iran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Eylül 2010 Pazartesi

SASANÎ UYGARLIĞI

SASANÎ UYGARLIĞI

Sasani İmparatorluğu mutlak bir hükümdarla yönetüiyordu. Sınırsız ve tanrısal bir güce sahip olan bu hükümdar bütün gözlerden uzakta, ulaşılmayan bir yerde ve şaşırtıcı bir lüks içinde yaşıyordu. İmparatorluk bölümlere ayrılmış ve aşama sırasına dayanan dört gruptan oluşmuş bir toplum düzenine dayanıyordu. Zerdüştçülüğü benimsemiş din adamları sınıfı devlet içinde devlet gibiydi; sıkı bir aşamalar sırasına göre düzenlenmiş olan bu sınıf hem etkiliydi, hem de uçsuz bucaksız topraklarından dolayı son derece zengindi. Müneccimler ateşi korurlar, kültü yönetirler ve genç soyluları yetiştirirlerdi. Büyük toprak sahipleri olan soylular, ordunun yüksek kademelerinde görev alırlar ve süvari sınıfını oluştururlardı. Söz konusu ordu, yönetim kadrosuyla birlikte uzun süre rejimin büyük gücünü oluşturdu. Gerçekten de merkezi yönetim çok iyi örgütlenmişti ve bürokratlar ayrıcalıklı bir kast oluşturuyordu.


Merkez, aynı zamanda gizli haber alma işlerini de üstlenen posta hizmetleri aracüığıyla eyaletlerle bağlantı halindeydi. Köylüler ve zanaatçılar kitlesiyse görmezlikten gelinerek angaryalar ve vergiler altmda eziliyordu, ayrıca zorunlu olarak askerlik hizmeti yapmak zorundaydılar. Sasani
ler dönemi Pers İmparatorluğu'nda resmi din, eski inançlardan ve art arda gelen katkılardan doğan Zerdüştçülüktü.

Zerdüşt, İ.Ö. VII. yy'da temel ilkesi, iyilik ile kötülüğün arasındaki "kozmik" bölünme olan bir din kurdu; iyilik Evren'in yaratıcısı Ahuramazda'dan (Hürmüz), kötülükse Ahriman (Ehriman) ve şeytanlarından kaynaklanıyordu. Daha sora Dara II döneminde müneccimler kutsal kitap Avesfa'yı yazdılar. İ.S. 216'da doğan Mani, gene iyilik ve kötülük ilkeleri üstüne kurulu olan evrensel bir din kurdu. İlk Sasaniler tarafından önce iyi karşılanan Mani, daha sonra tutuklandı ve ardından öldürüldü. Büyük müneccim Kirdir, Zerdüştçülüğü, bir devlet dini olarak örgütledi; kültü yerleştirdi, ateş tapmakları kurdu, vb. Zerdüştçülük hoşgörülü olmasıyla ün saldı; ama Hıristiyanlığın Roma'nm resmi dini olduğu yıllarda, ilk Hıristiyanlara aynı hoşgörü gösterilmedi. V. yy'ın sonlarma doğru ve VI. yy'ın başlarında, imparatorluk Horasanlı Mazdak'm düşünceleriyle altüst oldu. Mazdak, malların ve kadınların ortaklaşa kullammmı öngörüyordu; böylelikle iyiliğin zafere ulaşacağına, her türlü eşitsizlik, kin ve savaşm ortadan kalkacağına inanıyordu. Kral Kubad I (488-531) bu savları olumlu karşıladı, ama soylular ve din adamları sınıfı buna karşı çıktılar. Öte yandan, Sasaniler, Bizans'ta işkenceye uğrayan Nesturileri (ya da Nasturiler) kabul ettiler; bunlar Cundişapur'daki aydınlar çevresinde büyük bir rol oynadılar.

Başkentleri Mezopotamya'da bulunduğu halde Sasaniler özellikle Iran' la ilgiliydiler. Burada dairesel planlı Gur'u (Firuzâbâd) kurdular.
İran ve İran Tarihi

İran ve İran Tarihi

M.Ö. 3000 yıllarından beri İran biliniyordu. Bilinen en eski imparatorluk Elamlıların M.Ö. 1100-600 yıllarında kurdukları imparatorluktur. Elamlıların yerine Medlerin kurmuş oldukları imparatorluğu Persli Keyhüsrev M.Ö. 550 yılında yıkmış ve Anadolu’nun büyük bir bölümü dahil olmak üzere egemenliği altına almıştır. İskender komutasındaki Yunanlılar M.Ö. 330 yıllarında bütün İran topraklarını ele geçirdiler. Bundan sonra İran topraklarında Parthların ve Sasanilerin egemenliği devam etmiştir.

