oğuz kağan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oğuz kağan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Nisan 2017 Pazar

 Asya Hun (Büyük Hun) Devleti (MÖ 220-MS 216)

Asya Hun (Büyük Hun) Devleti (MÖ 220-MS 216)

Orta Asya’dan yapılan göçler esnasında bazı Türk boyları göç etmeyerek ana yurtlarında kalmışlardır. Bunlar genellikle ana yurdun doğusunda ve güneydoğusuna yayılmış, Orhun ve Selenga ırmaklarının çevresinde toplanmış ve buralarda boylar halinde yaşamışlardır. Bu Türk boyları gün geçtikçe güçlenip Orta Asya topraklarında çok büyük devletler kurarak önemli kültür ve uygarlıklar ortaya çıkarmışlardır.

Orta Asya’da bilinen ilk ve en eski Türk devletini Avrupalıların Hunlar, Çinlilerin Hiung-nu adını verdikleri Türkler kurmuştur. Hunlar ile ilgili Çin kaynaklarındaki bilgiler, MÖ 1000 yıllarının başlarına dayanmaktadır. İlk tarihsel belge MÖ 318 senesine aittir. Bu Hunlar ile Çinlilerin yaptıkları bir antlaşmadır. Bu belgeye dayanarak Hunların MÖ 4. yüzyıldan çok önceleri güçlü bir devlet kurdukları kanısına varılmaktadır. Fakat Hunların bilinen tarihleri MÖ 3. yüzyılda başlamıştır. MÖ 220 senesinde kurulan Asya Hun Devleti’nin ilk hükümdarı Teoman’dır.

Teoman, Selenga ve Orhun ırmaklarıyla Ötüken çevresi ve Karakurum bölgelerinde dağınık bir şekilde yaşayan Hun boylarını bir yönetim altına toplamış, Ötüken’i ise merkezleri yapmıştır. Çin’in iç karışıklık içerisinde bulunmasından yararlanarak bu ülkeye akınlar düzenlemiş bu saldırılar sonucunda Çin topraklarının bir kısmını ele geçirmiştir.

İlk Türk Devletleri

Hun hükümdarı Teoman’ın ölümünden sonra hata çıkan oğlu Mete Han (Oğuz Kağan) MÖ 209-174 döneminde Orta Asya’da Hunların yanı sıra 3 büyük güç vardı. Bunlar Çinliler, Moğol kökenli Yüeçiler ve Tunguzlardı. Mete Han, devletin sınırlarını daha da genişletirken bu üç güçle de mücadele etti. Önce Tunguzları mağlup ederek doğu sınırlarının güvenliğini sağladı.

Daha sonra Tanrı Dağları civarında yaşamakta olan Yüeçileri egemenliği altına aldı. Çin üzerine seferler düzenleyerek Çin’in kuzey bölgelerini tamamen ele geçirdi. Çin’in isteği doğrultusunda MÖ 200 yılında yapılan anlaşmaya göre Çin imparatoru bozkır bölgelerini Büyük Asya Hun Devleti’ne bırakarak, yiyecek, ipek ve yıllık vergiler ödemeyi kabul ve beyan etti. Mete Han, Çin topraklarını ele geçirmesine rağmen oralara yerleşmek istemedi. Bu durumun Türklere zarar vereceği ve geleceği açısından sakıncalar doğuracağını düşündü.

Mete Han, Çin imparatoruna yazdığı mektupta Orta Asya’da elleri silah tutan bütün kavimlerin birleştirdiğinden ve sulh içinde yaşadıklarını yazdı. Mete Han döneminde ekonomide büyük öneme sahip olan İpek Yolu’nu da Hunların eline geçirdi.

Mete Han, Asya Hun Devleti’ni tarihinin en güçlü seviyesine getirdi. Devletin sınırlarını doğuda Kore’ye, kuzeyde Baykal Gölü ve Oder Irmağı’na, batıda Aral Gölü, güneyde Wei Irmağı’yla Tibet Yaylasına kadar genişletti.

Mete Han Türklere millet olma şuurunu kazandırdı. Öldüğünde kendisinden sonra gelenlere teşkilatlı ve toprağı büyük bir devlet miras bıraktı.

