bayramcigerli.blogspot.com, Bayram Cigerli, Tarih, History,Cavit Pancar,Cengiz Han,Osmanlı,Soy, Irkından,Neslinden
cengiz han etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cengiz han etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
3 Ağustos 2022 Çarşamba
"Cengiz Han'ın 4 KÖPEĞİ !!!" videosunu izleyin
Bayram Cigerli
bayramcigerli.blogspot.com
Cavit Pancar
cengiz han
History
Köpek
Moğol Tarihi
Moğolistan
Tarih
Rohat Fatih
Comment
bayramcigerli.blogspot.com, Bayram Cigerli, Tarih, History,Cavit Pancar, Cengiz Han, Moğol Tarihi, Moğolistan, Köpek,
2 Ağustos 2022 Salı
1 Ağustos 2022 Pazartesi
Cengiz Han'ın TÜRK Fedaisi SUBUTAY" videosunu izleyin
Bayram Cigerli
bayramcigerli.blogspot.com
cengiz han
History
Moğol Tarihi
Moğolistan
Subutay
Tarih
Türk Fedai
Rohat Fatih
Comment
bayramcigerli.blogspot.com, Bayram Cigerli, Tarih, History,Moğol Tarihi, Moğolistan,Cengiz Han, Türk Fedai,Subutay,
28 Temmuz 2022 Perşembe
25 Şubat 2019 Pazartesi
Cengiz Han Yasası (YASA) ve Kaynakların Analizi
Asya Tarihi
Belge-Kaynak
cengiz han
Curt Alinge
Hukuk-İnsan Hakları
Makrizi
Moğol Kanunları
Ortaçağ
Sadri Maksudi Arsal
yasa
Tarihçi
Comment
*EK 2: Karşılaştırmalı Eleştirel Analiz: Buraya aldığım "yasa"; güvenilir bir kaynaktan alınmış bir belgenin Türkçe çevirisidir. Bir çok sitede, üzerinde kalem oynatılmış, değiştirilmiş, kaynağı belirsiz dolayısıyla itibar edilmemesi gereken metinler dolaşmaktadır. Aşağıdaki örneklere bakalım... (devamı için yazının sonuna geliniz.) DK
32. - Çok yemek yemekten ötürü kim kusarsa, onu çadırda sürüklemeli ve hemen öldürmeli. Bunun gibi, ordu komutanının çadırının eşiğine ayakla basanı da öldürmeli.
EK 2: Karşılaştırmalı Eleştirel Analiz
Dilara Kahyaoğlu
A. Maddelerin Karşılaştırılması
Buraya aldığım "yasa"; güvenilir bir kaynaktan alınmış bir belgenin Türkçe çevirisidir. Bir çok sitede, üzerinde kalem oynatılmış, değiştirilmiş, kaynağı belirsiz dolayısıyla itibar edilmemesi gereken metinler dolaşmaktadır. Aşağıdaki örneklere bakalım.... Şuna da dikkat! Bir çok sitede yasa numaraları farklıdır, o nedenle içeriğe bakarak ilgili maddeleri bulmak gerekiyor.
10. - Ebu Talib'in oğlu Ali'nin bütün ardgelenleri, bütün fakirler, Kur'an okuyucular, fakihler, hekimler, bilginler, rakipler ve tek başına inzivada yaşayanlar, müezzinler ve ölü yıkayıcılar vergi ve resimlerden muaftırlar.(orijinali budur)
Şüpheli Metin
9) Kuran’ı ezberlemiş olanlardan, fakihlerden, tabiblerden, ulemadan, hayatlarını ibadete adamış zahitlerden, müezzinlerden, ölüleri yıkayanlardan vergi alınmayacaktır.
https://www.wannart.com/bir-devre-damga-vuran-cengiz-hanin-yasalari/
8. - Bir hayvan kesilirken bacakları bağlanmalı, karnı açılmalı ve ölünceye kadar kalbi elle sıkılmalıdır, bundan sonra onun eti yenebilir. Ama kim bir hayvanı Müslümanların usulünce keserse, o da aynı biçimde kesilmelidir.
Şüpheli Metin
7) Bir hayvanı kesmek isteyen, onun ayaklarını bağlayıp karnını yardıktan sonra kalbini el ile sıkarak öldürmelidir. Ancak bu tarzda öldürülen hayvanın eti yenilebilir.
https://www.wannart.com/bir-devre-damga-vuran-cengiz-hanin-yasalari/
4. - Kim kül veya su içine işerse ölümle cezalandırılır.
3) Suya ve küpe işemenin cezası ölümdür.
https://www.wannart.com/bir-devre-damga-vuran-cengiz-hanin-yasalari
İngilizce Wikipedia'da da sorun var. Yasalar birbirine karışmış ve 32 maddede özetlenmiş. Şunu hatırlatayım... Cengiz ve onunla bağlantılı yasalar üç tane. Bunlar:
1. Cengiz Yasası ("Yasa" derken bu kastediliyor. Arsal bunu "yasak" olarak telaffuz edildiğini yazmış)
2. Eski Tsaayin Biçik ("yargıçlar kitabı" anlamına gelir, yukarıda buna da yer verdim)
3. 1640 tarihli Oyrat-Moğol Kanunu (Yeni Tsaayin Biçik)
Bundan sonra yapılmış başka kanunlar da var ama onlar başka bir tarihsel süreçle ilgili olduğu için bağlam dışılar.
Örnekleri uzatmadan burada kesiyorum. Siz de diğer maddeleri karşılaştırarak inceleyebilirsiniz.
Sitesine -bu konuda veya değil- çeşitli metinler koyanlar, onun; kaynağı ve güvenilirliği konusunda araştırma yapmak zorundadırlar. Aksi durumda yanlış bilgilerin yayılmasına aracı oluyorlar.
Mesela: http://www.turktoresi.com/viewtopic.php?f=17&t=1029
B. Sadri Maksudi Arsal'ın Makalesinin karşılaştırılmalı olarak İncelenmesi
İnternette araştırma yaparken Sadri Maksudi Arsal'ın bir makalesini buldum.
→http://www.muharrembalci.com/hukukdunyasi/belgeler/347.pdf
Araştırdığım kelimeler, "kül" ve "küp" idi. Bendeki belgede "kül" olarak geçen kelime Arsal'ın makalesinde (adresini verdiğim link) "küp" olarak geçiyordu. Yalnız metnin orijinalliğinden kuşkulandım bir kere orijinal bir pdf değildi. Yeniden düzenlemişti. Ama dipnotların veriliş biçimi ve içeriği gerçekten de Sadri Maksudi Arsal'a ait olabilir izlenimi verdiği için bu sefer de kitabı aradım, buldum. Ve evet gerçekten de siteye konan makale, kitaptan alınmıştı ama bazı maddeleri tahrif edilmişti.
* Yukarıda örneğini verdiğim (A bölümü) şüpheli metin(ler)de Ebu Talip oğlu Ali ve ardıllarından söz edilmemiş olduğunu belirtmiştim ama Arsal'ın kitabında bu bölüm var. Yalnız bu kısımda da bir değişiklik var, aşağı yukarı aynı anlama da gelse belirtmeden geçmeyeyim.
*Son olarak; Arsal'ın kitabında Müslüman tarzı hayvan kesimine yasak getirildiğine dair bir bölüm yok. Arsal bu maddeleri Makrizi'den aldığını söylüyor. Bu durumda Memluk tarihi üzerine yazan Makrizi bu kısmı ya bilerek atladı veya Arsal bu kısmı Makrizi'de olmasına rağmen kendi kitabına almadı. Bu durumda yapılacak en doğru iş Makrizi'ye bakmak...
