Geçen hafta yazı yazmayı unutmamdan bu yana okuduğum kitaplara şöyle bir göz atalım. İlki Jack London imzalı "Deniz Kurdu" İş Bankası Kültür Yayınları Modern Klasikler serisinde 31. Kitap olan 367 sayfalık eser 2014 martında basılmış ve çevirmeni Fadime Kâhya. Humprey Van Weyden'in deniz kazası geçirip fok avcılığı yapan bir gemi tarafından kurtarılmasından sonra zorunlu olarak mürettebata dahil olması ve yaşanan olayların anlatıldığı kitabın esas karakteri geminin kaptanı; Wolf Larsen aşırı derecede sert, acımasız bir insan olsa da hemen hemen her alanda yaptığı okumalarla aynı zamanda entellektüel birikimi olan bir insan, Avcı olmasından dolayı muhattap olduğu insanların fikir yapısından çok farklı olan Larsen gemiye kendi gibi birinin gelmesiyle içinde bulunduğu fikri yalnızlıktan kurtulmuş ve Weyden ile uzun uzun sohbetler etmeye başlamıştır. Wolf Larsen'in en dikkat çeken özelliği okudukları ve entelektüel kişiliği ile mürettebata davranış biçimindeki zıtlık, hemen göze çarpan durum Weyden tarafından da dile getirilip kitapta sorgulanıyor. Jack London kitaplarının genelinde olduğu gibi ana tema doğa ve baş karakterin doğa yasaları ile mücadelesi etrafında dönüyor. Burada Wolf Larsen'in etrafına karşı olan sert tutumu, kendisinin de dediği gibi en iyilerin hayatta kalımı ile ilintili bir yaklaşım. Kitap gemide yaşanan olaylar ve Weyden-Larsen sohbetleri ile geçip tuhaf bir sonla bitiyor...
İkinci kitap: Rene Descartes, Yöntem Üzerine Konuşma. Alfa Yayınları Ekim 2015 basımlı, çevirisi ise Çiğdem Dürüşken. Descartes diyince ilk akla gelen önerme şüphesiz ki "Düşünüyorum, o halde varım" (Cogito, ergo sum.) işte bunu ortaya attığı çalışması olan "Yöntem Üzerine Konuşma" Descartes'in düşünmenin, insanın düşünen benliğinin önemini vurguladığı eser. Yöntem derken, düşünme yönteminden olayları ele alış şeklinden bahseden Descartes kendi bulduğu yöntemi anlatarak insanlar ve fikirler üzerine bir takım genellemeler, benzetmeler yaparak okuyucuya bunları aktarmaya çalışıyor. 1596 yılında doğup 1600'lerde etkin olan Descartes'in düşünmeyi vurgulaması skolastik düşüncenin "düşünme kabul et" mottosunun tam karşısında yer almış ve bu yönüyle şüpheci olmayı işaret etmiş. Kısa ama farkındalık yaratan bir kitap olarak önemi büyük bir eser...
Üçüncü kitap:Daniel Quinn, İsmail. Maya Kitap'tan 2012 ocak ayında basılmış ve çevirmeni Selen Çalık olan kitap felsefi roman olarak nitelendirilebilir. Bir goril ve insanın başrolünde olduğu kitapta konu insanların dünyada varlıklarını Nasıl sürdürdüğü ve doğa yasalarına nasıl karşı çıkıp bir sona sürüklendikleri. İsmail (goril, sahibinin yahudi olması sebebiyle ona bu ismi verdiğini okuyoruz) Diyalektik yöntemi kullanarak bunları düşünmesi için bir insanı eğitmeyi amaç edinmiştir. Hoca-öğrenci ilişkisi içerinde aktarmaya çalıştığı şey dünyanın sadece insanlara ait olmadığı ve insan için yaratılmadığı tıpkı diğer canlıların da insan için var olmadığı gibi. İsmail, insanları ikiye ayırmış 'Bırakanlar' ve 'Alanlar'. Bırakanlar İ.Ö 8.000 yılına kadar yaşamış olan avcı toplayıcı insanlar, alanlar ise tarım devrimini yapıp doğa yasalarına karşı çıkarak nüfusunu devamlı katlamaya başlayan insanlar yani modern insan. Bu iki grubun ilişkisinin yanısıra Adem-Havva, Habil ve Kabil gibi olguların eski kültürde ve Mezopotamya'da nasıl ortaya çıktığı gibi konuların da sohbet içeriğinde bulunduğu kitap bir çok şeyi düşünme gerekliliğini insana telkin ediyor, oldukça hoşuma giden bir çalışma oldu... Bu arada bu kitapta kullandığım kitap kılıfını şöyle göstermekte fayda görüyorum, bezden yapılmış bir çok çeşidi olmasıyla oldukça işlevsel bir obje olarak tavsiye edebileceğim türden.
Son kitap Gabriel Garcia Marquez, On iki Gezici Öykü. Marquez 80'li yıllarda oturup çocuklarının okul defterine hikayeler yazmaya başlamış bir süre sonra 40 aşkın hikaye olmuş fakat defter ortadan kaybolunca oturup aynı kurguları, karekterleri tekrar yaratmaya çalışmış ve bu yeniden yazılan hikayelerin 4-5 tanesi film, bir kısmı dizi olmuş ve 12'si de kitaplaştırılmış. Defterin akıbeti konusunda düzenli olarak yaptığı kağıt imhaları sırasında araya karışmış olabileceği tahminini yürüten Marquez 'hikayeleri sevmeseniz en kötü ihtimal ait oldukları yere çöpe geri yollarsınız' diyor ön sözde. Diğer hikayelerine göre daha yumuşak, ve reel bi hava var. Can yayınlarından İnci KUT çevirisi ile basılmış. Bu haftalık benden bu kadar, iyi haftasonları...
Sevgiler
Historian