seri katiller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
seri katiller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Aralık 2007 Salı

SERİ KATİLLER-EDMUND KEMPER(5)

SERİ KATİLLER-EDMUND KEMPER(5)



The Co-Ed Killer


“Yalnizca büyükannemi öldürmenin nasil bir his oldugunu merak ettim”


1963 Agustos’unda Edmud Kemper 15 yasindayken, büyükannesinin arkasina geçti ve büyük bir rahatlikla onu basinin arkasindan vurdu. Emin olmak için onu birkaç kez de biçakladiktan sonra sakince büyükbabasinin isten dönmesini bekledi ve sonra da onu vurdu. Nedeni? Polise yaptigi açiklama, “Yalnizca büyükannemi öldürmenin nasil bir his oldugunu merak ettim” şeklindeydi.


Geriye dönüp bakildiginda, bu öldürücü hislerin patlamasi çok sasirtici görünmemektedir. Çocuk yaslarindan itibaren Kemper, annesinin iyimser bir ifadeyle söyledigi üzere “Tam anlamiyla tuhafti.” Çocukken en sevdigi oyunlardan biri, gaz odasinda boguluyormus rolü oynamakti. Kiz kardesinin bebeklerinin kollarini ve bacaklarini kesmekten de büyük zevk alirdi.10 yasina geldigi zaman, bir kediyi palayla parçalayip ayirdigi parçalari gardirobuna koyarak hayvanlara iskence yapmaya bayiliyordu. Baska bir kediyi de canli canli gömmüs, ardindan –cesedi tekrar çikardiktan sonra –basini kesip onu magrur bir sekilde yatak odasinda sergilemistir.


Büyükannesini ve büyükbabasini öldürmesinden sonra akli dengesinin yerinde olmadigina karar verilen Kemper, 1963’te maksimum güvenlikli bir akil hastanesine kapatildi. Yalnizca 6 yil sonra saliverildi. Fiziksel olarak çok çarpici bir degisiklige ugramisti. Artik boyu 2.05, kilosu 150 olan bir insan azmaniydi. Ancak psikolojik olarak, eskisi gibiydi. Nekrofili fantezileriyle dolu, sadist bir psikopat. Akil hastanesinden çiktiktan iki yil sonra Kemper, iki üniversiteli otostopçu kizi arabasina aldi ve onlari issiz bir yere götürüp biçaklayarak öldürdü. Cesetlerini gizlice eve getirdi ve birkaç saat “ödülleriyle” eglendi. Fotograflarini çekti, parçaladi ve iç organlariyla seks yapti. Sonunda vücut parçalarini torbalayip gömdü ve kesik baslari da bir çukura atti. Dört ay sonra baska bir otostopçu genç kizi kaçirdi, onu bogdu, cesedine tecavüz etti, sonra da daha fazla eglenip oyunlar oynayabilmek için cesedini eve getirdi.


Ayni süreç, hepsi de otostop yapan ögrenciler olan 3 kadin kurbanla daha tekrarlanacakti. Kemper öldürmekten açikça zevk aliyor olsa da, onu en çok tatmin eden, kurbanlarini öldürdükten sonra gerçeklestirdigi sapikliklardi. Bütün kadinlarin basini kesmis ve bassiz vücutlariyla seks yapmisti. Ayrica vücutlari parçalayip, bazi “hatiralar” almayi seviyordu. En az iki vakada kurbanlarinin etini yemisti. Bacak etlerini kesip firin makarnasi içinde pisirmisti.1973 yilinin Ocak ayi itibariyle Santa Cruzlu yetkililer “ögrenci katili” adi verilen bir seri katilin serbest dolastigini itiraf etmislerdi, fakat asla yerel polis teskilatindan bir çok arkadas edinen Kemper’den süphelenmediler. Birkaç ay sonra paskalya tatili sirasinda, Kemper, anne katili oldu; uyuyan annesinin basini çekiçle ezdi ve sonra da kesti. Bassiz vücuda tecavüz ettikten sonra çöp ögütücüsüne atti.