Sasanilerin çöküşü İslam ordularının İran’ı ele geçirmeleriyle olmuştur. Hazret-i Ömer devrinde İran üzerine birçok seferler düzenlenmiştir. Akın akın İran içlerine giren İslam orduları, Âzerbaycan, Taberistan, Cürcan, Rey, Kumis, Karvin, Zencan, Hemedan, İsfahan ve Horasan’ı fethettiler. Hazret-i Ömer’in ölümünden sonra İran’da bazı karışıklıklar meydana geldi. Hazret-i Osman bunun üzerine askeri birlik göndererek isyanları bastırdı ve elebaşılarını cezalandırdı. Böylelikle İslam hakimiyeti, İran’da devamlı sağlanmış oldu.


Hicri sesekizinci asrın başında Safiyyüddin Erdebili hazretlerinin soyundan gelenler İran’da Sünni bir tarikat kurdular. Onun adına nisbetle bu tarikata Safeviyye adı verildi. Osmanlı sultanları, İslamiyete hizmet eden bu tarikat mensuplarına pek çok ihsanlarda bulundular. Ancak Hoca Ali’den itibaren bu yolun mensupları arasında Eshab-ı kiram düşmanlığı yayılmaya başladı.

Daha sonra tarikatın başına geçen Şeyh İbrahim, aşırı Şii görüşlerini benimsedi. Bundan sonra tarikatin başına Şeyh Haydar geçti. Şeyh Haydar’ın ölümünden sonra oğlu Şah İsmail taç giydi. Şah İsmail, velinimeti olan Akkoyunlular Devletini yıkarak, İran’da Safevi Hanedanını kurdu. Bunun zamanında Şiilik, devletin resmi dini oldu. Bu dönemde ********n en büyük meselelerini Osmanlılarla savaşmak teşkil etti.

1514 yılında Çaldıran’da Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’i ağır bir hezimete uğrattı ve Tebrizi fethetti. Şah İsmail’in ölümünden sonra tahta geçen oğlu Tahmasb zamanında İran bütünüyle Osmanlıların eline geçti.

Safevi Sülalesinin çöküşü Şah İkinciAbbas’ın hükümdar olduğu döneme rastlar. Yıkılışın ilk belirtisi Kandehar’daki Afganlı Mir Veys’in 1709 yılında isyan ederek başarı sağlaması oldu. Bundan sonra Afganlılar sık sık İran üzerine askeri seferler düzenlediler. Fakat hiçbir zaman İran’a tamamen sahip olamadılar. 1729’da Safeviler yeniden yönetimi ele geçirdiler. Fakat bu sefer de Rus Çarı Deli Petro öteden beri gerekli ticaret yollarını açabilmek için İran’a göz dikmiş durumdaydı.

Osmanlılar da İran’ın Rusların eline geçmemesi için İran üzerine bir sefer düzenledi. Osmanlılarla Ruslar arasında bir savaş tehlikesi belirdi, ama sanıldığı gibi olmayarak iki devlet anlaşarak, İran’ı aralarında pay ettiler. Bu anlaşma uzun sürmedi. Tahmasb kuzeydoğu İran’da bir ordu toplamaya çalışıyordu. Çar Petro, tahtın Safevi Sülalesine geçmesini uygun karşılayacağını açıklamıştı. Ama bütün bunlar Safevi Sülalesinin tahtı ele geçirmesine yetmedi.

Nadir Şah ile birlikte İran üzerinde Afşar soyunun egemenliği başlamaktadır. Ancak bu da uzun sürmedi. Nadir Şah’ın öldürülmesinden sonra bir iktidar boşluğu meydana gelmiş ve bundan sonra üç ayrı rakip taht için ortaya çıkmıştır. Bunlar: Zendler, Afganlılar ve Kaçarlardır. Bunlardan Zendlerin yönetimi 40 seneye varmayacak derecede kısa bir zaman diliminde oldu. Bundan sonra ülke yönetimi 1925 yılına kadar Kaçarların elinde kaldı.

