MİLLİ Eğitim Bakanı Ziya Selçuk kısa bir basın toplantısı yaptı; TV’den izledim.
Mucize vaat etmedi, eğitim uzmanı olduğu halde “her şeyi bilen adam” rolleri takınmadı, aksine “Bize izin verin, biraz çalışalım” dedi.
Şu sözlerinin altını çizdim:
“Eğitim uzun sürede inşa edilir, kısa sürede bozulur... En geç 2 ay içinde yaklaşık 3 yıllık bir program açıklayacağız. Diyeceğiz ki ‘Bizim 3 yıl içindeki yol haritamız budur’. Toplumla bir makro paylaşımda bulunacağız. Hiçbir öğrencimiz, velimiz sürprizle karşılaşmayacak. Oyunun ortasında kurallar değişmeyecek... Herkesi dinleyeceğiz.”
Sil baştan yapmayıp aksine “gemi yürürken tadilat” yapacaklarını söyledi.
YIL 1925
İdeolojik önyargılar, toptancı siyasi propaganda ve hamaset dili öteden beri bizi rasyonellikten, planlama fikrinden, sonuçları denetleme anlayışından uzaklaştırıyor.
21. yüzyıldayız, hâlâ böyle değil mi?
Yıl 1925, 7 Mart Cumartesi günü Meclis’te Milli Eğitim bütçesi görüşülüyor.
Birinci Cihan Harbi ve Milli Mücadele’den çıkmış yoksul köylü toplumunda Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi “Avrupa’da 53 öğrencimiz var” diyor, bunlara para bulmakta zorlandığını söylüyor.
Ünlü hatip Hamdullah Suphi Bey, hedefleri anlatırken heyecanlı bir konuşma yapıyor. Ergani Mebusu Hamit Bey aynen diyor ki:
“Hissimizi galeyana getirdiniz, biraz da dimağımızı tenvir etseniz iyi olur!..”
Tenvir etseniz, yani aydınlatsanız...
Hamit Bey, ders araç ve gereçleri için geçen sene bütçede 600 bin lira ayrıldığını, sonra parasızlıktan bunun 285 bin liraya indirildiğini hatırlatıyor.
EĞİTİMDE MUTABAKAT
Bugün de çeşitli konularda “hissimizi galeyana getiren” konuşmalar çoktur, büyük kalabalıkların pek hoşuna gidiyor.
21. yüzyılda “dimağımızı aydınlatan”konuşmalara daha bir ihtiyaç var. Verilere dayalı, iç tutarlılığa sahip, programa bağlanmış, sonuçları denetlenebilir politikaları açıklayan konuşmalar...
Bakan Ziya Selçuk bu tür açıklamasını iki ay içinde yapacak, gelecek üç yılda Milli Eğitim’in yol haritasını o zaman öğreneceğiz.
Takdir edilmesi gereken husus, şimdiden büyük beklentiler yaratmaması, büyük reform havaları basmaktan sakınmasıdır.
Sayın Selçuk’un özellikle ideolojik dil kullanmaktan sakınması önemlidir. “Herkesle konuşacağız” diyor, “mutabakat”kavramını vurguluyor.
Devlet hayatında ideolojik vurgular birleştirmez, kutuplaştırır. Buna karşılık “herkes” vurgusu birleştiricidir.
MODERN ÇAĞDA MİLLET
Bizim hemen bütün tarihimizde, eğitim konusunda şu veya bu ölçüde başarısız olmamızın çeşitli sebepleri vardır. Sebeplerden biri iktidarların eğitime “ideolojik” bakmasıdır.
Elbette eğitimin “millet” oluşturmada, ortak değerler oluşturup geliştirmede rolü çok önemlidir, ihmal edilemez. Ama bunu ideolojiye döktüğümüzde ortak değerler güçlenmez, aksine farklı yorumların çatışmasıyla hasara uğrar.
Ziya Selçuk’un siyaset dışı bir alandan gelmesi, eğitim camiasında saygın bir uzman olması ve ortaya koyduğu kapsayıcı dil, ona büyük sorumluluk yüklüyor: Eğitimi ideolojilerin savaş alanı olmaktan çıkarıp vatan, bayrak ve bütün tarihiyle birlikte Türkiye ortak paydasının bilincine sahip ve “robotik çağda çalışabilecek gençler” yetiştirmek...
Yani bilim ve teknoloji yarışında yer alacak hür düşünceli nesiller.
Elbette “eğitim uzun sürede inşa edilir”,Sayın Selçuk Milli Eğitim’i bu yola koyarsa Türkiye’ye çok büyük hizmet olur. Başarılar diliyorum