Polise daha sonra “yillar boyu bana o kadar çok bagirip çagirdi ve hakaret etti ki bence bu yaptigim çok dogruydu” demistir. Bunlarin ardindan annesinin en iyi arkadasina telefon ederek onu aksam yemegine davet etti. Kadincagiz geldiginde, onun kafasini bir tuglayla ezdi ve cesedi üzerinde alisildik eylemlerini tekrarladi.Paskalya yortusunun o Pazar sabahinda, Kemper bir arabaya atladi ve doguya dogru yola çikti. Colorado’ya gelince, Santa Cruz polis teskilatindaki arkadaslarina telefon edip itirafta bulundu. 8 cinayetten hüküm giyen Kemper’a kendisine hangi cezanin verilmesinin uygun olacagi soruldu. Kulaga makul gelen cevabi,”Iskence ile ölüm” olmustu. Onun yerine, ömür boyu hapis cezasina çarptirildi.


Hakkinda Kitap:The Co-Ed Killer, 1976, Margaret Chaney


Kaynak:www.polisiye.com

30 Kasım 2007 Cuma

SERİ KATİLLER-JEFFREY DAHMER(4)

SERİ KATİLLER-JEFFREY DAHMER(4)


"Onlari yedigimde içimde tekrar dirileceklerini umut ediyordum"

"Bu yaptiklarimi bir insanin yapabilecegine inanmam çok zor"


21 Mayis 1960'de dogdu. Babasi Kimya Mühendisi, annesi psikolojik problemleri olan isterik bir kadindir. Annesi bütün gün yatakta, babasi laboratuarda oldugu için Jeffrey kendi kendine büyümüstür denilebilir. Sik sik tasinirmis Dahmer ailesi, Ohio'ya geldiklerinde 8 yasindayken yasli bir komsulari tarafindan tecavüze ugramisti ve bunun intikamini tüm insanliktan almaya çalisti. Asiri sorunlu ve kendini ifade etme yetersizligiyle dolu bir ergenlik döneminden sonra sonunda kendini en iyi ifade edebilecegi yöntemi kesfetti. Sanildiginin aksine hiçbir davranisinda cinsel güdüleri onu yönlendirmedi. Homoseksualiteye karsi olan tepkisini zorla homoseksüel iliskiye girmek ve öldürmek gibi davranis bozukluklariyla gösterdi ve bu sekilde kendini ifade etti. O bir homoseksüel degildi. 18 yasinda basladi cinayetlerine.


Ilk kurbani bir otostopçu gençtir. Zaten bu ilk cinayette olayi asmistir Jeffrey, otostopçu çocuk iliski teklifini reddedince demirle kafasina vurup öldürmüs, sonra iliskiye girmis, ardindan mutfak biçagiyla parçalamis ve bu parçalari asit dolu bir fiçida eritmistir. Kemiklerini ise çekiçle ezip bahçeye gömmüstür. Arada bir polisin dikkatini çekmistir. 1986’da ortalik yerde mastürbasyon yaptigindan dolayi bir ceza almistir. En aci vakalarindan birisi* sudur:


1988’de 13 yasindaki bir çocuga tacizden iki seneye mahkum oluyor, ama sonra "iyi halden" birakiliyor. Bundan 3 sene sonra o 13 yasindaki kurbanin küçük kardesini buluyor ve evine getirip öldürüyor.Yakalanana kadar 13 sene geçmisti ve 1978-1991 yillari arasinda çogu zenci çocuklardan olusan toplam 17 kisiyi öldürdü. Öldürdügü insan sayisi Henry Lee Lucas ile kiyaslandiginda düsük olsa da akil hastaligi ve kurbanlari üzerinde uyguladigi tekniklerden ötürü hayat hikayesi diger seri katillere oranla bir çok filme konu olmustur. Kurbanlari genelde siyah homoseksüel erkeklerdir. Cinsel arzulari üzerinde deney yapmak için Dahmer kurbanlarina lobotomy uygulamis, yani beyinlerinin bir kismini kesip çikarmistir. Aynen Ed Gein gibi Cannibalism Ve Nekrofili hastaligindan muzdarip oldugundan kurbanlari da bu uygulamalardan nasiplerini almistir. Bunlardan kimisiyle öldürmeden önce, kimisiyle de sonra iliskiye girmistir, kimisinin ise pazilarini ve poposunu yemistir.


