbin esîr bulunduğu halde-[68] Tuna'dan geçerek Eflâk'a döndü. Sadrâzam Mahmûd Paşa, elçinin fecî ölümünü ve Bulgaristan'ın tahribini arzetmeğe geldiği zaman II. Mehmed, bunun ilk hiddetiyle Mahmûd Paşa'ya vurmuştu. Halkondilas'in mütalâasına göre, «Pâdişâhların kapısında -zilletin en aşağı noktasından ikbâlin en yüksek mertebesine çıkardıkları kulları için-dayak yemek utanmayı icâb ettirecek birşey değildir»[69]. Sultân Mehmed derhâl Kostantiniyye fethindeki miktara muâdil olarak ikiyüzellibin tahmin olunan[70] ordusunu toplamak için bütün vilâyetlere tatarlar çıkardı. Sadrâzam ikiyüzbin kişi ile Tuna üzerine ilerledi. Pâdişâh vuku bulan tahkirin intikamının alınmasında bizzat bulunmak isteyerek, yirmibeş kadırga ve yüzelli diğer sefine ile Karadeniz'i geçip Vidin'e kadar Tuna'dan yukarı çıktı. O zaman geniş ticaretiyle çok meşhur olan îbrâil (Braillabus) ile Osmanlı askerlerinin yol güzergâhında bulunan şehirler kül hâline geldi. Drakul, Eflâk kazaları kadınlarından ve çocuklarından bir takımını Praşova'ya (Kronştad), bir takımını memleketi setr eden ormanlara gönderdi. Ordusunu iki fırkaya böldü;[71] birincisini -Osmanlılarla ittifak ederek bir müddet Kîlya'yı muhasara etmiş ve muvaffak olamaması üzerine Eflâk üzerine atılıp, geçtiği yerleri kan ve ateşe gark etmiş olan-Moldavya Prensi üzerine sevk etti; yedi, yâhud onbin kişi kadar olan ikinci fırka ile de[72] Osmanlı ordusuna karşı yürüdü. Drakul, kıyafet değiştirerek bizzat Pâdişah'm askeri arasına girerek, dikkatli bir keşiften sonra, bir gece baskını tasavvurunda bulundu. Türkler'in gece vakti her ne olursa olsun yerlerinden kımıldanmamak âdetinde bulunmaları, kendisini ümidvâr ediyordu. Drakul'un süvarileri fenerler, fanuslar tedârik etmiş oldukları halde Osmanlı ordusunun üzerine düştüler. Türkler bir heyecana tutularak, hiçbir harekete muktedir olamıyorlardı. Vlad'ın maksadı doğrudan doğruya Pâdişah'ın çadırına gitmekti. Lâkin yanılarak Sadrâzam ile İshâk Paşa'nın çadırlarına taarruz ederek, insanlardan ziyâde atları, develeri öldürdü. Bu sırada ise Osmanlı süvarisi atlanmış idiler. Eflâklılar Sultân'ın çadırına vardıkları zaman, Yeniçeriler'in müdâfaaya hazır olduklarını gördüler[73]. Aniden vuku bulan ilk hücumun verdiği intizamsızlığa rağmen, Osmanlı ordusu harb saflarını kurmağa muvaffak olmuştu. Sağ cenâhda eski Mora Beği Turhan'ın oğlu Ömer Beğ; Evranosoğlu Ahmed Beğ; Mihâloğlu Alî Beğ, ile Malkoçoğlu Balı Beğ bulunuyordu. Sol cenâhda, Arnavudluk Beği Nasuh Beğ, Esved Beğ, Mihâl Beğ'in diğer oğlu İskender Beğ vardı[74]. Her iki tarafça büyük bir zayiatı mûcib olmaksızın, sabaha kadar bütün gece karakol muharebeleri devam etti. Güneş doğarken Vlad ric'at etti. Akıncı kumandanlığı ailesinde ırsî olan Alî Beğ, Akıncılar'la düşmanı takip edip, bin esîr ile döndü[75]. Mehmed, bunları oracıkta îdâm ettirdi. Evvelki gece muharebesinde Osmanlılar'ın eline düşmüş olan bir Eflâklı Sadrâzam Mahmûd Paşa'nın çadırına götürüldü[76]. Esîr, kendisine sorulan ilk suâllere yeterli cevâbı verdi; lâkin Vlad'ın ne taraftan gelmiş, ne tarafa çekilmiş olduğu sorulunca bunları pek iyi bilirse de, hiçbir vakit söylemeyeceği cevâbını verdi; çünkü Drakul'un vahşetinden çok fazla korkuyordu. Ölümle tehdîd olundu; birşey söylememekte ısrar etti. Mahmûd Paşa derhâl tehdidini icra mevkiine koydu; lâkin esirin idamı kararını söylediği sırada, bu adî nefer için hayretini izhâr etmekten kendisini men' edemiyerek:
-«Eğer bu adam bir ordunun başında bulunsaydı, mutlaka bir büyük şân kazanırdı.»[77] dedi.
