BİR İNGİLİZ HANIMEFENDİSİ’NİN - LADY MONTEGU- GÖZÜYLE
OSMANLI KADINI
Yrd. Doç. Dr. Songül ÇOLAK
Mustafa Kemal Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
Özet
Osmanlı Devleti’nde kadınların sosyal hayat içindeki konumlarına dair yabancı seyyahların
yazdığı eserlerde birtakım bilgiler mevcuttur. Ancak bu eserler Osmanlı dini, sosyal yaşamı ile
bağdaşmayacak bazı önyargılar içermektedir. Lady Montegu’nün mektupları bu noktada
kendisinden önceki seyyahların yazdıklarından farklılıklar gösterir. Montegu, eşinin Osmanlı
Devleti’ne elçi tayin edilmesinden sonra onunla beraber Doğu yolculuğuna çıkmıştır. Değişik
şehirlerde ve ülkelerde -Lahey, Nürnberg, Viyana, Prag v.b- bulunduktan sonra Petervaradin,
Belgrad, Edirne yoluyla İstanbul’a ulaşmış, geçtiği güzergâhlarda gördüklerini mektuplar halinde
kaydederek dostlarına göndermiştir. Türkler hakkında ilk mektubunu 12 Şubat 1717 tarihli olarak
Belgrad’dan yollamıştır. İstanbul’da 1717-1718 tarihleri arasında bir yıl kalmıştır. Bu müddet içinde
de Osmanlı ülkesi, askeri, halkı, iklimi, tarihi ve kültürel değerleri hakkında yazmaya devam etmiş
özellikle bir bayan olması dolayısıyla diyaloga geçebildiği Osmanlı kadınları hakkında ayrıntılı
açıklamalar sunmuştur. Montegu’nün mektupları 18. yüzyıl Osmanlısı için ana kaynak değerindedir
ve mektuplarını özel kılan Doğu’yu ziyaret eden ilk Hıristiyan bayan olması dolayısıyla, bir kadın
inceliği ve merakı ile gördüklerini yazmasıdır.
Anahtar Sözcükler: Lady Montegu, Seyahat mektupları, Osmanlı kadınları.
Giriş
Osmanlı Devleti’nde kadınların sosyal hayat içindeki konumlarına dair yabancı
seyyahların yazdığı eserlerde birtakım bilgiler mevcuttur. Ancak verilen bilgilerin
Osmanlı kültürel hayatıyla bağdaşmayacak şekilde önyargıları içerdiği -özellikle de
harem konusunda- bizzat Batılı bir asilzade olan Lady Montegu tarafından dile
getirilmektedir. O (Montegu, 1933:27) bu hususta: “…Türklerin dini ve ahlâkı
hakkında ki malûmatımız pek eksiktir; çünkü memleketlerine, ya kendi işlerinden
başka bir şeyle meşgul olmayan tacirler ve yahut doğru ve tam malûmat alamayacak
derecede az oturan seyyahlardan başka kimse gelmez” demektedir.
Anlaşılacağı üzere Osmanlı coğrafyasına gelenler belirli bir merak icabı değil,
işleri gereği gelmekte ve bu kişiler işlerinden arta kalan zamanlarında edindikleri
bilgileri kendilerine yansıyan haliyle eksik, yansımayanları da hayal ürünü olarak
yazmaktaydılar. Lady Montegu’nün mektuplarında Osmanlılar hakkında kendilerini
yanlış bilgilendiren bu yazarlara karşı sıkça şikâyetlere rastlanır. Bu bağlamda o,
Belgrad Köyü’nden yazdığı 17 Haziran 1717 tarihli mektupta şarka dair yazılan
seyahatnâmelerin hepsinin yalanlar ve saçmalıklar ile dolu olduğunu (Montegu,
1933:97) ifade etmekte bu durumu tecrübeleri ile sabitlemektedir. Meselâ saçma
bulduğu hususlardan biri, kendisinin Mösyö Hill diye bahsettiği “Histoire des Turcs
(1603)” adlı eserin sahibi İngiliz’in yazdıklarıdır. Hill, Ayasofya’da terleyen bir sütunun
varlığından ve bu sütundan akan suyun baş ağrılarına şifa olduğundan emin bir
suretle bahsetmiş; fakat Montegu, Ayasofya ziyaretinde böyle bir sütunun olmadığına
ve hatta böyle bir rivayetin bile halk arasında bulunmadığına hayretle şahit olmuştur
(Montegu,1933:130).
