BUGÜN Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, dört gözle beklenen ‘Orta Vadeli Program’ı açıklayacak.
Hepimizin ekmeğiyle ilgilidir; başarılı olmasını, piyasalarda ihtiyaç hissedilen güveni oluşturmasını ve tırmanan dövizi durdurmasını, hatta mümkünse şu veya bu ölçüde aşağı çekmesini temenni ediyorum.
Ekonomist Prof. Seyfettin Gürsel, “Güven tesis edilirse doların artışı durur, hatta Türk Lirası bir miktar kıymetlenebilir” diyor.
Evet, sihirli kavram “güven”dir.
HUKUK VE KURUMLAR
Sistem değiştirmenin bu güveni sağlamadığı açık; zaten sistem bir çerçevedir, önemli olan o çerçeve içinde uygulanan politikalardır.
Bu bakımdan, öncelikle ekonomi politikalarının “rasyonel” olduğu konusunda güven yaratılabilmelidir. İktisatçılar, yeterli miktarda döviz üretemeyen bir ekonomide döviz ihtiyacını büsbütün artıracak büyüme politikalarının revize edilmesini istiyorlar.
Benim üzerinde durmak istediğim konu, kurumların ve hukukun güvenilirliğidir.
Yıllardan beri yazarım bunu.
Beş yıl önce dolar 2.08 liradan 2.12 liraya çıktığında şunları yazmıştım:
“Dolar her 8 kuruş arttığında vatandaşın cebinden 20 TL çıkıyormuş...
Güvenilir, tarafsız, bağımsız yargı sadece adalet hissi için değil, ekonomi için de ne kadar zorunlu.
Tekrar edeyim, hukuk devleti büyük hukukçuların, liberal filozofların fantezisi değildir; hele de çağımızda ekmektir, onurdur, hürriyettir, adil yargılanma hakkıdır.” (27.12.2013)
İKTİDARIN BAŞARI YILLARI
Ecevit hükümeti döneminde Kemal Derviş yönetimindeki reformlar Merkez Bankası’nın bağımsızlığını güçlendirerek, bağımsız düzenleme ve denetleme kurumları oluşturarak ekonomi yönetiminde kurumsal güven sağlamıştı.
Bunun ardından AK Parti’nin kabaca 2011’e kadar süren AB reformları, Türkiye’de hem diplomatik itibar, hem ekonomik büyüme konusunda başarılı bir dönem yaşatmış, Türkiye’ye yılda 20 milyar dolar sermaye gelmişti.
Yeniden böyle bir güven sağlama sürecine girmemiz gerektiği açık.
Tabii Türkiye bir FETÖ ve darbe felaketi yaşadı; OHAL ilan etmek gerekti. Sorunlar ondan önce başladığı gibi OHAL yetkilerinin ölçüsüz kullanımı da kurumlara ve hukuka güvende hasar yarattı.
Kendi Merkez Bankası’nı bizim kadar hırpalayan başka bir ülke var mı?
AYM ve AİHM “Tutuklamayı gerektirecek deliller yok” diyor, mahkememiz buna direniyor, üstelik tutuklama bile hukuka aykırı iken “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası veriyor!
Deniz Yücel olayını, “Büyükada Davası”nı hatırlatmama gerek var mı?
Rahip Brunson olayı “takas” görüntüsü vermeden çözülebilirdi ve ilgili sorunlar böylesine tırmanmazdı.
YENİDEN REFORM DÖNEMİ
Demek istediğim, sadece ekonomik değil kurumsal ve hukuki güveni restore edecek kapsamlı bir program da gerekiyor.
Bu konu iktidar yanlısı veya muhalifi olmaktan öteye hepimizin ekmeğiyle ilgilidir, ülkemizin itibarıyla ve hatta terörle mücadeleyle de ilgilidir.
İktidar da muhalifler de kurumsal ve hukuki güven sorununu siyasi çıkarların üstünde görebilmeli, gerektiğinde yine 2004’te olduğu gibi
reformlar için birlikte hareket edebilmelidir.
Nasıl reformlar? Dört ay önce Mehmet Şimşek demişti ki:
“Avrupa’nın bir parçasıyız. Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var, Türkiye’nin de Avrupa’ya ihtiyacı var; demokratik kaliteyi arttırmamız, hukuk sistemini iyileştirmemiz için... Bu konularda doğuda, güneyde örnek olacak bir şey yok. Avrupa’dan ilham almaya devam edeceğiz.” (23 Mart 2018)
Devam etmeliyiz