kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2022 Cumartesi

Haçlı Ordusu Nigbolu Kalesine ulaşır ve 16 gün boyunca kale önünde durumlar yanlarında şarap ve kadınlar olduğu sayıca fazla oldukları için sürekli eğlenirler

Haçlı Ordusu Nigbolu Kalesine ulaşır ve 16 gün boyunca kale önünde durumlar yanlarında şarap ve kadınlar olduğu sayıca fazla oldukları için sürekli eğlenirler



yandan Korkusuz Jan'm idaresindeki Fransızlar da BU:din'den sonra Erdel üzerinden Eflak'a geçerek, Eflak voyvodası ile birlikte Niğbolu<Ia diğer kuvvetlerle birleşti. Venedik ve Rodos donanmaları da gelerek Tuna Nehri'nde demirlemişlerdi. Haçlılar ilerlerken, Katoliklik taassubuyla, Balkanların Ortodoks Hristiyanlarını da öldürüp mallarını yağma ettiler. Osmanlıların müsamahalı idaresine bağlanan Balkanların yerli Hristiyan ahalisi;

14 Nisan 2020 Salı

Eski Atina'da Gelin Alayı, Analiz Sorularıyla Birlikte..

Eski Atina'da Gelin Alayı, Analiz Sorularıyla Birlikte..

Dilara Kahyaoğlu

Eski Atina'da evlilik, gelinin baba evinden törenle alınıp koca evine götürülmesi ile başlıyordu. Anadolu'da bugün bile sürmekte olan adetlerle olağanüstü bir benzerlik vardır. Aslında günümüz modern dünyasının bir çok yerinde benzer adetler gözlenebilir.

Atina'da Gelin Alayı, British Museum
Bu resim bir pyksis üzerine çizilmiş.
Pyxis:  Antik çağda, içine takıların veya makyaj malzemelerinin konduğu kapaklı seramik kutudur. Kapağın ortasında bir tutamağı vardır. MÖ  V. yüzyılın sonlarında  pyxislerin kapaklarına tunçtan halka şeklinde bir kulp eklenmiştir. Aşağıya bir tane pyksis örneği aldım.


Yukarıdaki sahneyi uzmanlar şöyle yorumluyor.

1. Olasılıkla gelinin annesi olan bir kadın yarı açık kapıdan giden alayı gözlüyor. 

2. Bir sonraki kadın, lebes gamikos yani evlilik kasesi denilen büyük bir kap taşıyor. Bu kapların kazılarda ele geçen örneklerinde üzerlerinin genellikle evlilik sahneleri ile süslenmiş olduğu görülmektedir. Evlilik törenlerinde hediye olarak verilen bu kap bu nedenle evlilikle ilişkilendirilmiş ve evlilik kabı olduğu düşünülmüştür. Aşağıya bir örnek aldım. 

3. Üçüncü sırada gelinin çeyizinin bulunduğu sandığı taşıyan bir kadın yürüyor. Diğer elinde lebes olarak adlandırılan bir kap taşıyor. Bu kaplar şarap sunmak için kullanılıyordu. Aşağıya lebes örneği aldım.

4. Damadın en yakın arkadaşı (muhtemelen sağdıç) gelinle damadın arkasından, başında taç elinde meşale ile eşlik ediyor.

5. Gelinle damat, atların çektiği arabada yan yana oturuyor. Arabanın dizginleri damadın elinde, gelinin başında bir örtü var. 

6. Elinde meşaleyle bir kadın gelinle damadı karşılıyor. Muhtemelen damadın annesi...

7. Damadın başka bir arkadaşı eliyle işaret ederek (?) damadı ve gelini eve davet ediyor. 


Örnek 1: Pyksis

Metropolitan Müzesi
Terracotta bir pyksis (kutu) 

Örnek 2: Lebes Gamikos

 British Museum'un koleksiyonunda
Kulplu, kadehe benzer biçimde bir Antik Yunan seramik kap tipi.
Antik yunan'da genellikle evlilik törenlerinde hediye olarak verilen, çeşitli törenlerde içerisinde 
kutsal kabul edilen sıvıyı barındıran, çoğu zaman kulpsuz, derin gövdeli ve kısa boyunlu kap.

Mitolojik açıdan Zeus'un attırdığı kap olarak da bilinir. Kutsal sıvının Zeus'un fışkısı olduğuna inanılırdı. 
Örnek 3: Lebes (kazan)
 British Museum'un koleksiyonunda
 Dinos ya da Deinos da denir.
İçinde şarapla su karıştırılan kap türlerinden biri.
Yuvarlak dipli, şişkin karınlı, yüksek omuzlu, geniş ağızlı, boyunsuz ve kulpsuz olan lebesler
 devrilmemeleri için genellikle bir ayaküstüne oturtulurdu.


