TÜRKİYE’nin en önemli sorunu, temel değerlerde henüz uzlaşmamış bir toplum olmasıdır.
Bu yüzden dün de bugün de sert kutuplaşma halindeyiz.
İPSOS’un 2018 seçim sonuçlarına dayanarak yaptığı araştırmaya göre, ilköğretim düzeyine doğru gittikçe AK Parti, üniversite düzeyine doğru gittikçe CHP’nin oy oranı yükseliyor.
2018 seçimlerinde 42.6 oy alan AK Parti, ilköğretim ve altı düzeydeki seçmenlerde yüzde 50’ye çıkıyor... Seçimlerde yüzde 22.5 oy alan CHP’nin oyları yüksek öğretim düzeyinde yüzde 35’e ulaşıyor.
İYİ Parti’ye ilgili veriler de eğitim düzeyi yükseldikçe sağ seçmenin arasında bu partiye desteğin arttığını gösteriyor.
YURTDIŞINDAKİ TÜRKLERİN OYLARI
Bu tabloda yurtdışı oylar görülüyor. 2018 seçimlerinde Almanya’da ve Amerika’da bulunan Türklerin oyları şöyle:
Türkiye’den Almanya’ya yerleşenler, çoğunlukla Anadolu’dan Almanya’ya göç eden işçilerdir. Amerika’da ise Türklerin sayısı azdır ve öğrenci, profesyonel, akademisyen, girişimci ağırlıklıdır.
Statü seçmen davranışında nasıl belirleyici; görüyorsunuz.
TARİHSEL KUTUPLAŞMA
Osmanlı’da imparatorluk bürokrasisi ile başlayan bu ayrışma, modernleşme tarihimizde karşılıklı önyargılarla keskinleşti: “Cahil halk” ve “alafranga” gibi söylemlerle kendini gösteren bu kutuplaşma Recaizade’nin “Araba Sevdası” romanından itibaren edebiyatımızın en önemli konusu oldu.
Bu önyargılar siyasette de derin ve sert kutuplaşmalara yol açtı. 1950’lerde Menderes’in mitinglerinde “kasketliler”, İnönü’nin mitinglerinde fötr şapkalı, iyi giyimli kesimler görürsünüz.
Şehirleşme, eğitim ve piyasa ekonomisi hayli geliştiği halde, geçmişten gelen bu kutuplaşmayı tam aşamadık, ama bir değişim de yaşanıyor.
Üniversite bitirenler tabii ki bir taraftan öbür tarafa geçmiyorlar. Aksine dün içedönük yaşayan muhafazakârlar ve Aleviler okumuş sözcüler, aydınlar, girişimciler çıkarıyorlar.
Cumhuriyetçi gelenek de rahmetli Ecevit’ten itibaren Tek Parti’nin ideolojik kavramlarını çok kullanmıyor.
2018 seçimlerinde o eski “din-laiklik” kavgaları olmadı. AK Parti sürekli Tek Parti devrini hatırlatıyor ama Kılıçdaroğlu ve 2018 seçimlerinde de İnce Tek Parti diline itibar etmedi; farklı kesimlere açılmaya çalışıyorlar.
BÜYÜK MUTABAKAT
Tarihimizden devraldığımız kutuplaşma gerçeği aslında “ilerici-gerici” kavgası değildi. Eğitimli, varlıklı ve devlet gücüne sahip “merkez”le, bunlardan yoksun halk kitlelerinin yer aldığı “kenar” arasındaki gerilimlerdi.
Kenardakiler de okul, hastane, kamu hizmeti, iş istiyorlardı haklı olarak.
Bu konuda Şerif Mardin’in “Türk Modernleşmesi” adlı kitabını önemle tavsiye ederim. (İletişim Yay.)
Eğitim, şehirleşme ve ekonominin gelişmesi bir süre kutuplaşmayı keskinleştirse de bir noktadan itibaren eski mahallelerin surlarında büyük gedikler açıyor. İşte, eski çatışmacı kavramlar yerine, “özgürlük, çoğulcu demokrasi, hukuk, eşitlik, kıyafetime dokunma, kadın hakları” gibi kavramlar güçleniyor.
“Kuvvetler ayrılığı” geçmişimizin hiçbir döneminde bugünkü kadar konuşulmamıştı.
Türkiye’nin geleceği, kutuplardan birinin öbürünü bastırması olamaz...
Türkiye’nin geleceği hukuk, hürriyet, adalet, demokrasi, piyasa ekonomisi, girişimcilik gibi değerlerde milletçe mutabakata varmamıza bağlıdır.
Gelişmiş toplumlar böyle değil mi?
Bu yönde her gelişme iyi, her engel kötüdür