İbn Battuta
Mağnisiye [Manisa] Sultanı
Şehrin hükümdarı Saruhan adında biridir.[1] Buraya girdiğimizde onu birkaç ay evvel ölmüş
oğlunun türbesinde bulduk. Bayram gecesi[2] ile sabahını anne baba bu türbede geçirmişler. Çocuğun cesedi yıkanıp hazırlanmış, kalaylı, demir kaplı tahta bir tabut içine konmuş ve cesetten çıkan kokunun kaybolması için çatısı açık bir kubbeye asılmıştı.[3] Bir süre sonra çatı örülecek, tabut yere indirilecek, üstüne de ölünün elbiseleri örtülecekti. Pek çok hükümdar için böyle yapıldığını daha önce görmüştüm ben...
İbn Battuta Seyahatnamesi, cilt, YKY, s. 426
Çeviri, İnceleme ve Notlar: A. Sait Aykut
Notlar (Kitabın kendi notları)
[1] Manisa sultanı Saruhan ve Beyliği: Eski Lidya bölgesinde teşekkül eden bu Türkmen
Beyliği, Batı Anadolu'da içeriden Ege sahillerine doğru yayılarak Manisa, Menemen, Demirci,
Nif (=Kemal Paşa), Turgutlu, Tarhanyat (=Ilıca), Akhisar, Urganlı gibi başlıca şehir ve kasabalara sahip olmuştur. Beyliği kuran Saruhan Bey'in Harizm kumandanı iken Anadolu Selçuklularının hizmetine giren Saruhan adlı bir kumandanın torunu olduğu sanılmaktadır. Saruhan Bey 705/1305 yılında Manisa ve civarına yayılarak fütuhata başladı, 1313'te Manisa'yı aldı, tesis ettiği donanma ile Foça, Naksos ve Sakız'daki Cenevizlileri vergiye bağladı. Bazen yalnız, bazen Aydınoğullarının donanmasıyla müşterek deniz seferleri yapıyordu. Saruhan Bey 746/1345 yılında vefat etmiş ve Manisa'ya gömülmüştür.
Bkz.: Uzunçarşılı, Age., s. 86.
[2] Manisa'da bayram: 22 Ağustos 1333'e denk geliyor.
[3] Saruhan'ın küçük oğlunun cesedinin yıkanıp kubbeye bırakılması: Altay Türklerinin,
ölüleri ağaca bırakmalarına benziyor. Eski Türklerde, özellikle Altay ve Sibirya Türklerinde
yaygın olan ritüel, ölüyü ağaca bırakmaktır. Bugünkü Kuzey Amerika Kızılderililerinde ve Avustralya yerlilerinde de rastlanan bu adette ceset bir tabut içinde ağacın üstüne asılır; havada çürüyüp tabut yere düşünce kemikler gömülür. Bu adete Türk kabilelerinden Tonguzlarda, Kitanlarda, Yakutlarda, Kırgızlar da ve Eski Bulgarlarda rastlanır. Burada maksat ne olabilir? Ya ölüyü göğe yaklaştırmak veya kemikleri muhafaza edebilmek için çürüyebilen kısımlardan kurtulmak; zira ruhun kemikte olduğu inancı vardı bazı kadim Türklerde. Bkz.: Jean-Paul Ro ux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, çev. Aykut Kazancıgil, İstanbul, 1994, s. 220; Ramazan Şeşen, lbn Fazlan Seyahatnamesi, İstanbul, 1995, Bedir Yay., s. 122.
Mağnisiye [Manisa] Sultanı
Şehrin hükümdarı Saruhan adında biridir.[1] Buraya girdiğimizde onu birkaç ay evvel ölmüş
oğlunun türbesinde bulduk. Bayram gecesi[2] ile sabahını anne baba bu türbede geçirmişler. Çocuğun cesedi yıkanıp hazırlanmış, kalaylı, demir kaplı tahta bir tabut içine konmuş ve cesetten çıkan kokunun kaybolması için çatısı açık bir kubbeye asılmıştı.[3] Bir süre sonra çatı örülecek, tabut yere indirilecek, üstüne de ölünün elbiseleri örtülecekti. Pek çok hükümdar için böyle yapıldığını daha önce görmüştüm ben...
İbn Battuta Seyahatnamesi, cilt, YKY, s. 426
Çeviri, İnceleme ve Notlar: A. Sait Aykut
Saruhan Beyin Manisa'da bulunan türbesi. Ön cephe Yazıda bahsi geçen oğlunun türbesiyle mimari açıdan benzerlik göstermesi mümkündür. |
Yan cephe. Kaynak |
Notlar (Kitabın kendi notları)
[1] Manisa sultanı Saruhan ve Beyliği: Eski Lidya bölgesinde teşekkül eden bu Türkmen
Beyliği, Batı Anadolu'da içeriden Ege sahillerine doğru yayılarak Manisa, Menemen, Demirci,
Nif (=Kemal Paşa), Turgutlu, Tarhanyat (=Ilıca), Akhisar, Urganlı gibi başlıca şehir ve kasabalara sahip olmuştur. Beyliği kuran Saruhan Bey'in Harizm kumandanı iken Anadolu Selçuklularının hizmetine giren Saruhan adlı bir kumandanın torunu olduğu sanılmaktadır. Saruhan Bey 705/1305 yılında Manisa ve civarına yayılarak fütuhata başladı, 1313'te Manisa'yı aldı, tesis ettiği donanma ile Foça, Naksos ve Sakız'daki Cenevizlileri vergiye bağladı. Bazen yalnız, bazen Aydınoğullarının donanmasıyla müşterek deniz seferleri yapıyordu. Saruhan Bey 746/1345 yılında vefat etmiş ve Manisa'ya gömülmüştür.
Bkz.: Uzunçarşılı, Age., s. 86.
[2] Manisa'da bayram: 22 Ağustos 1333'e denk geliyor.
[3] Saruhan'ın küçük oğlunun cesedinin yıkanıp kubbeye bırakılması: Altay Türklerinin,
ölüleri ağaca bırakmalarına benziyor. Eski Türklerde, özellikle Altay ve Sibirya Türklerinde
yaygın olan ritüel, ölüyü ağaca bırakmaktır. Bugünkü Kuzey Amerika Kızılderililerinde ve Avustralya yerlilerinde de rastlanan bu adette ceset bir tabut içinde ağacın üstüne asılır; havada çürüyüp tabut yere düşünce kemikler gömülür. Bu adete Türk kabilelerinden Tonguzlarda, Kitanlarda, Yakutlarda, Kırgızlar da ve Eski Bulgarlarda rastlanır. Burada maksat ne olabilir? Ya ölüyü göğe yaklaştırmak veya kemikleri muhafaza edebilmek için çürüyebilen kısımlardan kurtulmak; zira ruhun kemikte olduğu inancı vardı bazı kadim Türklerde. Bkz.: Jean-Paul Ro ux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, çev. Aykut Kazancıgil, İstanbul, 1994, s. 220; Ramazan Şeşen, lbn Fazlan Seyahatnamesi, İstanbul, 1995, Bedir Yay., s. 122.