abdülhamid etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
abdülhamid etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Nisan 2017 Cuma

Tahsin Paşa Kimdir?

Tahsin Paşa Kimdir?

Tahsin Paşa, Sultan II. Abdülhamid Han zamanında 1894-1908 yılları içinde Mabeyn-i Hümayun Başkatip olarak görev yapan Osmanlı devlet adamı. Sultan Abdülhamid’in sırdaşı olarakta bilinir.

Tahsin Paşa’nın babası Mesut Efendi’dir. Rüştiye’deki eğitimini bitirdikten sonra 11 Haziran 1870 yılında 13 yaşındayken Sadaret Mektubi Kalemi’ne girdi. Gençliğinde Bâbıâli kalemlerinde çalıştı ve buralarda kendini yetiştirdi. 7 Temmuz 1888 tarihinde mevkisinde terfi ederek Bahriye Nezareti Mektupçuluğu görevine atandı. Tahsin Paşa yeteneği, liyakatı ve dürüstlüğü nedeniyle Sultan Abdülhamid Han tarafından 26 Kasım 1894 yılında Süreyya Paşa’nın vefat etmesiyle boşalan Mabeyn Başkatipliği’ne tayin edildi kendisine vezirlik rütbesi verildi.  Bu vazifesini II. Meşrutiyet ilan edilene kadar devam ettirdi. Mahmut Paşa II. Meşrutiyetin ilanının ardından kötü bir hayat sürdü ve  ittihatçılar tarafından Serasker Mehmet Rıza Paşa, Zeki Paşa, Ratıp Paşa ve Reşit Paşa ile birlikte Sakız Adası’na sürgün edildi.

Birkaç yıl sonra affedildi ve sürgünden döndü. Bir süre devlette görev alamadı. Cumhuriyetin ilanının ardından Tekel Tütün Deposu’nda katiplik vazifesinde bulundu. 1930 senesinde İstanbul’da vefat etti.

Mahmut Paşa’nın  Yıldız Hatıraları adlı bir kitabı vardır.

Payitaht Abdülhamid dizisinde Tahsin Paşa
loading...

25 Mart 2017 Cumartesi

Theodor Herzl Kimdir?

Theodor Herzl Kimdir?

Theodor Herzl politik siyonizmin kurucusu ve gazetecidir. Tevrat’ta geçtiği gibi ‘’vaadedilmiş topraklar’’ Kudüs’te Büyük İsrail Devleti’ni kurmak için çabalamıştır. İsrail devletinin kuruluşundan çok önce ölmesine rağmen 1948’de kurulan devletin babası sayılır. Theodor Herzl, yanlışlık eseri ilk büyük Siyonist eylemci olarak tanımlanmıştır ancak Yehuda Bibas, Juda Alkalai ve Zvi Hirsch Kalischer gibi bilim adamları Siyonist fikirleri Herzl’dan önce teşvik etmiştir.

Hayatı

Macaristan’ın Budapeşteli orta sınıf bir ailenin oğludur. Viyana Üniversite’sinde hukuk eğitimi gördü. Avukat sıfatında olsa da gerçek mesleği yerine yazarlık yaptı, çeşitli oyunlar yazdı. O tarihlerde İsrail devleti olmadığından bir Yahudi devletinin kurulması fikrini tasarladı. Siyonizm üstüne kapsamlı çalışmalar da bulundu. Fransa’da çıkan Dreyfus Olayı sonrası giderek çoğalan Yahudi karşıtlığı hem Theodor Herzl’ın yaşamına hem de Siyonizm fikrinin seyrine yön verdi. Yahudilerin bütün dünyada ezildiği ve acı çektiği fikrinden hareketle 1896’da Der Judenstaat (‘’Yahudi Devleti’’) isimli kitabını yayımladı. 1897 yılında Dünya Siyonist Teşkilatı’nın kurulmasının ve kurulduğu İsviçre’nin Basel şehrinde teşkilatın ilk kongresinin yapılmasına olanak sağlamıştır. Kongrede ‘’Ben bugün burada Yahudi Devleti kurdum, fakat bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler. Ancak beş yıl içinde yada elli yıl sonra bunu herkes böyle bilecektir.’’ Demiştir. Ayrıyeten kongrede kurulması amaçlanan Yahudi Devleti’nin sınırları da belirtilmiştir. Kongrenin sonunda Theodor Herzl Dünya Siyonist Teşkilatı’nın başkanı seçilmiştir. Teşkilatın gayesine uygun olarak Yahudilerce kutsal sayılan Siyon tepesinin olduğu Filistin topraklarında Yahudi Devleti kurmak için İngilizlerle bağlantıya geçmiş, Filistin toprakları o yıllarda Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında olduğu için Osmanlı ile iyi ilişkileri olması sebebiyle Alman İmparatoru II. Wilhelm ile bağlantıya geçmiş fakat bunda başarılı olamamıştır.