Vlad sanki sihirli bir güç ile ortadan kaybolduğundan Mehmed, Drakul'un payitahtı üzerine yürüyerek, Eflâk içinde ilerledi. Fakat payitahtı muhasara etmeksizin geçti. Bu şehirden az bir mesafede, bir nehrin suladığı ovanın başlangıcında kazıklardan bir orman teşekkül etmiş olduğunu görünce nefretini açığa vurmaktan men' edemedi; yarım fersah uzunluğunda bir mesafe içinde,[78] -bir takımı kazığa vurulmuş, bir takımı çarmıha gerilmiş-yirmi bin Türk ve Bulgar bulunuyordu. Bunların ortasında ve diğer kazıklardan daha uzun bir kazık üzerinde -ipek ve erguvanı en güzel elbisesini giymiş olarak-Hamza Paşa'nın[79] cesedi hâlâ tefrik edilebiliyordu. Anaların yanında çocuklar görülüyordu ki, kuşlar bağırsaklarının üzerine yuva kurmuşlardı[80]. Bu dehşet verici manzarayı görünce Padişah[81].
- «Bu kadar büyük işler yapmış, tebeasını ve kuvvetini bu kadar iyi bir surette kullanmış olan bir adamı memleketinden çıkarmak muhaldir.» dedi. Lâkin gizli düşüncelerini bu şekilde ortaya çıkarmış olmasından dolayı, korkuya kapılmış olması gerektir ki, müteakiben:
- «Bu kadar cinayetler yapan bir adam şâyân-i hürmet değildir»[82] sözlerini ilâve etti.
Vlad, arazînin durumuna olan bilgisi sayesinde -kâh bir tarafta, kâh başka tarafta görünerek-Mehmed'in ordusunu hareket hâlinde bulunduğu yollarda mütemadiyen rahatsız etti. Lâkin nihayet Osmanlılara karşı müdâfaa için memlekette ancak altıbin kişi bırakabilerek, Moldavya tarafına çekilmeğe mecbur oldu. Bu bir avuç süvari Turhanoğlu Ömer Beğ'e karşı aşırı derecede bir şecaatle muharebe ettilerse de, nihayet galebe sayı üstünlüğünde görünerek, Ömer Beğ -askerin mızraklarına saplanmış-iki bin Eflâklı başı tuhfesiyle (hediyesiyle) ordugâha döndü. Pâdişâh, hizmetine mükâfâten Ömer Beğ'e Tesalya Beğliği'ni verdi. Osmanlı süvarileri karşılarında döğüşecek ordu bulamadıklarından, birçok fırkalara ayrılarak ve bütün Eflâk'a yayılarak ikiyüzbine yakın at ve yük hayvanı getirdiler. Drakul, Moldavya hududu üzerindeki mevkiini terke mecbur olarak, Macaristan'a çekilmişti. Kendisi, Matyas Korvinos'dan yardım talep etmiş ve bu ümîdle oraya gitmiş olduğu halde, Matyas, Voyvoda'yı Ofen'de, yâhud Belgrad'da mahbese kapattırdı. Sultân Mehmed, iki kardeş fırkası muharebesi demek olan bu seferden yorularak iltifat-gerdesi Radul'u Eflâk Voyvodalığı makamına oturmak emriyle Akıncı kumandanı Alî Beği bırakıp, kendisi İstanbul'a teveccüh etti[83]. Radul, senelik onbin duka vergi vererek, on sene hüküm sürdü[84]. Lâkin bu prensin kazaen vefatı üzerine Vlad mahbesinden kaçarak, yâhud bırakılarak, Eflâk üzerinde kanlı bir yıldız gibi yine göründü. İki sene sonra bir köle, insaniyetin yüzkarası ve belâsı olan bu canavardan yeryüzünü müebbeden kurtardı[85]. Türkler bunun başını zafer alâmeti olmak üzere bütün beldelerde dolaştırdılar. Vakıa I. Mehmed, elli sene önce Eflâk'ı vergi altına almış ve bunun te'diyesini te'mîn için Yerkökü (bazılarınca Yerköyü Hzln)[86] kalesini inşâ etmişse de, Osmanlı Pâdişâhları ancak Vlad'ın ölümünden beri kendilerini Eflâk'ın sahibi addederler.
