Arthur Koestler
İspanyol iç savaşı sırasında, 1937 yılında, casusluk suçlamasıyla ölüm cezası yemiş olarak hapishane arkadaşlarımın idamlarına tanık olup, kendiminkine hazırlandığım bir üç ay geçirdim. Bu üç ay dolayısıyla ölüm cezasına tıpkı, infazdan onbeş dakika sonra boynundaki ip kopup da, bu süre içinde ölmemiş olan, « Yarı yarıya asılmış Smith»in besleyeceği cinsten özel bir ilgi besledim. Böylece bu sakin ülkede, ne zaman bir erkek veya kadının boynu yağlı ilmikte kırılsa, anılarım kapanmamış bir yara gibi yeniden irinlenmeye başlar. Ölüm cezası sürdükçe gerçekte hiç bir zaman iç huzura kavuşamayacağım.
İşte beni harekete iten eğilim budur. Durumumun, kitabın içindeki kanıtlara ayrı bir renk kattığını kabul ederim. Ama bu olayları değiştirmez ve bu kitap da çoğu zaman olaylardan sözetmektedir.
Aslında son derece soğuk ve duygusuz bir şekilde yazmak niyetindeydim, ama bunu yapamadım, acıma ve iğrenme duygusu bu isteğimden daha kuvvetli çıktı. Uzun sözün kısası belki de böylesi daha iyidir, zira ölüm cezası yalnızca bir rakam, istatistik veya ortalama sorunu değil, aynı zamanda, ahlâk ve duygu problemidir de. Savunmanın namuslu olması için, aktarılan metinlerin değiştirilmemesi ve kısaltılıp kesilmemesi gerekir. Ancak bu insanın bir kalbi olmasını ve acı çekmesini engelleyemez.
Ölü Cezası Üstüne Düşünceler içinde, s: 75-76
Alan Yayıncılıkede
İspanyol iç savaşı sırasında, 1937 yılında, casusluk suçlamasıyla ölüm cezası yemiş olarak hapishane arkadaşlarımın idamlarına tanık olup, kendiminkine hazırlandığım bir üç ay geçirdim. Bu üç ay dolayısıyla ölüm cezasına tıpkı, infazdan onbeş dakika sonra boynundaki ip kopup da, bu süre içinde ölmemiş olan, « Yarı yarıya asılmış Smith»in besleyeceği cinsten özel bir ilgi besledim. Böylece bu sakin ülkede, ne zaman bir erkek veya kadının boynu yağlı ilmikte kırılsa, anılarım kapanmamış bir yara gibi yeniden irinlenmeye başlar. Ölüm cezası sürdükçe gerçekte hiç bir zaman iç huzura kavuşamayacağım.
İşte beni harekete iten eğilim budur. Durumumun, kitabın içindeki kanıtlara ayrı bir renk kattığını kabul ederim. Ama bu olayları değiştirmez ve bu kitap da çoğu zaman olaylardan sözetmektedir.
Aslında son derece soğuk ve duygusuz bir şekilde yazmak niyetindeydim, ama bunu yapamadım, acıma ve iğrenme duygusu bu isteğimden daha kuvvetli çıktı. Uzun sözün kısası belki de böylesi daha iyidir, zira ölüm cezası yalnızca bir rakam, istatistik veya ortalama sorunu değil, aynı zamanda, ahlâk ve duygu problemidir de. Savunmanın namuslu olması için, aktarılan metinlerin değiştirilmemesi ve kısaltılıp kesilmemesi gerekir. Ancak bu insanın bir kalbi olmasını ve acı çekmesini engelleyemez.
Ölü Cezası Üstüne Düşünceler içinde, s: 75-76
Alan Yayıncılıkede