Osmanlı’dan Filistin’de Yahudi Yerleşimi İçin Yer İstenmesi

Yahudilerin Filistin’e yerleşmesi için çalışan Herzl, 17 Mayıs 1901’de Osmanlı padişahı Sultan II. Abdülhamid’in huzurunda görüştü. Bu görüşmede Theodor Herzl’e Mecidiye nişanı verildi. Görüşmelerinden sonra konu ile ilgili Daily Mail gazetesine demeç veren Herzl görüşmeden duyduğu memnuniyetin altını çizmiş ve Yahudilerin Sultan Abdülhamid’den daha iyi bir dost ve seveninin olmadığı ifade etmiştir. Sultan Abdülhamid belirli bir yerde toplu halde olmamak koşulu ile Yahudilerin Osmanlı’ya gelmesine izin vermiş fakat Filistin’e yerleşim için bir adım atmamıştır. Theodor Herzl’in asıl istediği ise Yahudilerin Filistin’e yerleşmesini sağlamaktı. Bunun yapılması karşılığında da Osmanlı’nın borçlarının önemli bir kısmının ödenmesini taahhüt ettiler. Sultan, Yahudilere dağınık bir şekilde Mezopotamya’ya yerleşmelerini önerdiyse de bu fikir Herzl’i tatmin etmemişti. Çünkü Herzl ilave yerleşim yeri olarak Filistin, Hayfa ve çevresini istemekteydi. Konu hakkında Osmanlı’nın arşivlerinde bulunan belgeler de Sultan Abdülhamid’in Theodor Herzl’i huzurundan kovmadığını ve Sultanın Yahudilerin yerleşimi için Mezopotamya’yı önerdiğini açıkça göstermektedir.

Bunun üzerine İngilizler ile yeniden ilişki kurarak sorunun çözüme kavuşacağı fikrinden hareketle İngiliz Sömürge Bakanı Chamberlein ile görüşme ayarlar. Bu görüşmeden de istediğini alamayan Herzl kısa bir vakit sonrası Londra’ya davet edilir.  Bu görüşmede ‘’Yahudi Yurdu’’ olarak kendilerine Uganda teklif edilir fakat teşkilat kongrede bunu reddeder. Theodor Herzl İstanbul’a ‘’vadedilmiş topraklar’’ Kudüs için bir kez daha gelir ancak talebi Sultan tarafından yine reddedilir. Filistin ve civarının ‘’vadedilmiş topraklar’’ olması Theodor Herzl’ın gözünün buraya çevirmesinin asıl nedenidir.

Ölümü

Herzl, Uganda planının reddedilmesini göremeyecek kadar yaşayamadı. 3 Temmuz 1904’de, Aşağı Avusturya’daki Reichenau an der Rax kasabasındaki Edlach’ta, 1904 yılının başında kalp rahatsızlığı teşhisi konan Herzl, kardiyak skleroz sebebiyle hayatını kaybetti. Ölümünden bir gün evvel Peder William H. Hechler’a şunları söyledi: ‘’Filistin’i benim için selamla, halkım için kalbimin kanını verdim.’’