Kafasini matkapla deldigi bir diger grubu ise robota çevirmeye çalismistir Son kurbaninin bir sekilde kaçmaya çalismasi ile yakalanmistir. 14 yasindaki Asyali kurbani yari sarhos ve çirilçiplak sekilde sokaga kaçmayi basarmistir. Pesinden giden Jeffrey Dahmer, sokakta çocukla ilgilenen insanlari onun gay olduguna ve aralarinda tartisma çiktigina inandirmayi basarmis, çocugu eve geri götürüp öldürmüstür. Durumdan süphelenen sokak sakinleri polisi aramis, Pedofili süphesi ile eve giden polis agir kokular karsisinda arama yapinca foyasi ortaya çikmistir. Yakalandiginda "Bu yaptiklarimi bir insanin yapabilecegine inanmam çok zor" demesi dikkat çekicidir. Wisconsin'de 28 Kasim 1994'te hapishanenin çamasirhanesinde bir zenci tarafindan arkadan kafasina -tesadüfe bakin ki- indirilen bir demir çubuk darbesiyle öldürülmüstür.


Öldüren kisi ifadesinde "Tanridan onu öldürmem için emir geldi" demistir.Jeffrey Dahmer'i diger seri katillerden ayiran en önemli özelligi, genel olarak cinayet isleyen kisilerin kurbanlarini öldürmeden önce onlara iskence etmek suretiyle kendilerini tatmin etmeleri ve yeterince doyuma ulastiktan sonra öldürme eylemine geçmeleridir. Dahmer içinse tam tersi geçerlidir, önce öldürüp ardindan eglenmeye baslar. On iki kisilik bir kurban listesi olmasina ragmen dünyanin en ünlü seri katilleri arasindadir. Kurbanlarini genelde gay barlardan seçen, onlari katlettikten sonra irzlarina geçen, hatira olarak kafataslarini ya da cinsel organlarini kesip saklamadan önce de hosuna giden yerlerini yiyen en büyük zevki ise saatlerce baliginin gözlerine bakmaktir. Normal bir ailesi, üstün sayilabilecek bir zekasi, iyi bir egitimi ve gözle görülür problemleri olmadigi için yaptiklarina bir sebep bulunamamis ve Dahmer psikologlarin ilgisini çeken bir vaka olarak kalmistir.


Hakkinda Film:Secret Life: The Jeffrey Dahmer, 1993, David Bowen tarafindan çekilmistir.


Hakkinda Kitap:The Men Who Could Not Kill Enough, 1972, Anne E. Scwartz


KAYNAK:www.polisiye.com

23 Kasım 2007 Cuma

SERİ KATİLER-ALBERT FİSH(3)

SERİ KATİLER-ALBERT FİSH(3)

Hamilton Fish, Hannibal Lector, Albert FishAlbert Fish Early 1900's

"Gerçek acının son aşaması olarak gördüğüm ölüm fikrini çok sevdim"

1870 Washington doğumlu seri katildir. Beş yaşındayken babası öldüğünde onu bir yetimhaneye yerleştirdiler. Burada geçirdiği çok sıkıntılı iki yıl onun psikolojisini bozdu. Yedi yaşına geldiğinde annesine teslim ettiler. Ancak korkunç baş ağrıları çekiyordu. Liseyi bitirdikten sonra ülkede yolculuk yapmaya ve ufak tefek işlerde çalışmaya başladı. Bu durum ona suç işlemek için mükemmel bir fırsat sunuyordu.1910 yılında işkenceler eşliğinde ilk cinayetini işledi. Kendisine kurban olarak kolay hedef olan çocukları seçmişti.

