Tamamı beş fetvadan oluşan Şeyhülislam Dürrizâde Abdullah
Efendi’nin Fetva-yı Şerife’si bugünkü dille şöyledir:“Dünya düzeninin sebebi olan ve kıyamet gününe kadar Ulu Tanrı’nın
daim eyleyeceği İslâm Halifesi Hazretleri’nin veliliği altında bulunan İslam
memleketlerinde bazı kötü kimseler anlaşarak ve birleşerek ve kendilerine
elebaşılar seçerek Padişah’ın sadık uyruklarını hile ve yalanlarla aldatmakta, yoldan çıkartmaktadırlar. Padişahın yüksek buyrukları olmaksızın asker
toplamaktadırlar. Görünüşte askeri beslemek ve donatmak bahaneleriyle,
gerçekte ise mal toplamak sevdasıyla, şeriata uymayan ve yüksek emirlere
aykırı bir takım haksız ödemeler ve vergiler koymakta ve çeşitli baskı ve
işkencelerle halkın mal ve eşyalarını zorla almakta ve yağmalamaktadırlar.
Böylece insanlara zulmetmekte, suçlamakta ve Padişahın ülkesinin bazı köy
ve şehirlerine saldırmak suretiyle tahrip ve yerle bir etmektedirler. Padişahın
sadık tebaasından nice suçsuz insanları öldürmekte ve kan döktürmektedirler. Padişah tarafından atanmış bazı dini, askeri ve sivil memurları istedikleri
gibi memuriyetten çıkarmakta ve kendi yardakçılarını atamaktadırlar. Hilâfet
merkezi ile Padişah ülkesi arasındaki ulaştırmayı ve haberleşmeyi kesmekte
ve devletin emirlerinin yapılmasına engel olmaktadırlar.14 Tuncer Baykara, Milli Mücadele, Ankara, 1985, s. 65.15 Celal Bayar, Atatürk’ten Hatıralar, İstanbul, 1955, s. 43.16 Takvim-i Vekayi, 11 Nisan 1336/1920, No: 3824; Peyam-ı Sabah, 11 Nisan
1336/1920, No: 493. Ayrıca bkz., ATASE Arş., Kl: 525, D:129, fh: 1-1.
MİLLİ MÜCADELEDE DİN ADAMLARI -II-29Böylece, hükümet merkezini tek başına bırakmak, Halifenin yüceliğini zedelemek ve zayıflatmak suretiyle yüksek Hilafet katına ihanet etmektedirler. Ayrıca Padişah’a itaatsizlik suretiyle devletin düzenini ve asayişini
bozmak için düzme yayımlar ve yalan söylentiler yayarak halkı azdırmaya
çalıştıkları da açık bir gerçektir. Bu işleri yapan yukarıda söylenmiş elebaşılar
ve yardımcıları ile bunların peşlerine takılanların dağılmaları için çıkarılan
yüksek emirlerden sonra bunlar, hala kötülüklerine inatla devam ettikleri
takdirde işledikleri kötülüklerden memleketi temizlemek ve kulları fenalıklardan kurtarmak dince yapılması gerekli olup, Allah’ın “öldürünüz” emri
gereğince öldürülmeleri şeriata uygun ve farz mıdır” Beyan buyrula…Cevap: Allah bilir ki olur.
Dürrizâde El-Seyid Abdullah
Böylece Padişahın ülkesinde savaşma kabiliyeti bulunan müslümanların
adil Hâlifemiz Sultan Mehmet Vâhdettin Han Hazretlerinin etrafında toplanarak savaşmak için yapacağı davet ve vereceği emre uymak suretiyle adı
geçen asilerle çarpışmaları dince gerekir mi? Beyan Buyrula.Cevap: Allah bilir ki gerekir.
Dürrizâde El-Seyid Abdullah
Bu takdirde, Halife Hazretleri tarafından sözü edilen asilerle savaşmak
üzere görevlendirilen askerler, çarpışmazlar ve kaçarlarsa büyük kötülük
yapmış ve suç işlemiş olacaklarından dünyada şiddetle cezayı, ahirette de
çok acı azâbı hakk ederler mi? Beyan Buyrula.Cevap: Allah bilir, ederler,
Dürrizâde El-Seyid Abdullah
Bu takdirde, Halife askerlerinden asileri öldürenler gazi, asilerin öldürdükleri şehit sayılırlar mı? Beyan buyrula.Cevap: Allah bilir ki, sayılırlar.
Dürrizâde El-Seyid Abdullah
Bu takdirde, Padişah’ın asilerle savaşmak için verdiği emre itaat etmeyen müslümanlar, günahkar ve suçlu sayılıp şeriât yargılarına göre cezalandırılmayı hak ederler mi? Beyan buyrula.Cevap: Allah bilir ki, ederler.
