10 Ekim 2020 Cumartesi

Hukuken Elimiz Güçlü Olmalı


RAHİP Brunson’ın tutukluluğu ve şimdi ev hapsinde olması kimsenin önceden tahmin edemeyeceği kadar ciddi bir sorun haline geldi.

Dövizdeki hızlı tırmanmanın esas sebebi Türkiye’nin cari işlem açığı ve dış borç stokudur. Nitekim Brunson olayı bu kadar kızışmadan önce de Türkiye “kırılgan ekonomiler” arasında sayılıyordu.

ABD ile güvenlik ve savunma konularında yaşanan sorunlara bir de Brunson olayı eklenince Türkiye’nin döviz sağlamasında ilave zorluklar olabileceği endişesi dövizdeki tırmanmayı büsbütün körükledi.

Brunson bırakılırsa piyasalarda sorunların yumuşayacağı, dövizin ticari seviyesine ineceği beklentisi var.

OHAL KARARNAMESİ

Evvela elimizin hukuken güçlü olması gerektiğine dikkat çekmeliyim; bunun için yargımızın bağımsız, kanunlarımızın da evrensel hukukla uyumlu olduğu konusunda imajımızın sağlam olması lazım.

Brunson’ın “evine dönmesi” istendiğinde biz yargımızın bağımsız olduğunu söylüyoruz. Fakat Almanya’nın bastırmasıyla Deniz Yücel’in bırakılması ve bunun mahkemeden önce Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklanmış olması gibi bir örnek var ortada...

Dahası, yargı yolundan başka, bir OHAL kararnamesi ile Brunson gibi yabancıları sınır dışı edip ülkesine gönderme yetkisi “yürütme erki”ne de verildi.

Bu da yürütmeye, yani hükümete “Serbest bırakın” baskısına yol açan bir sorundur.

MİT KANUNU

2014 yılında çıkarılan MİT kanunundaki 26. maddeye göre: Türkiye’de tutuklu ya da hükümlü bulunan yabancılar “milli güvenliğin veya ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde Dışişleri Bakanı’nın talebi, Adalet Bakanı’nın teklifi ve Başbakan’ın onayı ile” hapisten çıkarılıp sınır dışı edilerek ülkesine gönderilebilir veya orada bizim almak istediğimiz bir Türk varsa onunla “takas” edilebilirdi.

Fakat Anayasa Mahkemesi, 30 Aralık 2015 günlü kararıyla bu maddeyi iptal etti. AYM’ye göre konu insan haklarıyla ilgilidir, nihai kararı yargı vermelidir. Bu madde yargıyı devreden çıkararak idareye, hükümete “sınırları belirsiz bir yetki” vermektedir; uluslararası anlaşmalara aykırıdır. (K: 2015/123, paragraf 149)

Bu iptal üzerine hükümet, tutuklu yabancılar konusunda “Tek yetkili yargıdır” diyebilir, siyasi baskıları en azından azaltabilirdi.

HUKUKİ DURUM

Fakat 25 Ağustos 2017’de çıkarılan 694 Sayılı OHAL kararnamesiyle bu yetki aynı prosedürle Cumhurbaşkanı’na verildi.

Tutuklu yabancının gönderileceği ülkelerde “işkence, kötü muamele olmaması” gibi bir şart da eklendi.

Fakat neticede AYM’nin anayasaya aykırı bulduğu bir kanun maddesi, OHAL kararnamesiyle yürürlüğe konularak yine “yürütme erki”ne aynı yetki verildi.

Bu konu ve ortaya çıkan hukuken karmaşık durum hakkında Prof. İzzet Özgenç’in “Türk Ceza Hukuku, Genel Hükümler” kitabına bakabilirsiniz. (13. baskı, s. 991,995)

2004’te yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu’nu hazırlayan hukuk bilginlerinden biri olan İzzet Özgenç, “takas” kavramının bile başlı başına sorun olduğunu, hukuken doğru kavramın “karşılıklılık” olduğunu yazıyor.

Hukuki ayrıntıya girmiyorum. Amerika “Ver papazı” dediğinde evrensel hukukta olumsuz bir kavram olan “takas”tan bahsetmek yerine, elimizin mutlaka hukuken güçlü olması, hukuken doğru yerde bulunuyor olmamız lazımdır.

Bu çağda güçlü millet olmanın yolu hukukta, ekonomide, teknolojide ve bunların eseri olarak parasının değerinde güçlü olmaktır

Lorem ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry.

Comments


EmoticonEmoticon