1920 yılına kadar yolculuklarına devam etti ve izini kaybettirdi. Yolculuk yapmaya devam ederken arkasında birçok kurban bırakmış olabilir miydi? Kurbanlarına acı çektirirken aynı zamanda kendisine de işkenceler yapıyordu. Kasıklarına toplu iğneler batırıyordu. 1910 da başlayıp yakalanıncaya kadar cinayet işlemeye devam etti. 1932-1934 arasında kurbanlarına ve kendisine işkenceler ve yamyamlık yaparak işlediği 4 cinayet ona Brooklyn Vampiri ünvanını getirdi. Onun cinayet sayısı kesin bilinmemekle beraber en az 15 olmasından şüphe duyuldu.Albert Fish e "Amerika’nın Öcüsü" adı verilmiştir ve bununda iyi bir nedeni vardır. Sevimli bir ihtiyar görünümü altına gizlenmiş bu korkunç yamyam tüm ebeveynlerin karabasanıydı: çocukları hoşlarına gidecek bir vaatle kandırarak ortadan kaldıran bir iblis.Halkın ilgisinin Fish’e dönmesine neden olan suç, 1928 de Grace Budd adında 12 yaşındaki sevimli bir kız çocuğunun kaçırılıp öldürülmesiydi. Ebeveynleri ile arkadaşlık kurmasının ardından Fish, şeytanca bir yalan uydurdu.


Yeğeninin doğum günü partisi olduğunu söyledi ve Grace in gitmek isteyip istemediğini sordu. Bir büyükbaba gibi görünen bu ihtiyar adamın bir canavar olduğunu bilmelerine hiç bir imkan olmayan Bay ve Bayan Budd daveti kabul ettiler.En güzel kıyafetlerini giyen güven dolu küçük kız, Fish ile birlikte yola koyuldu. Fish, onu New York City’nin kuzey banliyölerinden birinde, yakınlarında hiçbir bina olmayan terk edilmiş bir eve götürdü. Burada onu boğdu, vücudunu parçalara ayırdı ve parçaların bir bölümünü kaldığı pansiyona getirdi. Burada kızın "etini" havucu, soğanı ve jambon dilimleriyle tam bir yamyam yahnisi şeklinde pişirdi. Bundan sonraki 9 günü odasından çıkmadan bu iğrenç yemeği yiyip devamlı mastürbasyon yaparak geçirdi.Sonraki 6 yıl botunca Fish serbest dolaştı, ancak Grace Budd olayını kendi kişisel haçlı seferine dönüştüren William King ismindeki bir New York City dedektifi onu inatla arıyordu. Buna rağmen Fish kaçmayı başarabilirdi; tabii kendi içindeki şeytanlarla başa çıkabilseydi. 1934’te Bayan Budd’a bugüne dek yazılmış en hastalıklı mektuplardan biri olan bir mektup göndermeye kendini mecbur hisseti. Sonuçta King, Fish’i mektup kağıdındaki antetten bulup yakalayabildi.


Fish tutuklandığında yetkililer elerinde tasavvur edilemez sapkınlıkla bir suçlu olduğunu hemen anladılar; bu adam bütün ömrünü acı vererek -- hem kendisine hem de başkalarına -- geçirmiştir. Diğer bir çok seri katil gibi, Fish de bir din manyağıydı ve günahlarının cezası olarak kendisine çok tuhaf işkenceler yapmıştı -- deri kayışlarla ve her yerinden çiviler fırlamış sopalarla kendisini dövmek, kendi dışkısını yemek, kasıklarına dikiş iğneleri sokmak gibi. Yaraladığı ve öldürdüğü çocuklar onun kaçık zihninde Tanrı ya verilen kurbanlardı.


Savunma makamı tarafından Fish i muayene etmesi için çağırılan New Yorklu ünlü psikiyatr Dr. Fraderic Wertham, ihtiyar adamın "bilinen her türlü cinsel sapkınlığa" sahip olmasının yanında, bugüne değin kimsenin duymadığı anormallikler taşıdığını belirtmiştir (acayip zevklerinin arasında idrar yoluna gül sapı sokmak da vardı). Hapishanede çekilen leğen bölgesi röntgeninde, mesanesinin etrafındaki alana sokulmuş 29 iğne bulunmuştu.