Asya Hun, Avrupa Hun ve Ak Hun Devleti (Tarih Atlası 1, s. 16.)
loading...

26 Mart 2017 Pazar

Türklerin Askeriye Sistemi ve Dünyaya Etkileri

Türklerin Askeriye Sistemi ve Dünyaya Etkileri

Türk Askerinin Dünyaya Etkileri

▬ Roma ordusunda askeri onlu sistem uygulandı. IV. Yüzyıl sonlarında bu orduda yay o zamana kadar kullanılan en önemli savaş silahı oldu.
Batı’da pantolon ve ceket giyilmeye başlandı.
Avrupada üzenginin kullanımı Avarlarla yaygınlaştı.
V. yüzyıl başlarında Türklere özgü ‘’Turan’’ taktiğinin uygulanmaya başlandığı Bizans ordusun da Türk giyim tarzı ve Türk saç biçimi de tercih edildi.
IX. yüzyılın ortalarında Ruslar, Azar, Peçenek ve Kumanlılar; Balkan Slavları ise Tuna Bulgarları aracılığı ile hem eğitim hem de teçhizat (silah, tuğ) yönlerinden de Türkleri örnek alan özenen askeri güçler oluştururdu.
Cengiz Han ordusunda da onlu sistem uygulandı.
Süvarilik tekniğini Türklerden öğrenmiş olan Çinliler Türk süvari kıyafetleri olan ceket, pantolon ve çizme kullanmaya başladı.
Çinliler ve Avrupalı kabileler et konservesi (pastırma) yapmayı Türklerden öğrendi.

Türklerde Askeriyenin Önemi

T
ürklerin büyük devletler kurmalarındaki en önemli nedenlerden biri de güçlü ordulara sahip olmalarıdır. Bu yüzden ordu Türk devlerinin hem temelini hem başlıca güç kaynaklarını oluşturmuştur. Bozkır hayatlarının zor şartları Türkleri mücadeleci ve disiplinli bir yapıya sahip olmaya sürüklemiştir. Günlük yaşantıları içinde var olan bu disiplin anlayışı, savaş anında da bütün milletin iç teşkilatını bozmadan güçlü bir ordu gibi harekete geçmesini kolaylaştırmıştır. Askerliğin farklı özel bir meslek sayılmadığı Türklerde ailesini, malını ve namusunu korumak isteyen herkes asker olarak yetişmek mecburiyetindedir. Bu yüzden Hazar Hakanlığındaki yabancı askerler haricinde Türklerde ücretli askeri bir sınıf yoktur. Halkın içinde kadın erkek ayrımı yapılmaksızın hemen hemen her Türk, iyi bir askerdir ve her an savaşa ve zor duruma hazır durumdadır. Bu sebeple Türk milleti için ‘’ordu-millet’’ değimi kullanılmıştır.

Devamlı bir ordunun bulunduğu Türk devletlerinde ordunun temelini süvarilere dayanmıştır. Bunula beraber Türk ordusunda az da olsa ‘’yaya birlikler’’ yer almıştır. Örneğin İlteriş Kağan, 680 senesinde istiklal mücadelesine başladığı zaman komuta ettiği ordunun üçte ikisi atlı, üçte biri ise yayadır.

Türklerde ilk düzenli ordu Büyük Hun Hükümdarı Mete Han (Oğuz Kağan) tarafından kurulmuştur (M.Ö 209). Türk ordusunun günümüze kadar gelen ve başka devlerinde ordularında örnek olan onlu sisteme göre teşkilatlandırılmıştır. Onlu sistemin esasına göre; en büyük birlik 10.000 kişiden oluşup bu birliğe de ‘’tümen’’ adı verilmiştir. Tümenlerde binli, yüzlü ve onlu olmak üzere kademeli olarak küçülen birliklerle ayrıştırılmıştır. Bu birliklerin başlarında derecelerine göre ‘’tümenbaşı’’, ‘’binbaşı’’, ‘’yüzbaşı’’ ve ‘’onbaşı’’ gibi unvanlar taşıyan birer kumandan bulunurken en küçükten en üst rütbesine kadar ordu belli bir kumanda zincirine bağlanmıştır.