"MURAD-1 HÜ DAVENDiGAR'IN ŞAH S İYETİ Osmanlı padişahlarının üçüncüsü olan Sultan 1. Murad Han, Bursa'nın fethedildiği 1326 senesinde dünyaya gelmiştir. Annesi Nilüfer Hatun'dur. Babası Orhan Gazi'nin 1362Cle vefatı.üzerine tahta çıkmıştır. Yirmi yedi sene süren hükümdarlığı boyunca zaferden zafere koşmuş, babasından bir beylik ha.Iinde aldığı emaneti devlet haline getirmiştir. Bizzat iştirak ettiği otuz yedi muharebede hep muvaffak olarak mağlubiyet yüzü görmemiştir. Sultanü'l-guzat ve'l-mücahidin, Melikü'l-meşayih, gıyasü'd dünya veCl-din, Gazi Hünkar, Hüdavendigar, Şihabüddin ve es sultanü'l-adil gibi unvanlar alan Murad Han orta boylu, değirmi çehreli, ince ve kavisli burunlu, çatıkça kaşlı, seyrek sakallı, iri ve enli parmaklı olarak tarif edilmektedir." (Ahmet Şimşirgil – Kayı I)
Disiplinli, hareketlerinde süratli, cesur, sözüne sadık, merhametli ve samimi şahsiyetiyle büyük bir Türk hükümdarı idi. Teşkilatçılığı, idareciliği ve yerine göre adam kulanması mükemmeldi. Planlı ve sürekli fetih hareketleri sonucunda bütün Doğu Trakya Türklerin eline geçmiş, Bulgaristan fethedilmiş ve Balkanlarda XIX. yüzyıla kadar devam edecek olan Osmanlı hakimiyeti başlamıştır. İlmi daima himaye eder, alimleri gözetirdi. Bu itibarla y�ni fet hettiği şehirler başta olmak üzere memleketin her tarafı ilim eserleri ve hayır müesseseleri ile doldu. Alimlerle sohbet eder, onlara çok kıymet verirdi. Gerek mer kezde gerekse diğer şehirlerde cuma namazından sonra fakirlere akçe dağıtmak adetiydi. Kapısına gelen hiçbir kişi umduğuna nail olmadan geri dönmezdi. Temiz itikatlı olup işlerinde ve ibadetlerinde ihlasla hareket ederdi.98 Neşri Tarihi'nde şöyle rivayet edilir ki bir gün Murad Han, yıl lardır imamlığını yapan zata: "Mevlana! Benim günahım çokluğundan mıdır ki, namaza tekbir getirip el bağlayacağım zaman üç kere Allahu Ekber deyip tekbir getirmeyince Kabe-i Şerif'i müşahede edemiyorum. Sen hemen bir tekbirde ne hoş müşahede edersin" demiştir. Neşri "Gazi Hünkar gayet salih olduğundan, her kişi tekbir bağ layınca kendi gibi Kabe-i Muazzama'yı görür sanırdı" dedikten sonra "Hiçbir kimse onun velayetinden şüphe etmezdi" diyerek dini yönüne işaret etmektedir. 99 Edirne'yi cami, medrese, han, hamam, saray gibi eserlerle süsleye rek bir Türk-İslam beldesi haline getirdi. Ayrıca İznik'te Yeşil Camii; Bursa Çekirgede cami, medrese, imaret ve misafirhane; Bilecik ve Yenişehir'de birer cami; YenişehirCl.e bir zaviye inşa ettirmiştir. 100 Hakkında söylenenler onun vasıflarını en iyi bir şekilde ortaya koymaktadır.