1935 teki duruşmasında jüri onun deli olduğuna karar vermiş olmasına rağmen yine de elektrikli sandalyede idam edilmesi gerektiğine inandı. İdam kararının açıklanmasından sonra, bu anormal ihtiyarın "Elektrikli sandalyede ölmek ne de büyük bir zevk olacak! Bu tadacağım en büyük zevk olacak -- şimdiye kadar tatmadığım tek zevk" dediği bildirilmiştir.16 Ocak 1936 da 65 yaşındaki Fish elektrikli sandalyeye gitti -- Sing Sing de idam edilen en yaşlı insandı.Hakkında Kitap:Black House, Stephen KingDeranged, 1990, Harold Schechter Hakkında Film:Kuzuların Sessizliği, Filmdeki Hannibal Lektor tiplemesi ondan esinlenilerek yaratılmıştır.
kaynak:www.polisiye.com

21 Kasım 2007 Çarşamba

SERİ KATİLLER-KARINDEŞEN JACK (2)

SERİ KATİLLER-KARINDEŞEN JACK (2)




''Tarihe bakildiginda 20.yüzyili benim baslattigim görülecektir"


Dehset, 31 Agustos 1888 de sabahin erken saatlerinde basladi. Kabaca sabah 3:45 sularinda Londra’nin East End bölgesindeki, issiz ve los bir sokakta yürüyen hamal George Cross, musambaya sarili bir seye çarpti. Yakindan bakinca, bu yiginin parçalanmis bir kadin vücudu oldugunu anladi. Kadinin daha sonra 42 yasindaki Mary Ann Nicholls adinda bir hayat kadini oldugu ortaya çikti. Girtlagi kesilip karni açilmisti ve cinsel organinda biçak yaralari vardi.O zaman kimse farkina varmasa da, Mary Anne Nicholls ün bu korkunç ölümü suç tarihinde tüyler ürpertici bir dönüm noktasi teskil edecekti. Bu cinayet, yalnizca önce Londra ya sonra da tüm dünyaya etkisi sok dalgalari seklinde yayilacak bir cinayetler zincirinin ilk halkasi degildi. Ayni zamanda çok daha önemli bir seye isaret etmekteydi: seri seks cinayetlerinin modern döneminin basladigina.Nicholls cinayetinden bir hafta sonra, ilk cinayet mahallinden 800 metre uzaklikta, pansiyon olarak kullanilan bir binanin arkasinda,kötü beslenme ve veremden muzdarip 47 yasinda bir hayat kadini olan Annie Chapman in parçalanmis cesedi bulundu.


Chapman in kafasi neredeyse vücudundan kopmustu, katil tüm buyun adalelerini kesmisti ve neredeyse omuriligini de koparmisti. Ayrica iç organlari da karnindan disari çikarilmisti.Katilin gerek kimligi asla bilinemeyecekti. Ancak birkaç hafta sonra Metropoliten Polisi kiskirtici bir mektup aldi. Mektup suçlu oldugunu söyleyen sahis tarafindan yazilmis ve takma isimle imzalanmisti. Bu isin halk tarafindan benimsendi. Bu andan itibaren çilgin Whitechapel Kasabi, bu korkunç isimle aranacakti: Karindesen Jack.Polisin Karindesen in mektubunu almasindan iki gün sonra katil, Elizabeth Stride adinda Isveçli bir hayat kadinin bogazini kesti. Kurban üzerinde diger korkunç seyleri yapamadan, yaklasan bir arabanin sesiyle isini yarim birakmak zorunda kaldi. Oradan hizla kaçan Karindesen, Cathrine Eddowes adinda, kaldirimda sarhos bulundugu için karakola götürülerek ayilana kadar orada tutulan ve henüz saliverilmis olan 43 yasindaki bir hayat kadinina rastladi. Onu issiz bir meydana götürdü ve orada bogazini kesti. Ardindan seytani bir öfkeye kapilarak kadinin yüzünü tamamen parçaladi, vücudunu kuyruk sokumundan gögüs kafesine kadar kesti, bagirsaklarini disari çikartti ve sol böbregini alarak uzaklasti.