Dipnotlar
(Bir kısmı çevirmenin notları. Sadece yanlış veya eksikleri belirtmiyor, yorum da yapıyor. Böylelikle metne müdahale etmiş olduğuna dikkat ediniz. Örneğin 56. not)
56 Voyvodanın işlediği şen'îlikler ile Fâtih’in işleri arasında asla münâsebet olmadığından, bu kıyâsı Kat'iyyen reddederiz. Mütercim.
57 Birinci cilddeki bir haşiyede bu unvanın başkasına atfı yanlışlık eseridir. Mütercim,
58 Bonfinius, Asere 3, 1, 10, s. 532; Engel, Eflâk Târihi, s. 178 ve mukaddimesinde, 1 22.
59 Bonfinius s. 352; Engel, s. 178 ve mukaddimesinde, 22.
60 Osmanlı elçilerini kazıklara vurdurmaktan başlıyarak buraya kadar zikrolunan on vahşîliğin me’hazı
61 Engel’in Eflâk; Tarihi Mukaddimesi ve Tarihi ve bilhassa Mukaddimede ve Târihde eski Sakson yazılarıdır. Mukaddime, 22, s. 76, 77, 78, 79; Târih, 178.
62 Halkondilas, 1, 9, s. 153 (866/1461). 282 Halkondilas ve Dukas, 1, 45, 194.
63 Haikondilas ve Dukas.
64 «Cura enim amore ardens puerum vocaret adcoitum.» Halkondilas, s. 158.
65 «Non multo post rediit in Januas regls ejusque concubinus factus est.» Halkondilas, kezalik.
Hammer, bu iki fıkranın me’hazını göstermek için Halkondilas’ın Rumca’dan Lâtince’ye tercüme edilmiş olan târihinin fıkralarını aynen naklediyor; fakat Halkondilas’ın bu rivayeti asla itimâda şâyân olamaz. O asrın Yunanl müverrihleri Kostantaniyye’yi fethetmiş olan Sultân Mehmed’in aleyhinde idiler. Mütercim.
66 Neşrî, İdrîs, Alî.
67 Engel’in târihi mukaddimesinde Sakson, eskiyazısı.
68 Halkondilas, 9, 159 ve Engel, a.g.e., s. 79.
69 Halkondilas, 1, 9, 159.
70 Kezalik s. 160. Dukas, 45, s. 194, Osmanlı ordusunu ancak yüzelli bin olarak zikreder. Osmanlı müverrihleri Drakul’un ordusunu yüzbine çıkarırlar.
71 Âlî, II. Mehmed Saltanatının Onbeşinci Bab’ı ve Halkondilas,
72 «Bladus ha’bebat equites pauciores quam decem mille. Sunt tamen qui tradunt cum non plures quam septem mille equites ductasse» (İkinci fırkanın miktarının yedibin olduğunu bildiriyor.) Halkondilas.
73 Halkondilas, 9, s. 162.
74 îdrîs, varak: 107. Âlî, bâb: 15. Bu kumandanların sağ cenâhda mı» yoksa sol cenâhda mı durduklarının ehemmiyeti azdır. Fakat aslında devletin en büyük me’mûriyetlerinde bulundukları cihetle, isimlerinin öğrenilmesi gereklidir. Bunlar: Evranos, Turhan (Turahan) Malkoç, Mihâloğlu idi.
75 Alî, Akıncılar’a onbin esîr aldırıyor; fakat idamlarından bahsetmiyor.
76 Engel Eflâk Târihi’nde bu esîrin bizzat padişah tarafından sorguya çekildiğini söylemekle hatâ eder. Bu hatânın menşei şudur ki, Halkondilas Mahmûd’u «Machumetes» yazar, bununla beraber pâdişâhı dâima «Rex» (Hükümdar) unvanıyla yazarak tefrik eder. Midilli adası muhasarası münâsebetiyle de yine o suretle «Rex Itaqne bombardas sistens pergebat consilio Machumetis» diyor.
77 Halkondilas, 9, s. 162.
78 On dört sitad uzunluğunda ve yedi sitad genişliğinde. Halkondilas.
79 Dukas, 45, s, 195.
80 «Volucres nidos fecerant in inferioribus eorum.» (Metindeki ifâdenin me’ hazıdır) Dukas.
81 «Vlrum qui tanta patraverit non multi faciendum esse.» (Metindeki ifâdenin aslıdır).
82 Rum müverrihlerinin garezinden dolayı yazdıklarıdır. Mütercim.
Rum müverrihinin pâdişâha söylettirdiği bu sözlerin birinci parçası sırf hayâl eseri olduğunca şüphe olmadığı gibi, Kazıklı Voyvoda ordusuna isnâd ettiği şecaat dahi hayâli alacaktır. Bu sefer hakkında bizim müverrihlerin ifâdeleri Mütercimin İlâveleri kısmında hulâsa edilecektir. Mütercim.
