2018 seçimlerinin bir özelliği partilerin ittifaklar yapmasıydı. Bu şekilde yüzde 10 barajı HDP dışındaki partiler için sıfırlandı.
Maurice Duverger’den beri bütün siyaset bilimcilerin belirttiği gibi, başkanlık seçimlerinde başa güreşen iki aday partilerden fazla oy alırlar. Erdoğan’ın ve Muharrem İnce’nin partilerinden fazla, Meral Akşener ve Selahattin Demirtaş’ın partilerinden az oy almasının sebeplerinden biri budur.
Erdoğan daima partisinden birkaç puan önde oldu. Bu seçimlerde AK Parti yüzde 42.6’ya düştüğü halde Erdoğan yine yüzde 52.6 ile seçildi.
AK Parti’den kopan oyların büyük kısmı MHP’ye giderek bu partiyi yüzde 11’e çıkardı. Fakat Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a oy vermeye devam etti.
‘ÜÇ TÜRKİYE’
Saygın araştırmacı Bekir Ağardır “Üç Türkiye”ye diyor; muhafazakâr Türkiye (yüzde 55-60), kentlileşmiş Türkiye ve bir de Kürt siyaseti...
Evet, Türkiye’de oy tablosu sosyolojiye göre şekilleniyor.
Erdoğan tesadüfen değil, sosoyolojik zemini temsil eden karizmatik bir lider oluduğu için sürekli yüzde 52 oy alıyor.
Hatırlayın, Ekmeleddin İhsanoğlu CHP ve MHP tarafından çatı aday yapıldığında da Erdoğan yüzde 52 oyla seçilmişti. İhsanoğlu, CHP ve MHP’nin desteğiyle yüzde 38, Demirtaş yüzde 10 oy almıştı.
2018 seçimlerinde Erdoğan cephesinde değişen bir şey yok, bu kez MHP desteğiyle de olsa yine yüzde 52; birkaç puan aşağı veya yukarı...
Muhalefet partileri, 2018 seçimlerinde kendi havuzlarında oyları paylaştılar, muhalefet havuzu genişlemedi.
‘MİLLET İTTİFAKI’
Bu seçimlerde CHP, İYİ Parti ve Saadet “hukuk, kuvvetler ayrılığı” gibi konuları işlediler. Bu kavramlar son derece değerlidir fakat “kentileşmiş” kesimler için önceliklidir.
Gelişmekte olan yörelerde ise geçim, ücret, maaş, kamu yatırımları birinci önceliğe sahiptir. AK Parti’nin propagandası da bunlara odaklanıyor.
Muharrem İnce ve Meral Akşener de bol vaatte bulundular ama “nasıl”ını yeterince anlatmadılar.
Seçimler sırasında da yazmıştım, 2015 seçimlerine giderken CHP “Merkez Türkiye” adıyla gerçekten dikkate değer bir kalkınma modeli açıklamıştı. Kılıçdaroğlu “yüzyılın projesi” demişti. Buna “Anadolu Kalkınma Kuşakları” eşlik edecekti.
Yabancı sermaye getirebilecek iyi bir proje diye yazmıştım ben de.
Seçimlerde duydunuz mu? Kılıçdaroğlu üç konuşmasında zikretti, anlatmadı. İnce hiç bahsetmedi.
Ve tabii ki vaatler inandırıcı olmadı.
“Daldaki beş kuştan eldeki bir kuş iyidir”,vaatlerde AK Parti daha inandırıcı oldu. Oy havuzlarında önemli büyüme, küçülme olmadı.
KILIÇDAROĞLU VE AKŞENER
Muhalefet partileri ittifak yapmasalardı Meclis’e çok zayıf olarak girerlerdi.
Kılıçdaroğlu bu seçimlerde ‘millet ittifakı’nın hayata geçirilmesinde başrolü oynadı. Zaten partisini geniş kesimlere açmaya çalışıyor.
Meral Akşener’in 7 aylık bir parti iken, hazine yardımı olmadan ve birçok engellerle karşılaşarak yüzde 10 oy alması kesinlikle başarılıdır.
“Üç Türkiye” tablosunda bir “merkez sağ”ın mümkün olabileceğini gösterdi ama ancak tutarlı politikalarla, hukuk vurgusuyla ve kalkınma modeli ortaya koyarak gelişebilir.
Siyaset, “Üç Türkiye” sosyolojisinde pencereler, kapılar, yollar açarak kaynaşmaya mecburdur; siyasetimiz ancak öyle dengeli ve denetimli hale gelir.
Bu meseleyi yarın yazacağım.
NOT: Devlet Bahçeli bilinen üslubuyla bir ilan yayınladı. Gazeteciler Cemiyeti gereken cevabı verdiğine göre, “üslubu beyan, ayniyle insan” demek yeterlidir