Kanuni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kanuni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
8 Şubat 2011 Salı
7 Şubat 2011 Pazartesi
Hürrem Sultan'ın Kanuni Sultan Süleyman Han'a Yazdığı Mektup
Hazret-i Sultanım,
Yüzümü yere koyup kutsal ayağınızın bastığı toprağı öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve sermayesi sultanım, eğer bu ayrılığın ateşine yanmış ciğeri kebap, göğsü harap, gözü yaş dolu, gecesi gündüzünden ayırt edemeyen, özlem denizine düşmüş çaresiz, aşkınız ile divane, Ferhat ile Mecnun’dan beter tutkun kölenizi sorarsanız ne ki sultanımdan ayrıyım. Bülbül gibi ah ve feryadım dinmeyip ayrılığından (öyle) bir halim var ki Hak kafir olan kullarına dahi vermesin. Benim devletim, benim sultanım, ayrıca bir buçuk ay oldu ki sultanım tarafından bir haber belirmedi. Hak en çok bilenlerin bilenidir ki bu gidişle, rahat yüzü görmeyip gece sabaha dek, sabahtan geceye dek bidüziye ağlayıp kendi hayatımdan el yuyup, dünya gözüme dar olup, bilmem ne edip neyleyeceğim.
Zar eyleyip ağlayıp inleyerek gözüm kapıları gözlerken o eşi ve benzeri olmayan alemlerin Rabbi, aleme acıyan Allah, bütün aleme yardım edip, fetih haberini yetişti ve işitince Hak biliyor ki benim padişahım, benim sultanım, ölmüş idim taze can bağışladı. Yüce Allah’a bin şükürler, o yüce kapısına varılıp şenlikler mutluluklar oldu. Bütün alem karanlıklar içinden çıkıp Hakkın esirgeyiciliğine daldılar Allah’a şükürler olsun, minnet o Hüda’ya. Daima benim sultanım, benim padişahım, dünya ve ahiret sultanı dayanağım, dünyaya baktığım iki gözümün ışığı, sermayesi, şahım sultanım, gazalar edip düşmanları toprak olup memleketler alıp yedi iklim zapptedesin. İnsan ve cin emrinize boyun eğip her bela ve kazadan Hak saklayıp kutsal kalbinden geçen her muradını kolay ede. Yardımcın olan Hızır İlyas arkanda olsun. Bütün emriler peygamberler üzerinizde hazır ve nazır ola. Bütün dünya mutlu gölgenizde hoşça yaşayıp mutlu ve gülen olalar....
Yüzümü yere koyup kutsal ayağınızın bastığı toprağı öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve sermayesi sultanım, eğer bu ayrılığın ateşine yanmış ciğeri kebap, göğsü harap, gözü yaş dolu, gecesi gündüzünden ayırt edemeyen, özlem denizine düşmüş çaresiz, aşkınız ile divane, Ferhat ile Mecnun’dan beter tutkun kölenizi sorarsanız ne ki sultanımdan ayrıyım. Bülbül gibi ah ve feryadım dinmeyip ayrılığından (öyle) bir halim var ki Hak kafir olan kullarına dahi vermesin. Benim devletim, benim sultanım, ayrıca bir buçuk ay oldu ki sultanım tarafından bir haber belirmedi. Hak en çok bilenlerin bilenidir ki bu gidişle, rahat yüzü görmeyip gece sabaha dek, sabahtan geceye dek bidüziye ağlayıp kendi hayatımdan el yuyup, dünya gözüme dar olup, bilmem ne edip neyleyeceğim.
Zar eyleyip ağlayıp inleyerek gözüm kapıları gözlerken o eşi ve benzeri olmayan alemlerin Rabbi, aleme acıyan Allah, bütün aleme yardım edip, fetih haberini yetişti ve işitince Hak biliyor ki benim padişahım, benim sultanım, ölmüş idim taze can bağışladı. Yüce Allah’a bin şükürler, o yüce kapısına varılıp şenlikler mutluluklar oldu. Bütün alem karanlıklar içinden çıkıp Hakkın esirgeyiciliğine daldılar Allah’a şükürler olsun, minnet o Hüda’ya. Daima benim sultanım, benim padişahım, dünya ve ahiret sultanı dayanağım, dünyaya baktığım iki gözümün ışığı, sermayesi, şahım sultanım, gazalar edip düşmanları toprak olup memleketler alıp yedi iklim zapptedesin. İnsan ve cin emrinize boyun eğip her bela ve kazadan Hak saklayıp kutsal kalbinden geçen her muradını kolay ede. Yardımcın olan Hızır İlyas arkanda olsun. Bütün emriler peygamberler üzerinizde hazır ve nazır ola. Bütün dünya mutlu gölgenizde hoşça yaşayıp mutlu ve gülen olalar....