83 Halkondilas. 9, nihayete doğru; Neşri, varak: 213. Solak-zâde, varak: 55. Bratutu'da Sa'dü'd-dln, s. 215-222, Dokuzuncu Bâb. İdris, varak: 106-110. Aşık Paşa-zade'ye nazaran (Vatikan Kütb. elyazısı) Vlad'ın oğlu babasının yerine geçmiştir.
84 Dukas, 45, s. 194. Del Şivrö'ye nazaran (s. 177), on, tik kitapta duka.
85 Engel, Eflâk Tarihi, s. 179.
86 Hacı Kalfa'nm Takvîmü't-Tevârîh'ine nazaran 819 (1416) senesinde. Engel'in Eflâk Târihi'ne bkz; s. 136. Kantemir, Osmanlı müverrihlerinden naklen Eflâk üzerine konulmuş olan vergiyi hakîkî târihiyle yazar; lâkin Piyer Rareş (Pierre Ra-resch) ile Piyer Aron (P. Aaron)'un saltanatı zamanlarına âit vak'aları birbirine karıştırdığı gibi, bunda dahî aldanarak Boğdanlıların ilk defa verdikleri verginin Ödendiği zamânı seksen sene sonra gösterir. P. Rareş 1516 senesinde hayattaydı, Boğdanlılar ise 1456'da P. Aaron zamanında bu vergiye tâbi idiler. Engel'in Boğdan Târihi'ne bkz; Kromer'e nazaran.
Kaynak: Hammer, (Baron Joseph Von Hammer Purgstall), Büyük Osmanlı Tarihi, 3. cilt, Üçdal Neşriyat, s. 698-703, 1984
Çeviren: Mehmed Ata Bey'in tercümesi esas alınarak Mümin Çevik ve Erol Kılıç tarafından yayına hazırlanmıştır.
Tarih ve Kurgu karşılaştırması için aşağıdaki yazılara da göz atınız.
Bram Stoker'ın Drakulası için bkz. http://www.wikizero.biz/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQnJhbV9TdG9rZXI
Bram Stoker’ın “Drakula”sını Yaratan Dünya: Londra Kütüphanesi
Vlad III |
Bir gün memleketin bütün dilencilerini büyük bir ziyafete çağırarak, iyice doyurduktan sonra, sofra masasını ateşlettirip hepsini yakmıştır. Bir defa da bir takım zavallı kadınların memelerini kestirerek, onların yerine çocuklarının başlarını yapıştırtmıştır. Çocukları validelerinin ateşte kızartılmış etlerini yemeğe icbar etmiştir. İnsanları sebze gibi doğramak ve çömlek içinde pişirip kaynatmak için husûsî usûller icâd etmiştir. Birgün eşek üzerinde tesadüf ettiği bir papası, eşekle beraber kazıklatmıştır. Başkasının malına el dokundurulmamasını va'z etmiş olan bir rahip, sofrada Drakul'un kendisine ayırdığı bir ekmek parçasını almış olmasından dolayı, hemen orada kazığa vurulmuştur. Sevgililerinden biri kendisini yanlışlıkla hâmile zannetmesi üzerine, canavar bizzat kadının karnını yarmıştır. En büyük şenlikleri, birçok adamları birden işkenceye koymaktı. Lisan öğrenmek için Eflâk'a gönderilmiş olan dörtyüz Macaristan ve Transilvanya delikanlılarının hepsini birden ateşte yakmıştır. Altıyüz Bohemya tacirini pazar yerinde kazığa vurdurmuştur. Asilzâdegândan kendisince şüpheli görünen beşyüz kişi -bulundukları kazadaki ahâlînin doğru bir defterini vermemiş oldukları bahanesiyle-yine o cezaya uğramışlardır[60]. Fakat bunların cümlesi Osmanlılar'ın aleyhindeki muharebesinde Bulgaristan ahâlîsi hakkında yapmış olduğu katliâma nisbetle hiçbirşey hükmündedir.
