10 Ekim 2020 Cumartesi

Malazgirt'i ne zaman anladık?


MALAZGİRT zaferi ile Anadolu’nun vatanlaşmasının başladığını çok geç fark etmişizdir.

Osmanlı dönemindeki tarihçilerin böyle bir kavrayışı yoktu. Cumhuriyet devrindeki tarih araştırmalarıyla tam olarak gördük ki Malazgirt Anadolu’da Türk vatanının kurulmasına kapı açan, insanlık tarihinin de akışını değiştiren çok büyük bir dönüm noktasıdır.

Asırlar içinde yol açtığı bu sonuçlar askerî zafer niteliğinin çok ötesinde, çok ilerisindedir.


OSMANLI ASIRLARINDA

Osmanlı asırlarında bütün dünyada “hanedan tarihçiliği” vardı; bir de dinî tarihler.

Modern tarihçilik geliştikçe Fransızların, Almanların, Yunanların, Bulgarların tarihleri araştırıldı; “milli tarih”ler ortaya çıktı.

Türklerin tarihini de Süleyman Paşa ve Ahmet Vefik Paşa ile merak etmeye başladık.

Şemseddin Sâmi’nin Abdülhamit zamanında yayımlanan ve çok önemli bir aydınlanma kaynağı olan “Kamûs’ül Âlam” adlı ansiklopedisinin “Malazgirt” maddesinde sadece ilçe hakkında coğrafya ve nüfus bilgileri vardır.

“Alb Arslan” maddesinde Bizans ordusunun mağlubiyeti anlatılır, bunun Anadolu kimliğinde değişime yol açmasından bahsedilmez.

Kasıt da yoktur, ideolojik bir sebep de yoktur.

Tarihçiliğin ufku o zamanlarda o kadardı.


ATATÜRK DÖNEMİNDE

Atatürk’ün “Tarih Tezi”, laikliğe temel olacak bir tarih yaratma amacıyla Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine mesafeli durdu. Zafer Toprak Hocamızın “Cumhuriyet ve Antropoloji, Darwin’den Dersime” adlı eserinde anlattığı gibi tarihten çok antropolojiye dayandırılan tezler kurgulandı.

Bunda bir amaç da Anadolu’da yaşamış bütün halkların antropolojik özellikleriyle Türk olduklarını söylemekti.

Tarihin antropolojiye bağlanması geçici bir heyecandı...

Atatürk’ün emriyle kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde yine Atatürk’ün emriyle “Ortaçağ Türk-İslam Tarihi” kürsüsü kuruldu ve başına modern tarihçiliğimizin kurucusu Fuat Köprülü getirildi.

Köprülü 28 yaşında yazdığı “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar” adlı baş eserinde Selçuklu-Osmanlı kültürel devamlılığını göstermişti.

Bizde Selçuklu tarihçiliğinin ve Malazgirt bilincinin en büyük âlimi olan Prof. Osman Turan, 1940 yılında bu kürsüde asistan olarak ilim hayatına başladı.


İNÖNÜ DÖNEMİNDE

İstanbul Üniversitesi’nde Selçuklu araştırmalarının öncüsü merhum hocamız Prof. Mükrimin Halil Yinanç’tı.

Milli Şef İnönü, 28 Temmuz 1942’de Mükrimin Hoca’dan Selçuklu tarihi yazmasını istedi. Hoca’nın “Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri” adlı öncü eseri 1944’te yayınlandı. Sahasında ilktir. Malazgirt ve Anadolu’nun vatanlaşmasını anlatır, Türk-Kürt ilişkilerine de yer verir.

1940’larda Milli Eğitim’in yayımladığı “İslam Ansiklopedisi”nde artık Selçuklularla ilgili bir çok madde vardır; Malazgirt’in “vatan kurma” işlevi de belirtilir. Maddelerin yazarı çoğunlukla Mükrimin Halil Hoca’dır.

Mükrimin Hoca’nın 1940’lardaki bu makalelerini Türk Tarih Kurumu 2017 yılında büyük bir cilt halinde yeniden yayımladı.


TARİH ŞUURU

Mükrimin Halil’i, Osman Turan ve Mehmet Altay Köymen’in büyük eserleri izledi.

Bu bilgi ve bilinç birikimiyledir ki 1960’larda Malazgirt kutlamaları başladı.

Anadolu’nun Selçuklular zamanında Türkleşmesini anlamak için Prof. Osman Turan’ı muhakkak okumak lazım.

Malazgirt vatanın kuruluşuna, Sakarya vatanın kurtuluşuna yol açan büyük zaferlerimizdir.

“Tarih şuuru” dediğimiz şey, tarihi bütün devamlılık ve değişimleriyle “akan bir nehir gibi” kavramaktır. Tarihi bölüp parçalamak tarihçilik değildir, ideolojidir.

Lorem ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry.

Comments


EmoticonEmoticon