Karşılaştırılması amacıyla Arsal'ın kitabından aldığım "yasa" bölümlerinin görselleri aşağıdadır. bkz.
Kaynak: Türk Tarihi ve Hukuk, Sadri Maksudi Arsal, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1947, s.169-175
...
Cengiz Han, Ulan Batur |
Curt Alinge, Moğol KanunlarıYazarın konuyla ilgili önsözünde, "Yasa ve Eski Tsaayin - Biçik'in muhtevaları tamamiyle [verilmiştir]…" deniliyor.
YASA
1. - Zani ister evli olsun ister olmasın, zina ölümle cezalandırılır.
2. - Sodomi ölümle cezalandırılır.
3. - Kim bilerek yalan söyler veya sihirbazlıkla uğraşır veya bir başkasını gözetler veya kavga eden iki kişinin arasına girer veya bir kimseye başka birine karşı yardım ederse ölümle cezalandırılır.
4. - Kim kül veya su içine işerse ölümle cezalandırılır.
5. - Kim mal alır ve üç kez arka arkaya iflas ettiğini bildirirse ölümle cezalandırılır.
6. - Kim tutsak alanın izni olmadan bir tutsağa yiyecek veya giyecek verirse ölümle cezalandırılır.
7. - Kim kaçmış olan bir köleyi veya tutsağı bulur ve onu eski zilyedine geri vermezse ölümle cezalandırılır.
8. - Bir hayvan kesilirken bacakları bağlanmalı, karnı açılmalı ve ölünceye kadar kalbi elle sıkılmalıdır, bundan sonra onun eti yenebilir. Ama kim bir hayvanı Müslümanların usulünce keserse, o da aynı biçimde kesilmelidir.
9. - İster saldırıda, ister geri çekilmede olsun bir kimse savaşta çıkınını, yayını veya eşyasından başka bir şeyi düşürürse, arkasındaki adam attan inmeli ve bunu ona geri vermelidir. Bunu yapmayan ölümle cezalandırılır.
10. - Ebu Talib'in oğlu Ali'nin bütün ardgelenleri, bütün fakirler, Kur'an okuyucular, fakihler, hekimler, bilginler, rakipler ve tek başına inzivada yaşayanlar, müezzinler ve ölü yıkayıcılar vergi ve resimlerden muaftırlar.
11. - Tanrının hoşuna gitmek için birer araç olduklarından bütün dinlere eşit olarak saygı gösterilmelidir.
12. - İsterse veren bir prens ve alan bir tutsak olsun, veren tadına bakmadan önce onun elinden bir şey yemek yasaktır. Başkasının yanında onu birlikte yemeğe çağırmadan bir şey yemek ve arkadaşlarından daha çok yemek yasaktır. Üstünde yemek pişirilen ateşin veya yenilmekte olan bir yemeğin üzerinden geçmek yasaktır.
13. - Seyyahlar yemek yemekte olan kimseleri görünce attan inmeli ve izin istemeden onlarla birlikte yemelidirler. Bunu onlara kimse yasaklamamalıdır.
14. - Suya elleri daldırmak yasaktır; su almak için bir kap kullanmalıdır.
15. - Giyildiği ve iyice yıpranmadığı sürece elbiselerini yıkamak yasaktır.
16. - Her hangi bir şeye pis demek yasaktır. Herşey temizdir ve temizle pis arasında bir fark yoktur.
17. - Herhangi bir mezhebi üstün tutmak, kelimeleri üstüne basarak söylemek ve şeref unvanları kullanmak yasaktır. Hükümdarla veya başka birisiyle konuşan kimse sadece onun adını söylemelidir.
18. - Ardgelenlerini o birlikleri şahsen gözden geçirmeğe ve savaşa girmeden önce silahları kontrol etmeğe, savaşçıları savaş için gerekli herşeyle donatmaya ve herşeyi en ince noktalarına kadar gözden geçirmeğe ve gerekli bir şeyi eksik olanı cezalandırmaya mecbur tuttu.
19. - Birliklere refakat eden kadınlar, erkekler savaşta iken bunların iş ve vazifelerini Üzerlerine almak mecburiyetindedirler.
20. - Seferden dönen birlikler hükümdara belli vergiler vermek mecburiyetindedirler.
21. - Her yıl başında, kendisi ve oğulları için aralarından seçsin diye bütün kızlar hükümdara takdim edilmelidirler.
22. - Birliklerin başında her bin, yüz ve on er için bir önder bulunur.
23. - Eğer birlik önderlerinin en yaşlısı yanlış bir iş yapar ve hükümdar onu cezalandırmak için hizmetçilerinden en sonuncusunu ona gönderirse, o bu berikine teslim, olmalı ve ölüm cezası bile olsa, ceza infaz edilinceye kadar önünde diz çökmelidir.
24. - Birlik önderleri hükümdarından başka kimseye baş vuramazlar, yoksa ölümle cezalandırılırlar. İzin almadan yerini değiştiren de ölümle cezalandırılır.
25. - Hükümdar ülkedeki olaylar hakkında daha çabuk bilgi edinebilmek için sürekli posta karakolları kurmalıdır.
26. - Cengiz Han'ın oğlu Çağatay Yasa'ya uyulmasına dikkat etmelidir.
27. - Askerler ihmalden ötürü cezalandırılmalıdırlar; sürek avında bir hayvanı vuramıyan avcılar sopa ile veya ölümle cezalandırılmalıdır.
28. - Adam öldürmeden dolayı cezadan kanlık (diyet) ödeyerek kurtulunabilir: bir Müslüman öldürülmüşse 40 altın, bir Çinli öldürülmüşse bir eşek.
29. - Yanında çalınmış bir at bulunan bir kimse, onu sahibine aynı değerde 9 atla geri vermeğe mecburdur. Buna mali takatı yoksa atlar yerine çocukları alınmalıdır; çocuğu da olmayanı bir koyun gibi kesmelidir.
30. - Yasa, yalan, hırsızlık ve zina'yı yasaklar ve yakınlarını kendi kendini sevdiği gibi sevmeği, hakarette bulunmamayı ve onları tamamiyle unutmayı, kendiliğinden teslim olan kenti, köyü korumayı, Tanrı'ya adanmış tapınakları ve Tanrı'nın hizmetkarlarını her türlü vergiden beri tutmayı ve onlara saygıyı emreder.
31. - Yasa, birbirini sevmeyi, zina işlememeği, çalmamayı, yalan yere tanıklıkta bulunmamayı, hain olmamayı, ihtiyarlan ve fakirleri korumayı emreder. Aykırı eylemler ölümle cezalandırılırlar.
33. - İçkiyi bırakamıyan ayda üç kez sarhoş olabilir. Bunu aşarsa suçludur. Ayda iki kez sarhoş olmak daha iyidir; bir kez ise daha övgüye değer. Ama hiç sarhoş olmamak! Bundan daha iyi ne olabilir? Böyle bir kimse nerede bulunabilir? Eğer gene de böyle birisi bulunursa, o her türlü saygıya değer.
34. - Odalıkların çocukları nesebi sahih çocuklardır ve babalarının vasiyetine göre mirastan gereken düşengelerini alırlar. Mirasın bölüştürülmesi şöyle olur: en büyük oğul küçüklerden daha çok alır; en küçük oğul babanın yurdunu (evini) alır. Çocukların yaşlılığında öncelik, genel olarak evliliğin süresine uygun olarak ananın mevkiine göre tayin edilir.