Bu kandökücü, Eflâk hükümetine Sultân Mehmed'in yardımiyle nail olarak, erkek, kadın, çocuk yirmibinden ziyâde insanın az vakit içinde telef edilmesi suretiyle kuvvetini te'yîd etmişti[61]. Pâdişâh onun mezâlimi için değil, Matyas-Korvinos'a elçiler gönderdiği ve hazîneye senelik onbin duka vergiyi te'diyeye hazır olduğunu beyân ederek ve fakat bundan başka talep olunan beşyüz delikanlıyı göndermekten ve bizzat Bâb-ı Hümâyûn'a gelmekten imtina etmiş olduğu için hükümetini yıkmak istiyordu[62]. Vlad'ın ele geçirmesine müsâid bulunmuş olan Eflak'ı da, onun biraderi Radul'e vermek arzusundaydı[63].Bu Radul, kardeşinin hükümetini alabilmek için II. Mehmed'in menfurca arzularına teslimiyet göstermek şenaatinde bulunmuştur[64]. Pâdişâh bunu en ziyâde şunun için severdi ki, delikanlı evvelâ elindeki kılıçla kendini müdâfaa etmişti; fakat ikbâl hırsı sonraları II. Mehmed'in açıktan açığa mahbûbu olmasına karar verdirmiştir[65]. Vlad'ı itaat altına almak için, Pâdişâh evvelâ -II. Murad'ın şarabdârı olup daha sonraları donanma kapdânı ve Mora valisi ve en son olarak da Vidin vâlîsi olan -Çakırcı Hamza Paşa'yı-ve eskiden Katabolinus ve şimdi Yûnus Beğ denilen Rum'dan dönme kâtibiyle beraber gönderdi[66]. Bu iki adam Voyvoda'yı bir görüşmeye davet ettiler. Maksadlan hiyle ile kendisini ellerine geçirmek idi. Vlad ise niyetlerini -keşfedip maiyyetleriyle beraber eline geçirerek, ayaklarını ve ellerini kestikten sonra, hepsini kazığa vurdu; fakat Paşa'ya şerefli bir mevkî verdi: yânî, diğerlerinden daha yüksek bir kazığa vurdurdu. Drakul, bu imtiyazı eskiden kendi maiyyetinden biri hakkında da kullanmıştı: Bir yaz günü, kazığa vurulmuş birçok insanların içinden ikisi beraber geçerken, maiyyetinde bulundurduğu şahıs bu cesedlerden intişâr eden kokuya nasıl tahammül ettiğini sormuştu; Voyvoda onu derhâl -kokudan muztarib olmasın diye-daha yüksek bir kazığa vurdurmuştur[67].
Kazıklı Voyvoda, Pâdişah'ın teşebbüsüne hiddetlenerek Hamza Paşa ile Yûnus Beğ'in idamından sonra, Bulgaristan'ı istilâ suretiyle muhâsamaya başladı. Memleketi harâb ettikten, yolu üzerindeki kasaba ve köyleri yaktıktan sonra -arkasında yirmibeşbin esîr bulunduğu halde-[68] Tuna'dan geçerek Eflâk'a döndü. Sadrâzam Mahmûd Paşa, elçinin fecî ölümünü ve Bulgaristan'ın tahribini arzetmeğe geldiği zaman II. Mehmed, bunun ilk hiddetiyle Mahmûd Paşa'ya vurmuştu. Halkondilas'in mütalâasına göre, «Pâdişâhların kapısında -zilletin en aşağı noktasından ikbâlin en yüksek mertebesine çıkardıkları kulları için-dayak yemek utanmayı icâb ettirecek birşey değildir»[69]. Sultân Mehmed derhâl Kostantiniyye fethindeki miktara muâdil olarak ikiyüzellibin tahmin olunan[70] ordusunu toplamak için bütün vilâyetlere tatarlar çıkardı. Sadrâzam ikiyüzbin kişi ile Tuna üzerine ilerledi. Pâdişâh vuku bulan tahkirin intikamının alınmasında bizzat bulunmak isteyerek, yirmibeş kadırga ve yüzelli diğer sefine ile Karadeniz'i geçip Vidin'e kadar Tuna'dan yukarı çıktı. O zaman geniş ticaretiyle çok meşhur olan îbrâil (Braillabus) ile Osmanlı askerlerinin yol güzergâhında bulunan şehirler kül hâline geldi. Drakul, Eflâk kazaları kadınlarından ve çocuklarından bir takımını Praşova'ya (Kronştad), bir takımını memleketi setr eden ormanlara gönderdi. Ordusunu iki fırkaya böldü;[71] birincisini -Osmanlılarla ittifak ederek bir müddet Kîlya'yı muhasara etmiş ve muvaffak olamaması üzerine Eflâk üzerine atılıp, geçtiği