Kanuni Sultan Süleymanın hayatı
Osmanlı Sultanlarının onuncusu ve islam halifelerinin yetmişbeşincisi. 1509´da Kefe sancakbeyliğine gönderilinceye kadar babasını yanında kalmış ve bu müddet içinde iyi bir öğrenim ve eğitim görmüştür. Babası Yavuz Sultan Selim´in 1514 İran ve 1516 Mısır seferleri sırasında Rumeli´nin muhafazasıyla görevlendirildi ve Edirne´de oturdu. Babasını vefatı ile de 30 Eylül 1520 tarihinde 26 yaşında iken Osmanlı tahtına çıktı.
Kanuni Sultan Süleyman, Belgrad´ın fethi(1521) ile Orta Avrupa´nın, şovalyelerin üssü olan Rodos´un zaptı (1522) ile de Akdeniz hakimiyetinin kapılarını devletine açtı. 1526´da yüzbin kişilik ordusu ve 300 kadar top ile Mohaç ovasında Macar ordusuyla karşılaştı.
Bu durumda sancaklarını açıp ellerini semaya doğru kaldıran Sultan; "Ya Rabbi! Senin kudret ve himayeni diliyor, hazreti Muhammed´in ümmetine yardımını niyaz ediyorum." diye yalvardı. Tarihin bu en büyük meydan savaşında düşman ordusunu yok eden Kanuni, 20 Eylül´de Macaristan´ın başşehri Budin´e girdi.1529 da Viyana muhasara edildi ise de, kuşatma vasıtalarının getirilmemesi ve kış mevsiminin yaklaşması üzerine neticesiz kaldı. 1532´de Alman seferine çıkan Kanuni, Viyana´yı arkada bırakarak Gratz, Marburg, Gunss ve daha bir çok Alman şehirlerini zaptetti. Yedi ay Avrupa içlerin- de dolaştığı halde imparator karşısına çıkmağa cesaret edemeyince geri döndü.
1534´de Safeviler üzerine sefere çıkan sultan, Bağdat ve Basra´yı zaptetti. Bağdad´da evliya kabirlerini ve Kerbela´ da hazret-i Ali ve hazreti Hüseyin´in makamlarını ziyaret eden Kanuni, Abdülkadir-i Geylan´i hazretlerinin kabrine türbe ve yanına imaret yaptırdı. Fetih hareketlerine devam eden Kanuni, 1535´de Tebriz´i zaptetti. 1537´de İtalya seferine çıkarak, Otranto´ya kadar ilerledi.
Karalarda cihan hakimiyetini eline geçiren Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayreddin Paşa vasıtasıyla denizlerde de Osmanlı Devleti´nin gücünü gösteriyordu.Nitekim bu büyük deniz komutanı haçlı donanmasını 27 Eylül 1538´de Preveze´de imha ederek, müstesna bir zaferle Akdenizde tam bir Türk hakimiyeti kurdu. Kanuni süveyş´te kurduğu donanma ile de Kızıldeniz´i ve Arabistan sahillerini emniyet altına aldı ve Avrupalıları Hindistan sahillerinden uzaklaştırmaya başladı.
Bu fetihleri; 1543´de Estergon,Nis ve İstolni-Belgrad, 1551´de Trablusgarb´ın zaptı ve 1553´de Nahcıvan seferi takib etti. İhtiyar ve hasta bir halde iken 1566´da yine cihada çıkan bu büyük Türk sultanı, Sigetvar kalesinin zaptı sırasında top sesleri arasında 72 yaşında iken vefat etti. Naşı Süleymaniye´deki türbesine defn edilmiştir.