Görselin ve metnin kaynağı; Antik Devirde Çocuk Eğitimi, Ian Jenkins, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 1987

ÇALIŞMA SORULARI
Bu görsel, açıklamalarıyla birlikte Eski Yunan Uygarlığı üzerine çalışma yaparken kullanılabilir. Yalnız bunun için hem analize hem de eleştirel okumaya yön veren sorulara ihtiyaç var. Aşağıya örnek bir soru dizini hazırladım.

1. (1) Bir numarada yer alan kadın, gelinin annesi değilse başka kim olabilir?
2. 3 numarada yer alan erkek başına taç takmış... Bunun anlamı ne olabilir. Araştırmak gerekir.
3. Töreninin günün hangi saatinde yapıldığına dair ipucu var mı?
4. Damat yarım kalmış bir eylemle gösterilmiş. O ne yapıyor?
5. Gelini karşılayan, kayınvalide değilse başka kim olabilir?
6. Kapıdaki erkeğin, damadın bir arkadaşı olduğu,  gelinle damadı eve buyur ettiğine dair bir işaret yaptığını yazmış uzmanlar. Bu yoruma katılıyor musunuz? Değilse o erkek başka kim olabilir ve ne yapıyor?
7. Kadın yanında çeyiz olarak neden Lebes götürüyor? Lebesle, kadının ev hayatını ve bir eş olarak görevlerini düşünerek ilişkilendirirsek ne gibi sonuçlar çıkarabiliriz.
8. Lebes Gamikos ile ilgili açıklamaları okuyunuz buna göre yeni evlilere bu kabın armağan edilmesinin sembolik bir anlamı olduğunu düşünebilir miyiz? Eğer öyleyse yeni evlilere verilen bu mesaj nedir?
9. Eski Yunan'da kadının yeri ve konumu üzerine tartışınız.
10. Sahnede betimlenen aile sınıfsal olarak nereye ait? Bu düşüncenizi görselden bulunan ipuçlarını kullanarak ve eski Yunanlılardaki sosyal sınıfları düşünerek yanıtlayınız.

Çalışmaya dair not
Fark edileceği gibi sorular basitten karmaşığa doğru ilerliyor. Böyle yapmak gerekir, yoksa daha baştan katılımcıların uzaklaşmasına neden oluruz. Ve ilk altı soru betimleme  ve sahneyi anlamamız için gerekli de. Anladıkça dibe doğru inmek daha kolaydır. İlk soruların yanıtlarını vermeye herkes gönüllü olur. Katılımcı olmanın zevkini almaya başladıktan sonra da devam ederler, en zor soruları bile düşünmekten, yorum yapmaktan kaçmazlar zaten amaç da budur. Sınavlarda da soruları böyle sormak gerekir. Herkesin yapabileceği kolay sorular mutlaka olmalıdır. 


18 Şubat 2019 Pazartesi

Faşizm ve Kadınlar Üzerine Eleştirel Çalışma

Faşizm ve Kadınlar Üzerine Eleştirel Çalışma

Dilara Kahyaoğlu

İngiliz Faşist Birliğine üye kadınlar Mosley'i Nazi selamıyla selamlarken

Bilgi, Çalışma, Düşünme, Araştırma...

(devam edeceğim)