yerleri kan ve ateşe gark etmiş olan-Moldavya Prensi üzerine sevk etti; yedi, yâhud onbin kişi kadar olan ikinci fırka ile de[72] Osmanlı ordusuna karşı yürüdü. Drakul, kıyafet değiştirerek bizzat Pâdişah'm askeri arasına girerek, dikkatli bir keşiften sonra, bir gece baskını tasavvurunda bulundu. Türkler'in gece vakti her ne olursa olsun yerlerinden kımıldanmamak âdetinde bulunmaları, kendisini ümidvâr ediyordu. Drakul'un süvarileri fenerler, fanuslar tedârik etmiş oldukları halde Osmanlı ordusunun üzerine düştüler. Türkler bir heyecana tutularak, hiçbir harekete muktedir olamıyorlardı. Vlad'ın maksadı doğrudan doğruya Pâdişah'ın çadırına gitmekti. Lâkin yanılarak Sadrâzam ile İshâk Paşa'nın çadırlarına taarruz ederek, insanlardan ziyâde atları, develeri öldürdü. Bu sırada ise Osmanlı süvarisi atlanmış idiler. Eflâklılar Sultân'ın çadırına vardıkları zaman, Yeniçeriler'in müdâfaaya hazır olduklarını gördüler[73]. Aniden vuku bulan ilk hücumun verdiği intizamsızlığa rağmen, Osmanlı ordusu harb saflarını kurmağa muvaffak olmuştu. Sağ cenâhda eski Mora Beği Turhan'ın oğlu Ömer Beğ; Evranosoğlu Ahmed Beğ; Mihâloğlu Alî Beğ, ile Malkoçoğlu Balı Beğ bulunuyordu. Sol cenâhda, Arnavudluk Beği Nasuh Beğ, Esved Beğ, Mihâl Beğ'in diğer oğlu İskender Beğ vardı[74]. Her iki tarafça büyük bir zayiatı mûcib olmaksızın, sabaha kadar bütün gece karakol muharebeleri devam etti. Güneş doğarken Vlad ric'at etti. Akıncı kumandanlığı ailesinde ırsî olan Alî Beğ, Akıncılar'la düşmanı takip edip, bin esîr ile döndü[75]. Mehmed, bunları oracıkta îdâm ettirdi. Evvelki gece muharebesinde Osmanlılar'ın eline düşmüş olan bir Eflâklı Sadrâzam Mahmûd Paşa'nın çadırına götürüldü[76]. Esîr, kendisine sorulan ilk suâllere yeterli cevâbı verdi; lâkin Vlad'ın ne taraftan gelmiş, ne tarafa çekilmiş olduğu sorulunca bunları pek iyi bilirse de, hiçbir vakit söylemeyeceği cevâbını verdi; çünkü Drakul'un vahşetinden çok fazla korkuyordu. Ölümle tehdîd olundu; birşey söylememekte ısrar etti. Mahmûd Paşa derhâl tehdidini icra mevkiine koydu; lâkin esirin idamı kararını söylediği sırada, bu adî nefer için hayretini izhâr etmekten kendisini men' edemiyerek:
-«Eğer bu adam bir ordunun başında bulunsaydı, mutlaka bir büyük şân kazanırdı.»[77] dedi.
Vlad sanki sihirli bir güç ile ortadan kaybolduğundan Mehmed, Drakul'un payitahtı üzerine yürüyerek, Eflâk içinde ilerledi. Fakat payitahtı muhasara etmeksizin geçti. Bu şehirden az bir mesafede, bir nehrin suladığı ovanın başlangıcında kazıklardan bir orman teşekkül etmiş olduğunu görünce nefretini açığa vurmaktan men' edemedi; yarım fersah uzunluğunda bir mesafe içinde,[78] -bir takımı kazığa vurulmuş, bir takımı çarmıha gerilmiş-yirmi bin Türk ve Bulgar bulunuyordu. Bunların ortasında ve diğer kazıklardan daha uzun bir kazık üzerinde -ipek ve erguvanı en güzel elbisesini giymiş olarak-Hamza Paşa'nın[79] cesedi hâlâ tefrik edilebiliyordu. Anaların yanında çocuklar görülüyordu ki, kuşlar bağırsaklarının üzerine yuva kurmuşlardı[80]. Bu dehşet verici manzarayı görünce Padişah[81].
- «Bu kadar büyük işler yapmış, tebeasını ve kuvvetini bu kadar iyi bir surette kullanmış olan bir adamı memleketinden çıkarmak muhaldir.» dedi. Lâkin gizli düşüncelerini bu şekilde ortaya çıkarmış olmasından dolayı, korkuya kapılmış olması gerektir ki, müteakiben:
- «Bu kadar cinayetler yapan bir adam şâyân-i hürmet değildir»[82] sözlerini ilâve etti.