35. - Babasının ölümünden sonra, anası bir yana, karılarının ne olacağı oğulun tasarrufuna bırakılmıştır ve isterse onlarla evlenir veya başkalarıyla onları evlendirebilir.
36. - Kanuni mirasçılardan başka herkese bir ölünün her hangi bir şeyini kullanmak ciddi bir şekilde yasaktır.
Kaynak: Moğol Kanunları, Curt Alinge, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1967, s. 143-46 Çeviren: Bahriye Üçok
......................
Curt Alinge, Moğol Kanunları
......................
Curt Alinge, Moğol Kanunları
Eski Tsaayin Biçik (yargıçların Kitabı)
1- Şamanların (Kamların) odalıklarıyla cinsi münasebette bulunmanın cezası yoktur
2- Bir prensesle zina halinde yakalanan kimse cereme olarak bir keçi ve bir teke keser.
3- Alelade zinada zani, boynuzluya dört yaşında bir at, zaniye de yargıca üç yaşında bir at verir.
4- Bir yabancıyı odalığının yanında yakalıyan kimse onu tamamiyle soyabilir, yanında bulunan at, para ve ne varsa alabilir ve onu çırılçıplak kapı dışarı edebilir. Odalık cezalandırılmaz.
5- Bir genç erginleşip hayatını kazanmaya başlayınca artık babasının velayeti altında bulunmaz ve doğrudan doğruya kanuni beyin uyruğu olabilmek için sürünün bir düşergesini alarak babasından ayrılabilir.
6- Eğer Kalmükler birbirleriyle kavga ederken biri diğerinin saç örgüsünü çeker veya onları koparırsa, örgüler hükümdara ait olduğu ve uyrukluğun bir işareti bulunduğu için bu, cezayı gerektiren bir fiildir. Ama bir kimsenin örgüsünden etrafında serbest ve upuzun saçları varsa, bunu herkes ceza görmeden çekiştirebilir, çünkü onun kendi saçıdır ve hükümdarın saçı sayılmaz.
7- Kulübede kendi yerinde, yani kapının sağ yanında ocağın arkasında ve yatağın ayak ucunda oturan bir kadına kimse dokunmamalıdır; o bir yabancıya küfredebilir, hatta kadın istediği gibi ona odun veya ev eşyası fırlatabilir. Ama kavgada yerinden ayrılırsa, hele kulübeden dışarı çıkarsa hakkını kaybeder ve hakaretlerinden ötürü gerektiği gibi cezalandırılabilir.
8- Bir kadın bir hükümdara gider ve kendisine veya yakınlarına verilmiş olan bir cezanın affı için ricada bulunursa, karşı cinse karşı duyulan saygıdan ötürü genel olarak küçük cezalar affedilir. Büyükleri ise yarı yarıya indirilir.
Kaynak: Moğol Kanunları, Curt Alinge, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1967, s. 146-47 Çeviren: Bahriye Üçok
EK 1 : Kaynak kitabın yazarı Curt Alinge'nin yazdığı önsözden alınmıştır.
1) Alâ al-Din, XIII, Yüzyıl İranlı tarih yazarlarından; «Tarih-i Cihanküşa» («Dünya fatihinin tarihi») adlı eserinde 1217-1257'ye kadar Moğollar'ın tarihini anlatmakta ve birçok yerlerde Yasa'ya işarette bulunmaktadır; bu eser Mengü Han (Munke Han)'ın Karakurum'daki sarayında bizzat yaşamış olup (1252) Hülâgû zamanında 20 yıl Bağdat valiliğinde bulunmuş olan bir çağdaşın kitabı olduğundan çok değerlidir.
(2) Raşid al-Din (Fazl al-Allah), XIII./XIV. Yüzyıl İranlı tarih yazarlarından; «Cami al-Tevarih» adlı eserinin ilk cildinde (Hicrî 702 = M. 1303'de yazılmıştır) bugün artık kaybolmuş bulunan Moğol kaynaklarına dayanarak ve Çin, Hind, Uygur bilginlerinden ve diğer bilginlerden faydalanarak ve İran hükümdarlarından Sultan Gazan Hanın emri üzerine yazmış olduğu Moğollar'ın ilk tarihi hakkındaki bahisler bulunmaktadır (Bu Quatremere tarafından tercüme edilmiştir: Histoire des Mongols de la Perse par Rashid-Eddin, Paris 1836);
(3) İzni-Batuta, XIV. Yüzyıl Arab seyyahı («Vogayes, texte arabe et traduction par Defremery et Sanguinetti, 4 cild Paris 1874 v, öt.); [ibn Battuta]
(4) Makrizi (Taka al-din Ahmed al-Makrizi), XV. Yüzyıl Mısırlı tarih yazarı; «Kitab al-muvaiz v'al-'itibar» (Mısır'ın tasviri) adlı eserinin «Hacib» bölümünde Yasa fragmentlerinin büyük bir kısmı (Nu. 1-26) bulunmaktadır; bk. de Sacy, Chrestomathie arabe arabca metin S. 59-62, fransızca tercümesi S. 1ü0-163;
(5) Mirhond (Muhammed, Hanvend-Şah'ın oğlu), XV. Yüzyıl iranlı Tarih yazarı; «Ravzat al-dafa» adlı dünya tarihine ait eserinin beşinci cildinde Cengiz Han'ın ve ardgelenlerin tarihini anlatmaktadır
(daha çok «Cami al-tavarih» ve diğer İran kaynaklarından faydalanmıştır) .
Ele geçmiş olup hepsi hakikî olarak kabul edilmemiş bulunan 36 Yasa fragmentinin türkçeleri bu yazının 1 numaralı ekinde bulunmaktadır. Bu fragmentler ancak kaynaklarda Yasa'dan alınmış
oldukları açıkça bildirilmiş olan fragmentlerdir. Buna karşılık Petis de La Croix'nın, Histoire de Grand Genghizcan Premier Empereur des Anciens Mongols (Paris 1710) adlı eserinde «Yassa Genghiccani» adı altında bizim Yasa ile hiçbir ilgisi bulunmıyan ve müellifin Plano Carpini, Rubruk, Marco Polo gibi
kimselerin eserlerinden yapmış olduğu bir kompilâsyondan başka bir olmıyan bir Yasa bulunmaktadır. Ayrıca Makrizi gibi önemli bir kaynakdan da müellifin haberi olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla beraber Petis de Croix'nın bu «Yassa»sı hiç bir tenkide tâbi tutulmaksızın Harold Lamb tarafından, birçok baskıları yapılmış olan (oldukça edebî) «Gengis Khan, Emperor of ali Men» (New York) 1928) adlı eserine alınmıştır; bundan da aynı şeyi Khara-Davan (Bibliyografya bk.) almıştır; gene aynı kaynakdan Gibbon'un bile History of the decline and fail of the Roman Empire adlı eserinin 4. bölümünde faydalandığı anlaşılmaktadır. Daha yeni ve ciddî müelliflerden Dr. L. Wieger S. J, da «Sommaire du Yassa» (Histoire modern de la Chine S. 1918 v. öt.)'sında aynı kaynaktan faydalanmıştır.
