SUYA S ECCADE SALAN LAR! Bizans'tan İzmit, İznik, Hereke, Göynük, Tarakçı, Mudurnu, Gemlik, Anahor ve Armutlu; Karesioğullarından Edincik (Aydın cık), Manyas, Balıkesir, Bergama ve Edremit' in fethi ile Batı Anadolu kıyılarının bir bölümü Osmanlı idaresine geçmiş bulunuyordu. Şimdi pek çok mevkiden karşı yakada Rumeli'nin bazı bölgeleri görünüyordu. Orhan Gazi'ye bu bölgelerle ilgili pek çok haberler anlatılıyordu: Rumeli denilen bu memleket ılıman havasıyla tanınmış, güzelik ve zenginliğiyle bilinmiş, tatlı suları, temiz havası, geniş toprakları, güzel şehirleri ile pek sevilmiştir. Su başları safa ile dolu, çayır ve çimenleri kederleri dağıtıcı, yetiştirdiği ürünler bol, imkanları ise hudutsuzdur. Dağlarında tatlı su kaynakları, her köşe ve bucağınOrhan" (Ahmet Şimşirgil – Kayı I)
da demir, bakır ve altın madenleri yer almaktadır. İki yanı Ak ve ı<aradeniz'le çevrili olup bir yanında derya gibi akan Tuna Irmağı uzanmış, öteki yanı yüksek dağlar ve yol vermez doruklarla kapatıl ıniştır. Sözün kısası öğülecek yönleri hesapsız, güzellikleri sayısızdır. Cennet misali bu yerler bugüne kadar İslam dini düşmanlarına konak olmuştur. Gayet geniş ve büyük bir ülke olduğundan, çevresi sağlam bir kale gibi tutulduğundan ve gemicilikte çok ileri gittikle rinden bu ülkede yaşayanlar rahat bir halde idiler. Bütün çevreye yol bulduklarından nice kez Müslümanları yenilgiye uğratmışlar, tutsak etmişlerdi. Başarıları sonunda sayısız hazineler, yüklü defineler top layıp saldırganlık yönlerini daha da geliştirmişlerdi. Düşmanların karşı saldırılarından endişe etmediklerinden evlerini, mülklerini, nefis ve çeşitli mallar, mücevherler ile doldurmuşlardı. Tek isteği Cenab-ı Hakk'ın ismini yüceltmek ve her yana du yurmak olan Orhan Gazi şimdi gece gündüz bu bölgeye geçebil meyi düşünmeye başlamıştı. Ancak bu tehlikeli iş tedbir sahibi bir bahadırın gayreti ile olabilecek önemli bir konu idi. Orhan Gazi ise oğlu Süleyman Paşadan başkasını bu mühim göreve yetenekli görmüyordu. Bir gün bahtı açık şehzadeleri adet edindikleri şekilde, padişahın şerefli sarayına gelip yapılacak işler üzerinde görüşmeler yapmışlar dı. Orhan Gazi bu sırada kimselere açmadığı sırrı ortaya koyarak deniz yolundan Rumeli'ye geçmek ve bölgeyi zaferler taşıyan san cakları için durak haline getirmek istediğini bildirdi. Şehzade Süleyman Paşa söz için izin aldıktan sonra: "Hazreti Allah'ın yardımı yar olur ve babam sultanın desteği devam ederse, umudum budur ki çözümü zor olan bu dilek, bu kulunun elinde kolayca gerçekleşir. Peygamberler sultanının mu cizesi ve evliyanın kerameti eseri tehlikelerle dolu denizden geçiş hiçbir hazırlık olmadan da gerçekleşir." Bu sözlerden sonra şehzade, fethin gerçekleşmesi için duasını alarak, adaletli hünkarın elini öptükten sonra veda etti. Kendi ida resindeki Karesi vilayetine döndü. Ece Bey, Gazi Fazıl ve Evrenos Bey gibi önde gelen komutanları başta olmak üzere seksen kadar dilaveriyle Edincik'e geldi. Burada babasının arzusunu ve kendisinin maksadını gazilere açtı. "Şu tehlikeli denizden nasıl geçer de Rumeli topraklarında za ferler kazanırız. Bize yol gösterecek kimse var mıdır?" diye sordu. Ece Bey ile Gazi Fazıl, şehzadeden, karşı yakadan bir esir ya kalayıp getirmek üzere izin aldılar. Çimbi Kalesi'nin karşısında denizin genişliği az, geçiş şartları elverişli olan Görece'ye geldiler. Bağlar arasında bir adamı yakalayıp şehzadenin huzuruna getirdiler. Eli kolu bağlı tutsak korku ile ölümü beklerken çeşitli armağanlar sunulduğunu, güler yüzle muamele olunduğunu görünce rahatladı. Çimbi Kalesi'nin girişe elverişli yerlerini bir bir anlattıktan sonra kendilerine rehberlik etmeyi de kabul etti. Derhal iki büyük sal yapıldı. Süleyman Paşa ile Aksungur, Kara Timurtaş, Kara Hasanoğlu, Balabancık gibi yiğitlerin bulunduğu kırk kişi bir sala; Hacı İlbeği, Ece Bey, Gazi Fazıl ve Evrenos beylerin içinde bulunduğu kırk kişi diğer sala bindiler. Süleyman Gazi'nin iş başa düşünce dönüp kaçmayacak, birinin öldüğü yerde diğerlerinin de ölünceye kadar çarpışacak seksen serdengeçti takımı karanlık bir gecede salları denize sürdüler. Müs lümanlık nurunun rehberliğinde gece boyu yol aldılar. Mevsim itibariyle bağ ve harman vaktiydi, şehir halkının çoğu dışarıda işi gücü ile uğraşmaktaydı. Esir aldıkları rehber, müsait bir yoldan ve kimselere görünme den gazileri hisar önüne getirdi. Kolayca kale duvarlarına tırmanan gaziler bir anda hisara sahip oluverdiler. Şimdi Rumeli yakasında bayrak çekilmiş tablhane nevbet çalıyor du. Halk şaşkındı. Osmanlılar kimseyi incitmedikleri gibi herkese ihsanlarda bulunuyorlardı. Derhal hisardaki gemileri Anadolu yakasına sevk ederek süratle gazileri karşı yakaya geçirmeye başla dılar. Ece Bey ise Bolayır yanında Akça Liman'da bulunan gemileri bir baskınla yaktı (1352).
Gemiler bir yandan gazileri Rumeli'ye taşıyor, hisarlar bir iki ele geçiyor, ezan sesi burçlar da yankılanıyordu. 51 Tarihin bu dönüm noktasını şairler de beyitleriyle nice kuşaklar ötesine taşıyorlardı. Şeyh Mahmud: Keramet gösterip halka, suya seccade salmışsın, Yakasın Rumeli'nin dest-i takva ile almışsın derken, Kadı Fazıl Bey'de: Rumeli'ne geçmişiz, biz bir iki sal ile Himmet-i merdan ile gaybdan irsal ile Gözlerimiz açılsın ahsen-i amal ile Allah'dan imdad umarız merd-i gazayız Allah yoluna cism ile can ile fedayız diyerek fethin manevi ve maddi yönlerine ışık tutmaktadır. 52
Tarih, bayramcigerli.blogspot.com,
Bayram Cigerli,Tarih Notları, Osmanlılar,Tarih Konu Anlatım,Ahmet Şimşirgil,Kayılar,