Montegu’nün İngiltere’de iken okudukları ile Osmanlı ülkesine geldikten sonra
yaşayarak öğrendikleri arasındaki fark, gözlemlediği her şeyi mümkün olduğunca
aksettirmeye çalışma gayreti şeklinde ortaya çıkmıştır. Nitekim bu hususu: “…Benim
maksadım kadınlara has bir tezat fikirle bunların söyledikleri şeylerden bir çoğunun
yanlışlığını size anlatmaktır” (Montegu, 1933:27) diye açıklar. Öyle sanıyoruz ki
Montegu’yü diğer seyyahlardan farklı kılan da budur. Entelektüel bir kadın
hassasiyeti ve merakıyla olayların her ayrıntısına vakıf olmaya çalışması ve yine bir
kadın bakış açısıyla özellikle Osmanlı kadınlarını fiziksel görünüm ve giyim tarzları ile
detaylarına varıncaya dek inceleyerek sunmasıdır. Hiç şüphesiz bunda İngiliz
sarayına mensup asil bir kadın ve diplomat eşi olmasının büyük rolü vardır. Zira
Avrupa’dan gelen erkek seyyahlar, içine giremedikleri yapıları sade dış görünüşlerine
bakarak iç karartıcı bulup, buradan yola çıkarak binaların iç mekânlarının da aynı
kasveti taşıdığına, orada yaşayan kadınların ise esaret altında olduklarına kanaat
getirmişlerdir. Bu durumu Montegu (1933:66-67) 1 Ağustos 1718 tarihli mektubunda
şöyle açıklar: “…İhtimal ki siz şimdi o bilmedikleri şeylerden bahsetmek için
kendilerini bir türlü zabt edemeyen adi seyyahların hatıralarındakinden büsbütün
başka bir şey gördüğünüze hayret edersiniz. Hâlbuki bir Hıristiyan, gayet mümtaz bir
Songül ÇOLAK
388
mahiyeti haiz veya büsbütün harikulâde bir fırsata malik olmadıkça, Türkiye’de kibar
bir adamın evine giremez. Hususiyle harem külliyen yasaktır. Bu sebepten o
seyyahlar ancak evlerin ale’l-umum o derece gösterişli olmayan dış taraflarından
bahsederler. Haremler ise daima geri de sokaktan görülemez. Görünen kısımları
yalnız bahçelerdir. ..”.
Avrupalı erkek seyyahların giremedikleri mekanlara bir kadın olarak girebilen
Montegu, Sultan II. Mustafa’nın (1695-1703) eşi Hafize Sultan ve diğer ekâbirin
hanımları ile görüşebilmiş, hanelerinde sohbet etmiş, hemcinslerini hamam gibi özel
alanlarda gözlemleyip tasvir edebilmiştir. Ancak Montegu’nün Sofya hamamında
gördüğü Türk kadınlarını güzellikleri ile açık ve ayrıntılı olarak anlatması bazı
yazarlarca (Sancar, 2009:12) onun hayalinin bir ürünü, ya da gördüklerini çarpıtması
şeklinde yorumlanmıştır.
Montegu, kendisine gelinceye dek hiçbir İngiliz kadının gerçekleştiremediği bir
seyahati gerçekleştirmiştir. Nitekim Montegu’nün kendisi de önceki seyyahlardan
farklı olduğunun bilincinde olarak mektuplarını kaleme almıştır. Meselâ 1 Nisan 1717
tarihli mektubunda o (Montegu, 1933:49): “ Birçok asırlardan beri hiçbir Hıristiyan’ın
gitmeğe cesaret edemediği bir memlekette bulunan bir kimsenin yazdığı mektupta
şüphesiz, gayet meraklı bir şey bulmak ümit edersiniz…” demektedir. Montegu, 18.
yüzyıl Osmanlı kadın yaşamına dair günümüz tarihçilerine önemli bir kaynak
sunmuştur. Bu kaynak Türkçede dâhil pek çok yabancı dile çevrilmiştir. Biz
makalemizde kaynak olarak İstanbul’da 1933’te Ahmet Refik tarafından Şark
Mektupları adı altında tercüme edilen kitap ile mektupların tamamının yer aldığı Hans
Heinrich Blumenthal’in 1931’de üzerinde çalıştığı Lady Mary Pierrepont Wortley
Montagu Reisebriefe 1716-1718 çevirisini kullandık.
