RSAT DÜŞ KÜNLERİ Nitekim çok geçmedi. Kara Devletşah Ankara Savaşı'nın hemen akabinde Timur Han'ın huzuruna çıkarak bağlılığını arz etti. On166" (Ahmet Şimşirgil – Kayı I)
dan Orta Anadolu'ya sahiplik beratı aldı. Derhal etrafına topladığı Türkmenlerle Amasya yöresini altüst etmeye başladı. Timur Han'm buyrultusunu göstererek meşru emir olduğunu iddia ediyor, yağmacı ve çapulcu sürülerini etrafında topluyordu. Çelebi Mehmed bu faaliyetleri haber alınca ileri gelen ad.anıla rını topladı ve: "Üzerimizde bunca sıkıntı ve üzüntüler varken, ülkemizin du rumu zihnimizi altüst ederken, bir de Kara Devletşah adındaki bu kara yüzlü ortaya çıktı. Atadan kalan bakımlı topraklarımıza el atarak köyleri yakıp yıkmaya çalışan bu adam, kederlerimizi bir kat daha artırıyor. Karşı savunma tedbirleri alınmaz, gerekenler yapılmazsa tutuşturduğu fesat ateşinin çevreyi sarması ve üzerimize gelmesi yakındır:' Yüce otağın hizmetinde olanlar şehzadenin bu endişe yüklü sözleri üzerine: "Baş ve canımız, evimiz ve barkımız Sultanımız yoluna feda, devletinin düşmanları keskin kılıçlarımıza gıda olsun. Düşma nın gözüne bu ferah cihanı dar eylemek işini dinimize bağlılığın alameti bilmekteyiz. Ferman padişahtan, yardım rahman olan Al lahu Tealadandır" dediler. Yapılan müzakereler sonunda özellikle Kara Devletşah'ın kuvvet ve konumunu anlamak üzere casuslar sevk edildi. Kısa zamanda ulaşan haberlerden onun ve askerlerinin talan ve yağmadan ve köyleri kasabaları vurmaktan başka bir şey düşünmedikleri, bu maksatla dört bir yana dağıldıkları anlaşıldı. Yine Kara Devletşah'ın bin kadar adamı ile Hakala'da konakladığı, zevk ve eğlence içerisinde yaşadığı bildirildi. Çelebi Mehmed bu haberler üzerine derhal adamlarını topladı Uçan kuşlara örnek bir hızla bu fitne uydusunun üzerine at kopardı Kara Devletşah son anda haberdar olarak şehzadeyi karşıladı. Çelebi Mehmed'in yaşının küçüklüğü ile alay ederek, keremli ba basının başına gelenleri istihza ile anlatarak şöyle seslendi:
"Ana kuzularını, arslan yavrularını yiyen gün görmüşlerin kar şısında durmak, hayatını yele vermek ve kendi ayağıyla uçuruma atılmaktır. Eğer geride kalan ömrüne acıyorsan şu beladan kurtul maya bak. Karşıma çıkmaktan vazgeç." Olayların içinde büyümüş, tecrübe kazanmış genç şehzade bu sözlere şöyle cevap verdi: "Ey gönlü kararmış, ömrünü boşa harcamış, işi çirkin, akılsız herif! Allah'ın takdirini, bir padişahın durumundaki değişikliği alaya almak pek çirkin bir harekettir. Bilmez misin ki felek bazen gönle göre, arzulara uygun dönmez. Hem üstünlüğün, faziletin dayanağı ne yaş ne de yıldır. Değerli bir sedef parçası onu tanımayanların katında kıymetsizdir. İleri görüş sahiplerinin ölçülerine göre küçücük bir inci binlerce akçeye alınır. Kısa boylu ok, kargıyı geçer de sineleri delik deşik eder. Arslan yavrusu, yaşlı deveye bir oyunla tırnaklarını geçirir." Bu söyleşmelerin akabinde oklar savrulmaya, kılıçlar çarpışmaya başladı. Daha savaşın başında nice gazalarda ok salmış yiğit bir Osmanlı akıncısı temiz bir ok salarak Kara Devletşah'ın dünya ile doymaz gözünü karanlıklara boğdu. Devletşah attan yere yuvarla nırken, düşmanları paralayan kılıçları çekenler de başına üşüştüler. Ona katılanların çoğu Timur'un korkusuyla gelmişlerdi. Şimdi ölüsünün yerde çırpındığını görünce derhal bahtı açık şehzadenin tarafına geçtiler. Böylece büyük bir fitne uyanmadan yok edildi. 14 9 *** Timur'dan beylik izni alanlardan biri de Kubadoğlu idi. Niksar ve çevresinde faaliyet gösteren bu şakinin adamları Çelebi Mehmed tarafından gönderilen kuvvetler ile dağıtıldı. Kubadoğlu binbir zorlukla kaçarak Taşanoğlu Kalesi'ne sığındı. Fırsattan istifade ile yağmacılığa başlayan şakilerden İnaloğlu ise etrafına yirmi bin kişi toplayarak Tokat'a tabi Kazabad'a kadar gelmişti. Her gün geçtiği yerlerde kan ve gözyaşı bırakıyordu. Çelebi Mehmed'in katına devamlı surette feryatçılar gelmekteydi. Taraf168