Türklerin kendisine Kanuni ve Gazi, Avrupalıların ise "Muhteşem" dedikleri Süleyman Han, babasından devraldığı 6.557.000 km2 Osmanlı toprağını, yaptığı fetihlerle 14.893.000 km2 ye ulaştırdı. Bulunduğu yüzyıl, dünya tarihine Türk asrı olarak geçti. Bu asırda her sahada dahi devlet ve ilim adamları yetişti. Nitekim Sadrazamı İbrahim Paşa, Lütfi Paşa, Sokullu Mehmed Paşa; Şeyhülislamı Kemalpaşazade, Ebüssü´ud Efendi, şairi Baki, Fuzuli; san´atkarı Mimar Sinan; Kaptan-ı deryası Barbaros Hayreddin Paşa olan bir devletin padişahı Kanuni olurdu.
Sultan Süleyman Han´ın asıl adından daha fazla bilinip, şöhreti olan Kanuni ünvanı, önceki Osmanlı kanunnamelerini ve devri icabı lüzumlu hükümleri Kanunname-i Al-i Osman adı altında, islam hukuku esasları dahilinde toplattırıp tanzim ettirme- sinden ileri gelmektedir. Kanuni hareket ve sözleri güzel, aklı kamil, nezaketli, irfan sahibi, sözleri tatlı, alim, hakim ve şairlere dost, bütün maddi-manevi iyilikleri şahsında toplamış emsalsiz bir padişahtı.
Pek çok hayrat ve iyilikleri olan Kanuni, imar faaliyetleriyle de uğraştı. Memleketin hemen heryerinde camiler, mescid- ler, medreseler, hamamlar ve çeşmeler inşa ettirdi. Mimar Sinan´ın yaptığı Süleymaniye Camii de bu devirde Türk azameti devrinin tacını teşkil etmiştir.Koca Mimar Sinan büyük Hakan´a; "Padişahım sana öyle bir cami inşa ettimki, kıyamete değin ayakta duracak bir metanete sahiptir." diyerek bu eserini takdim etmiştir.
Pek çok özellikleri yanında büyük bir şair olan Kanuni Sultan Süleyman´ın hastalığında yazdığı şu beyti yüzyıllardır dillerde söylenmektedir.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrıazamları ve Şeyhülislamları
Kaanuni Sultan Süleyman; tahta cülus etdiğin de makamı sadaretde baba yadigârı Pîri Mehmed Paşayı buldu. 27/5/1523'de sadarete Pargalı bir devşirme olan, önce makbul sonra maktul lakabı ile anılan İbrahim Paşayı getirdi. Aynı zamanda damat olan İbrahim Paşanın bu görevi; 15/3/1536 yılına kadar, 12 sene 8 ay, 11 gün sürdü ve hayatının idamla izale edilmesiyle işin sonuna gelindi. Bu sefer sadarete, Ayaş Mehmed Paşa tâyin olundu. Bu zâtın sadareti ise; 3 sene, 3 ay, 29 gün sürdü ve vazifeye veda ettiğinde târih 13/7/1539'u gösteriyordu.
Dâmad Lütfi Paşa; î sene, 9 ay, 15 gün süren sadaretinden hanımı ile yaptığı bir kavga yüzünden ve asabına hakim olamayarak bıçağına sarılması, kaimpederi padişahın mührü elinden almasına sebeb oldu. Târih ise 27/nisan/l 541 idi. Hadim Süleyman Paşanın getirildiği sadaret te bu zâtın dönemi 3 sene, 7 ay, 1 gün sürebildi. Ayrıldığında takvim yaprağında, 28/11/1544 târihi yer alıyordu. Mihrimah sultanha-nımın kocası dâmad Rüstem Paşa geldiği sadarette 8 sene, 10 ay, 8 gün gibi kısa olmayan bir zaman diliminde icraat yaptı.
Şehzade Mustafa'nın babası Kaanuni'nin emriyle boğdurulmasına yol açan entrikalarda karısı Hurrem ve kızı Mihrimah ile birlikte dâmad Rüstem'i sorumlu gören Kaanuni, kızı ve karısına kıyamadığından, acıyı Rüstem Paşanın elinden mührü hümayunu almakla iktifa etdi.
Bu sırada, 1553/ekim'inin 6. günü olmuştu ve bu sefer makam-ı sadarete Dâmad Kara Ahmed Paşa getirildi. Onun dönemi de 1 sene, 11 ay, 23 gün sürdü. Târihler 29/9/1555 idi Her halde Hurrem ve Mihrimah Sultanhanımlar Kaanuni'nin yüreğini soğuttular ki sadaret mührü yine Rüstem Paşanın avuçlarına konuldu. Fakaat târihler, 10/temmuz/156ri gösterirken Rüstem Paşa hem hayatını hem de sadareti kaybediyordu, böylece bu döneminin 5 sene, 9 ay, 11 gün ve İki sadaretinin toplamı ise, 14 sene, 7 ay, 19 gün sürmüş oluyordu.
