Heinrich Zimmer |
Escher, Waterfall Maya kavramını temsil etmenin çağdaş bir yorumu olarak da düşünülebilir Gerçek ve yanılsama.. Paradoksal bir gösteri |
Maya sözcüğü etimolojik olarak "ölçme"yle bağlantılıdır. "Ölçmek ya da çizmek (örneğin bir binanın zemin planını ya da bir şeklin dış çizgilerini çizmek gibi); üretmek, biçimlendirmek ya da yaratmak; göz önüne sermek" anlamına gelen ma kökünden türemiştir. Maya, biçimlerin ölçülmesi, yaratılması ya da sergilenmesidir; maya bir yanılsama, hile, kurnazlık, aldatma, el çabukluğu, sihirbazlık ya da büyücülüktür; yanıltıcı bir imge veya görüntü, hayal, göz aldan masıdır; maya aynı zamanda her türlü diplomatik hile veya kandırma amacıyla yapılan her türlü siyasal kurnazlıktır.
Tanrıların maya'sı, kendi kurnaz özlerinin çeşitli yönlerini istedikleri zaman sergileme yoluyla çeşitli biçimler alma güçleridir. Ancak tanrıların kendileri de daha büyük bir maya'nın -başlangıçta farklılaşmamış, her şeyi yaratan ilahi Töz'ün kendiliğinden dönüşümünün- ürünüdür. Bu büyük maya yalnızca tanrıları değil, onların etkinlik gösterdiği evreni de üretir. Uzayda aynı anda varolan ve her biri zaman içinde birbirinin yerine geçen tüm evrenler, varlık düzlemleri ve bu düzlemlerin gerek doğal gerek doğaüstü yaratıkları, varlığın bitip tükenmez, özgün ve ebedi kaynağından gelen tezahürlerdir ve maya'nın bir oyunuyla tecelli ederler. Tezahür etmediği dönemde, kozmik gecede maya çalışmayı bırakır ve gösteri sona erer.
Maya, Varoluş'tur: hem farkında olduğumuz dünyadır hem de gelişen ve yok olan çevrenin sırası geldiğinde gelişen ve yok olan birer parçası olarak bizizdir. Aynı zamanda Maya, bu gösteriyi yaratan ve harekete geçiren yüce güçtür: Evrensel Töz'ün dinamik yönüdür. Dolayısıyla aynı anda hem sonuç (kozmik akış) hem de nedendir (yaratıcı güç). Neden olduğunda Şakti, yani "Kozmik Enerji" olarak tanımlanır. Şakti sözcüğü, "yapabilir olmak, mümkün olmak" anlamına gelen
şak kökünden gelir. Şakti, "iktidar, yeterlik, yetenek, yeti, kudret, enerji, kahramanlık, muhteşem güç, tertip etme kudreti, ilahi kudret, deha, bir sözcük ya da ifadenin gücü ya da anlamı, nedenin gereken sonucunu yaratmak
için nedene içkin olan kudret; demir bir mızrak, cirit, kargı, ok, bir kılıç"tır; şahti dişilik organıdır; şahti bir tanrının etkin kudretidir ve mitolojik olarak onun tanrıçası-zevcesi ve kraliçesi olarak kabul edilir.
Maya-Şakti, Nihai Varlık'ın dünyanın koruyucusu, dişil, matemal yanı olarak kişileştirilir; bu yönüyle, yaşamın gözle görülür gerçekliğinin kendiliğinden, sevgi dolu kabulünü temsil eder. Gelip geçiciliğin tüm deneyimlerine eşlik eden ıstıraba, fedakarlığa, ölüme ve yoksunluklara katlanarak, tezahür edilen biçimlerin hezeyanını onaylar, o, bu hezeyanın kendisidir, bu hezeyanı temsil eder, bundan tat alır. O, yaşamın yaratıcı sevincidir:· yaşayan dünyanın güzelliği, hari kalığı, ayartıcılığı ve baştan çıkartıcılığıdır. Damla damla içimize sı zar -ve kendisi de, bizzat- varoluşun değişken yönlerine boyun eğer.
Maya-Şakti, Havva'dır, "Ezeli ve Ebedi Dişi," das Ewig-Weibliche'dir; elmayı yiyen, eşini de bunu yemesi için ayartan ve elmanın ta kendisi olandır. Kalıcı, sonsuza kadar geçerli ve mutlak bir ilahi arayışta olan eril Ruh ilkesinin bakış açısından, başlıca gizemdir.
Yani Maya-Şakti-Devi (devi: tanrıça) karakteri çok yönlü olarak muğlaktır. llahinin aralarında doğal bir bağlantı olan tezahürleri olarak evrene ve bireye (makro ve mikrokozmos) analık eden Maya, ardından hemen kendi dayanıksız ürününün sargıları içinde bilinci boğar. Ego bir ağa, rahatsız bir kozaya takılmıştır. "Çevremdeki her şey" ve "benim kendi varoluşum" -dış ve iç deneyim- bu ince dokunmuş kumaşı enine ve boyuna geçen ipliklerdir. Maya'nın şaşırtmacalarını son derece gerçek
olarak kabul ederek kendi kendimiz ve çevrenin etkileri karşısında heyecana kapılır, aldatılmanın, arzunun ve ölü mün işkencelerine katlanırız; oysa aklımızın alabildiklerinin hemen ötesindeki (ezeli hatmi gelenekte temsil edilen ve çileci, yogik deneyimin sınırsız, birey-ötesi bilincine kadar bilinen) bir bakış açısından Maya -yani bağlı olduğumuz dünya, yaşam, ego- bulut ve sis kadar ele geçirilemez ve uçucudur.
Hint düşüncesinin amacı her zaman karmaşanın sırrını öğrenmek ve eğer mümkünse bilinçli varlığımızı sarmalayan duygusal ve anlaksal kıvrımları yararak dışarıdaki gerçekliğin içine girmek olmuştur. ilahi Çocuk ve binyılın Bilge'sinin görünmeleri ve öğretileri aracılığıyla gözleri açıldığında lndra'nın aklını çelen çaba da buydu.
Heinrich Zimmer, Hint Sanatı ve Uygarlığında Mitler ve Simgeler, Myths and Symbols in Indian Art and Civilization 1946, Kabalcı Yayınevi, 2004, s. 34-37