Görsel Kaynak: Kevin Passmore, Fascism, Oxford, 2004

19 Aralık 2010 Pazar

BİR İNGİLİZ HANIMEFENDİSİ’NİN - LADY MONTEGU- GÖZÜYLE OSMANLI KADINI

BİR İNGİLİZ HANIMEFENDİSİ’NİN - LADY MONTEGU- GÖZÜYLE OSMANLI KADINI

BİR İNGİLİZ HANIMEFENDİSİ’NİN - LADY MONTEGU- GÖZÜYLE
OSMANLI KADINI
Yrd. Doç. Dr. Songül ÇOLAK
Mustafa Kemal Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
Özet
Osmanlı Devleti’nde kadınların sosyal hayat içindeki konumlarına dair yabancı seyyahların
yazdığı eserlerde birtakım bilgiler mevcuttur. Ancak bu eserler Osmanlı dini, sosyal yaşamı ile
bağdaşmayacak bazı önyargılar içermektedir. Lady Montegu’nün mektupları bu noktada
kendisinden önceki seyyahların yazdıklarından farklılıklar gösterir. Montegu, eşinin Osmanlı
Devleti’ne elçi tayin edilmesinden sonra onunla beraber Doğu yolculuğuna çıkmıştır. Değişik
şehirlerde ve ülkelerde -Lahey, Nürnberg, Viyana, Prag v.b- bulunduktan sonra Petervaradin,
Belgrad, Edirne yoluyla İstanbul’a ulaşmış, geçtiği güzergâhlarda gördüklerini mektuplar halinde
kaydederek dostlarına göndermiştir. Türkler hakkında ilk mektubunu 12 Şubat 1717 tarihli olarak
Belgrad’dan yollamıştır. İstanbul’da 1717-1718 tarihleri arasında bir yıl kalmıştır. Bu müddet içinde
de Osmanlı ülkesi, askeri, halkı, iklimi, tarihi ve kültürel değerleri hakkında yazmaya devam etmiş
özellikle bir bayan olması dolayısıyla diyaloga geçebildiği Osmanlı kadınları hakkında ayrıntılı
açıklamalar sunmuştur. Montegu’nün mektupları 18. yüzyıl Osmanlısı için ana kaynak değerindedir
ve mektuplarını özel kılan Doğu’yu ziyaret eden ilk Hıristiyan bayan olması dolayısıyla, bir kadın
inceliği ve merakı ile gördüklerini yazmasıdır.
Anahtar Sözcükler: Lady Montegu, Seyahat mektupları, Osmanlı kadınları.
Giriş
Osmanlı Devleti’nde kadınların sosyal hayat içindeki konumlarına dair yabancı
seyyahların yazdığı eserlerde birtakım bilgiler mevcuttur. Ancak verilen bilgilerin
Osmanlı kültürel hayatıyla bağdaşmayacak şekilde önyargıları içerdiği -özellikle de
harem konusunda- bizzat Batılı bir asilzade olan Lady Montegu tarafından dile
getirilmektedir. O (Montegu, 1933:27) bu hususta: “…Türklerin dini ve ahlâkı
hakkında ki malûmatımız pek eksiktir; çünkü memleketlerine, ya kendi işlerinden
başka bir şeyle meşgul olmayan tacirler ve yahut doğru ve tam malûmat alamayacak
derecede az oturan seyyahlardan başka kimse gelmez” demektedir.
Anlaşılacağı üzere Osmanlı coğrafyasına gelenler belirli bir merak icabı değil,
işleri gereği gelmekte ve bu kişiler işlerinden arta kalan zamanlarında edindikleri
bilgileri kendilerine yansıyan haliyle eksik, yansımayanları da hayal ürünü olarak
yazmaktaydılar. Lady Montegu’nün mektuplarında Osmanlılar hakkında kendilerini
yanlış bilgilendiren bu yazarlara karşı sıkça şikâyetlere rastlanır. Bu bağlamda o,
Belgrad Köyü’nden yazdığı 17 Haziran 1717 tarihli mektupta şarka dair yazılan
seyahatnâmelerin hepsinin yalanlar ve saçmalıklar ile dolu olduğunu (Montegu,
1933:97) ifade etmekte bu durumu tecrübeleri ile sabitlemektedir. Meselâ saçma
bulduğu hususlardan biri, kendisinin Mösyö Hill diye bahsettiği “Histoire des Turcs
(1603)” adlı eserin sahibi İngiliz’in yazdıklarıdır. Hill, Ayasofya’da terleyen bir sütunun
varlığından ve bu sütundan akan suyun baş ağrılarına şifa olduğundan emin bir
suretle bahsetmiş; fakat Montegu, Ayasofya ziyaretinde böyle bir sütunun olmadığına
ve hatta böyle bir rivayetin bile halk arasında bulunmadığına hayretle şahit olmuştur
(Montegu,1933:130).
Montegu’nün İngiltere’de iken okudukları ile Osmanlı ülkesine geldikten sonra
yaşayarak öğrendikleri arasındaki fark, gözlemlediği her şeyi mümkün olduğunca
aksettirmeye çalışma gayreti şeklinde ortaya çıkmıştır. Nitekim bu hususu: “…Benim
maksadım kadınlara has bir tezat fikirle bunların söyledikleri şeylerden bir çoğunun
yanlışlığını size anlatmaktır” (Montegu, 1933:27) diye açıklar. Öyle sanıyoruz ki
Montegu’yü diğer seyyahlardan farklı kılan da budur. Entelektüel bir kadın