Dürrizâde El-Seyid Abdullah”.1717 Ergün Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,
FETVÂ-YI ŞERİFE SÛRETİDİR
"Sebeb-i nizâm-ı âlem olan Halife-i Islâm-edâma'llâhü teâlâ hilâfetehu ilâ yevmi'l-kıyâm- hazretlerinin taht-ı velâyetinde bulunan bilâd-ı İslâmiyede bâzı eşhâs-ı şerire ittifak ve ittihat ve kendûlerine rüesâ intihab ederek tebea-i sâdıka-i şâhâneyi hıyel ve tezvîrât ile iğfal ve idlâle ve bilâemr-i âlî ahaliden asker cem'ine kıyam idüb zâhirde askeri iaşe ve teçhiz bahanesiyle ve hakikatte cem'-i mal sevdâsıyla hilâf-ı şer'-i şerif ve mugâyir-i emr-i münif bir takım garâmât ve vergiler tarh ve tevzî, ve envâ-ı tazyik ve işkencelerle nâsın emvâl ve eşyasını gasb ve gâret ve bu veçhile ibâdullaha zulmü itiyad ve tecrîme cesaret ve memâlik-i mahrûsenin bâzı kurâ ve bilâdına hücum ile tahrib ve hâk ile yeksân ve tebea-i sâdıkadan nice nüfuûs-ı mâsumeyi kati ve itlâf ve dimâ-i mahkûneyi sefk ve irâka etdikleri ve cânib-i emirilmü'mininden mansub bâzı me'mûrîn-i ilmiyye ve askeriyye ve mülkiyyeyi hod be-hod azl ve kendi hempâlarını nasb ve merkez-i hilâfet ile memâlik-i mahrûsenin muvâsalât ve münâkalât ve muhâberâtını kat' ve taraf-ı devletden sâdır olan evâmirin icrasını men ve merkezi dîger memâlikden tercîd ile şevket-i hilâfeti kesr ve tehvîn kasd ederek makam-ı muâllay-ı imâmete ihanet etmekle tâat-i imamdan hurûç ve devlet-i aliyyenin nizâm ve intizamını ve bilâdın âsâyişini ihlaâ içün neşr-i erâcîf ve işâa-i ekâzîb ile nâsı fitneye sâik ve sâî-i-bilfesâd oldukları zâhir ve mütehakkık olan rüesây-ı mezbûrûn ile ile a'van ü etbâı bâgîler olup dağılmaları hakkında sâdır olan emr-i âlîden sonra hâlâ inad ve fesadlarında ısrar ederler ise, mezburların habâsetlerinden tathir-i bilâd ve şer ve mazarratlarından tahlîs-i ibâd vâcib olup, Fekatilû elletî tebgî Hatta tefî'e ilâ emrillâh nass-ı kerîmi mucebince kati ve kıtalleri meşrû ve farz olur mu,
Beyan buyurula.
El-Cevab: Allahû teâlâ a'lem olur.
Ketebehu el-fakîr
Dürrîzâde es-seyyid Abdullah
afa anhümâ
Bu sûretde memâlik-i mahrûse-i şâhânede harp ve darba kudretleri bulunan Müslümanlar, İmam-ı âdil halîfemiz Sultan Mehmed Vahîdûddin Han hazretlerinin etrâfında toplanıp mukatele için vâki olan dâvet ve emrine icabet ve buğât-i mezbûrûn ile mukatele etmeleri vâcib olur mu,
Beyan buyurula.
El-cevab: Allahû teâlâ a'lem olur.
Ketebehu el-fakîr
Dürrîzâde es-seyyid Abdullah
afa anhümâ
Bu sûretde halîfe-i müşarünileyh hazretleri tarafından buğât-ı mezbûrûn ile mukatele içün tayin olunan askerler, mukateleden imtina ve firar eyleseler, mürtekib-i kebîre ve âsim olup dünyada ta'zîr-i şedide ve ukbâda azab-ı elîme müstehak olurlar mı,
Beyan buyurula.
El-cevab: Allahû teâlâ a'lem olur.
Ketebehu el-fakîr
Dürrîzâde es-seyyid Abdullah
afa anhümâ
Bu sûretde halifenin asâkirinden olub da buğâti kati edenler gâzi ve buğât tarafından kati olunanlar şehîd ve müsâb olurlar mı,
Beyan buyurula.
El-cevab: Allahû teâlâ a'lem olur.
Ketebehu el-fakîr
Dürrîzâde es-seyyid Abdullah
afa anhümâ
Bu sûretde buğât ile muharebe hakkında sadr olan emr-i sultânîye itaat etmeyen Müslümanlar âsim ve ta'zîr-i şer'îye müstehak olurlar mı,
Beyan buyurula.
El-cevab: Allahû teâlâ a'lem olur.