Makalemizde, Osmanlı-Avusturya savaşlarının yaşandığı ve askerin iktidârı
belirleyen bir güç konumuna geldiği 18. yüzyılda -Montegu’nün gözlemleri esas
alınarak- Osmanlı askerî ve siyasî durumuna değinilerek, bu şartlar içerisinde
varlığını sürdüren müslim ve gayr-i müslim Osmanlı kadınlarının yaşam tarzı ortaya
konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda kadınların yaşantısı erkeklerden bağımsız
düşünülemediğinden Montegu’nün bir bayan olması hasebiyle erkeklere dair verdiği
sınırlı bilgilerde değerlendirilmiştir.
Montegu’nün Mektuplarında Osmanlı Devleti’nin Askeri Durumu
Lady Mary, 1689 Mayıs’ında Nottinghamshir’e bağlı Thoresby’de dünyaya
gelmiştir. Babası Evelyn Pierrepont’un politik meşguliyetleri dolayısıyla Lady Mary,
daha küçüklükten itibaren kendi haline, babasının da arzusu doğrultusunda
kütüphanelerde çokça zaman geçirmiştir. Özellikle Latinceye karşı özel bir merakı
olup, bu konuda kendisini oldukça geliştirmiştir. Lady Mary, 16 Ağustos 1712’de
babasının onayı olmadan Wortley Montegu ile evlenmiştir. 1716’da eşi Wortley
Montegu İstanbul’a elçi tayin edilmiştir (Blumenthal, 1931: 10-11). Mary Montegu,
devamı pdf dosya halindedir;
devamı
OSMANLI KADINI
Yrd. Doç. Dr. Songül ÇOLAK
Mustafa Kemal Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
Özet
Osmanlı Devleti’nde kadınların sosyal hayat içindeki konumlarına dair yabancı seyyahların
yazdığı eserlerde birtakım bilgiler mevcuttur. Ancak bu eserler Osmanlı dini, sosyal yaşamı ile
bağdaşmayacak bazı önyargılar içermektedir. Lady Montegu’nün mektupları bu noktada
kendisinden önceki seyyahların yazdıklarından farklılıklar gösterir. Montegu, eşinin Osmanlı
Devleti’ne elçi tayin edilmesinden sonra onunla beraber Doğu yolculuğuna çıkmıştır. Değişik
şehirlerde ve ülkelerde -Lahey, Nürnberg, Viyana, Prag v.b- bulunduktan sonra Petervaradin,
Belgrad, Edirne yoluyla İstanbul’a ulaşmış, geçtiği güzergâhlarda gördüklerini mektuplar halinde
kaydederek dostlarına göndermiştir. Türkler hakkında ilk mektubunu 12 Şubat 1717 tarihli olarak
Belgrad’dan yollamıştır. İstanbul’da 1717-1718 tarihleri arasında bir yıl kalmıştır. Bu müddet içinde
de Osmanlı ülkesi, askeri, halkı, iklimi, tarihi ve kültürel değerleri hakkında yazmaya devam etmiş
özellikle bir bayan olması dolayısıyla diyaloga geçebildiği Osmanlı kadınları hakkında ayrıntılı
açıklamalar sunmuştur. Montegu’nün mektupları 18. yüzyıl Osmanlısı için ana kaynak değerindedir
ve mektuplarını özel kılan Doğu’yu ziyaret eden ilk Hıristiyan bayan olması dolayısıyla, bir kadın
inceliği ve merakı ile gördüklerini yazmasıdır.
Anahtar Sözcükler: Lady Montegu, Seyahat mektupları, Osmanlı kadınları.