1925-1979 yılları arasındaki dönem ise Pehlevi sülalesinin İran tahtında bulunduğu dönemdir. Pehlevi sülalesinin İran tahtında bulunduğu süre içinde geçen en buhranlı dönem İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır. 1938 yıllarından sonra İran’da Alman tesiri şiddetli bir şekilde kendisini hissettirmeye başlamış, bunun neticesinde İran’da pek çok Nazi-Almanyasının teknisyenlerinin bulunması, başta İngiltere olmak üzere müttefik devletleri tedirgin etmiştir.

Bununla başlayan gerginlik, 1952 senesinde İran’ın İngiltere ile diplomatik ilişkilerini kesmesine kadar ilerledi. İran başbakanlarından Musaddık’ın yönetimin başında bulunduğu dönemlerde İran Komünist Partisi olan Tudeh’e büyük tavizler vermesi ve bunları batıya karşı koz olarak kullanmaya çalışması, memlekette huzursuzluklar meydana gelmesine sebep oldu. Bunun üzerine Şah, Musaddık’ı başbakanlıktan azlederek yerine General Zahid’i tayin etti.

1963 yılında Şah “Beyaz Devrim” adı altında ülkede büyük çapta ekonomik ve sosyal reformlar yapmıştır. Her geçen gün artan petrol gelirleri ve özellikle ülke savunması için yapılan büyük harcamalar, İran’ı Ortadoğu’da özellikle askeri bakımdan söz sahibi ülkeler arasına getirmeye başlamıştı. Bu zamanda Fransa’da sürgünde bulunan İranlı Şii lider Humeyni, ülkede Şii inancının hakimiyetinden istifade ederek, çoğunlukta olan Şiileri etrafında topladı.

İçten ve dıştan yapılan pek çok mücadeleler neticesinde Humeyni İran’a hakim oldu. Şah ailesi İran’ı terketti ve memleket Şii inancı ile idare edilmeye başlandı. 1979 yılında İran İslam Cumhuriyeti adını alan ülkede binlerce Şii inancında olmayan İranlı, devlet aleyhtarlığı ile suçlanarak sorgusuz sualsiz kurşuna dizildi.

Humeyni idaresindeki İran, Irak ile 22 Eylül 1980’de harbe başlamış ve bu harpte yüzbinlerce İranlı ölmüştür. 20 Ağustos 1988’de Ateşkes ilanı ile savaş durdu. Âyetullah Humeyni’nin 1989’da ölmesi üzerine aynı yılın Ağustos ayında yerine cumhurbaşkanı Ali Hameney, Hameney’in yerine de meclis başkanı Haşimi Rafsancani Cumhurbaşkanı seçildi.

Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal etmesi üzerine, İran’ın barış şartlarını eksiksiz kabul ettiğini açıkladı. Böylece l980’da başlayan savaş 1990’da barış anlaşması ile neticelendi ve iki ülke arasında diplomatik ilişki yeniden kuruldu.
İRAD-I CEDİD

İRAD-I CEDİD

Nizam-ı Cedid hazinesi olarak bilinmektedir. III. Selim'in emri ile 1793'te Nizam-ı Cedid ordusunun giderlerini karşılamak amacıyla oluşturulan bütçe.

Padişahın başkanlık ettiği toplantı sonucunda olağan bütçe gelirlerinin dışında bir bütçe oluşturularak, gelir kaynaklarının hazineden ve genel bütçeden ayrılması kararına varıldı. Bu kararla oluşturulan yeni hazineye de İrad-ı Cedid adı verildi. İrad-ı Cedid kanunlarına göre İrad-ı Cedid nazırına ve başdefterdara verilen günlük gelir ve gider pusulaları ay sonunda incelenerek üç nüsha olarak aylık defter düzenleniyor ve bu nüshalar; Babıali'ye, Başmuhasebe'ye ve Ruznamçe Kalemi'ne veriliyor ve yıl sonunda bilanço çıkarılıyordu. Gelir fazlası olan para Darphane-i Amire'deki özel İrad-ı Cedid hazinesine aktarılırdı.

Kabakçı Mustafa Paşa isyanı sonucunda Sultan III. Selim'in tahttan indirilmesiyle bu hazine kaldırılmış, biriken paralar da Darphane-i Amire hazinesine devredilmiştir.