Vlad, arazînin durumuna olan bilgisi sayesinde -kâh bir tarafta, kâh başka tarafta görünerek-Mehmed'in ordusunu hareket hâlinde bulunduğu yollarda mütemadiyen rahatsız etti. Lâkin nihayet Osmanlılara karşı müdâfaa için memlekette ancak altıbin kişi bırakabilerek, Moldavya tarafına çekilmeğe mecbur oldu. Bu bir avuç süvari Turhanoğlu Ömer Beğ'e karşı aşırı derecede bir şecaatle muharebe ettilerse de, nihayet galebe sayı üstünlüğünde görünerek, Ömer Beğ -askerin mızraklarına saplanmış-iki bin Eflâklı başı tuhfesiyle (hediyesiyle) ordugâha döndü. Pâdişâh, hizmetine mükâfâten Ömer Beğ'e Tesalya Beğliği'ni verdi. Osmanlı süvarileri karşılarında döğüşecek ordu bulamadıklarından, birçok fırkalara ayrılarak ve bütün Eflâk'a yayılarak ikiyüzbine yakın at ve yük hayvanı getirdiler. Drakul, Moldavya hududu üzerindeki mevkiini terke mecbur olarak, Macaristan'a çekilmişti. Kendisi, Matyas Korvinos'dan yardım talep etmiş ve bu ümîdle oraya gitmiş olduğu halde, Matyas, Voyvoda'yı Ofen'de, yâhud Belgrad'da mahbese kapattırdı. Sultân Mehmed, iki kardeş fırkası muharebesi demek olan bu seferden yorularak iltifat-gerdesi Radul'u Eflâk Voyvodalığı makamına oturmak emriyle Akıncı kumandanı Alî Beği bırakıp, kendisi İstanbul'a teveccüh etti[83]. Radul, senelik onbin duka vergi vererek, on sene hüküm sürdü[84]. Lâkin bu prensin kazaen vefatı üzerine Vlad mahbesinden kaçarak, yâhud bırakılarak, Eflâk üzerinde kanlı bir yıldız gibi yine göründü. İki sene sonra bir köle, insaniyetin yüzkarası ve belâsı olan bu canavardan yeryüzünü müebbeden kurtardı[85]. Türkler bunun başını zafer alâmeti olmak üzere bütün beldelerde dolaştırdılar. Vakıa I. Mehmed, elli sene önce Eflâk'ı vergi altına almış ve bunun te'diyesini te'mîn için Yerkökü (bazılarınca Yerköyü Hzln)[86] kalesini inşâ etmişse de, Osmanlı Pâdişâhları ancak Vlad'ın ölümünden beri kendilerini Eflâk'ın sahibi addederler.
Dipnotlar
(Bir kısmı çevirmenin notları. Sadece yanlış veya eksikleri belirtmiyor, yorum da yapıyor. Böylelikle metne müdahale etmiş olduğuna dikkat ediniz. Örneğin 56. not)
56 Voyvodanın işlediği şen'îlikler ile Fâtih’in işleri arasında asla münâsebet olmadığından, bu kıyâsı Kat'iyyen reddederiz. Mütercim.
57 Birinci cilddeki bir haşiyede bu unvanın başkasına atfı yanlışlık eseridir. Mütercim,
58 Bonfinius, Asere 3, 1, 10, s. 532; Engel, Eflâk Târihi, s. 178 ve mukaddimesinde, 1 22.
59 Bonfinius s. 352; Engel, s. 178 ve mukaddimesinde, 22.
60 Osmanlı elçilerini kazıklara vurdurmaktan başlıyarak buraya kadar zikrolunan on vahşîliğin me’hazı
61 Engel’in Eflâk; Tarihi Mukaddimesi ve Tarihi ve bilhassa Mukaddimede ve Târihde eski Sakson yazılarıdır. Mukaddime, 22, s. 76, 77, 78, 79; Târih, 178.
62 Halkondilas, 1, 9, s. 153 (866/1461). 282 Halkondilas ve Dukas, 1, 45, 194.
63 Haikondilas ve Dukas.
64 «Cura enim amore ardens puerum vocaret adcoitum.» Halkondilas, s. 158.
65 «Non multo post rediit in Januas regls ejusque concubinus factus est.» Halkondilas, kezalik.
Hammer, bu iki fıkranın me’hazını göstermek için Halkondilas’ın Rumca’dan Lâtince’ye tercüme edilmiş olan târihinin fıkralarını aynen naklediyor; fakat Halkondilas’ın bu rivayeti asla itimâda şâyân olamaz. O asrın Yunanl müverrihleri Kostantaniyye’yi fethetmiş olan Sultân Mehmed’in aleyhinde idiler. Mütercim.
66 Neşrî, İdrîs, Alî.
67 Engel’in târihi mukaddimesinde Sakson, eskiyazısı.
68 Halkondilas, 9, 159 ve Engel, a.g.e., s. 79.
69 Halkondilas, 1, 9, 159.
70 Kezalik s. 160. Dukas, 45, s. 194, Osmanlı ordusunu ancak yüzelli bin olarak zikreder. Osmanlı müverrihleri Drakul’un ordusunu yüzbine çıkarırlar.