Karindesen tarafindan gerçeklestirilen son suç ayni zamanda en korkuncuydu. 9 kasim gecesi, 3 aylik hamile olan 25 yasindaki Irlandali bir hayat kadiniyla onun odasina gitti. Gecenin ortalarina dogru onu yatakta öldürdü, birkaç saat boyunca keyifle cesedi parçaladi iç organlarini disari çikartti, burnunu ve gögüslerini kesti, bacaklarinin etlerini siyirdi.Bu olaydan sonra, Whitechapel cinayetleri birden bire durdu. Karindesen sonsuza kadar ortadan yok oldu, tarihten çikip efsaneler alemine karisti.O günden beri konu üzerine kafa yoranlar bir kasaptan Ingiliz tacinin veliahdina kadar bir dolu süpheli öne sürmüslerdir. Bu iddialarin çogu eglenceli okuma malzemeleri teskil eder, ancak Karindesen in gerçek kimligi yüz yildir degismedi: O, merak uyandiran, muhtemelen hiç çözülemeyecek bir sirdir.”


Bogaz bir biçakla kesilmis, kafa vücuttan neredeyse ayrilmisti. Karin kismen parçalanarak açilmis ve her iki gögüs de kesilmis. Burun kesilmis, alnindaki deri yüzülmüs ve uyluklardan ayaklara kadar etler kemikten siyrilmis. Bagirsaklar ve vücudun diger parçalari yoktu, ancak karaciger vs. bu zavalli kurbanin ayaklari arasina yerlestirilisti. Bacaklardan çikarilan etleri gögüsler ve burun katil tarafindan masanin üstüne konmus ve kadinin ellerinden biri midesinin içine sokulmus.”Karindesen Jack in son kurbani Mary Kelly’nin nasil bulundugunu anlatan 1888 tarihli bir gazeteden


Kaynak:www.polisiye.com

20 Kasım 2007 Salı

SERİ KATİLLER-ED GAİN (1)

SERİ KATİLLER-ED GAİN (1)



