Hindistan’da Delhi Türk Sultanlığı’nın kurucusu. Türkistanlı olup, ailesi, doğum târihi ve yeri kesin bilinmemektedir. Küçük yaşta köle olarak Türkistan’dan Nişâbûr’a getirildi. Nişâbûr’da bölge vâlisi Kadı Fahrüddîn Abdülazîz Kûfî tarafından terbiye edilip, ilim öğretilmek ve her hususta yetiştirilmek üzere satın alındı.
Kadı Fahrüddîn, köle olmasına rağmen asaleti, üstün kabiliyeti, keskin zekâsı ve asîl hareketlerini beğendiği, Kutbüddîn Aybek’in çocuklarıyla beraber tahsil ve terbiye almasını sağladı. Kur’ân-ı kerîm okumayı, fıkıh ve lüzumlu ilmihâl bilgilerini, yazı yazmayı, ata binip ok atmayı, kılıç ve her türlü silâh kullanmayı ve harb oyunlarını çok mükemmel bir şekilde öğretti. Kutbüddîn; örnek ahlâkı, müstesna terbiyesi, üstün kabiliyeti, akıllı ve asîl hareketleriyle dikkati çekip, takdir edildi. Tahsil ve terbiyesini tamamlayıp, muharip Memlûk askeri olarak yetiştirildikten sonra, cihâdlara katılması için Gazne’de Sultan Muizzüddîn Muhammed Gûrî’ye verildi.
Sultan Muhammed Gûrî, Kutbüddîn Aybek’in hareketlerini, ahlâkını çok beğendiği için kendisine yakın memûriyetlerde vazifelendirdi. Devlet hizmetlerinde kendisini kabul ettiren Kutbüddîn, kısa zamanda yükselerek, Emir-i Âhurluğa yükseldi. Bu görevde iken, komşu beylere karşı muvaffakiyetler ve Hindistan’da kazandığı zaferler ile takdir edildi.
Sultan Muhammed, Delhi seferinden dönüşünde Kutbüddîn Aybek’i, Kuhrâm ve Samanah vâliliğine tâyin etti. Kutbüddîn, otoritesini kurar kurmaz Kuhrâm şehrini îmâr etti. Bölgedeki adaleti tesis edip, etnik durumlarına bakmaksızın ahâliye hizmet götürdü. Bölgesindeki hizmetleri yanında, komşu meliklere de yardım edip, Hindistan’da Müslüman hâkimiyetini kuvvetlendirmeye çalıştı.
Puthanâleri Yıktılararak Yerine Camiler İnşâ Ettirdi
1192 senesinde Mirat kalesini ve Delhi’yi zaptetti. Buralardaki puthâneleri yıktırarak yerine câmiler inşâ ettirdi. Kazandığı zaferler sayesinde sultânın iltifatına mazhar oldu. Sultânı ziyaretten dönerken, Kîrma’da Melik Tâcüddîn Yıldız ile görüştü. Melik Tâcüddîn, kızını onunla evlendirdi. Kutbüddîn Aybek, Hindistan’a dönüşünden sonra 1194 senesinde tekrar fütuhata başladı. 1197 senesinde Bedâun, 1198’de Siruhi bölgesini zapt edip, Kannauj bölgesini itâate aldı. 1199 senesinde de Malvah ve çevresindeki beldeler feth edilerek bölgede Hindû hâkimiyeti yıkılıp İslâm idaresi kuruldu.
Sultan Muizzüddîn, 1206 senesinde vefât edince, Lahor’a giden Kutbüddîn Aybek, sultanlık teklifini kabul etti. Kuzey Hindistan’a hâkim olup, Delhi Türk Devleti’nin temelini attı. Ölen sultanın kardeşi ve batı Gurluları sultânı Gıyâseddîn Mahmûd, bu duruma rızâ gösterip, Kutbüddîn’e Melik ünvanını verdi. Kutbüddîn Aybek, 1210 senesinde harb tâlimi için, çevgan oynarken, geçirdiği bir kaza sonunda vefât etti. Lahor’da defn olundu.
Sultan Kutbüddîn, hayâtı, şahsiyet ve icraatları bakımından müstesna bir kimseydi. Cihâd niyetiyle geldiği Hindistan’da İslâmiyet’i hâkim kılarak, devlet kurdu ve Delhi’yi başşehir yaptı. Fethedip, hâkimiyet kurduğu beldelerde, kalıcı ve köklü tedbirler aldı. Zaferlerden sonra topladığı ganîmet ve senelik vergi ile hediyeleri halkın lüzumlu ihtiyaçlarına harcadı.
Öyle Bir Adalet Kurdu ki...
Sosyal müesseseler kurup eserler yaptırdı, İslâm dînine uymayan vergileri ve zulmü kaldırarak halka adaletle muamele etti. Târih-u Fahrüddîn Şah’da onun hakkında şöyle yazmaktadır: “O öyle bir adalet kurmuştu ki, etrafına toplanmış çeşitli ülkelerden ve kabîlelerden insanların çokluğuna rağmen, kimse kimseden zorla ne bir tutam ot, ne de bir lokma ekmek alabildi.”
Tâc-ül-meâsir’de de onun adaleti hakkında şöyle yazmaktadır: “Aybek’in sulh ve sükûn içinde geçen idaresinde, hazînelere muhafız koymaya, sürülere çoban tutmaya gerek yoktu. Kurtla, kuzu aynı kaynaktan su içiyordu. Hırsız ve hırsızlığın adı bile duyulmazdı.” Kutbüddîn Aybek’in âdil bir idare kurması kendisini halka sevdirmesi, Müslümanları koruyup, âlimlerin ihtiyaçlarını karşılaması, kuvvetli bir hâkimiyet kurması ve bunun devamını sağlayacak tedbirler alması; Hindistan’da İslâmiyet’i yayma çalışmalarını muvaffakiyetle neticelendirdi.
Çok Güzel Eserler İnşâ Ettirdi, Büyük Evliyalar Yetişti
Kutbüddîn Aybek, Müslümanların ilim, irfan sahibi olup, ibâdetlerini rahatça yapabilmeleri için çok güzel eserler inşâ ettirdi. Fethettiği beldelerde ibadethaneler yaptırdı. 1193 senesinde vâli iken fethettiği Delhi’de, Edine Câmii ve Cumâ mescidi de denilen Kutb Câmii’nin inşaasını başlattı. Kutb Câmii ve çevresinde diğer Müslüman sultanlar ilâve ve tâmiratlarda bulundular. Câminin minaresi beş katlıdır. İlk üç bölümü kırmızı ve sarı kumtaşından, dördüncü ve beşinci katları ise mermerden yapılmıştır. Bu câminin sâdece minaresi günümüze ulaşmıştır.
Ecmir’in fethinden sonra bu şehirde 1200 senesinde başlanıp Şemseddîn İltutmuş tarafından bitirilen câmii de eşsiz bir şaheserdir.Kutbüddîn Aybek ayrıca; âlim, sanatkâr ve okuyucuların faydalanabileceği zengin bir kütüphane yaptırdı ve ilme büyük hizmette bulundu. Devrinde Hindistan’ın en büyük evliyası Muînüddîn Çeştî, Ecmir’e gelip yerleşti. Hindistan’ın manevî fâtihi olan bu büyük zâtın talebeleri Hindistan’ın yeni fethedilen beldelerine dağılarak feyz ve bereket saçtılar.