Eric Berkowitz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eric Berkowitz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Eylül 2017 Perşembe

Ensest Tabusu Üzerine

Ensest Tabusu Üzerine

Eric Berkowitz

Muhtemelen İlk resmi yasaya kaynaklık eden, tarihöncesi bir başka cinsel tabu da ensest ilişkiyi yasaklıyordu. Aile içi seksin itici olduğu herkes tarafından kabul edilse de enseste karşı koyulan kurallar o kadar basit değildir. Nispeten yakın zamana kadar insanlık tarihinin büyük bir kısmında ne şehirler vardı, ne de kasabalar. İnsanlar küçük gruplar halinde ve uzun süre başka kabilelerden insanlara rastlamadan yaşayabiliyorlardı. Bu durumda yakın akrabalar arasında üreme, tarihin her döneminde yaşanmış olsa gerek. Yine de yakın akrabalarla üremeye karşı yasaklar olmasaydı, insan DNA’sı, iklime ve atalarımızın karşılaştığı diğer zorluklara uyum sağlama gücüne asla kavuşamazdı. Yaklaşık elli bin yıl önce melez kabile toplumlarının oluşması, insanların “soydışı çiftleşmelerine” olanak tanıyarak genetik yapılarını çeşitlendirmiş ve insan evriminin son evrelerine ulaşmasını mümkün kılmıştır.

Antropolog Claude Lévi-Strauss, ensest tabusunu “kültürün kendisinin kritik bir unsuru” olarak görüyordu. Nitekim antik tarihin büyük bir kısmı da onu desteklemektedir.


Sonuç olarak ensest sadece ilk değil, aynı zamanda evrensel ve “doğal” tek cinsel tabu gibi görünmektedir. Ama kimse bunu eski Hawai, Peru, Meksika ve özellikle Mısır ve Acem halklarına anlatmamıştı. Eski Mısırlılara göre ensest, insan yaşamının sadece doğal bir yanı değil, aynı zamanda en kutsal ve baki yaratılış mitlerinden birinin anahtarıdır. Söz konusu mit, yeryüzünü gökyüzünden ayıran ve milletlere diller tahsis eden ana ve fahişe tanrıça İsis mitidir. İsis, Güneş Tanrısı olan erkek kardeşi Osiris’le evlenir. Daha anne karnındayken bile ona hayran kalmıştır. Fakat Osiris, Karanlık Tanrısı olan kardeşi Set tarafından öldürülünce, İsis’le olan mükemmel birlikteliği sona erer. Set, Osiris’i lime lime keserek bütün parçalarını Mısır’ın üzerine savurur. Matem tutmaya başlayan İsis her yerde sevgilisini arar ve onun her bir parçasını bulmayı başarır, en önemli parçası hariç: Kutsal birlikteliğin simgesi olan penis. Yine de onu canlandırır ve cinsel organının bir kopyası sayesinde yeniden birleşen sevgililer bir çocuk yaparlar: Horus. Akdeniz havzasında sayısız değişik şekilde anlatılan bu hikaye, İsis’i yenilenmenin ve ölümsüzlüğün kutsal sembolü haline getirdi. Törenler sırasında Osiris dev bir fallusla temsil edildi.

Mısır firavunları, özellikle On Sekizinci Hanedanlık (MÖ 1570-139) döneminde, öz veya üvey kız kardeşleri ve kızlarıyla evlenirlerdi. Burada yatan temel fikir, yabancıları soydan dışlamak ve işgallerle gelen ganimetleri kayınlarla paylaşmamaktır. Seqenenre Tao II ve Ahhotep I adlı firavunların ailelerinde olduğu gibi, (bazen yalnızca) kızların öz babalarıyla evlenmesine izin verilirdi. Öte yandan aynı sınırlamalar firavunları asla bağlamazdı. Çocuk yapacakları ikinci kraliçeleri ellerinin altında tutarlardı. Yeni krallara genellikle, bazen soyağacını epey karmaşıklaştıran, saray dışından kadınlar annelik ederdi.