En önemli kaynak olarak iki fransisken papazın aşağıdaki eserleri anılmak gerekir:
(1) Johannes de Plano Carpini'nin «Historia Mongolarum» adlı eseri (lâtince metni Beazley yayınlamıştır, almancaya tercümesi Risch tarafından yapılmıştır, bibliyografyaya bk.); bu müellif Papa
IV. İnnosens'in elçisi olarak 1245 de Moğolistan'a gitmiş, 1246 da Karakurum'a varmış, Kuyuk'un seçiminde ve taç giymesinde bulunmuş, Kasımda dönüş yoluna çıkmış ve bir yıl sonra Lyon'da Papa'ya ulaşmıştır;
(2) Wilhelm von Rubruk'un «îtinerarium ad partes orientales» adlı eseri (lâtince metni Beazley yayınlamıştır, almancaya tercümesi Her'bst tarafından yapılmıştır, bibliyografyaya bk.); Rubruk
Fransa kiralı Saint-Louis'nin tavsiyenamesi ile 1252 Mayısında İstanbul'dan yola çıktı ve Aralık sonlarına doğru Mengü (Munke) Han'ın karargahna vardı ve onun peşinden 1253 Paskalyasına doğru
Karakurum'a gitti; seyahatinin gayesi Moğollar arasında misyonerlik yapmaktı, bu gayesine erişemedi ve 1254 yazında Mengü'nün emri üzerine geriye dönmeye mecbur kaldı ve Ağustos 1255'te kendi
manastırı olan Saint Jean d'Acre manastırına vardı.
Her iki eser, iki iyi çağdaş müşahidin kendi gözleriyle gördüklerini objektif ve berrak olarak anlattıkları eserler olmak bakımından değerlidirler.
Bizim konumuz bakımından ikinci derecede önemli olan bir şey de Cengiz Han'ın Raşid al-Din'in kaydetmiş olduğu sözleri ile Kuyuk Han'ın ve Batu'nun gene orada gördüğümüz birer sözleridir. Cengiz Han'ın sözleri daha çok hayat hakkında hakimane ifadelerdir; bununla beraber. bunlar, Cengiz'in düşünüş tarzı ve karakterini biraz aydınlatmaktadır, ama bunların konumuz bakımından pek değeri yoktur. Kuyuk ve Batu'nun sözleri de her ne kadar oldukça genel mahiyette ise de, bunlardan birisi, Cengiz'in hemen ardından iş başına gelenler zamanında da hüküm süren bükülmez disiplini, diğeri de Yasaya uyulmanın ne kadar ciddiye alındığını gösterdiğinden buraya yazılmıştır..." [Kuyuk Han'ın sözlerinden kısa bir alıntı var]
Kitabın önsözünde çevirenin (Üçok) notu |
Kaynak kitabın Kapağı |
EK 1 : Kaynak kitabın yazarı Curt Alinge'nin yazdığı önsözden alınmıştır.
"Yasa hakkında en önemli kaynaklar şunlardır:
1) Alâ al-Din, XIII, Yüzyıl İranlı tarih yazarlarından; «Tarih-i Cihanküşa» («Dünya fatihinin tarihi») adlı eserinde 1217-1257'ye kadar Moğollar'ın tarihini anlatmakta ve birçok yerlerde Yasa'ya işarette bulunmaktadır; bu eser Mengü Han (Munke Han)'ın Karakurum'daki sarayında bizzat yaşamış olup (1252) Hülâgû zamanında 20 yıl Bağdat valiliğinde bulunmuş olan bir çağdaşın kitabı olduğundan çok değerlidir.
(2) Raşid al-Din (Fazl al-Allah), XIII./XIV. Yüzyıl İranlı tarih yazarlarından; «Cami al-Tevarih» adlı eserinin ilk cildinde (Hicrî 702 = M. 1303'de yazılmıştır) bugün artık kaybolmuş bulunan Moğol kaynaklarına dayanarak ve Çin, Hind, Uygur bilginlerinden ve diğer bilginlerden faydalanarak ve İran hükümdarlarından Sultan Gazan Hanın emri üzerine yazmış olduğu Moğollar'ın ilk tarihi hakkındaki bahisler bulunmaktadır (Bu Quatremere tarafından tercüme edilmiştir: Histoire des Mongols de la Perse par Rashid-Eddin, Paris 1836);
(3) İzni-Batuta, XIV. Yüzyıl Arab seyyahı («Vogayes, texte arabe et traduction par Defremery et Sanguinetti, 4 cild Paris 1874 v, öt.); [ibn Battuta]
(4) Makrizi (Taka al-din Ahmed al-Makrizi), XV. Yüzyıl Mısırlı tarih yazarı; «Kitab al-muvaiz v'al-'itibar» (Mısır'ın tasviri) adlı eserinin «Hacib» bölümünde Yasa fragmentlerinin büyük bir kısmı (Nu. 1-26) bulunmaktadır; bk. de Sacy, Chrestomathie arabe arabca metin S. 59-62, fransızca tercümesi S. 1ü0-163;
(5) Mirhond (Muhammed, Hanvend-Şah'ın oğlu), XV. Yüzyıl iranlı Tarih yazarı; «Ravzat al-dafa» adlı dünya tarihine ait eserinin beşinci cildinde Cengiz Han'ın ve ardgelenlerin tarihini anlatmaktadır
(daha çok «Cami al-tavarih» ve diğer İran kaynaklarından faydalanmıştır) .
Ele geçmiş olup hepsi hakikî olarak kabul edilmemiş bulunan 36 Yasa fragmentinin türkçeleri bu yazının 1 numaralı ekinde bulunmaktadır. Bu fragmentler ancak kaynaklarda Yasa'dan alınmış
oldukları açıkça bildirilmiş olan fragmentlerdir. Buna karşılık Petis de La Croix'nın, Histoire de Grand Genghizcan Premier Empereur des Anciens Mongols (Paris 1710) adlı eserinde «Yassa Genghiccani» adı altında bizim Yasa ile hiçbir ilgisi bulunmıyan ve müellifin Plano Carpini, Rubruk, Marco Polo gibi
kimselerin eserlerinden yapmış olduğu bir kompilâsyondan başka bir olmıyan bir Yasa bulunmaktadır. Ayrıca Makrizi gibi önemli bir kaynakdan da müellifin haberi olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla beraber Petis de Croix'nın bu «Yassa»sı hiç bir tenkide tâbi tutulmaksızın Harold Lamb tarafından, birçok baskıları yapılmış olan (oldukça edebî) «Gengis Khan, Emperor of ali Men» (New York) 1928) adlı eserine alınmıştır; bundan da aynı şeyi Khara-Davan (Bibliyografya bk.) almıştır; gene aynı kaynakdan Gibbon'un bile History of the decline and fail of the Roman Empire adlı eserinin 4. bölümünde faydalandığı anlaşılmaktadır. Daha yeni ve ciddî müelliflerden Dr. L. Wieger S. J, da «Sommaire du Yassa» (Histoire modern de la Chine S. 1918 v. öt.)'sında aynı kaynaktan faydalanmıştır.
2. Diğer Kaynaklar:
Eski kaynaklardan Cengiz Hanin ve ardgelenlerinin imparatorluğundaki hukuk hakkında öğrendiklerimiz bu kaynakların o zamanki savaş olayları, Moğolların âdet ve yaşama tarzları vs. hakkında verdikleri etraflı bilginin yanında pek az bir yer tutmaktadır.En önemli kaynak olarak iki fransisken papazın aşağıdaki eserleri anılmak gerekir:
(1) Johannes de Plano Carpini'nin «Historia Mongolarum» adlı eseri (lâtince metni Beazley yayınlamıştır, almancaya tercümesi Risch tarafından yapılmıştır, bibliyografyaya bk.); bu müellif Papa
IV. İnnosens'in elçisi olarak 1245 de Moğolistan'a gitmiş, 1246 da Karakurum'a varmış, Kuyuk'un seçiminde ve taç giymesinde bulunmuş, Kasımda dönüş yoluna çıkmış ve bir yıl sonra Lyon'da Papa'ya ulaşmıştır;
(2) Wilhelm von Rubruk'un «îtinerarium ad partes orientales» adlı eseri (lâtince metni Beazley yayınlamıştır, almancaya tercümesi Her'bst tarafından yapılmıştır, bibliyografyaya bk.); Rubruk
Fransa kiralı Saint-Louis'nin tavsiyenamesi ile 1252 Mayısında İstanbul'dan yola çıktı ve Aralık sonlarına doğru Mengü (Munke) Han'ın karargahna vardı ve onun peşinden 1253 Paskalyasına doğru
Karakurum'a gitti; seyahatinin gayesi Moğollar arasında misyonerlik yapmaktı, bu gayesine erişemedi ve 1254 yazında Mengü'nün emri üzerine geriye dönmeye mecbur kaldı ve Ağustos 1255'te kendi
manastırı olan Saint Jean d'Acre manastırına vardı.
