KRİZDEN elbette çıkacağız, makbul olan tabii ki hasarı daha fazla büyütmeden hızla çıkmaktır.
Bir ülkedeki krizin şu veya bu ölçüde bütün ülkeleri olumsuz etkilediği bir çağda yaşıyoruz. En büyük ortağımız Avrupa olduğu için Türkiye’yi destekleyen açıklamalar da peş peşe oradan geliyor.
EKONOMİ GÖZÜYLE
Başta Avrupa ekonomisinin en güçlü iki lideri Merkel ve Macron olmak üzere Avrupa ve AB liderleri tabii bu konuya ekonomi gözüyle bakıyorlar, “Türkiye’nin krizi kimsenin yararına değil” diyorlar.
Gerçekten bizim ithalatımız azalırsa onların da ihracatı azalır...
Biz de bu soruna ekonomi gözüyle bakmalıyız. “Türkiye’nin güçlenmesini istemiyorlar, bunlar Haçlı...” falan gibi eski klişelerden zihnimizi kurtararak düşünmeliyiz.
Bakın, daha iki yıl önce seçim meydanlarında Avrupa Birliği’ne “Haçlı ittifakı” diyorduk; bugün en önemli destek açıklamaları oradan geliyor.
Hükümet yetkilileri de AB’den olumlu bahsediyor.
Krizden çıkışın dış kaynaklarını düşünürken özellikle AB’den gelen Merkez Bankası’nın bağımsızlığı uyarısının önemine dikkat etmeliyiz.
NE DİYORLAR?
Trump’ın kabadayılığına karşı Türkiye’ye destek açıklaması yapan ilk Avrupalı lider Merkel olmuş ve hemen şunu eklemişti:
“Merkez Bankası’nın bağımsız olmasını sağlamak için her şey yapılmalı”
AB Komisyonu’nun bütçe görevlisi, yani bir bakıma AB’nin maliye bakanı Günther Oettinger Ankara’nın “Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, faiz politikalarında değişiklik ve ekonomik sübvansiyonlar konusunda yeniden güven yaratacak önlemler alması gerektiğini” söyledi. (21 Ağustos)
AB bütçesinde bir mali destek ödeneği yoktu ama Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve serbest faiz politikası gibi önlemler güvenirliği arttırır, dış kaynak bulmayı kolaylaştırırdı.
Dış kaynak ahbaplık, dostluk meselesi değil rasyonel ve kurumsal bir işlem olduğu için dış kaynak yaratmada Merkez Bankası’nın bağımsızlığı gibi faktörler çok önemli.
İKİ MERKEZ BANKASI
Konstanz Üniversitesi’nden Prof. Erdal Yalçın uluslararası ekonomi uzmanıdır. Avrupa’nın önde gelen ekonomik araştırma kurumlarından Alman “Ifo Institute”da saygın bir iktisatçıdır. Türkiye’nin krizden çıkabilmesi için Avrupa’nın destek olması gerektiğini söylüyor. Gereken dış kaynağın Türk ve Avrupa merkez bankalarının işbirliği ile sağlanabileceğini anlatıyor ve “ama” diyerek ekliyor:
“Türkiye bir değişime gideceğine dair güvenilir sözler vermelidir. Örneğin AB kaynaklı bir desteğin yararlı olması için Merkez Bankası’nın bağımsızlığının sağlanması gibi.” (DW Türkçe, 21 Ağustos)
Yine “Merkez Bankası’nın bağımsızlığı” ne kadar önemli, görüyoruz. Zira merkez bankaları iktidarların kısa vadeli siyasi beklentilerine göre değil, iktisat ilminin verilerine göre ve uzun vadeli para politikaları uygulasınlar diye bağımsızdırlar.
KURUMLAR VE KURALLAR
Bizde faizi indirmiyor diye Merkez Bankası’nın ağır hücumlara maruz kaldığı bir sırada onun bağımsızlığını savunarak şöyle yazmıştım:
“Merkez Bankası’nın bağımsızlığı milyarlarca dolardan daha önemli bir iktisadi değerdir” (27 Şubat 2015)
Benim kitaplardan öğrendiğim bu gerçeği, üç yıl sonra ekonomi somut gerçek olarak karşımıza koymuş bulunuyor.
Krizden çıkış sadece bir para sorunu değildir; kurumlar ve kurallarla, hukuk devleti ilkesiyle bir güven inşası sorunudur.
2001 yılı krizinden de yeni kurumlar ve kurallar inşasıyla çıkmıştık; üstelik güçlenerek