hassasiyeti ve merakıyla olayların her ayrıntısına vakıf olmaya çalışması ve yine bir
kadın bakış açısıyla özellikle Osmanlı kadınlarını fiziksel görünüm ve giyim tarzları ile
detaylarına varıncaya dek inceleyerek sunmasıdır. Hiç şüphesiz bunda İngiliz
sarayına mensup asil bir kadın ve diplomat eşi olmasının büyük rolü vardır. Zira
Avrupa’dan gelen erkek seyyahlar, içine giremedikleri yapıları sade dış görünüşlerine
bakarak iç karartıcı bulup, buradan yola çıkarak binaların iç mekânlarının da aynı
kasveti taşıdığına, orada yaşayan kadınların ise esaret altında olduklarına kanaat
getirmişlerdir. Bu durumu Montegu (1933:66-67) 1 Ağustos 1718 tarihli mektubunda
şöyle açıklar: “…İhtimal ki siz şimdi o bilmedikleri şeylerden bahsetmek için
kendilerini bir türlü zabt edemeyen adi seyyahların hatıralarındakinden büsbütün
başka bir şey gördüğünüze hayret edersiniz. Hâlbuki bir Hıristiyan, gayet mümtaz bir
Songül ÇOLAK
388
mahiyeti haiz veya büsbütün harikulâde bir fırsata malik olmadıkça, Türkiye’de kibar
bir adamın evine giremez. Hususiyle harem külliyen yasaktır. Bu sebepten o
seyyahlar ancak evlerin ale’l-umum o derece gösterişli olmayan dış taraflarından
bahsederler. Haremler ise daima geri de sokaktan görülemez. Görünen kısımları
yalnız bahçelerdir. ..”.
Avrupalı erkek seyyahların giremedikleri mekanlara bir kadın olarak girebilen
Montegu, Sultan II. Mustafa’nın (1695-1703) eşi Hafize Sultan ve diğer ekâbirin
hanımları ile görüşebilmiş, hanelerinde sohbet etmiş, hemcinslerini hamam gibi özel
alanlarda gözlemleyip tasvir edebilmiştir. Ancak Montegu’nün Sofya hamamında
gördüğü Türk kadınlarını güzellikleri ile açık ve ayrıntılı olarak anlatması bazı
yazarlarca (Sancar, 2009:12) onun hayalinin bir ürünü, ya da gördüklerini çarpıtması
şeklinde yorumlanmıştır.
Montegu, kendisine gelinceye dek hiçbir İngiliz kadının gerçekleştiremediği bir
seyahati gerçekleştirmiştir. Nitekim Montegu’nün kendisi de önceki seyyahlardan
farklı olduğunun bilincinde olarak mektuplarını kaleme almıştır. Meselâ 1 Nisan 1717
tarihli mektubunda o (Montegu, 1933:49): “ Birçok asırlardan beri hiçbir Hıristiyan’ın
gitmeğe cesaret edemediği bir memlekette bulunan bir kimsenin yazdığı mektupta
şüphesiz, gayet meraklı bir şey bulmak ümit edersiniz…” demektedir. Montegu, 18.
yüzyıl Osmanlı kadın yaşamına dair günümüz tarihçilerine önemli bir kaynak
sunmuştur. Bu kaynak Türkçede dâhil pek çok yabancı dile çevrilmiştir. Biz
makalemizde kaynak olarak İstanbul’da 1933’te Ahmet Refik tarafından Şark
Mektupları adı altında tercüme edilen kitap ile mektupların tamamının yer aldığı Hans
Heinrich Blumenthal’in 1931’de üzerinde çalıştığı Lady Mary Pierrepont Wortley
Montagu Reisebriefe 1716-1718 çevirisini kullandık.
Makalemizde, Osmanlı-Avusturya savaşlarının yaşandığı ve askerin iktidârı
belirleyen bir güç konumuna geldiği 18. yüzyılda -Montegu’nün gözlemleri esas
alınarak- Osmanlı askerî ve siyasî durumuna değinilerek, bu şartlar içerisinde
varlığını sürdüren müslim ve gayr-i müslim Osmanlı kadınlarının yaşam tarzı ortaya
konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda kadınların yaşantısı erkeklerden bağımsız
düşünülemediğinden Montegu’nün bir bayan olması hasebiyle erkeklere dair verdiği
sınırlı bilgilerde değerlendirilmiştir.
Montegu’nün Mektuplarında Osmanlı Devleti’nin Askeri Durumu
Lady Mary, 1689 Mayıs’ında Nottinghamshir’e bağlı Thoresby’de dünyaya
gelmiştir. Babası Evelyn Pierrepont’un politik meşguliyetleri dolayısıyla Lady Mary,
daha küçüklükten itibaren kendi haline, babasının da arzusu doğrultusunda
kütüphanelerde çokça zaman geçirmiştir. Özellikle Latinceye karşı özel bir merakı
olup, bu konuda kendisini oldukça geliştirmiştir. Lady Mary, 16 Ağustos 1712’de
babasının onayı olmadan Wortley Montegu ile evlenmiştir. 1716’da eşi Wortley
Montegu İstanbul’a elçi tayin edilmiştir (Blumenthal, 1931: 10-11). Mary Montegu,

devamı pdf dosya halindedir;
devamı