Türk Sultanları - Babür Şah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk Sultanları - Babür Şah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Şubat 2011 Cuma

Türk Sultanları  - Babür Şah

Türk Sultanları - Babür Şah

Hindistan’da en büyük İslam Devleti olan Gürganiye Devletinin kurucusu. Asıl adı Zahireddin Muhammed Babür’dür. Timur Han soyundan gelip, babası Sultan Ebu Said’in oğlu, Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza’dır.

14 Şubat 1483’te Fergana’da doğdu. 1493’te babasının ölümü üzerine Fergana hükumetine varis oldu. 11 sene Özbek ve Tatar melikleri ile savaş edip, nihayet hakimiyeti sağlayamayacağını anlayarak güneye indi. 1504’te Kabil’i fethedip kendisine başşehir yaptı. Aynı zamanda Gazne’yi aldı ve kısa zamanda Afganistan’ın büyük bir kısmını içine alan bir devlet kurdu. 1511 Ekiminde Semerkant İmparatorluk tahtına oturdu. Bir ay sonra Taşkent’i, Buhara’yı aldı, bütün Maveraünnehr’e hakim oldu. Fakat, bir müddet sonra, Özbekler tarafından ata yurdundan kovuldu.

Büyük Zaferler Kazandı

Babür Şah, 1519’da Hayber’i geçerek, Hindistan’a girdi. Pencab’a düzenlediği beş sefer sonunda bütün kuzey Hindistan’ı fethetti. 1525’te Hindistan’ın tamamını fethetmek üzere Kabil’den ayrıldı. 1526’da, yani Osmanlılar’ın Mohaç Zaferinden birkaç ay önce, Paniput Meydan Muharebesinde Sultan İbrahim Ludi’nin 100.000 asker ve 1.000 filden müteşekkil büyük ordusunu yendi. Bu zaferle Babürlüler (Gürganiye) Devletini kesin olarak kurdu (1526). Böylece Hindistan, Türk İmparatorluğu tacı Ludilerden Babür’e geçti.

Bu başarıdan sonra Delhi, Agra ve Hanpur’u alan Babür Şah, Agra’yı başşehir yaptı. 1527’de Hindular üzerine yürümek için Agra’dan çıktı. Hindular aralarında ittifak kurduktan sonra, 100.000 kişilik bir ordu ve birkaç yüz zırhlı fille yeni Hindistan fatihinin üzerine yürümeye başladılar. Çok kritik ve tarihi bir andı.

Babür’ün harbi kaybetmesi demek, Ganj Vadisinin Hinduların eline düşmesi, netice itibariyle beş asırlık Müslüman ve Türk hakimiyetinin Hint kıtasından atılması demekti. Babür 13.500 kişilik pek seçkin bir Türkistan atlı birliği ile düşman üzerine yürüdü. Yanında Osmanlı Türklerinden Mustafa Rumi’nin kumanda ettiği bir topçu birliği de bulunuyordu.

 Hindularda ne top, ne de tüfek vardı. Ateşli silahlar ve Türk atlısının üstün savaş kabiliyeti, Babür’e savaşı kazandırdı. Düşman tamamen imha edildi. Bu, Babür Şah için Paniput’tan daha büyük bir zaferdi.

Biyana civarında geçen bu Kanva Meydan Muharebesinde birkaç saat içerisinde düşmanı yok eden Babür, “Gazi” ünvanını aldı. Meşhur Zeynüddin Hafi’nin torunu Şeyh Zeyn Hafi’nin kaleme aldığı “Zafername”, bütün İslam memleketlerinin hükümdarlarına gönderildi. Bundan sonra Odh (Audh) eyaleti de fethedildi. Ardarda yapılan fetihlerle Babür İmparatorluğunun sınırları çok genişledi.

Edip, Şair, Sanatkârdı

Babür Şah, 25 Aralık 1530’da Agra’da öldü ve vasiyeti üzerine pek sevdiği Kabil’e götürülüp, orada gömüldü. 1526’da kurduğu devlet 1858 senesinde İngilizlerin işgaline kadar, 332 sene varlığını sürdürmüştür. Kabri üzerine Şah Cihan tarafından 1646’da muhteşem bir türbe yaptırıldı. Babür Şah memleketin imarı için gayret gösterdi. Hindistan ve Afganistan’da birçok yollar, kervansaraylar ve medreseler yaptırıp, fethettiği yerleri mamur hale getirdi.

Alim, edip bir zat olan Babür Şah, hayatını kendisi yazdı. “Tüzük-i Baburi” (Babürname) adını verdiği bu kitabı, Ekber Şah zamanında Çağatay dilinden Farsçaya sonra İngilizceye tercüme edilerek neşredildi. Türkçe pek değerli bir “Aruz risalesi” yazdı ve kendisine doğduğu zaman Zahirüddin Muhammed adını veren zahiri ve batıni ilimlerin hazinesi büyük mutasavvıf Hace Ubeydullah-ı Ahrar hazretlerinin Farsça Hanefi fıkhı üzerine yazdığı “Risale-i Validiyye”’yi Türkçe nazma çevirdi.

Yine Hanefi mezhebine ait fıkıh bilgilerini içine alan “Mübeyyen” adlı eseri yazdı. Şiirlerini “Divan”’da topladı. Orjinal yazı stili, “Hatt-ı Baburi” adıyla meşhur oldu. Babür, Türkçe’den başka pek mükemmel surette Farsça, Arapça ve Moğolca biliyordu. Ölümünden sonra “Hazret-i Firdevs-Mekani” ve “Hazret- i Giti-Sitani” (Cihan Fatihi) diye anılmıştır.

Tarihçi Yılmaz Öztuna “Türk Tarihinden Portreler” kitabında diyor ki;

Bâbur’un Doğu Türkler adına Hindistan’ı fethinden sadece 4 ay sonra Kanuni Sultan Süleyman da Mohaç’ı kazanıp Batı Türkleri adına Macaristan’ı fethetti. 16. asra “Türk Asrı” denmiştir.
    
Tarihin gördüğü en muhteşem devletlerden birinin kurucusu olan Bâbur Şâh, 2.700 yıllık Türk tarihinin en seçkin şahsiyetlerinden biridir. 2.700 yıl içinde Türkler’in her alanda yetiştirdiği birkaç yüz dahinin arasından en büyük 20’si seçilse Bâbur rahatça aralarına girer. Askerlik ve Yönetimdeki dehası yanında san’at dehası, kabiliyetlerinin çeşitliliği, uzun olmayan bir ömre sığdırabileceği şeyler pek çok tarihçinin hayranlığını kazanmıştır.

Bâbur Şâh; edebiyatçı, yazar, bestekâr, mimar, bahçe mimarı, nakkaş,  müzehhib, hattat, mutasavvıf, zoolog ve botanist’ tir. Din, ilm ve san’at adamlarını çok cömertçe himaye etti. Doğu Türkleri’nin Herat Rönesansı’nı Hindistana getirdi.

En önemli eseri Bâbur-nâme adlı hatıralarıdır. Bu da Çağatay Türkçesidir. Türk dilinde bütün zamanlarda nesirle yazılmış eserlerin en mühim birkaçı arasında yer alır. Gerçek bir şaheserdir. Bâbur-nâme’yi okumayan bir Türk aydını çok şey kaybetmiştir.