71 Âlî, II. Mehmed Saltanatının Onbeşinci Bab’ı ve Halkondilas,
72 «Bladus ha’bebat equites pauciores quam decem mille. Sunt tamen qui tradunt cum non plures quam septem mille equites ductasse» (İkinci fırkanın miktarının yedibin olduğunu bildiriyor.) Halkondilas.
73 Halkondilas, 9, s. 162.
74 îdrîs, varak: 107. Âlî, bâb: 15. Bu kumandanların sağ cenâhda mı» yoksa sol cenâhda mı durduklarının ehemmiyeti azdır. Fakat aslında devletin en büyük me’mûriyetlerinde bulundukları cihetle, isimlerinin öğrenilmesi gereklidir. Bunlar: Evranos, Turhan (Turahan) Malkoç, Mihâloğlu idi.
75 Alî, Akıncılar’a onbin esîr aldırıyor; fakat idamlarından bahsetmiyor.
76 Engel Eflâk Târihi’nde bu esîrin bizzat padişah tarafından sorguya çekildiğini söylemekle hatâ eder. Bu hatânın menşei şudur ki, Halkondilas Mahmûd’u «Machumetes» yazar, bununla beraber pâdişâhı dâima «Rex» (Hükümdar) unvanıyla yazarak tefrik eder. Midilli adası muhasarası münâsebetiyle de yine o suretle «Rex Itaqne bombardas sistens pergebat consilio Machumetis» diyor.
77 Halkondilas, 9, s. 162.
78 On dört sitad uzunluğunda ve yedi sitad genişliğinde. Halkondilas.
79 Dukas, 45, s, 195.
80 «Volucres nidos fecerant in inferioribus eorum.» (Metindeki ifâdenin me’ hazıdır) Dukas.
81 «Vlrum qui tanta patraverit non multi faciendum esse.» (Metindeki ifâdenin aslıdır).
82 Rum müverrihlerinin garezinden dolayı yazdıklarıdır. Mütercim.
Rum müverrihinin pâdişâha söylettirdiği bu sözlerin birinci parçası sırf hayâl eseri olduğunca şüphe olmadığı gibi, Kazıklı Voyvoda ordusuna isnâd ettiği şecaat dahi hayâli alacaktır. Bu sefer hakkında bizim müverrihlerin ifâdeleri Mütercimin İlâveleri kısmında hulâsa edilecektir. Mütercim.
83 Halkondilas. 9, nihayete doğru; Neşri, varak: 213. Solak-zâde, varak: 55. Bratutu'da Sa'dü'd-dln, s. 215-222, Dokuzuncu Bâb. İdris, varak: 106-110. Aşık Paşa-zade'ye nazaran (Vatikan Kütb. elyazısı) Vlad'ın oğlu babasının yerine geçmiştir.
84 Dukas, 45, s. 194. Del Şivrö'ye nazaran (s. 177), on, tik kitapta duka.
85 Engel, Eflâk Tarihi, s. 179.
86 Hacı Kalfa'nm Takvîmü't-Tevârîh'ine nazaran 819 (1416) senesinde. Engel'in Eflâk Târihi'ne bkz; s. 136. Kantemir, Osmanlı müverrihlerinden naklen Eflâk üzerine konulmuş olan vergiyi hakîkî târihiyle yazar; lâkin Piyer Rareş (Pierre Ra-resch) ile Piyer Aron (P. Aaron)'un saltanatı zamanlarına âit vak'aları birbirine karıştırdığı gibi, bunda dahî aldanarak Boğdanlıların ilk defa verdikleri verginin Ödendiği zamânı seksen sene sonra gösterir. P. Rareş 1516 senesinde hayattaydı, Boğdanlılar ise 1456'da P. Aaron zamanında bu vergiye tâbi idiler. Engel'in Boğdan Târihi'ne bkz; Kromer'e nazaran.
Kaynak: Hammer, (Baron Joseph Von Hammer Purgstall), Büyük Osmanlı Tarihi, 3. cilt, Üçdal Neşriyat, s. 698-703, 1984
Çeviren: Mehmed Ata Bey'in tercümesi esas alınarak Mümin Çevik ve Erol Kılıç tarafından yayına hazırlanmıştır.
Tarih ve Kurgu karşılaştırması için aşağıdaki yazılara da göz atınız.
Bram Stoker'ın Drakulası için bkz. http://www.wikizero.biz/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQnJhbV9TdG9rZXI
Bram Stoker’ın “Drakula”sını Yaratan Dünya: Londra Kütüphanesi