Mısır’da ensest yalnızca toplumun üst tabakasıyla sınırlı değildi; alt tabakalarda da enseste yaygın olarak rastlanıyordu. MÖ 30’da Roma Mısır’ı işgal ettiğinde kız kardeşler genellikle öz ya da üvey erkek kardeşleriyle ve babalarıyla evleniyordu. Şehirlerde evlenilebilir kız kardeşi olan tüm genç erkeklerin üçte biri, kız kardeşiyle evleniyor ve ailenin dışından bir gelin bulmayı gerekli görmüyordu. (Arsinoe’de yaşayan erkeklerin neredeyse tamamı küçük kız kardeşiyle evliydi.) Romalılar, Mısırlıların ensest âdetlerini paylaşmadıkları gibi onları bastırmak için de çok uğraştılar ve nihayet yaklaşık üç yüzyıl sonra başarılı olabildiler.

Perslerde ise yakın akrabalarla evlilik kutlu bir şey olarak görülüyordu. MÖ 2000 ile MÖ 600 arasında ortaya çıkmış Zerdüştlük dinine mensup hükümdar, ruhban ya da sıradan her aile ensesti yaşıyordu. Hukuksal ve dinsel metinlerde bu tür birliktelikler, cennette büyük mükafat kazandıracak ve neredeyse tüm günahları silecek “mükemmel” ameller olarak övülüyordu. Eski bir kaynak şöyle demektedir:
Kendi çocuğundan çocuk sahibi olan kişi ne kutlu kişidir… Kendi kızından peydahladığı oğlanı sevinç, hoşluk ve zevk bulur; bu oğlan aynı zamanda aynı annenin erkek kardeşi olur ve bir erkek evlatla bir anneden doğan oğlan da aynı babanın erkek kardeşi olur; bu ise çok daha büyük bir keyif, bir sevinç lütfudur… Bu aile daha kamildir; dert ve sıkıntı görmediği gibi, sevgiye gark olur.
Perslere göre ailedeki cinsel birliktelik öylesine yüceydi ki, ensest ilişki yaşayan çiftlerin salgıladığı sıvılar bile şifa gücüne sahipti. Zerdüştlüğün kutsal metinlerinin bir derlemesi olan Vendidad’dan bir pasaj cenaze levazımatçılarına, yakın akraba evliliği yapmış çiftlerin karışık idrarıyla kendilerini temizlemelerini salık verir. Diğer taraftan, erkeğin kız kardeş veya anneyle evlenmeye yönelik isteksizliği, kendine layık görülen geline başka bir koca bulma zahmetine katlansa bile, “en büyük laneti” hak eden günah olarak görülür. Akrabalarıyla evlenmeyi reddeden kadınların başınaysa daha feci şeyler gelir. Bir Zerdüştlük metninde, cehennemi ziyaret eden bir kişi, ağzının içinde ve kenarında sürünen bir yılanın verdiği acıyı sonsuza dek çekmeye mahkum edilmiş bir kadına rastlar. Ziyaretçiye şöyle söylenir: “Akraba evliliğine karşı çıkan günahkar kadının kötü ruhudur işte bu.”

Mısırlılar gibi Persler de serveti elde tutmak için aile içi evliliklere başvuruyorlardı ama bu durum, -gerek antik gerekse modern dünyada çok ender görülen- böylesi birlikteliklerin niçin bu denli makbul olduğunu ancak kısmen açıklamaktadır. Meseleyi tam olarak anlamak için bu toplumların dinsel pratiklerini derinlemesine araştırmak gerekir ki, bu da elinizdeki kitabın boyunu aşmaktadır. Fakat buradaki önemli nokta, gerçekte “ebedi” veya “doğal” seks yasalarının olmayışıdır. Bir grup için doğaya ters olan şey, başka bir grup için lütuftur. Mısırlılar ve Persler, yakın aile grupları içinde üremekten başka seçenekleri olmayan göçebeler ya da mağara sakinleri değildiler. Onlar insanlığın en payidar iki uygarlığını kurdular. Bu durumda Lévi-Strauss ensest yasağının bizzat kültür olduğunu söylerken yanılıyordu. Eşcinsellik, oral seks ve Tanrı’nın rızasına muhalif ve doğaya aykırı diye kınanan başka bir sürü seks eylemi gibi aile içi seks de bir tercih meselesiydi.

