9 Ekim 2020 Cuma

Suudiler ve Husilerin Kavgası


ORTADOĞU sosyolojisini anlamak bakımından çok önemli bir olay: Suudi Arabistan, Yemen’deki Şii Husilere karşı dün büyük bir saldırı başlattı.

Avrupa ülkeleri yahut ABD ile Kanada arasında ya da Güney Kore ile Japonya arasında böyle bir şey düşünülebilir mi?

Aradaki farklar gelişmişlikle az gelişmişlik arasındaki farklardır: Gelişmiş ülkelerde devlet kişisellikten çıkıp kurumlaşmıştır, din ve mezhep kavgaları tarihte kalmıştır, sınırlar oturmuştur, toplumsal enerji toprak kazanmaya değil eğitime, bilime, teknolojiye yönelmiştir...

Ortadoğu’da ise tersine...

YEMEN’DE NÜFUZ SAVAŞI

Doğu Afrika, Kızıl Deniz ve Hint Okyanusu kavşağındaki konumuyla Yemen daima önemli oldu. Portekizli sömürgecilerle Osmanlı arasında 16. yüzyıldaki Hint Okyanusu mücadelesinin odak noktalarından biri Yemen’di.

19. yüzyılda Yemen aşiretlerinin isyanları binlerce Anadolu çocuğunun kanını emdi, “giden gelmedi” maalesef.

Günümüzde, Suud sınırına bitişik Yemen’in kuzey bölgesinde Şii Husilerin 2004’ten beri isyanı devam ediyor.

İran Husileri destekliyor.

İran’ın Lübnan’daki kolu Şii “Hizbullah”, Irak’taki kolu “Haşdi Şabi”, Yemen’deki kolu ise Şii “Ensarullah” örgütüdür.

Dini lider Hamaney’in etkili danışmanı Ali Ekber Velayeti üç sene önce diyordu ki:

“Hizbullah’ın Lübnan’da üstlendiği rolü, Ensarullah’ın da Yemen’de üstlenmesini umut ediyorum.” (21.1.2015)

ORTADOĞU’DA DEVLET

Mart 2015’te Husiler Yemen’in kuzeyine hâkim oldular, Aden’e ilerlediler, Sünni Cumhurbaşkanı Hâdi kaçtı. Suudi Arabistan Husilere karşı harekât başlattı, Obama ve Sünni Arap devletleri desteklediler.

Ülkesindeki Şiilerin ayaklanmasından korkan Suud, aktivist Şii din adamı Şeyh Nemr’i idam ettirdi. (2.1.2016)

Dün Reuters, Suudi Arabistan’ın Yemen’deki Husilere karşı “şimdiye kadarki en ağır saldırıyı başlattığını”duyurdu.

Suud Amerika’ya, İran Rusya’ya sırtını dayıyor.

Avrupa’nın 17. yüzyılda yaşadığı mezhep savaşlarını Ortadoğu 21. yüzyılda yaşıyor!

Ortadoğu’da devletler kapsayıcı ve kurumlaşmış değil. Yasama, yürütme ve yargı alanlarında akla gelen kurumların hepsi Araplarda da var ama ya kralın ya diktatörün şahsi organları halinde...

Bu konuda Tunuslu Prof. Ali Mezghani’nin ‘Tamamlanmamış Devlet’adlı
eserini önemle, evet önemle tavsiye ederim. (Bilgi Üniversitesi Yayınları)

KURUMLAŞMIŞ DEVLET

Mısırlı iktisat tarihçisi Charles Issawi, İslam tarihinde en kurumlaşmış devletin Osmanlı olduğunu, İran’ın da “muhtemelen” kurumlaşmış sayılabileceğini, Araplarda ise bu gelişmenin yaşanmadığını yazar. (Cross-Culturel Encounters, s.35)

Selçuklu ve Osmanlı asırları Anadolu’da meşru otorite, yönetim, kanunname kültürünü oluşturdu. 1839 yılında Tanzimat’la “ırk ve din ayırımı olmadan bütün vatandaşlar” kavramı hukukumuza ve siyasi kültürümüze girdi.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluş aşamasında bile bir Baas, bir Abdülnasır rejimi olmadı. Zira, Meclis, Bakanlıklar teşkilatı, Yargıtay, Danıştay gibi yasama, yürütme ve yargı kurumlarına dayalı olarak kuruldu, Batı’yı örnek aldı.

Bunun kıymetini bilmeliyiz, kurumlarımız erozyona uğratılmamalı, aksine hukuki gereklere göre güçlenmelidir.

Uzun yıllar devam edecek olan Ortadoğu hengamesinde Türkiye taraf olmamalı; demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin kurumlarıyla iyi yönetim örneği vererek “soft power” (yumuşak güç) kazanmalıdır.

Terörle mücadelede de elimiz daha güçlü olur

Lorem ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry.

Comments


EmoticonEmoticon