20 Temmuz 2010 Salı

Osmanlı’dan Avusturya’ya Miras Kalan Çiçek Medeniyeti

Lale, karanfil, nilüfer, şah çiçeği, sümbül, su sümbülü, düğün çiçeği, taç çiçeği, leylak, taflan çiçeği, dut çiçeği, sivri biber ve daha birçok çiçek, Osmanlı’nın bahçesinden Avusturya’ya getirildi.

Çoğumuzun evini ya da bahçesini süsleyen bu çiçekler, diplomatik geziler sonunda Avusturya-Macaristan Krallığı’nın başkenti Viyana’ya getirilmiş ve aslen Hollandalı olan bahçe bilimcisi Carolus Clusius tarafından saray bahçesinde yetiştirilmiş. Öyle ki, turistik gezi mekânları olan Güzelçeşme Sarayı ve Belvedere Sarayı bahçesinde günümüzde dahi rahatlıkla görebileceğimiz çiçekler, Osmanlı’nın gizli bir mirası.

Viyana’da bulunan Belverede Sarayı’nın bahçesindeki tarihi botanik bahçede lalenin serüveni de gelen ziyaretçilere anlatılmaktadır. Ayrıca, Türkiye’den getirilmiş birçok bitki de bulunmakta bu bahçede.

1554-1562 yılları arasında Avusturya-Macaristan Kralı I. Ferdinand tarafından Dersaadet’e (İstanbul) elçi olarak gönderilen Ogier Ghislain de Busbecq, Sultan Süleyman döneminde 8 yıl boyunca burada ikamet eder. Çiçeklere olan ilgisiyle bilinen elçi, Viyana’daki Hofburg sarayına yolladığı mektuplarda laleyi tarif eder ve güzelliğinden dem vurur.

Daha gittiği ilk sene yani 1554’te topladığı çiçek tohumlarını bir çuvala koyarak Ferdinand’a yollar. Busbecq, 8 yıl sonra geri dönüşünde Viyana’da kraliyet bahçesi sorumlusu Carolus Clusius ile tanışır. Filozof, tarihçi, zoolog, kartograf ve bahçe bilimcisi olan Clusius’a büyük bir çuval dolusu getirdiği tohumları verir.

Bahçe bilimcisi Clusius, eskimiş ve bozulmuş olan tohumlara kıymet vermez ve bu yüzden gelişi güzel olarak araziye eker. Bir süre sonra laleler, sümbüller, karanfiller boy atmış kraliyet bahçesi adeta firdevse dönmüştür. Bir Avusturya Kralı, ilk defa lale ile karşılaşmıştır.

Karanfil, nilüfer, sümbül ve diğer çiçekler güzelliği ile saray halkının ilgisini cezbeder. Clusius daha sonra İstanbul’dan başka çiçeklerde getirtmiştir saray bahçesine. Tarihçi de olan Hollandalı, bu tecrübelerini tarihe mal etmeyi ihmal etmemiş, 1583 senesinde “Stirpium nomenclator Pannonicus“ adlı eserini kaleme almış.

Viyana Üniversitesi’nin kütüphanesinde bulunan deri üzerine yazılmış bu eser, ancak izin alınarak okunabilir. Günümüzde dünyaca üne sahip olan ve çoğumuzun Osmanlı’dan Hollanda’ya gittiğini bildiğimiz laleler, Viyana üzerinden, tarihçi Clusius aracılığı ile ulaştırılmış.

Ayrıca, Burgenland Eyaleti’nin güneyinde yaşayan Avusturyalı bahçe bilimcisi Miriam Wiegele iki yıl önce yazdığı ´Bizim Bahçelerimizde Türk Çiçeklerinin İzleri Risalesi´ni Osmanlı’nın Avusturya’da barbar bir millet olarak bilinmesinin yanlışlığına ithaf etmiş.

Giriş kısmında; “Türkler, savaşçılığının yanında çiçek sevdalısı bir milletti. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bahçe kültürü ziyadesiyle gelişmişti. Bizim bahçelerimizdeki birçok çiçek türü, bahçıvan, diplomat ve Türk-Avusturya savaşları sayesinde Osmanlı’dan miras kalmıştır” yazan risale, 1664 yılında Avusturya ordusu komutanı Monte Cuculi ile Osmanlı sadrazamı Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın karşı karşıya geldiği, günümüzde Avusturya’nın Slovenya sınırında bulunan Raab Nehri’nin yanında kurulan `Raab Doğa Parkı Destekleme Derneği´ (Verein zur Förderung des Naturpark Raab) tarafından yayınlamıştır.

Bayan Wiegele, 25 yıldır beş bin metrekarelik bahçesinde yetiştirdiği çiçekler ile yaşıyor. Çiçeklerle uğraştığından dolayı ince ve nazik bir ruha sahip olan Wiegele, Osmanlı izlerini taşıyan çiçekleri de bahçesinde yetiştiriyor.

Lorem ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry.

Comments


EmoticonEmoticon