Giriş
Osmanlı Devleti’nde kadınların sosyal hayat içindeki konumlarına dair yabancı
seyyahların yazdığı eserlerde birtakım bilgiler mevcuttur. Ancak verilen bilgilerin
Osmanlı kültürel hayatıyla bağdaşmayacak şekilde önyargıları içerdiği -özellikle de
harem konusunda- bizzat Batılı bir asilzade olan Lady Montegu tarafından dile
getirilmektedir. O (Montegu, 1933:27) bu hususta: “…Türklerin dini ve ahlâkı
hakkında ki malûmatımız pek eksiktir; çünkü memleketlerine, ya kendi işlerinden
başka bir şeyle meşgul olmayan tacirler ve yahut doğru ve tam malûmat alamayacak
derecede az oturan seyyahlardan başka kimse gelmez” demektedir.
Anlaşılacağı üzere Osmanlı coğrafyasına gelenler belirli bir merak icabı değil,
işleri gereği gelmekte ve bu kişiler işlerinden arta kalan zamanlarında edindikleri
bilgileri kendilerine yansıyan haliyle eksik, yansımayanları da hayal ürünü olarak
yazmaktaydılar. Lady Montegu’nün mektuplarında Osmanlılar hakkında kendilerini
yanlış bilgilendiren bu yazarlara karşı sıkça şikâyetlere rastlanır. Bu bağlamda o,
Belgrad Köyü’nden yazdığı 17 Haziran 1717 tarihli mektupta şarka dair yazılan
seyahatnâmelerin hepsinin yalanlar ve saçmalıklar ile dolu olduğunu (Montegu,
1933:97) ifade etmekte bu durumu tecrübeleri ile sabitlemektedir. Meselâ saçma
bulduğu hususlardan biri, kendisinin Mösyö Hill diye bahsettiği “Histoire des Turcs
(1603)” adlı eserin sahibi İngiliz’in yazdıklarıdır. Hill, Ayasofya’da terleyen bir sütunun
varlığından ve bu sütundan akan suyun baş ağrılarına şifa olduğundan emin bir
suretle bahsetmiş; fakat Montegu, Ayasofya ziyaretinde böyle bir sütunun olmadığına
ve hatta böyle bir rivayetin bile halk arasında bulunmadığına hayretle şahit olmuştur
(Montegu,1933:130).
Montegu’nün İngiltere’de iken okudukları ile Osmanlı ülkesine geldikten sonra
yaşayarak öğrendikleri arasındaki fark, gözlemlediği her şeyi mümkün olduğunca
aksettirmeye çalışma gayreti şeklinde ortaya çıkmıştır. Nitekim bu hususu: “…Benim
maksadım kadınlara has bir tezat fikirle bunların söyledikleri şeylerden bir çoğunun
yanlışlığını size anlatmaktır” (Montegu, 1933:27) diye açıklar. Öyle sanıyoruz ki
Montegu’yü diğer seyyahlardan farklı kılan da budur. Entelektüel bir kadın
hassasiyeti ve merakıyla olayların her ayrıntısına vakıf olmaya çalışması ve yine bir
kadın bakış açısıyla özellikle Osmanlı kadınlarını fiziksel görünüm ve giyim tarzları ile
detaylarına varıncaya dek inceleyerek sunmasıdır. Hiç şüphesiz bunda İngiliz
sarayına mensup asil bir kadın ve diplomat eşi olmasının büyük rolü vardır. Zira
Avrupa’dan gelen erkek seyyahlar, içine giremedikleri yapıları sade dış görünüşlerine
bakarak iç karartıcı bulup, buradan yola çıkarak binaların iç mekânlarının da aynı
kasveti taşıdığına, orada yaşayan kadınların ise esaret altında olduklarına kanaat
getirmişlerdir. Bu durumu Montegu (1933:66-67) 1 Ağustos 1718 tarihli mektubunda
şöyle açıklar: “…İhtimal ki siz şimdi o bilmedikleri şeylerden bahsetmek için
kendilerini bir türlü zabt edemeyen adi seyyahların hatıralarındakinden büsbütün
başka bir şey gördüğünüze hayret edersiniz. Hâlbuki bir Hıristiyan, gayet mümtaz bir
Songül ÇOLAK
388
mahiyeti haiz veya büsbütün harikulâde bir fırsata malik olmadıkça, Türkiye’de kibar
bir adamın evine giremez. Hususiyle harem külliyen yasaktır. Bu sebepten o
seyyahlar ancak evlerin ale’l-umum o derece gösterişli olmayan dış taraflarından
bahsederler. Haremler ise daima geri de sokaktan görülemez. Görünen kısımları
yalnız bahçelerdir. ..”.