Her iki eser, iki iyi çağdaş müşahidin kendi gözleriyle gördüklerini objektif ve berrak olarak anlattıkları eserler olmak bakımından değerlidirler.
Bizim konumuz bakımından ikinci derecede önemli olan bir şey de Cengiz Han'ın Raşid al-Din'in kaydetmiş olduğu sözleri ile Kuyuk Han'ın ve Batu'nun gene orada gördüğümüz birer sözleridir. Cengiz Han'ın sözleri daha çok hayat hakkında hakimane ifadelerdir; bununla beraber. bunlar, Cengiz'in düşünüş tarzı ve karakterini biraz aydınlatmaktadır, ama bunların konumuz bakımından pek değeri yoktur. Kuyuk ve Batu'nun sözleri de her ne kadar oldukça genel mahiyette ise de, bunlardan birisi, Cengiz'in hemen ardından iş başına gelenler zamanında da hüküm süren bükülmez disiplini, diğeri de Yasaya uyulmanın ne kadar ciddiye alındığını gösterdiğinden buraya yazılmıştır..." [Kuyuk Han'ın sözlerinden kısa bir alıntı var]
EK 2: Karşılaştırmalı Eleştirel Analiz
Dilara Kahyaoğlu
A. Maddelerin Karşılaştırılması
Buraya aldığım "yasa"; güvenilir bir kaynaktan alınmış bir belgenin Türkçe çevirisidir. Bir çok sitede, üzerinde kalem oynatılmış, değiştirilmiş, kaynağı belirsiz dolayısıyla itibar edilmemesi gereken metinler dolaşmaktadır. Aşağıdaki örneklere bakalım.... Şuna da dikkat! Bir çok sitede yasa numaraları farklıdır, o nedenle içeriğe bakarak ilgili maddeleri bulmak gerekiyor.
Örnek1
Alinge'nin Yayımladığı Belge10. - Ebu Talib'in oğlu Ali'nin bütün ardgelenleri, bütün fakirler, Kur'an okuyucular, fakihler, hekimler, bilginler, rakipler ve tek başına inzivada yaşayanlar, müezzinler ve ölü yıkayıcılar vergi ve resimlerden muaftırlar.(orijinali budur)
Şüpheli Metin
9) Kuran’ı ezberlemiş olanlardan, fakihlerden, tabiblerden, ulemadan, hayatlarını ibadete adamış zahitlerden, müezzinlerden, ölüleri yıkayanlardan vergi alınmayacaktır.
https://www.wannart.com/bir-devre-damga-vuran-cengiz-hanin-yasalari/
Alevilik ve/veya Şiilikle ilgili görüldüğü için olacak, Ali'nin ardıllarının vergiden muaf olduğu noktası atılmış, yok edilmiş.
Örnek 2
Alinge'nin Yayımladığı Belge8. - Bir hayvan kesilirken bacakları bağlanmalı, karnı açılmalı ve ölünceye kadar kalbi elle sıkılmalıdır, bundan sonra onun eti yenebilir. Ama kim bir hayvanı Müslümanların usulünce keserse, o da aynı biçimde kesilmelidir.
Şüpheli Metin
7) Bir hayvanı kesmek isteyen, onun ayaklarını bağlayıp karnını yardıktan sonra kalbini el ile sıkarak öldürmelidir. Ancak bu tarzda öldürülen hayvanın eti yenilebilir.
https://www.wannart.com/bir-devre-damga-vuran-cengiz-hanin-yasalari/
Müslümanlara yapılan göndermenin ve yasaklamanın olduğu kısım atılmış ve belgenin orijinalliği bozulmuş.
Örnek 3
Alinge'nin Yayımladığı Belge4. - Kim kül veya su içine işerse ölümle cezalandırılır.
Şüpheli Metinden
https://www.wannart.com/bir-devre-damga-vuran-cengiz-hanin-yasalari
Burada külden bahsediliyor olması daha doğru. Ateşin kutsal olduğu bir halkın inanışına göre onu parçası olan kül de kutsaldı. Sadri Maksudi'nin internete dolaşan metninde bu kelime "küp" olarak belirtilmiş AMA kendi kitabının içinde "kül"dür. Demek ki siteye koyanlar tarafından metne müdahale edilmiş. (bkz. aşağıda)
İngilizce Wikipedia'da da sorun var. Yasalar birbirine karışmış ve 32 maddede özetlenmiş. Şunu hatırlatayım... Cengiz ve onunla bağlantılı yasalar üç tane. Bunlar:
1. Cengiz Yasası ("Yasa" derken bu kastediliyor. Arsal bunu "yasak" olarak telaffuz edildiğini yazmış)
2. Eski Tsaayin Biçik ("yargıçlar kitabı" anlamına gelir, yukarıda buna da yer verdim)
3. 1640 tarihli Oyrat-Moğol Kanunu (Yeni Tsaayin Biçik)
Bundan sonra yapılmış başka kanunlar da var ama onlar başka bir tarihsel süreçle ilgili olduğu için bağlam dışılar.
Örnekleri uzatmadan burada kesiyorum. Siz de diğer maddeleri karşılaştırarak inceleyebilirsiniz.
Sitesine -bu konuda veya değil- çeşitli metinler koyanlar, onun; kaynağı ve güvenilirliği konusunda araştırma yapmak zorundadırlar. Aksi durumda yanlış bilgilerin yayılmasına aracı oluyorlar.
Mesela: http://www.turktoresi.com/viewtopic.php?f=17&t=1029
B. Sadri Maksudi Arsal'ın Makalesinin karşılaştırılmalı olarak İncelenmesi
İnternette araştırma yaparken Sadri Maksudi Arsal'ın bir makalesini buldum.
→http://www.muharrembalci.com/hukukdunyasi/belgeler/347.pdf
Araştırdığım kelimeler, "kül" ve "küp" idi. Bendeki belgede "kül" olarak geçen kelime Arsal'ın makalesinde (adresini verdiğim link) "küp" olarak geçiyordu. Yalnız metnin orijinalliğinden kuşkulandım bir kere orijinal bir pdf değildi. Yeniden düzenlemişti. Ama dipnotların veriliş biçimi ve içeriği gerçekten de Sadri Maksudi Arsal'a ait olabilir izlenimi verdiği için bu sefer de kitabı aradım, buldum. Ve evet gerçekten de siteye konan makale, kitaptan alınmıştı ama bazı maddeleri tahrif edilmişti.