Rüstem Paşanın vefatından sonra çıkan serveti asırlarca konuşulan bir büyüklük göstermekteydi. Yerine Semiz Ali Paşa sadnazam tâyin olundu ve bu zât da 3 sene 11 ay, 19 gün ülkenin iki numaralı insanı olarak vazife yaptı. Bunun arkasından büyük vezir Sokullu Tavil Mehmed Paşa'y1 sadaretde görüyoruz ve üç padişaha hizmet eden uzun sayılacak bir döneme imza attığını görüyoruz. Sadaret dönemi de aralıksız 14 sene, 3 ay, 15 gün sürdü. Eğer bir komplo ile suikasta uğramasa idi daha hayli muammer olurdu makamı sadaretde. Ne varki Kaanuni'nin vefatında Sokullu veziriazamdı ve bu muhteşem padişah son dönemini böyle değerli bir veziriazam ile geçirmişti onun vefatını maharetle saklamıştı hem dünyadan hem de ordusundan. Kaanuni 46 yıl süren taht-ı saltanatında 10 defa mühür alıp vermiş ve bunun ilkini görevde bulduğu Pîri Mehmed paşadan almak olmuştur. Rüstem Paşayıda iki defa vazifeye getirdiğinden on defa değişen sadnazamm, ilkini kendinin bizzat tâyin etmediğinden Rüstem Paşayı da düşersek dokuz kişi ile çalıştığına kanaat getirebiliriz. Bu muhteşem padişahın şeyhülislâmları ise göreve geldiğinde vazife başında bulduğu Zenbilli Ali Efendi, 22 sene, 8 ay süren makam-ı meşihatde ki görevi 1525/se-nesi 10. ayında Hakk'ı yürüyünce İbni Kemâl lakablı Kemâlpaşazade Ahmed Şemseddin Efendi hz. ferine tevcih etdi. Bu muhterem zât; 8 sene, 6 ay kaldığı vazifeden, vefatı münasebetiyle ayrıldılar ve 16/nisan/1534 takvim yaprağındaki tâ-rihdi. Sadullah Sadi Efendi 16/4/1534'den, 21/2/1539'a kadar 4 sene, 10 ay 4 gün kaldığı görevden vefat üzerine ayrıldı. 12. şeyhülislâm ise Çivizâde Muhyiddİn Efendi bu göreve geldiğinde 3 sene, 8 ay kaldı. 1542'nin 10. ayında Hz. Mev-lânaya küfrettiği için görevinden alındı. 13. şeyhülislâm Is-partalı Abdülkadir Hamidi Efendi, 3 ay vazife yaparak hastalandı ve çekildi. 14. şeyhülislâm Fenârizâde Muhyiddİn Efendi de 2 sene, 9 ay vazifede kalabildi ve hastalığından dolayı, istifa etdi. Osmanlı'nın 15. şeyhülislâm Mehmed Ebu ussuud Efendi makam-ı meşihate geldi 28 sene, 10 ay bu makamda kaldı ancak Kaanuni'nin son şeyhülislâmı bu zatdır. Buradan anlıyoruz ki 46 yıllık saltanat döneminde Kaanuni Süleyman Hân, yedi şeyhülislâmla çalışmıştır.
Dâmad Lütfi Paşa; î sene, 9 ay, 15 gün süren sadaretinden hanımı ile yaptığı bir kavga yüzünden ve asabına hakim olamayarak bıçağına sarılması, kaimpederi padişahın mührü elinden almasına sebeb oldu. Târih ise 27/nisan/l 541 idi. Hadim Süleyman Paşanın getirildiği sadaret te bu zâtın dönemi 3 sene, 7 ay, 1 gün sürebildi. Ayrıldığında takvim yaprağında, 28/11/1544 târihi yer alıyordu. Mihrimah sultanha-nımın kocası dâmad Rüstem Paşa geldiği sadarette 8 sene, 10 ay, 8 gün gibi kısa olmayan bir zaman diliminde icraat yaptı.