Âdet döneminde sekse ve enseste karşı tabular, neredeyse zıt yönlerde gelişti. Âdet dönemindeki kadınlarla cinsel temas kurmaya yönelik yasaklar bazı dinlerde varlığını sürdürürken, seküler hukuk tarafından umursanmadı. Talmud, bu tür eylemlere kırbaç cezasını öngörürken, hiçbir modern Batılı devlet konuya ilgi göstermemiştir. Öte yandan ensest “evrensel bir tabu” olarak varlığını sürdürerek neredeyse her yerde suç olarak kabul ediliyor. Ensest hemen hemen her Amerikan eyaletinde yirmi yıla kadar varan hapis cezasını gerektiren bir suçtur. Utah eyaletinde “üvey” kuzeniyle seks yapan birine beş yıl hapis cezası verilir. Ayrıca çoğu eyalet ensest seksi, üvey ya da evlat edinme ilişkilerinde olduğu gibi genetik zarar riski taşımasa bile cezalandırmaktadır. Bu ilişkilerin aynı soy içinde seks yapmaya benzemesi, suçluları toplumdan uzaklaştırmaya yetmektedir.[*]

[*] Tannahill, Sex in History, 27-29; Thornhill, Natural History; Van den Berghe, “Human Inbreeding Avoidance”; Lévi-Strauss, Elementary Structure of Kinship, 12; Laws of Hammurabi (LH), Roth ve diğerleri, Law Collections, 154-58; Tetlow, Women, Crime, and Punishment, 61. Kızlarıyla seks yapan Babil erkekleri saldırgan olsalar bile daha yumuşak bir muamele görüyorlardı. Sadece sürgün ediliyorlardı. Scheidel, “Brother-Sister and Parent-Child Marriages”; Pomeroy, Goddesses, 217-20; Middleton, “Brother-Sister and Father-Daughter Marriage”, 604; Shaw, Oxford History of Ancient Egypt, 226-28; Hjerrild, Studies in Zoroastrian Family Law, 167, 183, 194-97, 203. 
Perslerde ensestin yüceltilmesi, doğurgan olmadığı için “tiksintiyle” bakılan livata “günahını” yok edecek kadar ileri gitmiyordu. Ayrıca akrabaların evlilik teklifini geri çeviren Pers erkekleri kefaret ödüyorlardı. Kefaretin süresi, gelinin damatla evlenmeyi beklerken gördüğü âdet dönemlerinin sayısının toplamıyla hesaplanıyordu: “Günahın büyüklüğünü belirlemek için âdet dönemi sayısı ve zamanın uzunluğu hesaplanmalıdır.” “Inbred Obscurity”, 2464, 2469; Posner ve Silbaugh, Guide to America’s Sex Laws, 10. bölüm; ayrıca bkz. “Inbred Obscurity”, 2469-70.