Avrupalı erkek seyyahların giremedikleri mekanlara bir kadın olarak girebilen
Montegu, Sultan II. Mustafa’nın (1695-1703) eşi Hafize Sultan ve diğer ekâbirin
hanımları ile görüşebilmiş, hanelerinde sohbet etmiş, hemcinslerini hamam gibi özel
alanlarda gözlemleyip tasvir edebilmiştir. Ancak Montegu’nün Sofya hamamında
gördüğü Türk kadınlarını güzellikleri ile açık ve ayrıntılı olarak anlatması bazı
yazarlarca (Sancar, 2009:12) onun hayalinin bir ürünü, ya da gördüklerini çarpıtması
şeklinde yorumlanmıştır.
Montegu, kendisine gelinceye dek hiçbir İngiliz kadının gerçekleştiremediği bir
seyahati gerçekleştirmiştir. Nitekim Montegu’nün kendisi de önceki seyyahlardan
farklı olduğunun bilincinde olarak mektuplarını kaleme almıştır. Meselâ 1 Nisan 1717
tarihli mektubunda o (Montegu, 1933:49): “ Birçok asırlardan beri hiçbir Hıristiyan’ın
gitmeğe cesaret edemediği bir memlekette bulunan bir kimsenin yazdığı mektupta
şüphesiz, gayet meraklı bir şey bulmak ümit edersiniz…” demektedir. Montegu, 18.
yüzyıl Osmanlı kadın yaşamına dair günümüz tarihçilerine önemli bir kaynak
sunmuştur. Bu kaynak Türkçede dâhil pek çok yabancı dile çevrilmiştir. Biz
makalemizde kaynak olarak İstanbul’da 1933’te Ahmet Refik tarafından Şark
Mektupları adı altında tercüme edilen kitap ile mektupların tamamının yer aldığı Hans
Heinrich Blumenthal’in 1931’de üzerinde çalıştığı Lady Mary Pierrepont Wortley
Montagu Reisebriefe 1716-1718 çevirisini kullandık.
Makalemizde, Osmanlı-Avusturya savaşlarının yaşandığı ve askerin iktidârı
belirleyen bir güç konumuna geldiği 18. yüzyılda -Montegu’nün gözlemleri esas
alınarak- Osmanlı askerî ve siyasî durumuna değinilerek, bu şartlar içerisinde
varlığını sürdüren müslim ve gayr-i müslim Osmanlı kadınlarının yaşam tarzı ortaya
konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda kadınların yaşantısı erkeklerden bağımsız
düşünülemediğinden Montegu’nün bir bayan olması hasebiyle erkeklere dair verdiği
sınırlı bilgilerde değerlendirilmiştir.
Montegu’nün Mektuplarında Osmanlı Devleti’nin Askeri Durumu
Lady Mary, 1689 Mayıs’ında Nottinghamshir’e bağlı Thoresby’de dünyaya
gelmiştir. Babası Evelyn Pierrepont’un politik meşguliyetleri dolayısıyla Lady Mary,
daha küçüklükten itibaren kendi haline, babasının da arzusu doğrultusunda
kütüphanelerde çokça zaman geçirmiştir. Özellikle Latinceye karşı özel bir merakı
olup, bu konuda kendisini oldukça geliştirmiştir. Lady Mary, 16 Ağustos 1712’de
babasının onayı olmadan Wortley Montegu ile evlenmiştir. 1716’da eşi Wortley
Montegu İstanbul’a elçi tayin edilmiştir (Blumenthal, 1931: 10-11). Mary Montegu,
devamı pdf dosya halindedir;
devamı