* Yukarıda örneğini verdiğim (A bölümü) şüpheli metin(ler)de Ebu Talip oğlu Ali ve ardıllarından söz edilmemiş olduğunu belirtmiştim ama Arsal'ın kitabında bu bölüm var. Yalnız bu kısımda da bir değişiklik var, aşağı yukarı aynı anlama da gelse belirtmeden geçmeyeyim.
age, s. 170 |
İnternetteki kaynak |
Neden menetmek yerine zemmetmek kullanıldı? |
*Son olarak; Arsal'ın kitabında Müslüman tarzı hayvan kesimine yasak getirildiğine dair bir bölüm yok. Arsal bu maddeleri Makrizi'den aldığını söylüyor. Bu durumda Memluk tarihi üzerine yazan Makrizi bu kısmı ya bilerek atladı veya Arsal bu kısmı Makrizi'de olmasına rağmen kendi kitabına almadı. Bu durumda yapılacak en doğru iş Makrizi'ye bakmak...
Karşılaştırılması amacıyla Arsal'ın kitabından aldığım "yasa" bölümlerinin görselleri aşağıdadır. bkz.
Kaynak: Türk Tarihi ve Hukuk, Sadri Maksudi Arsal, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1947, s.169-175
...
6 Eylül 2010 Pazartesi
Cengiz Han'ın Elçileri
Şah Alaaddin Muhammed ve Cengiz Han
13. Yüzyıl Harzem İmparatorluğu
13. yüzyılda Harzem İmparatorluğu dünyanın en zengin ülkesiydi. Bugünkü İran, Pakistan, Afganistan ve Orta Asya'nın büyük bir bölümü bu imparatorluğun sınırları içindeydi. Şah Alaaddin Muhammed bu büyüklüğün çeşitli sorunları da beraberinde getireceğini biliyordu.
İpek Yolu önemli bir gelir kaynağıydı. Çin, Hindistan, Ortadoğu, Doğu Rusya ve hatta Batı Avrupa'dan tüccarlar ticaret merkezleri olan Merv, Buhara ve Semerkand'da bir araya geliyordu. Semerkand'ın nüfusunun yarım milyondan daha fazla olduğu söyleniyordu ki, o zamanlar Paris ve Londra'nın nüfusları taş çatlasa otuz-kırk bindi. Dünyanın bu uzak köşesinde geniş zevk bahçeleri vardı. Egzotik meyve ağaçları, şırıl şırıl akan çeşmeler eşliğinde dünyanın dört bir yanından gelen asiller hayatın tadını çıkarıyordu.
Aynı zamanda entelektüel bir merkezdi bu imparatorluk. Her büyük şehirde üniversiteler, kütüphaneler olması Şahın imparatorluğunu İslam dünyasının sanat, şiir ve bilgi merkezi haline getirmişti. Aynı zamanda bolluk İçinde olması da buna etkendi. Bir dizi başarılı savaş sonucunda imparatorluk her yönde genişlemiş ve Fransa, Almanya, İngiltere gibi ülkeler Haçlı Seferlerine bile ancak elli bin kişilik bir ordu gönderebilirken, Harzem İmparatorluğunun tümü zırhlı ve tam donanımlı beş yüz bin askeri vardı. Hiçbir devlet Harzem İmparatorluğu'nu kızdırmaya cesaret edemiyordu.
Ancak Şah kötü haberler almıştı. Pek ciddi bir şey değildi ama can sıkıcıydı. Sinek küçüktür ama mide bulandırır. Üç bin kilometre kadar doğuda yeni bir güç doğuyordu. Ne oldukları belli olmayan, çadırlarda yaşayan, göçmen bir krallık. 1206 yılında bu barbarlar, adı Kralların Kralı ya da Savaşın Kusursuz İmparatoru anlamına gelen Cengiz Han'ın yönetimi altında toplandı. Cengiz Han Çin Seddi'nin ardına geçmeyi başarmış ve kuzeydeki Çin şehirlerini ele geçirmişti.
Bir Tatar hükümdarı olan Kuşluk, Harzem İmparatorluğu'na komşu olan Karakitai'de (bugünkü batı Çin) bu yeni kağana karşı isyan etme cesaretini gösterdi. Bütün büyük hükümdarların yapacağı gibi Harzem Şahı da bu isyana gizliden gizliye destek verdi. Böylece barbar devletini parçalayabileceği. Eğer bu Kuşluk denen adam fazla güçlenirse desteğini Cengiz Han'dan yana çeviriverirdi.
Ama Cengiz Han sadece yirmi bin adamdan oluşan iki tümen asker gönderdiğinde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğuna anlamalıydı. Bu adamlar Cengiz'in en iyi komutanlarından Çepe'nin kumandasındaydı. Çepe dağlardaki isyanı bastırmakla görevliydi ve altı yıl süren bir çarpışma sonucunda isyanı bastırdı.
Cengiz'in askerleri ilerlemiş ve imparatorluğun doğu sınırının çok küçük bir bölgesini kontrol altına almışlardı. Bu işgal için mantıklı bir rota değildi çünkü o tarafta Pamir Dağları vardı. Bu dağların yüksekliği zaman zaman yedi bin metreye kadar çıkıyordu.
Ticaret her zamanki gibi devam etti. Dünyanın her yanından kervanlar geliyor, vergilerini ödüyorlar ve şehirlerdeki öteki tüccarlarla alışveriş yapıyorlardı. Bu yeni hükümdarın elçileri zaman zaman Şaha gelir, dostluk belirtisi olarak ufak tefek hediyeler verirdi. Karşılığında da aynı şekilde hediyeler giderdi. Ama rahatsız edici bir şeyler olmaya başlamıştı.
Barbar Moğollar da kervanlarla gelmeye başlamıştı. Kendilerine tüccar diyorlardı ancak sadece Çin'den bozulmuş artık şeyler getiriyorlardı. Şahın ajanları durumun farkındaydı ve hiç hoşlarına gitmiyordu. Bu tüccarların aslında ajanlar olduğu ve surların ne kadar güçlü olduğuyla ilgili notlar aldıkları, askerlerin nerelerde durdukları ve surların üzerinde ne kadar mancınık yer aldığı gibi bilgileri ele geçirdikleri ortaya çıktı.
Aynı zamanda Cengiz Han'ın ordularının ne kadar güçlü olduğu dedikodusunu halk arasında yayıyorlar ve Harzem İmparatorluğu halkını korkutuyorlardı. Tarih boyunca bu taktik hep kullanılmıştır. Rapor hazırlamaya gelen tüccarlar, rakibin savunma hattını öğrenip bilgileri hemen geri ulaştıran diplomatlar ve ailelerin resimlerini köprünün, savunma birliklerinin Önünde çeken turistler. Bu işin türlü türlü yolları vardır. Bu üçüncü sınıf barbarların gönderdikleri ajanlar yakalanıp, mallarına el kondu ve apar topar dışarı atıldı. Barbarlar için iyi bir uyarı yapılmıştı.
Aylar geçti ve Şah seçeneklerinin neler olduğuna baktı. Moğollar binlerce kilometre uzaktaydı ve Çin ile olan savaşlarına dalmıştı. Casusların gönderilmesine tepki gösterecek olsalar bile ordularını Sibirya'nın geniş bozkırlarından geçirip ulaşmaları en az altı ay alırdı. Harzem İmparatorluğu'nun sınırına geldiklerinde ise karşılarında beş yüz bin Harzem askerini bulacaklardı. Öylece mide bulandıran sinek öldürülmüş, Şahın ünü dünyaya bir kez daha yayılmış olacaktı.
Cengiz Han'ın elçileri Şaha ulaştı. Dilleri ve tarzları İslam dünyasının elçilerinin dilleri kadar kibar değildi, ancak anlaşılmıştı ki durum Cengiz'in pek hoşuna gitmemişti. Cengiz, iyi niyetle Harzem İmparatorluğunun tüccarlarının kendi ülkesinde ticaret yapmasına izin verirken, kendi ülkesinin tüccarları Harzem şehirlerinde soyulup dışarı atılıyordu. Özür dilenmeli, tüccarların zararları karşılanmalı ve Moğol kervanına kötü davranan sorumlular cezalandırılmalıydı.