Eric Berkowitz, Seks ve Ceza, Arzuyu Yargılamanın 4000 Yıllık Tarihi, "Sex and Punishment, Four Thousand Years of Judging Desire", Kolektif Kitap, Mayıs 2013/2, İstanbul
Nin-Dada Vak'ası: Mezopotamya'da Bir Cinayet Davası

Nin-Dada Vak'ası: Mezopotamya'da Bir Cinayet Davası

Eric Berkowitz

Mezopotamya'daki dört bin yıllık bir cinayet vak'asının kayıtları çarpıcı bir şekilde günümüze kadar hiç bozulmadan gelmiştir. Yıllarca yapılan arkeolojik kazılar, vak'ayı ayrıntılarıyla anlatan çeşitli nüshaları ve çivi yazısı kil tabletleri ortaya çıkarmıştır. Kurbanın, bu uygarlığın en önemli tanrılarından Enlil’in başrahiplerinden Lu-İnanna olması ve cinayetin kutsal şehir Nippur’da işlenmesi göz önüne alındığında, kayıtların kopyalanması anlaşılırdır. Davanın açıldığı dönemde Nippur, binlerce yıldır mesken tutulagelmiş bir yerleşim yeridir.

Asıl mesele seks olsa da suçlama nedeni cinayetti. Suçlananlar azat edilmiş iki eski köle, bir erkek köle, bir de Lu-İnanna’nın dul karısı Nin-Dada’ydı. Suçun ciddiyeti ve kurbanın yüksek konumu göz önüne alındığında dava ilk olarak yakınlardaki Isin’de bulunan krala aktarıldı. Kral davayı iyice inceledikten sonra dokuz üyeli Nippur Meclisi’ne havale etti.


Dava meclise geldiğinde, hiç kimse ne Lu-Inanna’nın üç erkek zanlı tarafından öldürüldüğünden şüphe ediyor, ne de yaptıklarını Nin-Dada’ya anlattıklarından kuşkulanıyordu. Geriye kalan en önemli nokta ise Nin-Dada’nın neden hemen katilleri yetkililere teslim etmediğiydi. Bunun yerine kayıtlar “ağzını açmayıp örtbas etti,” diyor. Cinayete o da mı karışmıştı? Eğer öyleyse, kazığa oturtularak infaz edileceği kesindi. Eğer öyle değilse, ağzını açmamış olması nasıl bir suç olabilirdi?

Öncelikle, biraz hukuk: Mezopotamya’da, özellikle de işin içinde seks varsa, başkalarının kötü davranışlarını bildirmemek yasaktı. (Fahişelerin peçe takmasına izin verilmeyen Asur’da da durum farklı değildi; eğer bir adam bir fahişenin peçe taktığını görüp de bildirmemişse kırbaçlanır, başına at yularına benzer bir ip dolanır ve alay edilsin diye şehirde dolaştırılırdı.) Mezopotamya’da garsonlardan içki içen müşterilerin konuşmalarına kulak misafiri olmaları istenirdi. Şayet suç teşkil eden bir şeyi duydukları halde bildirmezlerse, ölüm cezasına çarptırılırlardı. Zina, en azından kadınların işlediği, ağır ceza gerektiriyordu. Kocasına karşı entrika çeviren sadakatsiz kadın en feci cezaya çarptırılırdı: Uzun bir direğe bağlanarak halkın gözü önünde yavaş yavaş ölüme terk edilmek.

Nin-Dada’nın katillerden herhangi biriyle cinsel ilişkiye girdiği veya kocasının öldürülmesinde payı olduğuna dair herhangi bir kanıt yoktu. Meclis’in önünde iyi savunulsaydı, davadan kurtulabilirdi. Fakat “sözde” avukatları daha kötü bir iş çıkaramazlardı. “Zayıf kadın” savunması yaparak, Nin-Dada’nın çok çaresiz ve kolayca gözdağı verilen biri olduğu için sessiz kalmaktan başka çaresinin kalmadığını söylediler. Sanki bu sav yeterince beceriksizce değilmiş gibi, daha da ileri giderek cinayete karışmış olsa bile “bir kadın olarak… yapacak başka bir şeyi olmadığı için,” masum sayılması gerektiğini savundular.

