HAÇLI ittifakı, küresel güçler, faiz lobisi, küresel finans çevreleri...
Bu söylemde ekonomi, rasyonel bir rekabet alanı değil gizli güçlere karşı bir savaş alanı olarak tasvir ediliyor.
Bizim düzeltmemiz gereken hiç hatamız yok, dış güçler saldırdığı için dolar 4.9’a, faiz yüzde 16’ya tırmanıyor!
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun deyişiyle:
“15 Temmuz darbe girişimi başarısız olduktan sonra Türkiye’yi ekonomi ile nasıl yıkabiliriz çalışmaları başladı. Fakat biz aldığımız tedbirlerle ekonomimizin bu saldırılardan en az hasarla kurtulmasını sağladık. Bu işin içinde ülkeler de var, finans kuruluşları da var, faiz lobisi de var...” (30 Mayıs 2018)
EKONOMİ DİLİ
Fakat Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’le MB Başkanı Murat Çetinka’ya Londra’da “küresel kuruluşlar”la görüştüler. Merkez Bankası’na baskı anlamına gelen sözlerin “seçim modunda söylendiğini”, aslında MB’nin bağımsız olduğunu, faizi gerekirse yine yükselteceğini söylediler.
Dolar aşağıya yöneldi. Çünkü faiz arttırımı, dünyada da yükselen dolara karşı Türk Lirası’nı değerlendirmişti.
Halbuki Şimşek ve Çetinkaya orada da “dış güçler ekonomimize saldırıyor” diye konuşsaydı!..
Saldırılar altında olan, OHAL’siz yönetilemeyen bir ülkeye büyük yatırımlar gelir mi?!
Bu havadan bir an önce çıkmamız gerekmiyor mu?
İşte Şimşek ve Çetinkaya ekonominin rasyonel ve kurumsal diliyle konuştukları için etkili oldular. Eminim “para politikasında tek yetkili Merkez Bankası’dır” diyen kanunu da orada okumuşlardır.
15 TEMMUZ’UN HASARI
Şimdi Başbakan Binali Yıldırım’ı dinleyelim, 15 Temmuz darbe ihanetinden on gün sonra Bloomberg’de bakın ne diyordu:
“Tabii ki darbenin ekonomik bir hasarı da var... Rusya’yla uçak krizi yaşadığımız zaman bizim ekonomik göstergelerimizde ne kadar oynama olduysa, bu darbe girişimindeki oynama da o kadar oldu. Öyle ekonomiyi alt-üst edecek bir değişim yaşamadık. Hafif borsada düşüş var, kurda hafif bir yukarıya doğru hareketlenme var. Faizde de, politika faizinde de çok hafif bir kıpırdanma var. Ama bunlar geçici.”
Evet aynen böyleydi çünkü çok şükür hükümet ve millet derhal duruma hâkim olmuş, daha sabah olmadan darbe bastırılmıştı.
Hatta ‘tehlike sürüyor’ söylemleri yerine, rejimin ve istikrarın ne kadar güçlü olduğu, normal işleyişe geçildiği dünyaya anlatılsaydı ekonominin ve dış politikanın daha iyi neticeler alması bile mümkün olabilirdi.
EKONOMİ GÖZÜYLE
Bir ülkeyi sürekli düşman saldırıları altında ve OHAL’siz yönetilemez durumda göstermek heyecan yaratabilir ama ekonomide rasyonel davranışları zorlaştırır.
Başbakan Yıldırım dün Siirt ve Şırnak mitinglerinin ardından Sabah’a “terör bitti, bölge rahatladı” diye konuştu.
Öyleyse OHAL neden devam ediyor?
Darbe girişimi üzerine OHAL ilanı lazımdı ama terörle mücadele için devletin olağan yetkileri yeterlidir. Hükümet 15 Temmuz öncesinde terör hendeklerini, terör barikatlarını olağan yetkilerle sökmüştü.
Terörle mücadele elbette devam edecektir, bunun için olağan yetkiler yeterlidir.
Ekonomiye ekonomi gözüyle bakmak...
Mesela Rahmi Koç “yatırımlar taşa toprağa gitti, rekabet gücü kazanamadık” demişti. (18.2.2016)
Mehmet Şimşek “elimde olsa İhale Kanunu’ndaki bütün istisnaları kaldırırım” demişti. (5.11.2014)
İktisadi sorunlarımıza böyle “yapısal” açılardan baksak daha doğru olmaz mı