Bir ders vermenin tam zamanıydı ve Şah Muhammed'in bu dersi vermek için harika bir fikri vardı. Elçi olarak gelen Moğolların sakalları Şah ve yanındakilerin huzurunda yakıldı. Sakallar yanarken bayağı nahoş bir görüntünün ve aynı zamanda kokunun oluştuğu kesindir. Bazı kaynaklara göre ise sakalı yakıldıktan sonra Moğol elçisi öyle özensiz tıraş edilmiş ki az daha kafası kopuyormuş.
kaynak: Baktabul Msn messenger ifadeleri, Avatar, gif, smiley, Resimli Siirler, izle, indir, Komik Resimler, programlar, Resimleri, Haberler http://www.baktabulum.com/tarih/9394-tarihteki-ilginc-olaylar-tarihi-gizemler.html
Her neyse, insan, acaba Şah neden böyle yaptı, demekten alamıyor kendisini. Casusları, Moğolların "modern" bir ordu tarafından kolaylıkla durdurulabilecek sıradan barbarlar olduğundan emin miydi acaba? Acaba kazanacağından emin olduğu bir savaş mı başlatmaya çalışıyordu? Tarihte resmi bir bildirim yapılmadan savaşa girişildiği olmuştur. Şahın uyguladığı taktik ise Cengiz'i öfkelendirecek kadar aşağılayıcıydı. Yoksa Şah sadece eğlenmek mi istemişti? Elçiler acı ve aşağılanma içinde çığlık atarken Şah ve beraberindekiler katıla katıla gülmüştü. Ardından da elçiler kapı dışarı edilmişlerdi.
Sonra fırtına başladı... Sen hem Moğol elçilerinin sakallarını yak, hem de bunun cezasız kalacağını düşün. Moğol geleneklerine göre taraflardan birinin öleceğinin bildirilmesiyle savaş başlar. Ölen tarafın kim olacağı ise bilinmez.
Yüz binden biraz daha fazla askerle Cengiz Han 1219'da Harzem İmparatorluğu'nun kalbine doğru büyük bir hızla ilerledi. Birkaç ay içinde şahın ordusu yenilmekle kalmadı, resmen telef edildi. Sonraki yıl, o muhteşem şehir Semerkand düştü, tüm nüfus kılıçtan geçirildi. Şaha Moğolların kendisi için bir "av partisi" düzenlediği haberi geldi. İki tümen uzman asker Şahı öldürüp Cengiz'e kafasını getirmek için harekete geçmişti.
Panik halindeki Şah kaçtı. Peşinde de Moğol generali Subutay yönetiminde yirmi bin asker vardı. Takip üç bin kilometre kadar sürdü. Sonunda Hazar Denizi'nde bir adaya kaçtı ve korkudan saçı sakalı beyazlamış şekilde öldüğü söylendi. Bazı tarihçiler Harzem İmparatorluğunu yıkan savaşın tarihin en ağır savaşı olduğunu söyler. Tüm nüfusun yüzde 75'i kılıçtan geçirilmiş, bütün şehirler dümdüz edilmişti. Sonuçta İslam'ın akademik kalbi artık atmayacaktı.
kaynak: Baktabul Msn messenger ifadeleri, Avatar, gif, smiley, Resimli Siirler, izle, indir, Komik Resimler, programlar, Resimleri, Haberler http://www.baktabulum.com/showthread.php?t=9394
Cengiz, giriştiği savaşta şahın ordularının peşinden koşarken Hint Okyanusu kıyılarına kadar ulaştı. Subutay batıdaki ve kuzeydeki bilinmeyen ülkelere keşfe çıkmak için izin istedi. 1233 yılında geri çağrılana kadar Kafkasları geçecek, Rusya'nın verimli kara topraklarına ulaşacak ve en sonunda Dinyeper nehrinde duracaktı. Sahne elli yıl sonra Moğolların Rusya ve Doğu Avrupa'yı ele geçirmeye çalışmaları için uygun duruma getirilmişti.
Şah, birkaç sakal yakmanın cezasını tüm bir kıtanın yakılıp yıkılmasıyla ödedi.
13. Yüzyıl Harzem İmparatorluğu
13. yüzyılda Harzem İmparatorluğu dünyanın en zengin ülkesiydi. Bugünkü İran, Pakistan, Afganistan ve Orta Asya'nın büyük bir bölümü bu imparatorluğun sınırları içindeydi. Şah Alaaddin Muhammed bu büyüklüğün çeşitli sorunları da beraberinde getireceğini biliyordu.
İpek Yolu önemli bir gelir kaynağıydı. Çin, Hindistan, Ortadoğu, Doğu Rusya ve hatta Batı Avrupa'dan tüccarlar ticaret merkezleri olan Merv, Buhara ve Semerkand'da bir araya geliyordu. Semerkand'ın nüfusunun yarım milyondan daha fazla olduğu söyleniyordu ki, o zamanlar Paris ve Londra'nın nüfusları taş çatlasa otuz-kırk bindi. Dünyanın bu uzak köşesinde geniş zevk bahçeleri vardı. Egzotik meyve ağaçları, şırıl şırıl akan çeşmeler eşliğinde dünyanın dört bir yanından gelen asiller hayatın tadını çıkarıyordu.
Aynı zamanda entelektüel bir merkezdi bu imparatorluk. Her büyük şehirde üniversiteler, kütüphaneler olması Şahın imparatorluğunu İslam dünyasının sanat, şiir ve bilgi merkezi haline getirmişti. Aynı zamanda bolluk İçinde olması da buna etkendi. Bir dizi başarılı savaş sonucunda imparatorluk her yönde genişlemiş ve Fransa, Almanya, İngiltere gibi ülkeler Haçlı Seferlerine bile ancak elli bin kişilik bir ordu gönderebilirken, Harzem İmparatorluğunun tümü zırhlı ve tam donanımlı beş yüz bin askeri vardı. Hiçbir devlet Harzem İmparatorluğu'nu kızdırmaya cesaret edemiyordu.
Ancak Şah kötü haberler almıştı. Pek ciddi bir şey değildi ama can sıkıcıydı. Sinek küçüktür ama mide bulandırır. Üç bin kilometre kadar doğuda yeni bir güç doğuyordu. Ne oldukları belli olmayan, çadırlarda yaşayan, göçmen bir krallık. 1206 yılında bu barbarlar, adı Kralların Kralı ya da Savaşın Kusursuz İmparatoru anlamına gelen Cengiz Han'ın yönetimi altında toplandı. Cengiz Han Çin Seddi'nin ardına geçmeyi başarmış ve kuzeydeki Çin şehirlerini ele geçirmişti.
Bir Tatar hükümdarı olan Kuşluk, Harzem İmparatorluğu'na komşu olan Karakitai'de (bugünkü batı Çin) bu yeni kağana karşı isyan etme cesaretini gösterdi. Bütün büyük hükümdarların yapacağı gibi Harzem Şahı da bu isyana gizliden gizliye destek verdi. Böylece barbar devletini parçalayabileceği. Eğer bu Kuşluk denen adam fazla güçlenirse desteğini Cengiz Han'dan yana çeviriverirdi.
Ama Cengiz Han sadece yirmi bin adamdan oluşan iki tümen asker gönderdiğinde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğuna anlamalıydı. Bu adamlar Cengiz'in en iyi komutanlarından Çepe'nin kumandasındaydı. Çepe dağlardaki isyanı bastırmakla görevliydi ve altı yıl süren bir çarpışma sonucunda isyanı bastırdı.