Şehzade Mustafa'nın babası Kaanuni'nin emriyle boğdurulmasına yol açan entrikalarda karısı Hurrem ve kızı Mihrimah ile birlikte dâmad Rüstem'i sorumlu gören Kaanuni, kızı ve karısına kıyamadığından, acıyı Rüstem Paşanın elinden mührü hümayunu almakla iktifa etdi.
Bu sırada, 1553/ekim'inin 6. günü olmuştu ve bu sefer makam-ı sadarete Dâmad Kara Ahmed Paşa getirildi. Onun dönemi de 1 sene, 11 ay, 23 gün sürdü. Târihler 29/9/1555 idi Her halde Hurrem ve Mihrimah Sultanhanımlar Kaanuni'nin yüreğini soğuttular ki sadaret mührü yine Rüstem Paşanın avuçlarına konuldu. Fakaat târihler, 10/temmuz/156ri gösterirken Rüstem Paşa hem hayatını hem de sadareti kaybediyordu, böylece bu döneminin 5 sene, 9 ay, 11 gün ve İki sadaretinin toplamı ise, 14 sene, 7 ay, 19 gün sürmüş oluyordu.
Rüstem Paşanın vefatından sonra çıkan serveti asırlarca konuşulan bir büyüklük göstermekteydi. Yerine Semiz Ali Paşa sadnazam tâyin olundu ve bu zât da 3 sene 11 ay, 19 gün ülkenin iki numaralı insanı olarak vazife yaptı. Bunun arkasından büyük vezir Sokullu Tavil Mehmed Paşa'y1 sadaretde görüyoruz ve üç padişaha hizmet eden uzun sayılacak bir döneme imza attığını görüyoruz. Sadaret dönemi de aralıksız 14 sene, 3 ay, 15 gün sürdü. Eğer bir komplo ile suikasta uğramasa idi daha hayli muammer olurdu makamı sadaretde. Ne varki Kaanuni'nin vefatında Sokullu veziriazamdı ve bu muhteşem padişah son dönemini böyle değerli bir veziriazam ile geçirmişti onun vefatını maharetle saklamıştı hem dünyadan hem de ordusundan. Kaanuni 46 yıl süren taht-ı saltanatında 10 defa mühür alıp vermiş ve bunun ilkini görevde bulduğu Pîri Mehmed paşadan almak olmuştur. Rüstem Paşayıda iki defa vazifeye getirdiğinden on defa değişen sadnazamm, ilkini kendinin bizzat tâyin etmediğinden Rüstem Paşayı da düşersek dokuz kişi ile çalıştığına kanaat getirebiliriz. Bu muhteşem padişahın şeyhülislâmları ise göreve geldiğinde vazife başında bulduğu Zenbilli Ali Efendi, 22 sene, 8 ay süren makam-ı meşihatde ki görevi 1525/se-nesi 10. ayında Hakk'ı yürüyünce İbni Kemâl lakablı Kemâlpaşazade Ahmed Şemseddin Efendi hz. ferine tevcih etdi. Bu muhterem zât; 8 sene, 6 ay kaldığı vazifeden, vefatı münasebetiyle ayrıldılar ve 16/nisan/1534 takvim yaprağındaki tâ-rihdi. Sadullah Sadi Efendi 16/4/1534'den, 21/2/1539'a kadar 4 sene, 10 ay 4 gün kaldığı görevden vefat üzerine ayrıldı. 12. şeyhülislâm ise Çivizâde Muhyiddİn Efendi bu göreve geldiğinde 3 sene, 8 ay kaldı. 1542'nin 10. ayında Hz. Mev-lânaya küfrettiği için görevinden alındı. 13. şeyhülislâm Is-partalı Abdülkadir Hamidi Efendi, 3 ay vazife yaparak hastalandı ve çekildi. 14. şeyhülislâm Fenârizâde Muhyiddİn Efendi de 2 sene, 9 ay vazifede kalabildi ve hastalığından dolayı, istifa etdi. Osmanlı'nın 15. şeyhülislâm Mehmed Ebu ussuud Efendi makam-ı meşihate geldi 28 sene, 10 ay bu makamda kaldı ancak Kaanuni'nin son şeyhülislâmı bu zatdır. Buradan anlıyoruz ki 46 yıllık saltanat döneminde Kaanuni Süleyman Hân, yedi şeyhülislâmla çalışmıştır.