08/27/1906-07/26/1984


“Bana doğru gelen güzel bir kız görünce iki şey düşünürüm. Bir yanım onunla çıkmak ona gerçekten iyi hoş davranmak gerektiği gibi davranmak ister. Öteki yanım mızrağın ucuna geçirilmiş kafasının nasıl görüneceğini.”Bir seri katil, belirli bir süre içinde en az 3 kişiyi öldüren biri olarak tanımlanıyorsa, bu durumda -- tanıma tam bağlı kalacak olursak – Edward Gein bir seri katil değildir; çünkü görünüşe göre yalnızca iki kadını öldürmüştür. Ancak işlediği suçlar o kadar sıra dışı ve tüyler ürperticiydi ki Amerika’yı neredeyse kırk yıldır etkisi altında tutmuştur.Gein, sürekli olarak kendi cinsiyetinin günah dolu doğasını anlatıp duran, aşırı mutaassıp, hükmedici bir anne tarafından yetiştirilmişti. 1945’te öldüğü zamanı Ed tüm hayatını korkunç bir baskıyla yönlendiren bu kadının hala duygusal olarak esiri olan 39 yaşında bir bekardı.
Annesinin odasının pencerelerine tahtalar çakan Gein, orayı sanki mabetmiş gibi muhafız etti. Ancak evin geri kalan bölümler kısa zamanda çılgın bir adamın sapkınlıklarla dolu mezbahasına dönüştü.Gein, komşular için birkaç ufak iş yaparak geçimini sağlamadığı zamanlardaki yalnız saatlerini dergilerdeki cinsiyet değiştirme ameliyatları, güney denizlerindeki kafa avcıları ve Nazi zulmünü anlatan yazıları okuyarak geçiriyordu. Onun kendi canavarlığı annesinin ölümünden birkaç yıl sonra başladı. Ümitsiz yalnızlığının ve ilerleyen psikozunun onu itmesiyle etrafındaki mezarlıklara giderek, oradan arta yaşlı kadınların cesetlerini çıkarıp uzaktaki çiftlik evine başladı. 1954’te Mary Hogan adında yerel bir bar sahibini vurup kadının 90 kiloluk vücudunu eve taşıyarak ölü sevicilik faaliyetlerini cinayetle tamamladı.
3 yıl sonra, 1957 yılı av mevsiminin başladığı ilk gün köydeki nalbur dükkanının sahibi olan 58 yaşındaki bir kadını öldürdü.Şüpheler hemen son birkaç gündür dükkanın çevresinde dolanan Gein’in üzerinde yoğunlaştı. Mutfağına girdikleri zaman, polisler kurbanın başı kesilmiş, içi boşaltılmış bedenini aynı bir av hayvanı gibi çatı kirişine baş aşağı asılmış şekilde buldular. Evin içine giren dedektifler kelimelerle anlatılamayacak korkunçlukta eşyalar buldular. İnsan derisi ile kaplanmış sandalyeler, kafataslarından yapılmış çorba kaseleri, kadın cinsel organlarıyla dolu bir ayakkabı kutusu, içi gazete kağıtlarıyla doldurulmuş ve duvara av hayvanlarının başları gibi asılmış insan yüzleri ve bir kadının vücudunun üst kısmından yapılmış, göğüsleri olan bir yelek. Gein daha sonra bu yeleği ve insan derisinden yapılmış giysileri giyerek kendini annesi yerine koyduğunu itiraf etmiştir.Bu tüyler ürpertici keşif Eisenhower dönemi Amerika’sında şok dalgaları yarattı.
Wisconsin de Gein hemen yerel kültürün bir parçası haline geldi. Tutuklanmasından birkaç hafta sonra “Gein fıkraları” diye adlandırılan ölümle ilgili şakalar eyalet çapında moda oldu. Aralık 1957 de hem Life hem de Time dergileri onun “dehşet evi” hakkında makaleler yayınlayınca tüm ülke Gein hakkında her şeyi öğrenmiş oldu.Bir akıl hastanesinde 10 yıl yatmasının ardından Gein in duruşmaya çıkabileceğine karar verildi. Suçlu bulundu, ancak akli yetersizliğine kanaat getirildiğinden hayatının geri kalanını geçirmek üzere tekrar akıl hastanesine yatırıldı ve 1984’te kanserden öldü.Evinde bulunan insan parçalarını mezarlıktan çaldığını söylemiştir ve açılan mezarlarda gerçekten de Ed Gein'in evinde bulunan parçaların eksik olduğu fark edilmiştir, abisi Henry Gein'i de öldürdüğü iddia edilir. Teoriye göre annesiyle olan sağlıksız ilişkisi yüzünden endişe duyan Henry, Ed'e annesini kötülemiştir. Annesinin kötülenmesini kabul edemeyen Ed, çiftliklerinin yakınındaki bir yangını söndürmeye çalışırken abisini başına sert bir şeyle vurarak öldürmüştür. Ed'in iddiasına göre yangını söndürmeye çalışırken ayrılmışlar, ama sonra abisinden haber alamamıştır. Abisini aramaya gelen polislerle dolaşırken Ed, doğrudan abisinin olduğu yere gitmiştir. Abisi yanmamıştır, hatta yangından bir kaç metre uzakta, kafasında çürüklerle yatmaktadır. Ama bu elbette kanıtlanamamıştır. Annesi hakkında bilinenler zaten alkolik ve zayıf olan kocasını ve çocuklarını kolayca etki altına alan, din saplantısı olan bir kadın olduğudur, ailesini finansal olarak destekleyen kadın, onları şehrin günah dolu yaşamından uzaklaştırmak amacıyla bir çiftlik evi almış ve burada çocuklarını diğer insanlardan uzak tutarak büyütmüştür Ed hapisteyken evi yakılmıştır, arabası açık artırmada 780 dolara satılmış ve fuarlarda halka ücret karşılığı gösterilmiştir. Kurbanlarının derilerini üzerine giyip ay ışığında dans ettiğinden söz edilir.Ed Gein için açılmış bir çok Fun Club bulunmaktadır. Kadınların kendisine ateşli aşk mektupları yazması, sosyolojik araştırmalara neden olmuştur.