"Otuz sene kadar bir müddet Murad, zamanının hiçbir devlet adamı tarafından fevkine geçilemeyen bir kiyaset ile Osmanlı mu kadderatını sevk ve idare etmiştir . . . Kendisinin karşılaştığı müşkü latı, hallettiği meseleleri, saltanatının neticelerini daha ziyade göz kamaştıran haleflerinin icraatıyla mukayese edecek olursak onun bunların üstünde değilse de, onlarla birlikte kolayca yer tutabilece ğini görürüz . . . Harp hususundaki cevvaliyeti ve gayreti pederi gibi idi. Fakat babasının düşündüğünden daha geniş bir icraat sahasına yayıldığı halde gevşememişti. Maiyetindeki kumandan ve valilerin hiçbirisiyle arasında bir uyumsuzluk zuhur etmedi. Rumlara karşı muamelesi, onların seciyesini tayinde mükemmel bir feraseti oldu ğunu gösterir. Döneminde papazların Osmanlılar tarafından fena bir muameleye maruz kaldıklarına dair tek bir şikayete rastlanmaz. Osman etrafına bir ırk toplamıştı. Orhan onu devlet haline getirdi, fakat imparatorluğu kuran Murad olmuştur:' (Gibbons) "Müthiş bir muharebede, kahraman askerleri arasında şehit ol mak suretiyle cidden sahip olduğu unvana hak kazanmıştır. Garbın, Rum ve Slav enkazından kurulu bir ordu ile Haçlı muharebelerini ihya etme gayretlerine rağmen küçük bir beyliği bir Avrupa İmpa ratorluğu haline döndürmüştür. Murad, Müslümanlar hakkında alicenap ve müşfık idi. Hristiyanlar için de lütufkar ve hüsn-i te veccühü bol bir baba idi:' (!orga) "O kadar fazilete malik ve o derece talihe mazhardı ki, bu iki Alah vergisinden hangisinin diğerine galip olduğuna hüküm olu namaz. Kendisi az konuşan, fakat konuştuğu zaman sözü güzel söyleyen hayırhah bir hükümdar, yorulmak bilmeyen bir avcı ve kibar bir şövalye idi. Rumelföe ve Anadolu'da otuz yediden ziyade büyük ve müşkül harpleri idare ederek daima muzaffer çıkmıştır. Düşmana yerini terk ettiği ve arka çevirdiği asla görülmemiştir. Kemal-i şecaatle harp eder, şaşırmaz ve asla telaş göstermezdi. Askerini bir müd� det istirahat ettirmeyi arzu ettiği zamanlarda vaktini avla geçirir, istirahat nedir bilmezdi. Harbe girileceği zaman askerini münasip
nutuklarla cesaretlendirir ve yapılan en küçük hataları da müsa mahasız şiddetle cezalandırırdı. Mükafatta da süratli idi. Herkesi adıyla çağırmak adeti idi. Sa rayındaki ecnebi çocuklara da hilm ve sükunet ve mülayemetle muamele ederdi:' (Halkondil) Osmanlıların "Ümmetim yükselir ve hiçbir şey onun üzerine yükselemez" Hadis-i Şerifı'nin sırrına mazhar olduklarını vurgu layan Ahmetli, Murad Han'ı "Pak ihlas idi ve pak-i itikat" diyerek övmektedir. Şüknillah ise: "Adil, olgun, dindar, doğru, yüksek himmetli, iyilik edici, yoksul dostu, kimsesizlere bakıcı padişah idi. Kafirlerle cihat etmekten özge nesneye tamah etmezdi. Düşkünlerin elinden tutar, yoksul lara yardım ederdi. Onun yüce kapısına başvuran kimse mutlaka dileğine ererdi:' Hem yiğitti, hem batır, hem kahraman Erki sonsuz güçlü erdi pek yaman. Hoca Sadeddin Efendi ise Murad Han'ın nice güzel ve beğenilen vasıflarını kaydettikten sonra: Doğuya batıya yaydı lslam dinini Ya Rab nurun ile aydın eyle kabrini diyerek sözü bitirmektedir.
Tarih, bayramcigerli.blogspot.com,
Bayram Cigerli,Tarih Notları, Osmanlılar,Tarih Konu Anlatım,Ahmet Şimşirgil,Kayılar,
Bayram Cigerli,Tarih Notları, Osmanlılar,Tarih Konu Anlatım,Ahmet Şimşirgil,Kayılar,