Aradan dört bin yıl geçtikten sonra, uzun zamandır ölü bir dilden yapılan tercümede, Meclis’in verdiği tepkinin öfkesi tabletlerden kor gibi yükselmektedir:

Kocasına değer vermeyen bir kadın, kocasının bir düşmanını tanıyor olabilir… O düşman da kadının kocasını öldürebilir. Daha sonra bunu kadına bildirebilir. Bu durumda kocasını öldüren kadın değil midir? Hatta kadının suçu adamı fiilen öldürenlerin suçundan daha ağırdır.

“Tanımak” sözcüğünün Sümercedeki karşılığı aynı zamanda “seks yapmak” demektir ve Nin-Dada’nın kocasının öldürülmesinden sonra sessiz kalması bu bilgiye ne denli aolduğuna Meclis’in ikna olmasına yetmişti. Meclis, kadını zayıf görmeyi bir yana bırakın, cinayetin intikamını almak için her tür gözdağına cesurca karşı koyması gerektiğine kanaat getirmişti. Nin-Dada ölüm cezasına çarptırıldı.

Sözün kısası, Mezopotamyalı bir karı kocanın kısa hayatları ve ölümlerinde adam bilinmeyen bir nedenle, kadın da kocasının anısına saygısızlıktan öldürülmüştü. Onlar çoğumuzun bilmediği ve üstelik uzmanların da pek anlamadığı bir dünyada yaşıyorlardı.[*]

[*]Jacobson, Toward the Image of Tammuz, 196-202 (ayrıca bkz. Gibson, “Nippur”; Middle Assyrian Law [MAL] 40, belirtildiği kaynaklar: Roth ve diğerleri, Law Collections ve Driver ve Miles, Assyrian Laws); Roth, “Case Study from Mesopotamia”, 177-78.
2003 yılının Mart ayında ABD ve müttefik askerleri Irak’ı işgal ettiğinde, Nippur arkeolojik höyüğü Basra ile Bağdat şehirleri arasındaki savaş bölgesinde bulunuyordu. Nippur’da yapılan meşakkatli çalışmalardan sonra bulunan Sümer belgelerinin yüzde 80’i neredeyse yok olmuştu. ABD işgalinden saatler sonra Nippur höyüğü, karaborsada satmak için değerli şeyler arayan yağmacıların akınına uğradı. Bu açgözlü çapulculuğun hem Irak’ın mirasına hem de ortak tarihimize dair anlayışımıza verdiği zarar tarif edilemez. Kaç tane Nin-Dada sonsuza dek susturuldu? Kaç tane meclis unutuldu? Hangi katillerle, âşıklarla, zina işleyenlerle, tanrılarla ve çocuklarla bir daha asla karşılaşmayacağız? Bunu asla bilemeyeceğiz ve yapılmış olan arkeolojik çalışmayla ve savaştan sonra kalan yıkıntılarla yetineceğiz. Antik Yakındoğu’ya dair resmimiz bir çocuğun çiziktirdiği resme benziyor. Temeller var ama güvenilir ayrıntı çok az.

Eric Berkowitz, Seks ve Ceza, Arzuyu Yargılamanın 4000 Yıllık Tarihi, "Sex and Punishment, Four Thousand Years of Judging Desire", Kolektif Kitap, Mayıs 2013/2, İstanbul

ayrıca bkz.
https://books.google.com.tr/books?id=_YKlbIp9pYMC&pg=PA122&lpg=PA122&dq=Nin-Dada&source=bl&ots=O6hapA-jlR&sig=4MisxM7bhL-JZc6CGnTrxnzUDyI&hl=tr&sa=X&ved=0ahUKEwi-rbSYqKnWAhWDWRoKHeiXCZoQ6AEIQjAI#v=onepage&q=Nin-Dada&f=false

https://www.amazon.co.uk/Women-Crime-Punishment-Ancient-Society/dp/0826416284/ref=sr_1_1/261-3145382-2425623?s=books&ie=UTF8&qid=1505551668&sr=1-1&keywords=9780826416285