HAKKINDA KİTAP:Deviant, 1989, Herald Schechter

HAKKINDA FİLM:Ed Gein’in insanın midesini kaldıran suçları, geçtiğimiz 30 yılda çevrilen en korkunç 3 film için esin kaynağı olmuştur. “Sapık”, “The Texas Chainsaw Massacre” ve “Kuzuların Sessizliği”.Sapık’ın yazarı Robert Bloch, kitabının Gein’in suçlarının romanlaştırılmasından ibaret olmadığında ısrar etmişse de, ölümsüz karakteri Norman Bates açıkça Gein’den esinlenilerek yaratılmıştır (Aslına bakılırsa Bloch’un romanında Norman’ın kendisi, işlediği suçlarla Gein’in işledikleri arasında paralellik işaret eder).The Texas Chainsaw Massacre’ın yönetmeni Tobe Hooper orta batıda yaşayan akrabalarından Gein hakkında hikayeler dinlemiş ve bunlardan etkilenerek büyümüştür. Ancak yarattığı kanın gövdeyi götürdüğü sinema klasiğinde, Gein’den esinlenilen karakter nazik tavırlı, çift karakterli bir kişi değil, Deri Surat adında kurutulmuş insan derisinden yapılmış bir maske takan hayvani bir yaratıktır.Thomas Haris, kurbanlarının derilerinden bir elbise dikmeye çalışan bir transseksüel olan hayali seri katili Jame Gumb’ı (namı diğer “Bufalo Bill”) yaratmadan önce FBI’ın Gein hakkındaki dosyalarını araştırmıştır. Jonathan Deme’in Oscar kazanan filminde Gumb’ın, Gein’in evinden esinlenilen evinin tuhaf görünüşü Harold Schechter’in Deviant: The Shocking True Story of the Original “Psycho” adlı kitabına dayanılarak yaratılmıştır.Sapık, The Texas Chainsaw Massacre ve Kuzuların Sessizliği’nde Gein hikayesinden bağımsız birçok nokta vardır. Gerçek olaylara en yakın film, 1974’te yapılan düşük bütçeli “Deranged” filmidir ve korku filmi meraklıları arasında bir kült olmuştur. Deranged’in bazı video kopyalarının başında Gein’in evindeki insan etinden yapılma korkunç eşyaların bilinen tek görüntü kaydını içeren İyi ve Sessiz Bir Adam isimli Gein hakkında kısa bir belgesel vardır.Ülkemizde “Kasabada Katliam”ı ve “Teksas Katliyamı” adlarıyla gösterilmiştir.


In the Light of the Moon (2000)Yönetmen : Chuck ParelloOyuncu : Steve Railsback, Carrie Snodgress, Carol Mansell, Sally Champlin, Steve Blackwood, Nancy Linehan Charles, Bill Cross, Travis McKenna, Jan Hoag, Brian Evers, Pat Skipper, Craig Zimmerman, Nicholas Stojanovich, Dylan Kasch, Tish Hicks...Konu: ABD, 50lerin sonu. Wisconsin'in, hareketsiz, küçük bir kasabası. Ed Gein, yaşamındaki tek dostunu, otoriter annesini kaybettiğinde, kasabada da hareketlenme başlar. Annesi tarafından sıkı bir disiplinle arada sırada kemer darbelerine de maruz kalıp "iyi bir Hıristiyan" olarak yetiştirilen Ed'in yaşamı, annesinin ölümünden sonra asla aynı olmayacaktır.


kaynak:www.polisiye.com