4 Kasım 2007 Pazar

Mahmud Ahmedinecad

Mahmud Ahmedinecad


Islam Cumhuriyeti nin 6. Cumhurbaskanidir. 28 Ekim, 1956 da Kuzey Iran da, Tahran vilayetine dogudan komsu olan Semnan vilayetinin sehirlerinden Germsar kenti yakinindaki Aradan köyünde bir nalbantin oglu olarak dünyaya gelmistir. 24 Haziran 2005 Iran cumhurbaskanligi seçimlerinin ikinci turunda seçilmis, 3 Agustos 2005de ardarda 8 yillik cumhurbaskanligi süresini doldurdugu için makamindan çekilen Muhammed Hatemi nin yerine Cumhurbaskanligina baslamistir.Cumhurbaskanligi seçilmeden önceki dönemde, (3 Mayis 2003 ile 28 Haziran 2005 arasinda) Tahran belediye baskanligi yapmistir.

Meslegi insaat mühendisligidir. Tahran Belediye Baskanligindan önce Iran Bilim ve Teknoloji Ünversitesinde ögretim üyeligi yapmaktaydi. Tahsilini de bu üniversitede yapmistir. Profesör ünvani bulunmaktadir.Siyasi güç zeminini Iran insaat sektörünün lobi kurulusu olan Islami Iran Insaatçilar Ittifakindan (Abadgaran) aldigi kabul edilmektedir.

Abadgaran, Iran cumhurbaskanligi seçimlerinin ilk turunda iki aday arasinda (Ahmedinecad ve Muhammed Bager Galibaf) bölünmüs, ikinci turda Ahmedinecadin arkasinda toplanmistir. Böylece, 1000 kadar adayin Iran Anayasa Muhafizlari Konseyi tarafindan elenmesinden sonra ilk tura katilabilen 7 aday arasinda en fazla oyu almis bulunan (Ahmedinecad ilk turda % 19.48 oraninda oy almisti) eski (Hatemiden önceki) cumhurbaskani Akbar Hasimi Rafsancani ye karsi ikinci turda teke tek yarisarak oylarin % 61.69unu elde etmistir. Muhalifleri seçime hile karistigi ithamlarini dile getirmislerdir. Ikinci tura Iranli seçmenlerin % 59u katilmistir.Hakkindaki genel yargi Islamci ve popülist görüsleri savunan bir dini muhafazakar oldugu yönündedir.






Sade yasanti tarzinin, iyi egitim mazisi ile dürüst politikalari kaynastirdigi imajinin ve popülist görüslerinin Iran toplumunun fakir tabakalari nezdinde popülerlik kazanmasina yol açtigi belirtilmektedir. Yapilabilir ve yapabiliriz (1605;1740;8204;1588;1608;1583; 1608;
1605;1740;8204;1578;1608;1575;1606;1740;1605;) slogani etrafinda olusturulmus Cumhurbaskanligi programinin belirsizlikler içerdigi görüsleri ortaya atilmistir. Hedeflerinden biri Iranin petrol gelirlerinin fakir halka yansitilmasidir.Dis politika açisindan, A.B.D. ile iliskilerde hiçbir açilim gösterilmememesi gerektigini net bir sekilde savunmustur. Birlesmis Milletler e defalarca suçlamalarda bulunmus, Iranin nükleer programini sürdürmesi gerektigini açik bir dille ifade etmistir.

Devamli surette mukabeleci bir tarzi ve söylemi vardir. Bir basin mensubunun siyasi tutuklularin saliverilmesinden bahsi üzerine Hangi siyasi tutuklular? Amerikadakiler mi? diye sormus, bilinen diger bazi ülkeler nükleer programlar gelistirirken Iranin neden gelistiremeyecegini (ülkesinin uluslararasi sistemin hayli disinda olduguna ve kaygi uyandirdigina deginmeksizin) sorgulamis, Birlesmis Milletlerin 5 daimi üyesinin bazi ayricaliklari olduguna göre Islam dünyasinin ayni ayricaliklari neden alamayacagini dile getirmis, son olarak da Yahudi Soykirimindan neden Filistinlilerin etkilendigi konusunu ortaya atmistir.