Cengiz'in askerleri ilerlemiş ve imparatorluğun doğu sınırının çok küçük bir bölgesini kontrol altına almışlardı. Bu işgal için mantıklı bir rota değildi çünkü o tarafta Pamir Dağları vardı. Bu dağların yüksekliği zaman zaman yedi bin metreye kadar çıkıyordu.
Ticaret her zamanki gibi devam etti. Dünyanın her yanından kervanlar geliyor, vergilerini ödüyorlar ve şehirlerdeki öteki tüccarlarla alışveriş yapıyorlardı. Bu yeni hükümdarın elçileri zaman zaman Şaha gelir, dostluk belirtisi olarak ufak tefek hediyeler verirdi. Karşılığında da aynı şekilde hediyeler giderdi. Ama rahatsız edici bir şeyler olmaya başlamıştı.
Barbar Moğollar da kervanlarla gelmeye başlamıştı. Kendilerine tüccar diyorlardı ancak sadece Çin'den bozulmuş artık şeyler getiriyorlardı. Şahın ajanları durumun farkındaydı ve hiç hoşlarına gitmiyordu. Bu tüccarların aslında ajanlar olduğu ve surların ne kadar güçlü olduğuyla ilgili notlar aldıkları, askerlerin nerelerde durdukları ve surların üzerinde ne kadar mancınık yer aldığı gibi bilgileri ele geçirdikleri ortaya çıktı.
Aynı zamanda Cengiz Han'ın ordularının ne kadar güçlü olduğu dedikodusunu halk arasında yayıyorlar ve Harzem İmparatorluğu halkını korkutuyorlardı. Tarih boyunca bu taktik hep kullanılmıştır. Rapor hazırlamaya gelen tüccarlar, rakibin savunma hattını öğrenip bilgileri hemen geri ulaştıran diplomatlar ve ailelerin resimlerini köprünün, savunma birliklerinin Önünde çeken turistler. Bu işin türlü türlü yolları vardır. Bu üçüncü sınıf barbarların gönderdikleri ajanlar yakalanıp, mallarına el kondu ve apar topar dışarı atıldı. Barbarlar için iyi bir uyarı yapılmıştı.
Aylar geçti ve Şah seçeneklerinin neler olduğuna baktı. Moğollar binlerce kilometre uzaktaydı ve Çin ile olan savaşlarına dalmıştı. Casusların gönderilmesine tepki gösterecek olsalar bile ordularını Sibirya'nın geniş bozkırlarından geçirip ulaşmaları en az altı ay alırdı. Harzem İmparatorluğu'nun sınırına geldiklerinde ise karşılarında beş yüz bin Harzem askerini bulacaklardı. Öylece mide bulandıran sinek öldürülmüş, Şahın ünü dünyaya bir kez daha yayılmış olacaktı.
Cengiz Han'ın elçileri Şaha ulaştı. Dilleri ve tarzları İslam dünyasının elçilerinin dilleri kadar kibar değildi, ancak anlaşılmıştı ki durum Cengiz'in pek hoşuna gitmemişti. Cengiz, iyi niyetle Harzem İmparatorluğunun tüccarlarının kendi ülkesinde ticaret yapmasına izin verirken, kendi ülkesinin tüccarları Harzem şehirlerinde soyulup dışarı atılıyordu. Özür dilenmeli, tüccarların zararları karşılanmalı ve Moğol kervanına kötü davranan sorumlular cezalandırılmalıydı.
Bir ders vermenin tam zamanıydı ve Şah Muhammed'in bu dersi vermek için harika bir fikri vardı. Elçi olarak gelen Moğolların sakalları Şah ve yanındakilerin huzurunda yakıldı. Sakallar yanarken bayağı nahoş bir görüntünün ve aynı zamanda kokunun oluştuğu kesindir. Bazı kaynaklara göre ise sakalı yakıldıktan sonra Moğol elçisi öyle özensiz tıraş edilmiş ki az daha kafası kopuyormuş.
kaynak: Baktabul Msn messenger ifadeleri, Avatar, gif, smiley, Resimli Siirler, izle, indir, Komik Resimler, programlar, Resimleri, Haberler http://www.baktabulum.com/tarih/9394-tarihteki-ilginc-olaylar-tarihi-gizemler.html
Her neyse, insan, acaba Şah neden böyle yaptı, demekten alamıyor kendisini. Casusları, Moğolların "modern" bir ordu tarafından kolaylıkla durdurulabilecek sıradan barbarlar olduğundan emin miydi acaba? Acaba kazanacağından emin olduğu bir savaş mı başlatmaya çalışıyordu? Tarihte resmi bir bildirim yapılmadan savaşa girişildiği olmuştur. Şahın uyguladığı taktik ise Cengiz'i öfkelendirecek kadar aşağılayıcıydı. Yoksa Şah sadece eğlenmek mi istemişti? Elçiler acı ve aşağılanma içinde çığlık atarken Şah ve beraberindekiler katıla katıla gülmüştü. Ardından da elçiler kapı dışarı edilmişlerdi.
Sonra fırtına başladı... Sen hem Moğol elçilerinin sakallarını yak, hem de bunun cezasız kalacağını düşün. Moğol geleneklerine göre taraflardan birinin öleceğinin bildirilmesiyle savaş başlar. Ölen tarafın kim olacağı ise bilinmez.
Yüz binden biraz daha fazla askerle Cengiz Han 1219'da Harzem İmparatorluğu'nun kalbine doğru büyük bir hızla ilerledi. Birkaç ay içinde şahın ordusu yenilmekle kalmadı, resmen telef edildi. Sonraki yıl, o muhteşem şehir Semerkand düştü, tüm nüfus kılıçtan geçirildi. Şaha Moğolların kendisi için bir "av partisi" düzenlediği haberi geldi. İki tümen uzman asker Şahı öldürüp Cengiz'e kafasını getirmek için harekete geçmişti.
Panik halindeki Şah kaçtı. Peşinde de Moğol generali Subutay yönetiminde yirmi bin asker vardı. Takip üç bin kilometre kadar sürdü. Sonunda Hazar Denizi'nde bir adaya kaçtı ve korkudan saçı sakalı beyazlamış şekilde öldüğü söylendi. Bazı tarihçiler Harzem İmparatorluğunu yıkan savaşın tarihin en ağır savaşı olduğunu söyler. Tüm nüfusun yüzde 75'i kılıçtan geçirilmiş, bütün şehirler dümdüz edilmişti. Sonuçta İslam'ın akademik kalbi artık atmayacaktı.
kaynak: Baktabul Msn messenger ifadeleri, Avatar, gif, smiley, Resimli Siirler, izle, indir, Komik Resimler, programlar, Resimleri, Haberler http://www.baktabulum.com/showthread.php?t=9394
Cengiz, giriştiği savaşta şahın ordularının peşinden koşarken Hint Okyanusu kıyılarına kadar ulaştı. Subutay batıdaki ve kuzeydeki bilinmeyen ülkelere keşfe çıkmak için izin istedi. 1233 yılında geri çağrılana kadar Kafkasları geçecek, Rusya'nın verimli kara topraklarına ulaşacak ve en sonunda Dinyeper nehrinde duracaktı. Sahne elli yıl sonra Moğolların Rusya ve Doğu Avrupa'yı ele geçirmeye çalışmaları için uygun duruma getirilmişti.
Şah, birkaç sakal yakmanın cezasını tüm bir kıtanın yakılıp yıkılmasıyla ödedi.