Theodor Herzl’in cenaze törenini takiben yaklaşık olarak altı bin kişi cenaze törenine katıldı. Tören uzun sürdü ve kaotikti. Herzl’den hiçbir konuşmanın yapılmamasını istese de David Wolffsohn tarafından kendisine övgüyle bahsedildi. Hans Herzl, on üç kaddiş okudu.

1949 yılında kalıntıları Viyana’dan taşındı ve Kudüs’teki Herzl Tepesine gömüldü.

Siyonizmin Kurucusu Theodor Herzl


20 Mart 2017 Pazartesi

Prens Sabahattin Kimdir?

Prens Sabahattin Kimdir?


Prens Sabahattin'in Gençik Yılları

Prens Sabahattin (Mehmet Sabahattin), Türk siyasetçi ve düşünür. 1879’da alemin merkezi İstanbul’da doğdu. Annesi Osmanlı hükümdarı Sultan Abdülmecit Han’ın kızı Seniha Sultan, babasıysa Kaptan-ı Derya Damat Gürcü Halil Rıfat Paşa’nın oğlu olan Damat Mahmut Paşa’dır. Osmanlı hanedanı ile anne tarafından gelen akrabalık bağı sebebiyle bir ‘’sultanzâde’’ydi ancak kendisi ‘’prens’’ unvanını kullandı.

Dönemin ileri gelen entelektüellerinden evinde özel eğitim gördü ve adeta bir batılı gibi yetişti. Sarayın damadı ve padişah-ı devran Sultan II. Abdülhamid’in yakın arkadaşı olan babası, Adalet Bakanı olduğu esnada Çırağan Baskını’na adı karıştığı nedeniyle görevden alınınca yalısında gözaltında olduğu sürece oğulları Lütfullah Bey ve Sabahattin ile ilgilenmişti. Sabahattin Efendi, doğa bilimine büyük ilgi duyardı ve Fransızcayı üst düzeyde bilirdi.

Paris’e Kaçışı

Kendisine suikast girişiminden çekinen babası Mahmut Paşa 1899’da onu ve diğer oğlu Lütfullah Bey’i de yanına alarak Paris’e yerleşti. Prens Sabahattin, Damat Mahmut Celalettin Paşa’nın oğlu olmasının vermiş olduğu avantajla Fransa’da bulunan Jön Türkler arasında hızla yükseldi. Sultan II. Abdülhamid’e karşı Avrupa’da muhalefet edenler arasında bir lider konumuna geldi. Bir dönem babasıyla birlikte Mısır’a geçti ancak tekrar Paris’e dönmek zorunda kaldı. Ecole des Roches isimli okulun kurucusu olan Edmond Demolins ile tanışma fırsatı buldu ve onun toplum ve siyaset hakkında olan görüşlerinden etkilendi. Osmanlı halkının ilerleyebilmesi için özel girişim ve yerinden yönetimin gerekli olduğuna inandı.

I. Jön Türk Kongresi

1900 yılında ‘’Umum Osmanlı Vatandaşlara’’ hitaplı beyanname ile Jön Türklerin bir kongre düzenlemesi gerektiği fikrini ortaya attı. İlk girişimleri gerçekleşmedi fakat 4 Şubat 1902’de Paris’te ‘’Birinci Osmanlı Liberaller Kongresi’’ adı altında bir kongre toplayabilmeyi başardı (kongre daha sonra I. Jön Türk Kongresi olarak anıldı). Kongrede, Jön Türkler ile arasındaki ideolojik ve siyası farklar ortaya çıktı. Prens Sabahattin, Sultan Abdülhamid’in İngilizlerin yardımıyla tahttan indirilmesi fikrini savundu. Yabancıların müdahalesine karşı olan Ahmet Rıza ve grubuyla fikirleri ayrıldı. Bir darbe sonucu yıkılması düşünülen Abdülhamid yönetiminin yerine gelecek yönetim modeli hangisi olacak sorusuna ise Prens Sabahattin ve taraftarları, ‘’yerli ve yabancı burjuvaların işbirliğine dayanan, merkeziyeti olmayan ve bireysel girişimleri destekleyen bir yönetim’’ diye yanıtlarken, Ahmet Rıza Bey taraftarları ‘’merkeziyetçi bir Meşrutiyet’’ i savunuyordu. Bu bölünmenin, günümüz Türkiye’sinde merkez sağ ve merkez sol görüşlerin temelini oluşturduğu kabul edilmektedir.

Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti

Prens Sabahattin, 1902 yılında başarısız bir darbe girişiminde bulundu. 1906’da ise Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’ni kurdu. Cemiyetin yayın organı olarak işleyen ‘’Terakki’’ dergisini yayımlayarak, yönetimde adem-i merkeziyet ve iktisatta ‘’teşebbüs-i şahsi’’ ilkeleri savunuldu. Bu aylık dergi, iki yıl kadar yayımlandı. Dergide ifade edilen görüşler büyük Osmanlı Devleti’ndeki azınlıklar ve tüccarlar arasında taraftarlar buldu. Derneğin İstanbul, İzmir, Alanya ve Şam’da olan şubeleri açıldı.

Osmanlı Ahrar Fırkası


Prens Sabahattin, İttihat ve Terakki Cemiyeti 1908 yılında olan ayaklanmayı hazırlayıp uyguladıktan ve II. Meşrutiyet ilan edildikten sonra libarel görüşü savunan Jön Türklerin kurduğu Osmanlı Ahrar Fırkası’nı destekledi ve arka plandan yönetti. 1903 yılında kaybettiği babası Mahmut Paşa’nın cenazesini de beraberinde getirdi ve 1908’de İstanbul’a geri döndü. Ahrar Fırkası, 1908’de seçimlerine katıldı ancak meclise giremedi. Çok zaman geçmeden fırka 31 Mart olayında parmağı olmakla suçlandı ve kapatıldı. Prens Sabahattin ise tutuklandı ancak araya giren Mahmut Şevket Paşa ve Hurşit Paşa aracılığıyla serbest bırakıldı. Daha sonra ayaklanma ile ilişkisi olmak suçuyla gıyabında yargılanıp idama mahkum edilince tekrardan yurtdışına kaçtı.

Mahmut Şevket Paşa Suikastı


1913’de İstanbul’daki Prens Sabahattin taraftarları, Bab-ı Ali Baskını’nın bir değişiğini yaparak hükümeti devirmek ve yerine Prens Sabahattin’i lider yapmak üzere planlar yaptılar. İlk planları sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi olarak karara bağlandı. 11 Haziran 1913’de suikast gerçekleşti. Ancak suikastçılar yakalanıp birer birer idam edildi ve Prens Sabahattin yeniden Paris’e kaçmak zorunda kaldı. I. Dünya Savaşı yıllarında hayatını Avrupa’nın değişik şehirlerinde sürdürdü.

Milli Mücadele Yılları


Prens Sabahattin, 1. Dünya Savaşı yenilgisinin ve İttihat ve Terakki yönetiminin sona ermesinden sonra ülkeye geri dönebildi. Türkiye’ye döner dönmez İttihat ve Terakki yönetiminde yasaklanan ‘’Türkiye Nasıl Kurtarılabilir?’’ isimli eserini yayımladı. Ayrıca çeşitli yazıları ile Anadolu’da olan Milli Mücadele’ye destek verdi. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924’de Hanedan-ı Alî Osmân üyelerinin sürgüne gönderilmesine ilişkin kanun nedeniyle ülkeden ayrılmak zorunda bırakıldı.

Ölümü

1948’de İsviçre’nin Neuchâtel şehrinde öldü. Cenazesi 1952 senesinde Türkiye’ye getirildi. İstanbul Eyüp’te babasının ve dedesinin de mezarlarının bulunduğu Halil Rıfat Paşa türbesine gömüldü.