Cumhurbaskanligina seçildikten sonra bunu yeni bir Islam devrimi (veya, bulundugumuz Hicri Takvim yilindan hareketle, 1384 Islam Devrimi olarak nitelemis, bu devrimin yakinda bütün dünyaya erisecegi müjdesini vermistir. Ilk etapta bölge ülkeleri arasinda (vizelerin kaldirilmasi yoluyla) seyahat hürriyetini ve baglarin kuvvetlendirilmesini savunmaktadir. Israile iliskin açiklamalari ise, haritadan silme zihniyetindedir ve uluslararasi camianin tepkisi çekmistir.Siyasi kariyerinin baslangicindan beri militan ortamlarda yer almistir. 1979 Iran Islam Devrimi süreci içinde üniversitesinin ögrenci temsilcilerinden biriydi ve bu sifatla Ayetullah Humeyni ile birkaç kez görüsmüs, A.B.D. Tahran Büyükelçiliginin basilmasi ve elçilik mensuplarinin rehin alinmasiyla baslayan Iran Rehineler Krizinde ya sahsen yer almis, ya da yakin çevresinde bulunmustur.

Bir iddiaya göre o dönemde Sovyetler Birligi Büyükelçiliginin basilmasi önerisini ortaya atmistir.Rehineler Krizine dogrudan katildigina iliskin iddialar, Cumhurbaskani seçilmesinin hemen ardindan, Avusturyada Kürt muhalifleri öldürttügü iddialari ve Tahran Evin hapishanesinde siyasi suçlularin idam edildigi haberleri ile eszamanli olarak dünya basininda yer almistir. Ahmedinecad ve destekçileri bu suçlamalari reddetmisler, A.B.D. Baskani George W. Bush Temmuz 2005de Ahmedinecadin Rehineler Krizine katilimina iliskin iddialarin ciddi oldugunu ve sorusturulacagini belirtmis ise de, henüz bir sorusturma baslatilmamistir. Iddialar dünya basinina kriz döneminin Amerikali rehinlerinden 5i tarafindan yapilan açiklamalar ve teshisler sonrasinda yansimistir. Açiklamalarda bulunanlardan biri CIA mensubudur, Farsça bilen bir digeri de emekli kara albaydir. Bu eski rehineler Ahmedinecadi sert ve gaddar bir sorusturmaci olarak tanimlamaktadirlar. Teshis yapmalari istenen diger eski rehineler emin olamadiklarini belirtmislerdir.

Iran-Irak Savasi öncesinde Iran Devrim Muhafizlarina (Pasdaran) katilmistir. Savas esnasinda Kerkükte gizli operasyonlar yürüttügü bilinmektedir. Iran Devrim Muhafizlari 6. Ordusu basmühendisligi yapmis, savastan sonra Maku ve Hoy vilayetleri vali yardimciligi ve valiligine atanmistir. 1993-1997 arasinda Erdebil vilayetinin valiligini yürütmüstür. Ancak seçmenlerin % 12sinin katiliminin muhafazakar adaylarin önünü açtigi 2003 Tahran Belediye Baskanligi seçimleri sonrasinda baskentin belediye baskanligini elde etmesine degin Iran siyasi panoramasinda taninan bir kisi degildi. Belediye baskanligi esnasinda önceki baskanlarca açilmis kültür merkezlerine dini vurguyu ciddi bir oranda yerlestirmesi, belediye binalarinda kadinlar ve erkekler için ayri asansörler kullanimi zorunlulugunu getirmesiyle dikkati çekmistir. Tahran meydanlarinda Iran-Irak Savasinda ölenlerin anisinin en canli bir sekilde (bazi meydanlar açik mezarliklara dönüstürülerek) yasatilmasini önermistir.

Fakir kesime gida yardimi programlari da icraatlarini tamamlayan bir unsur olmustur. Belediye baskanligi ile beraber baskentin en öndegelen gazetesi Hemserinin yöneticiligini ele geçirmis, gazeteyi siyasi programinin odak noktalarindan biri haline getirmistir. Gazete kadrosundan Iran basin dünyasinin yükselen yildizlarindan kadin gazeteci Nafize Kuhnavardi, Hatemiye rejimin kirmizi çizgileri ve illegal istihbarat örgütleri hakkinda uygunsuz buldugu bir soru sordugu için, Türkiye ve Azerbaycan için casusluk yaptigi gerekçesiyle kovmasi gündemi mesgul etmistir. Ancak bizzat Hatemi ile de aralarinda tartismalar cereyan etmistir.Ilk icraatlarindan biri yeni evli çiftlere is ve konut edinebilmeleri için Iran petrol gelirlerinden ayrilan 1.3 milyar Dolarlik bir fonun yürürlüge konulmasi olmustur (Imam Riza Ask Fonu).

kaynak:www.biyografi.tv