Ketebehu el-fakîr
Dürrîzâde es-seyyid Abdullah
afa anhümâ
21 receb 1338/11 Nisan 1336
Şeyhülislâm Dürrîzâde Abdullah Efendi'nin çıkardığı Fetvâ-yı Şerîfe'nin bugünkü dile çevrilmiş metni.
Fetvanın sadeleştirilmişi:
“Dünya nizamının sebebi olan İslâm Halifesi Hazretlerinin (Yüce Allah onun hilâfetini kıyamet gününe kadar sürdürsün) idaresi altında bulunan İslâm beldelerinde bazı şerir şahıslar aralarında birleşip ve kendilerine reisler seçerek, Padişah’ın sadık tebaasını hileler ve tezvirler ile kandırmaya, Padişah’ın yüksek emirleri olmadan asker toplamaya kalkışıp, görünüşte askeri iaşe ve teçhiz bahanesiyle ve gerçekte mal toplama sevdasıyla kutsal şeriata ve Padişah’ın emirlerine aykırı olarak birtakım salma ve vergiler kesip, çeşitli baskı ve işkencelerle halkın mallarını ve eşyalarını yağmalamak ve bu yoldan Allah’ın kullarına zulmede gelmeye ve suçlar işlemeye, memleketin bazı köyleri ve bölgelerine hücum ile tahrip, yerle bir etmek, Padişah’ın sadık tebaalarından nice mâsum kişileri kati ve masum kanları döktükleri, müminleri emiri olan Padişah emrinde bulunan bazı dinî, askerî ve mülkî memurları kendi başlarına azil ve kendi hempalarını tayin, hilâfet merkeziyle memleketin ulaştırma ve haberleşme yollarını kesmek, devletçe gönderilen emirlerin yapılmasını yasaklamak, hükümet merkezini diğer bölgelerden ayırmak suretiyle halifelik otoritesini kırmak ve zayıflatmak maksadıyla yüksek halifelik makamına ihanet etmek suretiyle imama itaatten dışarı düşmekle, Devlet-i Aliye’nin nizam ve düzenlerini, memleketin asayişini bozmak için yalanlar yaymakta, halkı fitneye sevk ve fesada gayret etmekte oldukları açıklanmış ve gerçekleşmiş olan adı geçen reisler ile aveneleri ve onlara bağlı olan kimseler mertebesinde bulunup, dağılmaları hakkında gönderilmiş bulunan yüksek emirlerden sonra, hâlâ inat ve fesatlarında direnirler ise, adı geçen kimselerin kötülüklerinden memleketi temizlemek ve zararlarından halkı kurtarmak vacip olup ‘Fekatilu elleti tebga hatta tefaa il emerillah’ â-yet-i kerimesi gereğince katilleri ve gerekirse kitle halinde öldürülmeleri meşru ve farz olunur mu?
Beyan buyrula!
Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olur.
Dürrizâde Esseyyit Abdullah tarafından yazıldı.
Böylece Padişah’ın ülkesinde savaş kudretleri bulunan Müslümanların, adil halifemiz ve imamımız Sultan Mehmet Vahdettin Han hazretlerinin çevresi etrafında toplanıp bunlarla çarpışmak için yapılan davet ve emirlerine koşup adı geçen eşkiyalar ile savaşmaları vacip olur mu?
Beyan buyrula!
Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olurlar.
Dürrizâde Esseyyit Abdullah tarafından yazıldı.
Bu suretle Halife Hazretleri tarafından adı geçen eşkıya ile çarpışmak için tayin olunan askerler çarpışmaktan kaçınır ve firar eylerse büyük günaha girip ve asi olup, dünyada şiddetle cezaya ve âhirette acılı azaplara hak kazanmış olurlar mı?
Beyan buyrula!
Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olurlar.
Dürrizâde Esseyyit Abdullah tarafından yazıldı.
Bu suretle Halife’nin askerlerinden olup da eşkıyaları katledenler gazi ve eşkıyalar tarafından katledilenler şehit, ve şefaate nâil olurlar mı?
Beyan buyrula!
Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olurlar.
Dürrizâde Esseyyit Abdullah tarafından yazıldı.
Bu suretle eşkıyalar ile muharebe hakkında çıkarılmış bulunan Padişah emirlerine itaat etmeyen Müslümanlar, asi ve şer’an cezalandırılmaya hak kazanmış olurlar mı?
Beyan buyrula!
Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olurlar.
Dürrizâde Esseyyit Abdullah tarafından yazıldı.
Kaynak: Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Ensitüsü Atatürk Yolu Dergisi
S 24, Kasım 1999-2003 s. 417-467
11 Nisan 1920 (1336) Tarihli Takvim-i Vekâyi'de Kuva-yı Milliye Aleyhinde Yayınlanan Kararlar
Yrd. Doç. Dr. Osman AKANDERE