tarlarının da günden güne artmasıyla İnaloğlu, Osmanlı mülkünü tümden elde etmek gibi rüyalara dalmış bulunuyordu. Çelebi Mehmed'in, hemen hemen oturduğu bölgeye kadar ya yılan İnaloğlu'nun faaliyetleri karşısında gönlü daralmış, sıkıntısı artmıştı. Düşmanın durumunu anlamak ve maksadını öğrenmek kasdıyla bir elçi göndermeyi uygun buldu. Mektubunda İnaloğlu'na şöyle demekteydi: "Memleket halkı ve güçsüz kişiler Allahu Tealanın sizlere bir emanetidir. Bunlara bakmakla onları korumak padişahın namus borcudur. Kulağımıza öyle geldi ki, kendinize bağlı olanlar, hiz metinizde bulunanlar, atalarımızdan kalan illerimizde yaşayan halkımızı dara düşürmüşlerdir. Oysa at ve davarlarınız ziyadedir. Size yakışan budur ki, illerimizin çiğnenmesine, ayaklar altına alınmasına izin vermeyesiz. Adamlarınız halkın varlığına el uzat mamalıdır. Bu toprakları sahipsiz sanarak el çabukluğuyla konmaya kalkıştıysanız, buraların şanı yüce koruyucusunu tanıyınca artık çekip gidersiniz. Yok göçmezseniz kötü bitecek sonuçlara hazırlanınız. Bundan sonra sadece kılıçların ve okların diliyle konuşulur ve görüşülür." Elçi, İnaloğlu'nun konduğu yere geldiğinde onun askerinin ve gücünün anlatılanlardan çok yüksek olduğunu gördü. Şerrinden genç sultanı koruması, esirgemesi için Allah'a yalvarmaya başladı. İnaloğlu ise şehzadenin elçisine kıymet vermediğini göstermek üzere karşılamayı ağırdan aldı. Huzuruna aldığında hiç ilgilenmez göründü. "Şimdi Mehmed ne mahalde? Ne iştedir?" şeklinde uy gunsuz sorular yöneltti. Nlmeyi okuduğunda ise cahillik damarı kabararak elçiyi öldür meye tevessül etti. Ancak yanındaki gün görmüş adamların tesiriyle bu teşebbüsten vazgeçti. Bunun üzerine şu mektubu kaleme aldı:
"Muradımız seninle savaşmak değildir. Asıl amaç senin elinde olan bütün illeri almaktır. Dostça nasihatimiz budur ki namem eline geçtiğinde durmayıp esenlik yolunu tutasın ve gözün gördüğü yere gidesin:' Bu uygunsuz haberler devletli şehzadenin katına ulaşınca; "Kibir li, gururlu kişilerden daha üstün olunmalı" sözü ile hareket etmeye karar verdi. Bin kadar atlısı ile İnaloğlu üzerine hareket etti. İnaloğlu, adam larının bir kısmını yağma ve çapul için çevreye yaymış olduğu hal.de daha yanında on bin kişi bulunuyordu. Bin Osmanlı yiğidi yıldırım sürati ile daldığı çapulcu sürüsüne öyle hızlı bir kılıç çaldı ki gözle takip edebilmek mümkün değil di. Birkaç dakika içinde meydan cesetlerle dolmuştu. Savunmasız köylülere saldırmaktan başka mahareti olmayan şakiler çil yavrusu gibi dağıldılar. İnaloğlu canını zor kurtarırken Çelebi Mehmed'in ordusundan bir tek kişinin dahi hayatını kaybetmemesi büyük sevince sebep oldu.150 Bağımsızlık sevdalıları bunlarla bitmedi. Niksaraa Gözleroğ lu, Sivas'ta Mezid, Kazabad civarında ise Köpekoğlu denen şa kiler yoğun bir faaliyete girişmişlerdi. Ancak genç şehzade önce Gözleroğlu'nu, ardından da Köpekoğlu'nu tepeledi. Bayezid Paşa'yı ise Mezid Bey'in üzerine gönderdi. Bayezid Paşa süratle Sivas'a geçerek Mezid Bey'in adamlarını dağıttı. Yakaladığı Mezid Bey'i de şehzadenin katına gönderdi. Mezid Bey şehzadenin huzuruna çıktığı sırada gösterişi, yiğitli ğini ortaya koyan tutumu, mert tavırları ile beğeni topladı. Çelebi Mehmed kendisine hitap ederek; "Şayet yol kesicilikle harcadığın bu yiğitliği, gözüpekliği, Allah yoluna sarf etmeye söz verirsen, hatanı örter, seni memnun ede rim" dedi. Ölümü bekleyen Mezid Bey padişahın bu cömertçe davranı şından utanarak;
"Benim gibi suç deryasına batmış, ortadan kaldırılması iyi görü len bir kimseye tövbe fırsatı verilirse, bunun şükrünü gece gündüz kapında hizmet beklemekle ödemeye çalışırım. Osmanoğullarına kul olarak sonsuz mutluluk kazanmaya çalışırım" cevabını verdi. Bunun üzerine Çelebi Mehmed kendisine hil'at giydirdikten sonra Sivas'a tayin etti. ısı Sivas ve çevresini yakıp yağmalayan Me zid Bey şimdi tamir ve bakımını yaparak mutlu oluyor, hatalarını affettiriyordu.
Tarih, bayramcigerli.blogspot.com,
Bayram Cigerli,Tarih Notları, Osmanlılar,Tarih Konu Anlatım,Ahmet Şimşirgil,Kayılar,
Bayram Cigerli,Tarih Notları, Osmanlılar,Tarih Konu Anlatım,Ahmet Şimşirgil,Kayılar,