Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın oğlu ve ikinci Türkiye Selçuklu sultânı. Babası Süleyman Şah’ın 1086 senesinde Suriye seferinde Melik Tutuş’a yenilmesiyle, Antakya’da bulunan Kılıç Arslan Büyük Selçuklu sultânı Melikşâh’ın emriyle İsfehan’a gönderildi. İsfehan sarayında Selçuklu sultânının nezâretinde altı sene iyi bir eğitim ve öğretim görerek, Türk-İslâm terbiyesi ile yetiştirildi.
Büyük Selçuklu sultânı Melikşah’ın 1092 senesinde vefâtı üzerine Anadolu’ya dönen Birinci Kılıç Arslan, 1086’dan beri devam eden Türkiye Selçuklu Devleti’ndeki fetret devrine son verip, İznik tahtına sâhib oldu. Düşmana karşı tek vücud hâline gelmek gayesi ile meşhur denizci İzmir beyi Çaka Bey’in kızı ile evlendi, İznik şehrini îmâr ettirip, savunmasını güçlendirdi. Bizans İmparatorluğunun saldırılarına karşı beylerbeyi ünvanını verdiği İlhan Muhammed’i vazifelendirdi. İznik’e saldırıları bertaraf edilen Bizanslılar, Balıkesir ve Kapıdağ bölgelerinde geri püskürtüldüler.
Kılıç Arslan, takip ettiği iskân siyâseti ile Anadolu’nun Türkleşip, bir İslâm memleketi olması için doğudan Müslüman Türk aileleri getirtip, Batı Anadolu’ya yerleştirdi. İslâm âlimleri, ilim adamları, sanatkârlar ve değerli kumandanlar Türkiye Selçuklu Sultânının himayesinde çalışmaya başlayıp, kıymetli eserler meydana getirdiler. Kılıç Arslan’ın halka karşı güzel davranışları, askerî ve îmâr faaliyetleri, Bizans imparatorunu rahatsız ediyordu.
Bizanslılar, Türk beylerine karşı târihî entrikalarını faaliyete geçirip, Çaka Bey ile damadı Sultan Kılıç Arslan’ın arasını açmaya çalıştılar. Bu sırada Kılıç Arslan fetret devrinde Türkiye Selçuklu Devleti’nden ayrılan şehirleri tekrar bir bayrak altında toplayıp, birlik kurmak için harekete geçmişti. 1096 senesinde Malatya şehrini kuşattı. Malatya kalesi düşmek üzereyken, haçlı ordusunun batıdan Türkiye topraklarına girdiğini öğrenince, kuşatmayı kaldırdı. Süratle, İzmit’e doğru harekete geçerek, haçlıları karşılamaya yöneldi.
Müslüman-Hıristiyan ayırt etmeksizin büyük katliâm yapan haçlı ordusunun sayısının çok fazla olması yüzünden, Kılıç Arslan, Türk mücâhidlerinin ağır kayıplar vermesine razı olmadı ve geri çekilerek yıpratma savaşı uyguladı. Kayseri ve Toroslar üzerinden Kudüs’e doğru yol alan haçlı ordusu, Kılıç Arslan’ın ve kumandanlarının yıpratma savaşları netîcesinde, altı yüz bin olarak çıktığı seferi kırk bin olarak tamamlayıp Kudüs’e ulaşan haçlılar, Antakya, Urfa ve Kudüs’te Hıristiyan idareler kurdular.
Haçlı saldırıları sonucu, Türkiye Selçuklu Devleti’nin başşehri İznik’ten Konya’ya taşındı. Batı Anadolu tekrar Bizanslıların hâkimiyetine geçti. Kılıç Arslan, haçlı saldırılarını durdurmaya çalışırken, yerlerinden ayrılan Türkleri de iskân etmek için uğraştı. 1106 senesinde Malatya’yı Danişmendlilerden aldı. Harran ve Meyyâfârikîn’i de zabt edip, Diyarbakır’ı tâbiiyyetine aldı. Musul civarına da hâkim oldu. Büyük Selçukluların Musul emîri Çavlı, Artukoğlu İlgâzi ve Suriye Meliki Rıdvan ile 1107 senesi temmuz ayında Habur Irmağı kıyısında yaptığı savaşı kaybetti. Yaralı olarak Habur Irmağını geçerken boğularak şehit oldu. Cenazesi Meyyâfârikîn’e getirilerek Kubbet-üs sultan adlı bir türbe yaptırıldı.
Türkiye Selçuklu Devleti’nin buhranlı devrelerinde hükümdar olan Birinci Kılıç Arslan, teşkilâtçı bir devlet adamıydı. Üstün kumandanlık kabiliyetine sahip, hayâtı mücâdele içinde geçen büyük bir kahraman ve gazidir. Mutaassıp haçlı ordusuna ağır kayıplar verdirerek, Türklerin, Anadolu topraklarından atılamayacağını isbât etti. Çok hayır işleyip, ahâlinin sevgisini kazandı. Hıristiyan halka da adalet ve şefkatle davrandı. Bu yüzden vefâtı Hıristiyan halk için de matem oldu.
Kılıç Arslan’ın Anadolu’ya gelişi nasıl Türkler arasında bir bayram havası estirmişse, destan olan cihâdından ve savaşlarından sonra genç yaşta ölümü de o derece mateme sebeb olmuştur. Kılıç Arslan, on beş senelik saltanat devresinde çok büyük hâdiselerle karşılaşmış, Haçlı seferleri ve Bizans karşısında varlığı tehlikeye düşen Anadolu, Türklüğün bu yeni vatanında yaşamasına vesîle olmak kudretini göstermiştir.